Cezmi Ersöz kitaplarından Şizofren Aşkın Günlükleri kitap alıntıları sizlerle…
Şizofren Aşkın Günlükleri Kitap Alıntıları
Yanlış bir hayat doğru yaşanmazdı.
Herkes kendisini aldattığı kadar suçlu!
Ne demiş paskal; ben dediğin o nefret edilesi şey!
Senin şehrindeyiz
Senin caddelerinde, sokaklarında, sende
Ucu yırtılmış bir tablo gibi
Tamamlanıyor burada her şey seninle
Ve ben kaçmak
Kaçırmak istiyorum seni kendimle
Ne acımasız ne bencilim değil mi?
Sana sahip olmak uğruna
Belki de tüketmek pınarlarını yaptığım
Bilmesem nasıl bir yüreğin olduğunu
Hiç düşünmem
Geçirdiğim pençelerimi en derin yaralarına
Ama öyle güzel, öyle çocuk ki yüreğin
Seni sana bırakmamak olacak en büyük günah
Ve biz
Yeryüzünün yarım kalmış hikayeleriyiz seninle
Tüm vedaların adıyla.
Senin caddelerinde, sokaklarında, sende
Ucu yırtılmış bir tablo gibi
Tamamlanıyor burada her şey seninle
Ve ben kaçmak
Kaçırmak istiyorum seni kendimle
Ne acımasız ne bencilim değil mi?
Sana sahip olmak uğruna
Belki de tüketmek pınarlarını yaptığım
Bilmesem nasıl bir yüreğin olduğunu
Hiç düşünmem
Geçirdiğim pençelerimi en derin yaralarına
Ama öyle güzel, öyle çocuk ki yüreğin
Seni sana bırakmamak olacak en büyük günah
Ve biz
Yeryüzünün yarım kalmış hikayeleriyiz seninle
Tüm vedaların adıyla.
Ve biz..
Yeryüzünün yarım kalmış hikayeleriyiz seninle
Yeryüzünün yarım kalmış hikayeleriyiz seninle
Yaranı sadece onu sende açana göstereceksin, başka kimseye değil
Sana olan inancım sarsılırsa, dünyaya olan inancım sarsılır, bunu hiç unutma n’olur!..
Biliyor musun sana ölümü anlatmak isterdim uzun uzun. Hayata yalnızca bir sevgilinin kalbinden tutunursan eğer ve o kalp kalbini ansızın terk ederse geriye kalan hiçliğin içinde sonsuza kadar düşersin. Hiçbir şey düşünemez, hiçbir soru soramazsın katiline. İçinde yuvarlandığın o sonsuzluk bir hesaplaşmaya, sorgulamaya dönüştürdü yavaş yavaş: Biz ne yaşadık? Sen kimdin? Ben senin neyinim? Ve neden ben? İşte asıl ölüm bu sorularda başlıyordu sevgilim. Ölüm, yokluğun ve o dipsiz yalnızlığın durmadan kanattığı o cevapsız sorulardır aslında. Ah benim soğuk aşkım, sevgilim! Sana ölümü anlatmak isterdim. Hem de uzun uzun. Hayatın unuttuğu ve hayatı unuttuğumuz o pavyonda, gözlerimde gölgesini görüp de önümdeki peçeteye yazdığım şiirdeki gibi, işte o ölümü anlatmak isterdim sana. Haklısın ölüm vardı sonunda ama ölümün arkasında, hiç ölmeyecek aşkım vardı benim
Herkes kendisini aldattığı kadar suçlu!
Yerini yadırgayan eşyalar gibiyim. Ama beni hep aynı yerden yaralayan o eve yine de döneyim istedim. Bilmem, belki de bu yüzden sana yanlış yerden edilmiş bir yemin gibi hissediyorum kendimi.
Hayali bir çay söyledim kendime. Sıcacıktı. Umut değil, umudun hayaliydi içimi ısıtan
Ben dediğin o nefret edilesi şey!
Hayata yalnızca bir sevgilinin kalbinden tutunursan eğer ve o kalp kalbini ansızın terk ederse..
Geriye kalan hiçliğin içinde sonsuza kadar düşersin..
Ne o sonsuzluk biter ne de o karanlığın içinde debelenerek yuvarlanışın..
Mutluluk, sahip olduğun anda değil..
Kaybettiğinde o yakıcı boşluğunu yüreginde hissettiğinde farkına vardığındı..
Sana olan inancım sarsılırsa, dünyaya olan inancım sarsılır, bunu hiç unutma n’olur!..