İçeriğe geç

Sırlar Uçurumu Kitap Alıntıları – Alein Kentigerna

Alein Kentigerna kitaplarından Sırlar Uçurumu kitap alıntıları sizlerle…

Sırlar Uçurumu Kitap Alıntıları

Dünyaya iyilik dağıtmak için gelmiş, kanatsız bir melekti sanki.
Hayat, hep aynı yatakta akan durgun bir nehir değildir.
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimal, fakirler içinse ilâhi bir mucizedir.
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimal, fakirler için ise ilahi bir mucizedir.
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimal, fakirler içinse İlâhi bir mucizedir.
Hayat, hep aynı yatakta akan durgun bir nehir değildir. Hayatındaki değişimlere ayak uydurmalısın ve bunları olgun­lukla karşılamalısın.
İnsanın bu kı­sacık hayatta, sevdiği insanlarla ve sevdiği şeylerle daha fazla vakit geçirmesi yerine, onu daha da mutsuz eden ve büyük acılar çektiren kavgaların içine atılması ne kadar saçmaydı.
İnsanların nabzını kanatma!
Sen benimkini çok kanattın.
Artık akacak kanım kalmadı.
Ne de uğrunda atacak bir nabzım!…
Onu kendi mutluluğu için sevmişti.
Sadece kendi mutluluğu için yaşamıştı..
Ben bir günahkarım Rachel!
Ruhum pişmanlık dolu…
Günahlarını böyle güzel bir evde gizli tutarak unutabileceğini mi sanıyorsun?…
Hatasını inkar eden, iki kere hata işler…
Beni öyle bir sev ki, öldüğünde yüreğin tabuta sığmasın…
Bazen, güçlü olmak değil, merhametli olmak gerçekten güçlü olmaktır…
Elinde senet, vicdanında kocaman bir delik ve önünde belirsiz bir yolla yapayalnız kalakaldı…
Sen hiç alınteriyle bir iş yaptın mı?…
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanın gönlü umuda doyunca içinde başka açlıklar başlıyordu…
Her anımız mutlulukla dolu olsaydı, hatıralarımız da bu kadar kıymetli olmazdı…
Aşk kalbin zehridir. Öldürmez ama hayat boyu acı çektirir…
Bir insan ne kadar küçük olursa olsun, annesinin soğuktan titreyerek öldüğünü unutamıyor…
Umut zenginler için sıradan bir ihtimaldi ama fakirler için ilahi bir mucizeydi…
Onun için savaş, şerefli bir yoldu. Ama kolay hazmedilecek ve zaferle çıkılsa bile coşkuyla kutlama yapılacak bir şey değildi. İnsana gururdan çok, fazlasıyla acı ve kabus veriyordu…
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Doğruluk en büyük erdemdir. Tanrı, dürüst insanları kayırır ve onları ödüllendirir…
Annabella’nın ruhu bir kaplıca gibi insanın tüm benliğini iliklerine kadar ısıtıyor, Georgette’ninki ise kış mevsimi gibi insanın içini üşütüp karartıyordu. Tıpkı karlı dağların doruklarından akan buzdan bir nehir gibi…
Yüreğindeki duyguların tekrar ateşlenmesi için belki de en uygunsuz zamandı…
Tanrı gerçekten de onları birbirine uygun görmüyor olmalıydı…
Aşkları, körpecik dudaklarında filizlenip kanlanırken, karşılarında vuku bulan dehşet verici bu kanlı olay, adeta uygunsuz aşklarına bir son vermek için Tanrı tarafından onlara gösterilen ıstırap verici bir işaretti…
Hayat çok kısa ve manasız göründü gözüne. İnsanın bu kısacık hayatta, sevdiği insanlarla ve sevdiği şeylerle daha fazla vakit geçirmesi yerine, onu daha da mutsuz eden ve büyük acılar çektiren kavgaların içine atılması ne kadar saçmaydı…
Gerçekten, ölerek birbirimizden ayrılmayız, çünkü hepimiz aynı yolu kat ediyoruz ve aynı yerde buluşacağız…
Hayat, gizemli ve ucu bucağı görünmeyen bir denizdi…
Ömrün mevsimi birden değişebiliyordu. Yaşam, uzun ve sıcak yaz gecelerinden sonra birden bastıran karanlık ve soğuk bir kışa dönüşebiliyordu…
Buradaki insanlar onun içini karartıyor, ruhunu çürütüyordu…
Hayatları boyunca doğdukları bu topraklardan çok az dışarı çıkmış, çevresindeki insanlarla veya akrabalarıyla evlenmiş ve tek arzuları ölünce daha da zengin birer insan olarak evlerinin yakınlarında görkemli bir mezara gömülmek olan tutkusuz, hülyasız insanlar. Zengin ama hayattan tat almasını bilmeyen, zenginliklerini artırmak için sürekli hesap kitap işleriyle uğraşan, ama para harcamaktan katiyen uzak duran, sadece gösteriş için senede birkaç kere zoraki de davetlere katılan, sıkıcı ve ufku dar insanlar. Yo hayır, Georgette O insanlardan değildi ve o insanların arasında yaşlanmak istemiyordu…
Bernard, genç kızın Işıltıyla bakan mavi gözlerini daha fazla düşünürse aklını yitireceğinden korktu…
Ruhundaki sıcaklığı, duygusallığı, kalın ve buzlu bir şişeye hapsetmişti ama gözlerindeki o derin ifade tıpanın ucundaki delik gibi, içindeki tüm yalnızlığı ve özlemi enfes bir esansla dışarıya kaçırıyordu…
İçinde garip bir duygu canlanmıştı. Yüreğinde rengarenk bir çiçeğin kokusunu duyuyordu. Uzun zamandır göğsünün zindanlarında unuttuğu suskun kalbinin tekrar titrediğini hissediyordu. Üzeri acı hatıralar ve kırıklıklarla örtülü, uzun zaman önce terk ettiği kalbi…
Ve beni yaşayan bir ölü haline getirenlerden intikamımı alacağım…
Gerçekte sahip olduğunuzu sandığınız hiçbir şey size ait olmayabilir…
Babasıyla arasında ürkütücü bir mesafe vardı. Babası soğuk bir adamdı ama kötü bir adam değildi…
Bu dokunuşta büyüleyici bir şey vardı. En kötücül ve karamsar anlarda bile sihrini asla kaybetmeyen tılsımlı bir şey. Tanrı, Annabella’nın kulaklarını alırken ona bambaşka bir güç bahsetmiş olmalıydı. İnsanları anlayabilme ve onları yatıştırma gücü! Başka hiç kimsede olmayan bir güç…
Bir insanın, annesinin kişiliği hakkında yorum yapamaması ne acı bir durumdu. Öz annesini hayatı boyunca başka insanlar tarafından dinlemiş olmak…
Yüzyıllardır derin bir uykudaydı sanki…
Hayatın boyunca yalnız kalmaya mecbursun…
Sonra bir girdaba tutulmuş gibi başı korkunç bir hızla döndü. Ayaklarının altından zemin hızla kaydı.
Ve tozlu anılarla dolu karanlık bir dünyaya doğru düşüp bayıldı…
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimaldi ama fakirler için ilahi bir mucizeydi.
Artık ait olduğun cehenneme gitme zamanın geldi!
Artık akacak kanım kalmadı.
Onlarca uşağı veya hizmetçisi olmasını istemiyordu. Saçlarını taramak için birisine ihtiyacı varmış gibi davranmak istemiyordu.
kötü bir şaka gibiydi her şey.
Bernard, genç kızın ışıltıyla bakan mavi gözlerini daha fazla düşünürse aklını yitireceğinden korktu.
Hiç sabah olmasına gerek yok. Senin güzelliğin güneşten daha aydınlık çünkü.
Sanki gökkuşağının tüm renklerini yüzündeki sıcacık gülümsemede toplamıştı.
Bir insanın kim olduğundan çok, başkalarına kendini nasıl hissettirdiği daha değerliydi.
İnsanın gönlü umuda doyunca içinde başka açlıklar başlıyordu.
Her anımız mutlulukla dolu olsaydı, hatıralarımız da bu kadar kıymetli olmazdı.
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimal,
fakirler içinse ilâhi bir mucizedir.
Ömrün mevsimi birden değişebiliyordu. Yaşam, uzun ve sıcak yaz gecelerinden sonra birden bastıran karanlık ve soğuk bir kışa dönüşebiliyordu. Hayat, gizemli ve ucu bucağı görünmeyen bir denizdi. YARIN NE OLACAĞINI KESTİRMEK İMKANSIZDI. Havada tek bir bulut dahi yokken bir saat sonra fırtınaya yakalanabilirdiniz. Hiçbir liman güvenli olmayabilirdi
Umut, zenginler için sıradan bir ihtimal, fakirler içinse ilahi bir mucizedir
Devlet varsa eşitlik ve adalet yoktur.
Aşk kalbin zehridir. Öldürmez ama hayat boyu acı çektirir.
Nereye gidersem gideyim, başıma ne gelirse gelsin, kalbim attığı sürece her zaman seni seveceğim! Duyuyor musun beni!
Kötü bir şaka gibiydi her şey.
Hayatında şu ana kadar sahip olamadığı bir şeyin eksikliğini hissediyordu ama bunun ne olduğunu anlamıyordu.
“Her anımız mutlulukla dolu olsaydı, hatıralarımızda bu kadar kıymetli olmazdı.”
“Aşk kalbin zehridir. Öldürmez ama hayat boyu acı çektirir.”
“Hiçbir ateş vicdan ateşi kadar yakıcı değildir ama!”
“Ömrün mevsimi birden değişebiliyordu. Yaşam, uzun ve sıcak yaz gecelerinden sonra birden bastıran karanlık ve soğuk bir kışa dönüşebiliyordu. Hayat, gizemli ve ucu bucağı görünmeyen bir denizdi. Yarın ne olacağını kestirmek imkansızı. Havada tek bir bulut dahi yokken bir saat sonra bir fırtınaya yakalanabilirdiniz. Hiçbir liman güvenli olmayabilirdi.”
Hiçbir ateş vicdanın ateşinden yakıcı değildir.
Uçurum uçurumu çağırır.
Hayat, gizemli ve ucu bucağı görünmeyen bir denizdi.
Hayat çok zalimdi.Acımasızdı.Ve affı yoktu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir