İçeriğe geç

Sinematografi İnsan Yüzüdür Kitap Alıntıları – Ingmar Bergman

Ingmar Bergman kitaplarından Sinematografi İnsan Yüzüdür kitap alıntıları sizlerle…

Sinematografi İnsan Yüzüdür Kitap Alıntıları

İnsanların duyguları var.
Fakat onları ifade edecek kelimeleri yok!
İnsanların kitap okumaması ciddi problemlere yol açar. Kelimelerin bilinçli iletişimin en temel aracı olduğu yerde, kelimesi olmayan insan ne yapabilir?
Kendinize güveniniz ne kadar azsa o kadar çok öfkeli olursunuz.
İnsan olarak aldığımız eğitimin bir kısmı acı çekmek değil midir?
Anne babalarımız hayattayken, tanımak için onlara daha fazla sorular sormadığımız için pişmanlık duyarız hep.
İnsanların duyguları var fakat onları ifade edecek kelimeleri yok.
Benim bütün filmlerim birer rüyadır. Ben çok küçük yaştayken mutluydum, çünkü rüyalarda yaşıyordum.
İnsanların kitap okumaması ciddi problemlere yol açar. Kelimelerin bilinçli iletişimin en temel aracı olduğu yerde, kelimesi olmayan insan ne yapabilir?
Hissetmek esastır, anlatmak sonra gelir. Önce hissedip yaşayacaksın; sonra anlayacaksın.
Savaşı öven, savaşı insani bir serüven olarak gören filmlere karşı nefret duymak gerek

Ben hayvanice bir şey oldukları kanısındayım.

Kadınlar daima bir durumun yarattığı, yaşanan bir şeyin sonucu olan baskı karşısında daha güçlüdürler.
Büyüler saçan bir insandır Bergman. Kendisi için özel bir anı­sını anlatırken sesi hipnotize edici bir hal alır. Bakışı dinleyicisin­den uzaklaşır. Devamlı olarak bir parça inmiş olan gözkapakları­nın altındaki hüzünlü gözlerinde, düşsel ve gizemli bir uzaklık sezilmektedir -gezmiş, görmüş bir insanın bakışları. İngilizcesi pek iyi olmasa da, kendisini çok güzel ifade eder. Hayatın güçlük­lerini sonuna kadar keşfetmiş bir kimse olarak, sesindeki hoşgö­rü ve akılcılık tonuyla size her şeye basit cevaplar bulabildiği gerçeğini hissettirir.
İsveç bizi desteklemeye devam ettiği sürece biz var olmaya devam edeceğiz. Bu iyi bir şey, öyle değil mi? Yetenekler böyle bir iklimde ortaya çıkabiliyor. Mesele, bunu devam ettirmektir.
Aslında, ben insanların değişebileceğine inanmıyorum, temel olarak değişemiyorlar.
‘Hayatta en önemli şey, başka insanlarla ilişki kurabil­mektir. Yoksa, bugün pek çok insanın hali gibi, ölüsünüz demek­tir. Fakat eğer iletişim kurmaya, anlamaya, sevgiye yönelik ilk adımı atmayı başarabilirseniz, geleceğin ne kadar zor olacağının hiçbir önemi yoktur; cehennem azabı yaşanan bir hayat olabilir, fakat sevgi konusunda aldanma söz konusu olmaz, kurtulmuşsunuz demektir. Gerçekten önemli olan budur, öyle değil mi?
Aşk vardır. Aşk gerçektir. Aşk Tanrı’dır.
Bağışlayın lütfen, kuşkusuz bu bir haddini bilmezliktir, fakat bedensel olarak, sanki bir mahcubiyet yaşayarak, tıpkı İsa’nın acı çekmesi şeklinde bir acı çekiyordum. Üstelik, onun acısı kısa sür­müştü. Dört saat filandır herhalde?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hep böyle olur; savaş sona erdiğinde, babalar ve oğullar dost olurlar,
Hiç kimse bir tek yüze sahip değildir. Bergman’ın içinde, ol­mak istediği şeyin tam tersi birinin var olduğunu söylemek kesin­likle mümkün. Pek çok ünlü kimsede olduğu gibi -ve hatta daha da fazla- Bergman da duymuştur kendisi için teşhirci dendiğini. Kuşkusuz bu suçlama, en azından kısmen, anlamsız bir suçlama; bir sanatçı kendisini ortaya koyma arzusundan nasıl uzak kalabi­lir? Onların çalışmalarını motive eden bir duygudur bu!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bazılarına göre tiyatro, bir şeyler izlenebilecek bir yerdir. Berg­man’a göreyse bir yuva, bir ekmek teknesi, bir barınaktır. Bir top­luluğun parçası olduğu duygusunu hissediyor orada.
– Yıllardır yaşadığım adada şimdiye değin en küçük bir intihar düşüncesi taşımadım.
– Çünkü orası çok güzel bir yer?
– Hayır, çünkü çok gerçek bir yer.
ölümden sonra ilginç bir Tanrı’nın varlığına ya da bu hayattan sonra başka bir hayatın varlığına inandığımda kendimi kaygılı, korkuya kapılmış ve alt üst olmuş hissediyorum.
“İnsan olarak aldığımız eğitimin bir kısmı acı çekmek değil midir?”
“Dilerim, asla bir dine inanacak kadar yaşlanmam.”
“Benim oynamakta olduğum insan rolünü etkilemediği sürece savaşlar, devrimler, salgınlar, yoksulluklar ve adaletsizlikler benim gözümde hiçbir şey ifade etmez.”
“Benim canımı en çok sıkan, benim kendimdir. Gerçekliğe de takmam kafamı. Renksiz ve ilginçlikten uzak gelir bana; ilgilendirmez beni.”
“Siz duygularınızı ifade edecek kelimelere sahip olmadığınız için mutsuz ve memnuniyetsizsiniz.”
İnsanların kitap okumaması ciddi problemlere yol açar. Kelimelerin bilinçli iletişimin en temel aracı olduğu yerde, kelimesi olmayan insan ne yapabilir?
Ben duyguları tutsak alıp onlara saldırmıyorum. Benim işim sizlerin duygularını harekete geçirip onları beslemekten ibaret.
Hayatım, fırtınaya kapılmış bir gemi gibidir. Eğer üstündeki yük kayarsa, gemi batar. Burada kendimin yok olmasından söz ediyorum.
Vakit alan okumak değil, çok garip bir şekilde içinizde kalan etkisidir onun.
Kapıların büyüleyici bir özelliği var. Kapı, sizi başka insanlardan ayırır, ya da siz kapıyı açıp onları içeri alabilirsiniz.
“Şeytanlara inanırken, nasıl oluyor da Tanrı’nın varlığına inanamıyorsunuz?”
İşler, Tanrı olmadan yeterince zor. Tanrı’yı içine kattığımda çok daha zor oluyor.
Tanrı değil, sevgi kurtardı bizi. En çok umut bağlayabileceğimiz şey odur.
Hissetmek esastır, anlatmak sonra gelir. Önce hissedip yaşayacaksın, sonra anlayacaksın.
” sandıklar dolusu film bulunan bir odaya göz atmıştık. Makiniste birini gösterip, ‘Nedir bu?’ diye sorduğumda, bana, ‘Boktan bir Rus filmi,’ şeklinde cevap vermişti. Sonra Tarkovski’nin adını görüp, Grede’e, ‘Dinle, şimdi sana bu film hakkında bir şey okuyorum. İzleyip konusunun ne olduğunu göreceğiz,’ dedim. Filmi bize izletmesi için makiniste rüşvet verdik . İşte bu film, Andrey Rublev’di. Biz de öğleden sonra iki buçukta gözlerimizi açacak halimiz kalmamış, sersemlemiş ve filmin etkisi hala üzerimizde, heyecan dolu olarak çıktık salondan. Bu olayı hiçbir zaman unutmayacağım. Asıl önemli olan da, İsveççe altyazı olmamasıydı! Konuşmaların tek kelimesini anlamıyorduk, fakat buna rağmen aklımız başımızdan gitmişti. Tarkovski benim çok beğendiğim Ayna adında başka bir film daha yaptı. ”
İnsan olarak aldığınız eğitimin bir kısmı acı çekmek değil midir?
Bergman, metafiziği -din, ölüm, varoluşçuluk- beyazperdeye taşıyan ilk kişi olmuştur,
Onu hayatın dışına çıkıp kendi dünyasına dönebilme yetisi veren de bu armağandı. Küçük yaşlardan beri, babası Lutherci papaz Erik ile annesi Karin’in katı disiplini ve asabiliğinden yazılar, skeçler yazarak, kuklalarla ve büyülü fenerle oynayarak, tiyatro yaparak uzak durabiliyordu.
” ben artık bu oyunu oynamıyorum .
Dilerim, asla dine inanacak kadar yaşlanmam,
Benim canımı en çok sıkan, benim kendimdir,
Yedinci Mühür’ün anlaşılmaz mecaz dünyasını ya da Bir Evlilikten Sahneler’in sıradan ev içi dünyasını beğenseniz de beğenmeseniz de, bu dünya sadakatin az, iletişimin zor sağlanır, kendini tanıma olgusunun -en iyi ifadeyle- yanıltıcı olduğu bir yerdir . Tanrı ya sessiz (Kış Işığı’nda olduğu gibi) ya da kötü niyetlidir (Sessizlik’te olduğu gibi) . Buna karşılık, Bergman’ın karakterleri kendilerini değişken hayaletler ve şuursuz kötü adamlar tarafından yönetilen kimseler olarak görmektedirler.
Ayrıca bu film, anlatım ve biçim açısından onun ilk dönem filmlerinden daha açık ve anlaşılır; Proust tadında hoş bir iyi ve kötü , masumiyet ve anlama yeteneği hikayesinin sade güzelliklerini de ortaya koyuyor.
Fanny ve Alexander yönetmenin kendi çocukluğunun nostaljik bir yeniden keşfi ve çalışmalarının çok güzel bir özeti. Bu filmde bildik bütün Bergman temaları ve motifleri mevcut: sanatçının düştüğü durum, evliliğin yaşattığı cennet ve cehennem, aşk ve sadakat bilmecesi.
Kamerayla kangurunun midesine inebilirsiniz. Fakat insan yüzüne bakmak, sanırım en etkileyici olanıdır.
Bir başkasının zamanını çalmaktan nefret ederim, çünkü ben kendi zamanımın çalınmasından nefret ederim.
” tiyatronun en harika yanı sınırlarının olmaması, tamamen sınırsız olmasıdır. Shakespeare sahnesini bilir misiniz? Orada performans daima gün ışığındadır. Shakespeare insanların gece olduğunu anlamalarını istediğinde, ne yaptı, biliyor musunuz Oyuncuları içeriye meşalelerle, gündüz vakti yanan meşalelerle girdirdi. ”
Evlilikte ya da onun dağılmasında çocukların hiç rol almadığı görülüyor.
Bu yeni kuşak içinde sorular soran, boyun eğmenin gerekliliğine inanmayan ve sık sık da kendileri dışında yapılmış anlaşmalara koyu bir nefretle bakan insanlar var.
Filmlerim benim insanlarla ilişki kurma tarzımdır.
Benim bütün filmlerim birer rüyadır. Ben çok küçük yaştayken mutluydum, çünkü rüyalarda yaşıyordum. Tek başımaydım ve kukla tiyatroları sahneler, kuklalar yapardım. Bazen yaşananları gerçek olanlarla kendi rüyalarımı- birbirine karıştırırdım ve bu durum annem ve babamla başımı belaya sokardı.
” kendimi kötü hissedersem deniz kenarına giderim, belki bağırabildiğim kadar bağırırım ya da buna benzer bir şey yaparım ”
Uykusuz gecelerimde müzik sayesinde iyi bir arkadaşım oluyor.
Hayatımda müziğe her zaman yer vardır, istisnasız her gece müzik dinlerim ve bu benim için tamamen bir ihtiyaçtır.
İsa’nın dediği gibi, çocuk ruhu taşımıyorsanız asla cennete gidemezsiniz. Sanırım gerçek sanatçıların hepsi bu çocuk ruhuna sahiptir. Onlar hiçbir zaman ben şu anda tamamım, oldum duygusunu taşımazlar. Devamlı bir merak halindedirler, daima kendi yollarında yol alırlar
Bütün hayatım boyunca sezgilerime başvurdum ben. Her zaman için üzerinde yol aldığım bir raydır bu.
Kesinlikle boş zamanım olmaz. Boş zaman, benim inanılmaz derecede keyif alarak yaşadığım bir zamandır! Elimde bir kitabın olması ve benim o kitabın içine gömülmem demektir
Kendinize güveniniz ne kadar azsa o kadar çok öfkeli olursunuz.
Savaşı öven, savaşı insani bir serüven olarak gören filmlere karşı nefret duymak gerek
Ağlamama engel olamazsam bağışlansın lütfen. Amin!
Liv tablo gibidir, tamamen yoruma açıktır! Üstelik, ben ona aşığım, hem sanatsal olarak hem insan olarak.
Eğer benden korkan birisi varsa, bu kişiyi korkularından kurtarmak da benim işimin bir parçası. İnsanlardan korkmanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilirim!
Liv, ağlarken bile güzel olduğunu bildiğim tek kadın,
Fakat eğer iletişim kurmaya, anlamaya, sevgiye yönelik ilk adımı atmayı başarabilirseniz, geleceğin ne kadar zor olacağının hiçbir önemi yoktur; cehennem azabı yaşanan bir hayat olabilir, fakat sevgi konusunda aldanma söz konusu olmaz, kurtulmuşsunuz demektir. Gerçekten önemli olan budur, öyle değil mi?
Güzel bir yaz sabahıyla cinsel ilişki arasında ortak olan çok şey vardır; fakat ben kendimi bunu ifade etmenin araçlarını ilk bulan kişi olarak görüyorum, şu ana kadar da başka birisi olmadı. Bununla birlikte, beni en çok ilgilendiren şey, aşkın içsel anatomisidir. Bu bana cinsel hazzın anlatımından çok daha anlamlı gelmekte.
Yedinci Mühür, Bir Yaz Gecesi Gülümsemeleri , Yaban Çilekleri, Büyücü, Hayatın Eşiğinde ve Bakire Bahar’ın uluslararası alanda gösterilmesiyle ‘yurtdışı’nı keşfetmesinden sonra geçen sekiz yılda avantgard sanat filminin tanınan bir gurusu haline geldi ve eleştirmenlerin çoğu, onu dünyanın en önde gelen sinema yönetmeni olarak göklere çıkardılar.
İsa’yı kıskanmak! Burada Bergman’ın çocukluğu geliyor akla. Her pazar zamanını başka birine, İsa denen büsbütün yabancı birine adamaya giden bir babanın olduğu bir aile ortamında küçücük bir çocuk olmak nasıl bir şey?
Papazın biri kilisesine kapanıyor. Ve Tanrı’ya şöyle söylüyor: Ortaya çıkıp kendini gösterinceye kadar burada bekleyeceğim.
İnsan geçmişte yaşanan bir şeyi o kısacık oyun süresi denen zaman diliminde nasıl yeniden canlandırabilir? İçinde yol aldığımız teatral hayat bile ertesi sabah yok olup gidiyor. Neden hemen şimdi, güncelken, sahiplenmeye çalışmıyoruz?
Sonbaharda yeni bir film yapacağım ; tek satır bile yazmadım daha. Her şey kafamın içinde olup bitiyor sadece.
Bergman, “Aşırılık kötülüktür.” diye haykırmaktadır.
Sevgi meselesinin sizin kafanızı çok meşgul ettiği görünüyor, diyerek girdim konuya: Bu meselenin sizin kafanızı da meşgul ettiğinden kuşkum yok, diyecekmiş gibi bir izlenim edindim, fakat o yumuşak bir ses tonuyla, Evet, diye cevap verdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir