İçeriğe geç

Sırrül Esrar Ötelerden Haber Kitap Alıntıları – Abdülkadir Geylani

Abdülkadir Geylani kitaplarından Sırrül Esrar Ötelerden Haber kitap alıntıları sizlerle…

Sırrül Esrar Ötelerden Haber Kitap Alıntıları

Allah-ü Taâla, şeriatla dış âlemimizin düzenini, marifetle de iç âlemimizin düzenini emreder. Her ikisinin birleşiminden ise hakikat peyda olur. Bu sözümüze, ağaçla yaprağı misal getirebiliriz; bundan sonra,meyve hasıl olur. Şu Âyet-i Kerime, anlatmak istediğimiz manaya işaret eder:
– İki deniz yürür, karşılaşır; hatta mahcuplara göre birleşir, fakat aralarında berzah – insan-ı kâmil- vardır, şaşmazlar. (Rahmân,55/20)
Bir kürsü düşün, onun üzerinde oturan zat ABDULKADİR GEYLÂNÎ olsun.
Büyük adam, gözün buğusundan gönlün kaynayışını sezer.
Mücerret zahiri günahlara tövbe edenin hali, ekinin içindeki zararlı otları dallarından kesen, ama onları kökünden sökmeye çalışmayan kişinin durumu gibidir. Bilindiği gibi sadece dalı kesilen yabani otlar, hiç şüphe yok ki, ikinci defa yeniden, hatta ilkinden daha gür/bol olarak bitecektir. Günahlardan ve kötü huylardan çok çok tövbe edenler ise yabani otları kökünden koparan kişi gibidir.
Yahyâ b. Muaz er-Razi (rahmetullahi aleyh) şöyle demiştir:
Veli yeryüzünde Allah’ın fesleğen çiçeğidir. Onu sıddîklar koklar ve kokusu onların kalplerine ulaşır. Böylece onun vasıtasıyla, Mevlâlarına iştiyak duyarlar ve farklı huylarına rağmen kullukları artar .
İnsanlar iki çeşittir: cismani ve ruhani. Cismani olanlar, genel insandır. Ruhaniler ise özel insan olup, vatanı için ihrama girmiştir. Onun (vatanı) kurbettir. (yani hakikat ilmiyle yakınlık)
Hakk’ı bilmenin yolu, nefsi bilmektir. Nefsini bilen, Rabbini bilmiş olur.
Peygamber S.A. efendimiz Cibril Kur’ân’ı getirmeden, alacağı yerden
vahyini almıştı.. Bu hikmete binaen; Cibril, vahyi tebliğ ederken,
Peygamber S.A. efendimiz daha önce kalbinde bulurdu. Ve daha önce
okurdu Bundandır ki şu Âyet-i Kerime nazil oldu:
– «Vahyi tamam almadan acele ile Kur’ân-ı okumaya başlama.» (Taha,
114)
«İlim, her Müslüman kadın ve erkeğe farzdır.»
«Bir iyilik getiren on misli sevap alır.» (En’am, 160)
Dünya, ahiret ehline haramdır. Ahiret, dünya ehline haramdır. Dünya ve ahiret, Allah-ü Teâla’nın zatını arzu edenlere haramdır.
«Zikirlerin en değerlisi, ben ve.. benden önce gelen nebilerin yaptığı LA İLAHE ÎLLALLAH’dır..»Hadis-i Şerifi de en iyi zikri anlatır..
Hak yakınları bu
âlemde, zindan hayatı yaşar. Gariplik çeker, ömrü gam, kederle tükenir. Mihnet, şiddet ve zulmetle ömür sürer.
«Ben, semama, arzıma sığamam; ama mümin kulumun kalbine sığarım.»
«Allah’a kaçınız.»
Çünkü dünya âhiretin ekim yeridir
Nefsini öldür ki yaşayasın.
Sen bu makama ulaştığının zaman halkı Hakk’ın
kapısına bırak!. Bundan önce çok dikkatli ol; senden bir şey (günah ve
isyan) sadır olmasın!. Çünkü Hakk’ın kapısında bulunmadığın takdirde
halkı buraya davet edecek olursan bu sadece bir vebâl olur, bu vebalin
ağırlığı öylesine zor gelir ki ne kadar dayanmak istersen iste yine de
çökersin ve ne kadar rif’at (yücelik ve üstün rütbe) elde etmeye çalışırsan
çalış hep yitirirsin Bu halde artık sende, salihlerden yana bir haber
bulunmaz. Sen sadece kuru laflar eden bir laklakasın,kalbsiz bir dilsin, batınsız bir zahir, halvetsiz bir celvetsin, savletsiz bir cevletsin Kılıcın
tahta, okun kibrittir. Korkaksın, cesaretin yoktur; en basit ok seni öldürür
de kıyametin kopabilir.
Genç kardeşim! İmanın zayıflamaya yüz tuttuğu an, nefsinle ve onun bataklık ve pürüzleriyle ciddi bir şekilde meşgul ol!.
Genç kardeşim, önce kendi nefsinle ilgilen, ona öğüt ver, sonra
başkasına Kendi nefsin pürüzleriyle meşgul olmaya bak, onu bırakıp da
başkasına geçme!. Dikkat et ki ömründen ıslah edilmeye muhtaç birkaç
günün kalmıştır, evet sadece birkaç gün Kendini bilemiyor, iç âlemini
anlayamıyor isen başkasını kurtaramayacağını bilmelisin Bu halinle
kendini bırakıp başkasına nasıl rehberlik yapabilirsin? Çünkü insanlara
ancak kalb gözü (bâsiret) açık olanlar (hakkı hak olarak bilip ona uyan
bahtiyârlar) rehberlik edip yol gösterebilir; ve onları günah ve gâflet
denizinden ancak iyi yüzmesini becerenler kurtarabilir. Diğer bir tabirle,
insanları Allah’a ancak Allah’ı bilen kimseler çevirebilir. Allah’ı bilmeyen
bedbahtlar bu ulvi işe nasıl delâlet edebilir?. Aklını iyice kullan! Allah’ın
kendi mülkünde yaptığı tasarrufta sana söz hakkı yoktur. Zira senin her
şeyin O’nundur ve her şey O’nun mükemmel tasarrufunu tam bir idrak
içinde sevip yalnız ve yalnız O’nun için amel edeceksin, başkası için değil
Bu da ancak kalb ile olur; dilin laklakasıyla değil Unutma ki, tevhid, evin
kapısında, şirk de evin içinde bulunursa, bu nifakın (Müslüman görünüp
de kafir olmanın) ta kendisidir. Bunu gerçek manasıyla kavrayamadınsa,
yazıklar olsun sana!. Dilin takva şakırır, kalbin fisk-u fücur çevirir. Dilin
şükreder, kalbin ondan yüz döndürür. Buna işaretle Cenab-ı Allah (c.c) bir
kudsi hadiste buyuruyor ki : «Ey Ademoğlu! Benim hayr-u bereketim sana
iner. Senin ise şer ve kötülüğün bana yükselir.» Yazıklar ve yine yazıklar
olsun sana! Allah’a kul olduğunu iddia edersin. halbuki başkasına boyun
eğersin. Hakikaten sen O’nun kulu olmuş olsaydın, sadece O’nun için
düşmanlık yapar ve O’nun için dostluk kurardın Nerede Dostluk ve
düşmanlığın nefsinle, dünyalığınla ve nihayet menfaatinle ilgilidir. Artık
sen Hakk ile olan bu tarz şirki, ikiliği bırak, aziz ve celil olan Hakkı bir bil,
çünkü eşyayı yaradan O’dur. Bunun aksini düşünecek olursan akıllı
sayılmazsın!. Allah’ın hazinesinde neler yoktur Her şey orada
mevcuttur. Hicr suresi 21. ayetle buna işaret edilerek buyuruluyor ki :
«Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli
bir ölçüye göre indiririz.»
Genç kardeşim, sebep ağını koparıp yırttığın zaman müsebbibe (sebepleri
yaradana) ulaşabilirsin. Adeti yırtıp attığın vakit, adet senin için aşılır hale
getirilir. Gönülden hizmet edene, hizmet olunur. İtaat edene itaat olunur.İyilik edene iyilik edilir. Yakınlık peyda etmeye çalışana yakınlık hâsıl
olur Tevazû eden yükselir. Edep ve terbiyesini güzelleştiren yakınlık
görür. Evet, güzel edep seni Hakk’a yaklaştırır, kötü edep ise O’ndan
uzaklaştırır. Güzel edep, Allah’a karşı ibadet ve itaattir. Kötü edep ise
O’na karşı bir çeşit isyandır, küstahlıktır. Ey Hak yolcusu! Hesaba arz
olunmayı, nefsine bırakmak suretiyle geciktirme, ahiret gelmeden önce
şu dünyada nefis muhasebesi yapmakta acele et
Sır Allah-ü Teâla’dan bir nurdur; ondan gayrına meyli sevmez. Onun için Allah’tan başka sevgili, rağbet edilecek kimse ve matlup bu âlemde olamaz; âhirette de olamaz.
Çünkü kalb asıldır; geri kalan ona tâbi olur.
Cehaletin ortadan kalkması, Allah-ü Teâlanın
zatına karşı irfan sahibi olmakla olur. Bu da tahsille elde edilmez. Allah-ü Teâla vasıtasız öğretir. Tıpkı Hızır nebiye olduğu gibi..
Şeriat bir ağaçtır. Tarikat onun dalları. marifet yaprakları, hakikat ise meyvesidir. Kur’ana gelince, gerek tevil, gerekse tefsir bakımından hepsine câmidir.
Kabirlerin açılacağı, ve sinelerde olanların ayılıp ortaya atılacağı zamanı düşünmez mi? (Adiyat, 9-10)
Sırası gelmişken PeygamberS.A efendimizin yaptığı bir duayı da anlatalım:
«Allah’ım, bize hakkı göster ve ona uymayı nasip et; batılı bildir ve
ondan kaçmayı kolay eyle.»
«Bütün hayırları, hikmeti derleyen şey: Hakka karşı irfan sahibi olmak ve onunla âmil olup, sonra, batılın da ne olduğunu bilmek ve terktir.»
Haşyet, kalbin ayak hâli bulması ile başlar. O gaflet uykusundan uyanır, temizlenir, parlarsa, gayb âleminden hayır ve şerre dair işlerin sûreti kalbine nakşedilir.

Müminler ancak o kimselerdir ki Allâh’ın adı anıldığında yürekleri titrer,.. (Enfâl 2)

Halvetle, riyâzetle, susmak ve zikre devâmla kişi nefsini ıslâh ederse, Allâhu Teâlâ onun kalbini ilmini ve amelini nûra boğar. Allâhu Teâlâ onu kötü şeylerden halâs eder, cildi latîf, zâhir ve bâtın duygular temiz olur.
Vuslat ve yakınlık hâli elden gidiyor. Bunlar, musîbetlerin en büyüğüdür.
Kul, ihlâs sahibi olmayınca hakîkate eremez. Cehâletin ortadan kalkması, Allâhu Teâlânın zâtına karşı irfân sâhibi olmakla olur. Bu da tahsille öğrenilmez. Allâhu Teâlâ vasıtasız öğretir, kendi katından ilim verir; o da verdiği o duygu ile ârif olur ve ihsânla ibâdet eder.
Kalb, ma’nen diri bir kalbden tevhîd tohumunu alınca hayâta kavuşur. Ve o tohum tam olur. Kemâle eremeyen tohumdan bir bitki bitmez.
Kalbin dirilimesi için ehl-i telkîni arayıp bulmak gerek.
Kalbin sağlık bulacağı bu rûhun telkîni için bir irşadcı aramak lazımdır.
Bu ümmetin ulemâsı, dîn temelindeki güzelliğe halkı devâm ettirmeye bakarlar, ma’rifet için bir temel yeri olan kalbi temizletirler.
Demişler ki:
– Son nefesin kötü geçmesinden korkmak, onun rahat geçmesini sağlar.
Yolcu daima işin sonuna bakmalı. Önden yapılan işleri de iyi düşünmeli zahirdeki hallerin tadına aldanmamalı.
– İzzet; Allahın, peygamberin ve mümin kullarındır. (Münâfikûn, 63/8)
Hadis-i Şerif:
– Gözler; zina eder.
Hadis-i Şerif :
– Namaz, ancak kalb huzuru ile olur.
( ) İnsanı da Allah-ü Teâlâ, kendini bilsin diye yarattı.. Zatına vasıl ola diye halk etti. Bu durumda insana gerekir ki, yaratılışındaki hikmeti seze ve onun derinliğindeki manayı bulmaya çalışa.. Her iki âlem için yapacağı vazifeleri bile.. Tâ ki, ömrünü boş şeylere harcamaya. Ve ölümden sonra pişmanlık duymaya.. Sonsuz hasrete boğulmaya.. Ömrünü boş yere tükettiği için nedamet etmeye
Dinimizin zahirî emirleri ile bezeli olmakla kalmaz; onun derinliğindeki mana nurları ile de süslüdür.
Allah-ü Teâlâ cennetini iyilik ve iman ehli kullarına vaat etti. Ateşi ise küfür şirk ve isyan ehline
Keza, şekâvet alameti de beştir: Kalbin katı olması, gözlerin yaşsız olması, dünyaya rağbet, ümit çokluğu ve hayasızlık
Her iman sahibine lazım olan odur ki; yaptığı iyiliği, Hakk’ın verdiği başarı ile bile.. Şer iş ediyorsa, onu da nefsinin kötü arzusundan olduğunu anlaya.
Kalbin kör olmasına yegâne sebep; yaratanla olan ahdi unutmak, gaflete dalmak oluyor.. Gafletin başlıca sebebi ise, ilâhi emrin gerçek yüzünü bilmemektir. Bu cehaletin sebebine gelince, zulmanî –karanlık, sıfatların istilâsına uğramak, teşkil ediyor. Bu zulmanî sıfatların bir kaçını şöyle sıralayabiliriz: Kibir, kin, hased, cimrilik, kendini beğenmek, gıybet etmek, söz gezdirmek, yalan söylemek Ve bunlar gibi Daha nice kötülükler..
“Bu âlemde âmâ olan, âhirette de âmâ olur.” (İsrâ, 17172) Burada, âmâdan; yani, körlükten murad, kalb gözünün kör olmasıdır. Bunu açıklayan bir Âyet-i Kerime zikredelim:

“Baş gözleri kör olmaz; sinelerde olan kalb gözleri kör olur.” (Hac, 22/46)

Kudsî Hadis
– Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim. Halkı da beni bilsinler diye yarattım.

Demek oluyor ki, dünyada sıfatlarımı bilsinler, zatımı görme işine gelince; o, öbür âlemde olacak.. Orada vasıta olmayacak. İnşallah

Hz. Ömer (r.a.) der ki:
– Kalbim Rabbımın nuru ile, Rabbımı gördü..
Hz. Ali (r.a.) der ki:
– Görmediğim Allah’a kulluk etmem.

Bu anlatılanların cümlesi; ilâhi sıfatların müşahedesini anlatır. Bir kimse; pencereye düşen güneşin ışığını görse ve
– Güneşi gördüm.
Dese, yalan olmaz.

– Müminler, onlara denir ki: Allah anıldığı zaman kalbleri titrer. (Enfâl, 8/2)
Hadis-i Şerif
– Âlim, öğütünü, bilgi ve edeple verir; cahil, öğütünü, öfke ve vurarak verir
Kul, ihlâs sahibi olmayınca hakikata eremez.
Hadis-i Şerif
– Ders, bir harftir, tekrarı bindir.
Âbidler, cennete yürür giderler.. Ârifler ise, yakınlık âlemine uçar giderler.
Hadis-i Şerif
– Bütün hayırları, hikmeti derleyen şey: Hakka karşı irfan sahibi olmak ve onunla amil olup, sonra, batılın da ne olduğunu bilmek ve terktir.
Ariflerin kalplerine has gözler vardır
O gözler, bakanların görmediklerini görür Tüy olmaksızın uçtukları kanatlar vardır
Onlarla âlemlerin Rabbinin melekûtuna uçarlar
O halde, insanın görevi, iki dünyada da, yaratılış gayesini talep etmektir Böylece, ömrünü lüzumsuz şeylerle zayi etmemiş, ömrünü zayi etmediği için de ölümden sonra ebedi pişmanlık duymamış olur.
Öyleyse, artık her kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa, sâlih amel (dürüst ve erdemli davranışlar) işlesin ve Rabbine özgü kullukta hiç kimseyi-hiçbir şeyi (O’na) ortak koşmasın (Kehf, 18/110)
Allah’ın rahmeti, her zaman iyilik yapanlarla beraberdir (A’raf, 7/56)
Allah, iyilik yapanların (muhsinler) emeklerini asla boşa çıkarmaz (Tevbe, 9/120)
Nefsin isteklerini keserek ıslah etmeye çalış… Allah’a (CC) insanların
en yakın olanı, güzel huylu ve ileri görüşlü olanıdır. Amellerin en iyisi Hakk’la (CC)
olmaktır…
Bütün hallerde o Yaratıcıya (CC)
güven. Aranızdaki samimiyete güvenerek kardeşinin hakkını yeme. Gönlü, gözü tok
olan Allah (CC) yolunun yolcuları ile sohbete devam et… Onlara karşı mütevazi ve terbiyeli ol…
Gerçek şu ki, gözler kör olmaz lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur. (Hac-46)
En güzel isimler Allah’a âittir, öyleyse bunlarla yalnız Allah’ı çağırın.
(A’râf/180)
Tasavvufa yeni girenin, daha işin başında, kendisi ile Allah ve Peygamberi arasında bir ilişki kurması düşünülemez.
Her kalp kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir.
“İnsanın selâmeti, dili vasıtasıyla olacaktır.”
Zulmete (karanlığa), siyah elbise yaraşır. Sahih hadislerde belirtildiği gibi, Peygamber (a.s.m..) siyah elbise giymiş ve başına siyah sarık takmıştır. Siyah giysi, belâ ve musibete uğrayanların elbisesidir.
Saâdetin alâmeti beştir: Kalp yumuşaklığı, çok ağlamak, dünyaya karşı zâhidlik, ileriye dönük beklentilerin az olması ve hayânın (utanma) çokluğu.
Yüce Allah’ın bir kudsi hadiste buyurduğu gibi: İnsan, benim sırrım; ben de, onun sırrıyım.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir