İçeriğe geç

Sinek Azabı Kitap Alıntıları – Elias Canetti

Elias Canetti kitaplarından Sinek Azabı kitap alıntıları sizlerle…

Sinek Azabı Kitap Alıntıları

İstediği şey hep oluyor, ama dört ya da beş yıl sonra, artık başka bir şey istiyor olduğunda
Sıkıcı bulduğum yegâne insan cinsi,akrabalarım.
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzünden de hızla sinirli bir ihtiyar oldun.
Başkalarının içyüzünü görüp de sağlam kalmak zordur.
Başkalarının içyüzünü görüp de sağlam kalmak zordur
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. Ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzüden hızla sinirli bir ihtiyar oldun.
Bu öyküye sinek azabı adını verdim.
Minik oda arkadaşlarımdan biri sinek yakalama konusunda ustalaşmıştı. Bu hayvanlar üzerinde sabırla sürdürdüğü araştırmalar sayesinde sineklerin öyle bir noktasını bulmuştu ki, o noktadan iğne geçirildiğinde sinek ölmüyordu. Bu şekilde kendisine canlı sineklerden kolye yapıyor, onların çaresizlik içindeki küçücük ayakları ve titreyen kanatları tenine değdikçe müthiş bir haz duyuyor, kendinden geçiyordu.
Birlik haline gelmeyen çokluk karmaşadır; çokluğa bağlı olmayan birlik ise tiranlıktır.
Bir insanın taleplerine kulak tıkamaya kararlı bir halde onu dinlemek, (kendisi güvende, huzur ve görkem içindeyken) onun canını kurtarmak için yalvarmasına izin vermek – bundan daha aşağılık bir şey olabilir mi?
Hastalıkta hayatı için savaşmış olan, adım adım ve acı çekerek hayatını geri alan, işte ancak o bilir hayatın ne kadar kıymetli olduğunu.
Ben: o keskin kelime.
Kadın intihar edeceğini söylüyor ama önce adamın kendisinden özür dilemesini bekliyor.
Bazı kelimeler öylesine çokanlamlıdır ki
Yağmur beni mutlu ediyor, sanki dünyaya kolay ve acısız gelmişim gibi.
Sırf renklerin hatırı için bile ebediyen yaşanabilir.
Bırak üstünlüğün mahmuzlarını, in aşağı önümüzdeki üç bin yılın fiyakalı atından.
Her sözcüğün şiddetle etkilediği bir kurbanı vardır; bazen düşünüyorum da, galiba bütün sözcüklerin kurbanıyım ben.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Unutma, en aptal kişi sana nasıl görünüyorsa, sen de bazılarına öyle görünüyorsun.
Günler onun için birden kıymete bindi. Günleri saymaya başladı. Kıskançlığı onlara yöneldi. Günleri kıskanmanın insanları kıskanmaktan daha anlamlı olduğu ortaya çıktı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan, elinden gelenin en iyisini boşu boşuna yapmış olduğunu hissettiği zaman nefret ettiği kadar bir daha asla nefret etmez kendisinden. Işte o zaman, sadece o zaman gerçekten ölmek ister.
Yalnızlık var, yalnızlık var. Biri, yalnız olmayan bütün diğerlerini hissedebilmek için yalnız kalmak ister. Diğeri de, tek olmayı çok istediği için yalnız kalmak ister.
Çok uzun süredir tanıdığımız insanlar, icat etmeyi çok istediğimiz karakterleri boğarlar.
Dert yaratmanın baştan çıkarılıcığına direnmek neredeyse imkansız bu derdi ortadan kaldırma kudretine sahip olduğunuz sürece.
Insanın bazı değişimleri asla kabul etmemesi utanç vericidir. Karakter dediğimiz şey, değişimler arasındaki tercihtir.
Kişi az şey bilince, duyduğu her şey ne kadar da ikna edici geliyor.
Düşünmek isteyen, reklam yapmaktan vazgeçmelidir.
Bazıları o kadar alçak ki, insan paylayamıyor bile. Bunlarda hitap etmeye değecek tek bir maske dahi bulamazsınız.
Daha sade ol – öyle konuşuyorsun ki sanki seçilip gönderilmişsin. Bırak üstünlüğün mahmuzlarını, in aşağı önümüzdeki üç bin yılın fiyakalı atından, yaşayabildiğin kadar yaşa, zaten içinde var olmadığın bir zamanın içine gireceğim diye uğraşma, bırak amaçları uykuda kalsın, adını unut, kendini unut, ölümünü unut!
Sen ölümden sonra görmeyeceğin her şeyden korkuyorsun.
Bildiğim en aşağılık duygu, ezilenlere karşı duyulan tiksintidir; bu tiksinti ezilenlerin niteliklerinden yola çıkarak ezilmişliklerini mazur göstermeyi gerektirir.
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. Ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzünden, hızla sinirli bir ihtiyar oldun
Deyim yerindeyse hayata kol kanat germek için çok zaman harcadık. Belki kaybedilmiş bir zamandı bu. Fakat başka türlüsü de olmuyor. Kolaylık, şüphesiz, şanstır. Ben zorluğun karşısında eğiliyorum.
Unutmaya susamışlık – giderilemez mi ki?
Acaba, bir hayattan geriye kesinlikle hiçbir şey kalmasa daha mı doğru olurdu? Şayet ölmek, bize dair bir izlenim edinmiş herkesin içinden bir anda silinip gitmek demek olsaydı? Gelecek olanlar açısından daha mı şık olurdu böylesi? Çünkü, belki de bizden geriye kalan her şey, gelecek olanlara yönelik bir taleptir, onlara yük olan bir talep. Belki ölülere ait pek çok şey yok olmamakta direttiği için özgür değildir insan.
Bir daha asla olmayacak şeylere yöneliyor. Silinmesi imkansız bir şimdiki zaman buluyor. Parmağıyla dokunduğunda ise zaman birden gülüyor ve toz gibi dağılıp gidiyor.
“Endişeleri içip sarhoş olan mutlu kişi.”
“Bilmekten bıktım, eskiye ait her şeyle ilişkimden, bağlantılardan, devamlılıklardan, kılık değiştirmelerden, ifşalardan bıktım. Ben artık öyle bir şey yaşamak istiyorum ki, eskiden içimde bulunan hiçbir şeyle ilgisi olmasın, çoğalmayı sürdürmesin ve kalmaya da mahkûm olmasın; asla kestirilemeyen, çok hızlı, apansız hareketler yapan bir şey, yani tek kelimeyle, bir mucize istiyorum.”
“Hiçliği bir atkı gibi boynuna dolar, ne var ki, hiçlik bir türlü boğmaz onu.”
“Kaçırılmış anlardan oluşan bir yaşam, bütün o anlar aniden hep birlikte ışıldıyor.”
“Bildiği bütün heyecan verici resimlerde yaşamaya devam etmeyi umuyor.”
“Yeniden doğuşlar ona göre fazla düzenli. Oysa aynı anda farklı farklı canlıların içinde yaşamak istiyor.”
“Aklını yiyor, çubuklarla, Çin tarzı.”
“Biraz fazla okusa, gerçekten hiçbir şey bilmiyor olurdu. Fakat noksanlıklarıyla güven uyandıran şu birazcık bilgisi, aldatıcı ve tehlikeli.”
Herkesin istediği kadar ölebildiği bir dünya, ama hep kısa süreliğine.
Bir adamın çok arkadaşının olması, aklının zayıflığına işarettir.
İnsan, elinden gelenin en iyisini boşu boşuna yapmış olduğunu hissettiği zaman nefret ettiği kadar bir daha asla nefret etmez kendisinden. İste o zaman, sadece o zaman gerçekten ölmek ister.
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. Ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzünden, hızla sinirli bir ihtiyar oldun.
Kuşlar ..
Hava onlara dosttur.Oysa yer bizden nefret eder.
Büyük insanlar, okuya okuya herkesten çok uzaklara varacak kadar meraklı olanlardır sadece.
Kişi az şey bilince, duyduğu her şey ne kadar da ikna edici geliyor!
İnsan kendini çürütmemelidir. Görgü sadece susmayı gerektirir.
Beklemek. Beklemek. Sonuna kadar beklemeli. Sabırlı varlık, insan. Koşturan varlık, insan. Kemiren, kemirilen varlık, insan.
Yalnızlık var, yalnızlık var. Biri, yalnız olmayan bütün diğerlerini hissedebilmek için yalnız kalmak ister. Diğeri de, tek olmayı çok istediği için yalnız kalmak ister.
Yeterince öğrenmiş olan, hiçbir şey öğrenmemiştir.
Sırf bizi ilgilendirmediği için ne kadar çok şey biliyoruz!
Ne zaman söyleyecek bir şeyi olmasa, Tanrı’dan söz eder.
Zenginler için en büyük zillet: Her şeyi satın alabiliyor olmaları. Çünkü o zaman, gerçekten de bu her şeydir sanıyorlar.
Kişi az şey bilince, duyduğu her şey ne kadar da ikna edici geliyor!
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. Ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzünden, hızla sinirli bir ihtiyar oldun.
Kişinin kendisini tanımasına rağmen sevilmek istemesi ne kadar gülünç.
Orada sensin derler, ama kastettikleri, ben olsaydım dır.
Onda eksik olan, kendisinden öteye hareket edemiyor oluşudur. Seyahate çıksa bile-hep kendi yakınında kalır. Orada olduğunu asla unutmaz. Aldığı şey ona yakışır, çünkü bunu o almıştır. Dünya onun için var, diğer insanlar sadece tasarımdan ibaret.
Tanıştığın her yeni insan karşısında kapıldığın beklenti yüzünden hep çocuk kalmışsın. Ardından yaşadığın hayal kırıklığı yüzünden, hızla sinirli bir ihtiyar oldun.
Sen sebep olduğun acıları bul, çektiklerin sen karışsan da karışmasan da duruyor nasıl olsa.
Umutsuzluğun dereceleri: hiçbir şeyi hatırlamamak, bazı şeyleri hatırlamak, her şeyi hatırlamak.
İnsan bir şeyleri bastırarak daha iyi olamaz. Değişimin tek yolu, insanın kötü yanlarını dönüştürmesinden geçer. Ne ki, bu dönüşümler işe yaramalı ve şaşırtmalıdır, yoksa yeni kötülükleri tahrik ederler. Bazen onların biri diğeri için devreye girer. O zaman oyun, fark edilmeksizin ve de keyifli keyifli devam eder.
Hayatındaki her ilişkide, kayıtsızlığın en küçük zerresi için savaşması gerekiyor. Diğer insanları o kadar çok seviyor ki, ne düşündüklerini onlardan çok daha çabuk kavrıyor. Onlar daha ne yapıp edeceklerini bile bilmezken, eylemlerinin yaratacağı tehlike yüzünden o azap çekiyor. Onların gelecek gün ve haftalar içinde atacağı adımları görüyor. Aylar öncesinden onlar için takılıp düşüyor. Onların yakında yapacaklarından dolayı kendisinden nefret ediyor. Kendilerinin henüz yabancı olan hedefleri onun rüyalarına giriyor. Onun, insanlarının içinde yaşadığı söylenemez, böylesi fazla rahat olurdu. İnsanlarının ta kendisidir o, hatta insanlarının insan olduklarından daha çok insandır.
İnsanlar arasındaki uzun ilişkilerden geriye kala kala karşılıklı gözetim kalıyor. Şahsen heves ettiğimiz hiçbir şeyi diğerinin yapmasına izin vermeyiz. Artık sana katlanamadığım ve yanında bulunmaya niyetim olmadığı için, evinde oturmak ve gelmemi beklemek zorundasın. Senden çok şey gizlediğim için, sırların olmamalıdır. Seni eğlendirecek havada olmadığıma göre, sen eğlenceli olmalısın.
En az kendimi anlıyorum. Kendimi anlamak istemiyorum ki. Ben sadece, benim haricimde var olan her şeyi anlamak için kullanmak istiyorum kendimi.
Kendi feryatlarını hiçe sayan kimse, başkasınınkini de hissedemez artık.
Stoacılar
Biraz fazla okusa, gerçekten hiçbir şey bilmiyor olurdu. Fakat noksanlıklarıyla güven uyandıran şu bilgisi, aldatıcı ve tehlikeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir