İçeriğe geç

Simya Kur’an’da Şifa Sırları Kitap Alıntıları – Kubilay Aktaş

Kubilay Aktaş kitaplarından Simya Kur’an’da Şifa Sırları kitap alıntıları sizlerle…

Simya Kur’an’da Şifa Sırları Kitap Alıntıları

Tırtila daha fazla ayak takmakla onu kelebek yapamazsın.
Alet çantasında çekiç olan her şeyi çivi olarak görürmüş
Ebu Bekir’in (r.a) duasını hatırlayalım: “Bedenimi öyle bir büyüt ki, cehenneme kimse girmesin benden başka” En doruktaki şefkate bakar mısınız?
Ya Bâki entel Bâki
Göğün kuşlarına bakın: Ne ekerler, ne biçerler, ne de ambarlarda toplarlar. Semavî olan onları besler. Siz onlardan daha değerli değil misiniz?
Bütünün sizin hakkınızdaki planları, sizin düşündüğünüzden daha büyüktür.
Hadis-i Şerif
An’layış ‘Ân’ İçinde Olmandır. Şifa Anlayanadır.
“Bu seyirde en basit şey can vermektir” derler.
Can vermek; “Git mücahit ol, Filistin’de öl” demek değildir. Can vermek, anlayışı doğurmadı.
Sohbet bu anlamda Hakk’ın kapısını çalmaktır. Şifanın, sırrın, simyanın özü kelâmda gizlidir. Kelâmın kemâli (oluşu) amel-i salihtir, güzel ahlaktır.
Murad-ı ilahî nedir?” diye sorma. Tohumlar bahar gelince açar ve açtığında adını koymadan yaşarsın. Bahar, denge demektir. İslâm, bahar ortamıdır ve hayat; meyve vermeniz için değerlendirilmeyi bekleyen bir fırsattır. Murad-ı ilâhîyi meyve verince bileceksin. Hayat, sonsuzluk filminin ön tanıtımdır.
“Yakîn sana gelinceye kadar ibadete devam et” der ayette. Yakîn, ölüm diye tefsir edilir. Ölüm dönüşümdür. Ölüm geldiği yani hayattan ölüme, ölümden de hayata geçebilecek yetkinliğe ulaştığınız zaman daimi namazdasınızdır.
Her haliniz namaz olur.
Tevbe cevhere, içe-öze yönelmektir. Beden kapısını tevbeyle açarsanız, daha bu bedendeyken, varlığın kaynağına dokunur veya onun size dokunuyor olduğunu hissedersiniz, ikisinin bir olduğunu anlarsınız. O zaman kalbiniz Allah’ın arşı olur. Rahman arşa istiva etti ayetini anlarsınız.
Sır, hiçlikte gizlidir. Odanızı boşaltırsanız evet orası boşalır ama, başka bir şeyle dolmuştur. Size hareket sahası açılır. Kendinize gelirsiniz. “Sen”, olmak istiyorsan odanı, kalbini (merkezi) dünyanın kirinden (bedenî ve toksit) ve pasından (düşünce) arındırman lazım. Onlar beni terk etmeden evvel, ben onları terk ediyorum demektir bu. Ya Bâki entel Bâki Nakşîlerin zikridir. Ağırlıklar ve benler (kimlikler), düşünceler bu zikirle sizden düşer.
Risale-i Nur Kulliyatı’nda “Zat, Şuunat, Sıfat,…” sıralaması vardır. Şuunat sıfattan önce zikredilmiştir. Çünkü sıfatları icraata sevk eden şuunattır (kabiliyettir). Mesela, merhamet etmek Allah’ın şe’nindendir. Bu merhamet ile kişiye nimet ihsan etmeği irade eder ve kudretiyle onun ihtiyacı olan şeyi yaratır.
bana tek anlamsız ilişkisiz bir şey gösterebilir misiniz anlamı gizem’in kendini ifade biçimidir anlam size yüklenen programdır rahman Kur’an’ı öğretti insanı yarattı ona beyanı açıklamayı öğretti rahman 1 ve 4 hayat bir
gizemdir Gizem içinde çözülür Seniz şifanı kaynağını bulur anlam kazanır ve Şafii aynı olursunuz anlamanızı kendi gerçek isminizi bulmanız Iğdır şifa o işte bir yüceleştirme Miraç coşku ve güven buradan gelir şifa denince şafi ismini ön plana çıkarıyoruz
Bana tek anlamsız ilişkisiz bir şey gösterebilir misiniz anlamı gizem’in kendini ifade biçimidir Anlam size yüklenen programdır rahman Kur’an’ı öğretti insanı yarattı ona beyanı açıklamayı öğretti
Rahman 1 ve 4
Hayat bir gizemdir Gizem içinde çözülür Seniz şifanı kaynağını bulur anlam kazanır ve Şafiye ayna olursunuz anlamanızı kendi gerçek isminizi bulmanız dır
Şifa o işte bir yüceleştirme Miraç coşku ve güven buradan gelir
Şifa denince şafi ismini ön plana çıkarıyoruz
dip not
Varlıkta bağlantısız, anlamsız, ilişkisiz hiçbir şey yok. Bunu bilirseniz güveni hissedersiniz. O zaman varlık ağacında meyve verebilirsiniz. Elhamdülillah dersiniz. Meyveyi vermiş olmanız tohumu tanımanız adına büyük birfırsattır. Değerlendirebilirseniz; yani memnuniyetinizi bütüne yayarsanız çok büyük bir mana sizi kuşatır. O da Allahuekber’dir.
Sübhanallah ile varlığı (sebep-sonucu) aşarken; Elhamdülillah ile kendinizi (düşüncelerinizi-zanlarınızı) aşarsınız. Sonucunda Allahuekber size gelir:
Kulum bana bir adım gelirse ben ona on adım gelirim.
Şifa bir hissediştir. Bu hissediş şifayı celbeder ve şifacı buradan beslenir.
Ne diyor Hz. İsa (a.s):

Göğün kuşlarına bakın: Ne ekerler, ne biçerler, ne de ambarlarda toplarlar. Semavî olan onları besler. Siz onlardan daha değerli değil misiniz? Sizden kim kaygı çekmekle boyunun ölçüsüne bir arşın katabilir? Ve esbaptan ötürü ne için kaygı çekersiniz?

Arayış yolunda düşenlerin elinden Allah tutar.
“Siz bilemezsiniz, Allah bilir” ayetini tefsir ediyor. Onun için hiçbir zaman beklenti içine girip de endişe yaratma. Sen sadece vazifeni yap. Sonucu bırak, düşünme bile. O, ne olması gerektiğini senden, benden daha iyi biliyor. Sen sadece vazifeyi yap, vazife-i ilâhîyeye karışma.

Teslimiyet budur. Zihinsizlik dünyasında olmak, gözlemci olmak budur. Senden isteneni zevkle yerine getirmektir mükafat. Ve istenen de, özünde senin istediğinden başkası değildir. Ancak şu an farkında olmayabilirsin.

Başınıza ne geldi ise ellerinizle işlediklerinizden dolayıdır. Bununla beraber Allah çoğunu affeder.

Şura, 30

O zaman sorumluluğu üstünüze alırsınız, asıl problemin uykuda olduğunu rüya içinde olduğunu anlarsınız. Bunu bildiğinizde uyanmışsınızdır. Ve o zaman, artık hikmetini sorgulamayın çünkü, uyanmışsınızdır. Sorgulama, bu da geçer ya hu de. Dost olmak budur. Bu, başlangıçtır, tabii bir de ikinci seviyesi var bunun, ötesi bir nokta var.

Öteki nokta nedir? Onu sen bul. Sevgili olmak, habibim manasıdır. İkinci nokta kendiliğinden gelir. Bire yol açarsan senden doğar.

Zihin sakinleşirse ilham melekleri senin hakkını savunur, zihin devreye girerse kontak kesilir

Mutsuzluk değişimin, dönüşümün olmasına izin vermemen, yeni olana direnmendir. “İki günü eşit olan bizden değildir” Değişim yoksa alışveriş bitmiştir. İflas bir sonrasıdır. “Durmak, devrilmenin bir öncesidir” der Hz. Ali.

Mutsuzluk geçmişe tutunmaktır. Bırakmak dönüşümün olmasına izin vermedir. O zaman bir şeyler olabilir. Bir süreliğine bırak ve iç odana gir.

Bir hadiste Allah Resulü (a.s.m) der ki; “Cennet ağaçlarının yemişlerinden yiyiniz” Sahabe (sohbet ehli, varlıkla birleşme ve oradan ruha gebe kalma duasında olanlar), sorar; “Nasıl olur ey Allah’ın Resulü, cennet yemişleri cennettedir” “Hayır”, der. İnsan-ı kâmilin kendisi bir ağaçtır. Onun meyvesi de sohbetidir. İşte o sohbet cennetten gelmiştir. O sohbetten yiyiniz, yani onun halini hal edininiz.
Lezzette ne var? Hamd var. Hamd memnuniyettir. Bilen rahat eder. Neyi bilen? “Nereden geldiğini bilen rahat eder”

“Bileceksiniz ve bildikçe özgürleşeceksiniz” der Hz. İsa. Elhamdülillah

Her inanç ve mezhebin mensubunun içi inancının,dininin ve mezhebinin rengiyle boyanmıştır. Kendi imamlarının ve kurumlarının boyasıyla şekillenir ve mezheblerini sürdürürler. Filozoflar akıl rengiyle boyanmıştır. – Bakara, 138 –
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsanın varlık hakkındaki sorusu balıkların deniz soruları kadar anlamlıdır.
Kendine yabancı, kendine düşmansan, kimin dostu olabilirsin ki? Kendini sevmezsen, kimi sevebilirsin ki?
Bilim; sana maddenin, görünenin tek realite olduğunu söyledi ve sen buna göre varlığını şekillendirdin. Network’ünü bu paradigma üzerine kurdun. Çünkü neye inanırsan onu işlersin. Alet çantasında çekiç olan her şeyi çivi olarak görürmüş. Bir ayet-i kerimede Allah (C.C) “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl bilirse ben de ona öyle muamele ederim. diyor.
Yaptığın duaya hayatını, ruhunu açmaktır. Olmaması diye bir şey söz konusu olamaz, bunu bil.

Ancak daha iyi olacaktır bunu unutma. Aynı olmasa bile daha iyisi olacaktır. Çünkü varlık senden daha cömert ve uygun olanı biliyor. Sen cimri olduğun için yani, kendini ona veremediğin için onun da kendini sana veremeyeceğini zannediyorsun. Onun için sana İnfak et diyor mütemadiyen. İnfak et ki; hakkıyla bir gün kendini de verebilesin. Kendindekileri ver ki, kendini de bir gün verebilesin.

Kim Allah içinse, Allah da onun içindir.

Sözde insanın sevgi dediği menfaatleridir. Egosudur. Onun için sen sadece kendine dost veya düşman olabilirsin ve kendinle nasılsan varlıkla da öylesindir. Dışarıda anladığın anlamda kimse yok. Senin aynaların ve yansımaların var. Şikayet ettiğinin hepsi senin yansıman, sende sen. Sana saçma gelebilir ama, sen düzel o da düzelecek. Sen değiş o da değişecek. Anladığın anlamda değişmeyecek belki ama, artık onunla özdeşleşmediğin için sözleri sana dokunmayacak. Aşmış olacaksın. Hallac öyle demiş. ‘Beni öldüremezsin. Bedenimi öldürürsün ama, beni öldüremezsin.’ Bilesin ki, ben ölmez.
Hayattaki es’ler, durmalar dahi bu beste içinde bütüne hizmet ediyor. Sadece hareketin farkındalığı için sabit gibi duran görünümler var. Tabii buradan nasıl çıkarsınız? Labirentten rastgele yürüyerek çıkamazsınız. Labirentin köşe bucağında dolaşmaktansa, tırtıl gibi sürünmektense kanatlarının olduğunun farkına varıp yükselmek lazım.

Nasıl? deme Sakın, “Nasıl çıkarız? deme

Daha yürümedin bile Yürüyünce yoruluyorsun. Ayaklarından ümidi kesince kanatlarını fark ediyorsun. Bakıyorsun ki, kanatların varmış. Bunları buraya kim taktı? Yürüdükçe kanatların çıktı diyebiliriz veya onlar oradaydı, ama görmen için bu kadar yürümen lazımdı. Önemli değil, amaç labirentten çıkmaktır.

Bunu iyi tefekkür et. Düşmekten değil, durmaktan kork. Aynı kalmaktan kork. Yoksa çok üzülürsün. Eğer güvenlik için kımıldamıyorsan elindekini de kaybedersin. Risale-i Nur’da; “En çok yaralananlar cepheden kaçanlardır der. Elinizdekini işletime soktuysanız yani bilginizi, inancınızı hayatınızda işletiyorsanız size daha fazlası verilecek. Eğer var da onu işletime sokmadıysanız, verilmiş olanlar da alınacak.
Kabul edebilirsen, kabul edilmiş olursun.

İzin ver. Hayat seni kendi anlamının akışına katsın. Sana, seni sunsun. Karışma, hakkında konuşma. Bırak o sana karışsın, içine aksın. Ne güzel demiş “Karışma yoksa karıştırırsın diye Üstad Said Nursi. Yani sen yapma. Onun yapmasına izin ver. Kader programının yazılımını ancak bu anlayışla çözersin. Bu, uyumlanma sürecidir.

Bu, “Siz bilemezsiniz, Allah bilir ayetinin bir anlamda açılımıdır. Sizin anlam verme çabanızın olmamasının ifadesidir. Arif ise varlığın kendinden akmasını ifade eder. Açıklamaz. O açıklanamaz.

Şeyler açıklanır, hal ise ifade edilir. Sen sadece olmasına izin ver, teslimiyet budur. Bu da ancak güvenirsen yani bilirsen olur. O zaman açıklamaz davet edersin, bu daha ince bir davranış. Hedef sonsuzluğa yelken açmak.

Herhangi bir nesnenin, tek başına anlam ifade etmesi çok güçtür. Zira zerrede kainatı görmek ârif işidir. Ancak ilişkiler düzlemindeki etkileşimle bir tanımlama söz konusudur. Harf tek başına kendi kadar anlam taşırken, bir kelime kainata bedel olabilir. Cümleyi bilen ârifse harfte de cümleyi görür. Onun için cümle de harf de birdir.
Zina içinde aşk olmadan, kutsallık olmadan, Allah olmadan yapılan eylemin adıdır.
Fotoğraf üzerindeki rötuşla veya makyajla güzel olmazsınız. Güzel olduğunuzu zannedersiniz. Bir tür afyondur.
Sen hazır olunca nasibin olur. Sen hazırlığını yap, o sana gelir. Arayın bulacaksınız. Hazırlığı uzundur. Oluşu bir andadır
Namaz kılmaktan amaç cennetse o zaman namaz, namaz değildir. Ama cennet sevdasıyla namaza başlayabilirsiniz. Fakat bununla devam edemezsiniz. Çünkü insan-ı Kâmili cennet de doyurmaz.
(Kalpler ancak Allah’ı zikir ile tatmin olur.) Rad 28
Bileceksiniz ve bildikçe özgürleşeceksiniz.
Başkalarının düşüncelerini bırakan; bilendir.
Fanatik bir müslümanın aslında Müslümanlıkla ilgili şüpheleri vardır.
Fanatik asabidir.
Tek gerçekliğin kendisi olmasını ister.

Nefsini ilâh edineni gördün mü?
Furkan , 43
Kendi gerçekliğine tutunmuştur.
Başka bir şey duymaya, ezberi dışında bir şey işitmeye tahammülü yoktur.

ALLAH esması sende yeşerirse İnsan olursun!
“Ve siz ruhtan doğmadıkça Allah’ın melekûtuna giremeyeceksiniz”
Bizler bedensel deneyimleri tanımlamak için bu dünyaya gelen ruhlarız. Aslımız ruhanî demek istiyorum. Sadece bedeni, formu tanımak üzere beden denilen bu formun içine giriyoruz. Bunu bütünü fark etme adına yapıyoruz.
Bana benden olur her ne olursa.
Başım selamet bulur,
elimle dilim durursa.
Zina içinde aşk olmadan, kutsallık olmadan, Allah olmadan yapılan eylemin adıdır.
Şöyle bir soru soralım: Düşünceler bedende ne gibi hastalıklara sebep veriyor? Mesela baş ağrısının sebebi kendini geçersiz kılmaktır. Derin bilinçaltında kendini iptal etmek istiyorsun, geçmişe dair çözemediğin bir olay var ve sen kendini yok etmek istiyorsun.
Fotoğraf üzerindeki rötuşla veya makyajla güzel olmazsınız. Güzel olduğunuzu zannedersiniz. Bir tür afyondur.
Ben kimim?
Başkalarının çizdiği yol kendi yolunu çizmen için sadece bir örnektir. Sen kendi yolunu çizmelisin.
ALLAH esması sende yeşerirse İnsan olursun!
*
Fanatik bir müslümanın aslında Müslümanlıkla ilgili şüpheleri vardır.
Fanatik asabidir.
Tek gerçekliğin kendisi olmasını ister.

Nefsini ilâh edineni gördün mü?
Furkan , 43

Kendi gerçekliğine tutunmuştur.
Başka bir şey duymaya, ezberi dışında bir şey işitmeye tahammülü yoktur.

“Gel, seni kelebek yapacağız” derler. Kelebek olunca da “Sakın uçma, tokat yersin” derler. Ben seni kabul ediyorum ve anlıyorum. Sen niye beni anlamıyorsun? Aslında sen kendini anlamıyorsun. Kendini anlasan beni bana bırakabilirdin.
Güle kokuyu veren gübredir. Sana ne anlatılmak isteniyor, onu anla! Boşuna olan bir şey yok, tesadüf yok.
Varlığını kişilere, olaylara, kurumlara, binalara, siyasete satma, köleleştirme. Bağlı ol ama, bağımlı olma.
İki tane aynı şey yok. Allah israf etmez. Birbirinin aynı iki şey yaratmaz. Bir nehirde iki defa yıkanılmaz. Ondan zaten var, fakat senden yok
Allah dostları için korku ve üzüntü yoktur. Yunus, 62
Hükmetmeyin ki, hükmolunmayasınız.Çünkü ne hükümle hükmederseniz, onunla hükmolunacaksınız. Ölçtüğünüz ölçüyle sizde ölçüleceksiniz.
Kim Allah’ı unutursa Allah da ona kendisini unuturur.
Rahman esmasına ayna olmak istiyorsanız, tabiata bakın.
Rahim esmasına ayna olmak istiyorsanız Hâkikat-i Muhammede (Hz.İnsan) bakın, yani zatına bakın.

Tevbe 128
Şanım hakkı için size bir Resul geldi ki: kendinizden, gayet ızzetli, zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze hırs ile titriyor, mü’minlere raûf, rahîmdir

Hayat bir gizemdir.
Gizem içinde çözülürseniz şifânın kaynağını bulur , anlam kazanır ve Şâfi’ye ayna olursunuz,
Anlamınızı kendi gerçekliğinizi bulmanızdır şifâ.
O , içsel bir yükseliştir (miraç) coşku ve güven buradan gelir.
Sübhanallah ile varlığı (sebep – sonucu ) aşarken ;
Elhamdulillah ile kendinizi (düşüncelerinizi-zanlarınızı ) aşarsınız.

Sonucunda Allahuekber size gelir.

Varlıkta bağlantısız , anlamsız , ilişkisiz hiçbir şey yok.
Bunu bilirseniz güveni hissedersiniz.
O zaman varlık ağacından meyve verebilirsiniz.
Elhamdulillah dersiniz.

.

Kopuk ve ilişkisiz değil ; tam aksine organik ve hikmetli
Bunun ismi Sübhandır
Her şey Şâfi ismine bakar.
Hoş her isim birbirine bakar ve birbirini gösterir.
Yani varoluştaki her bir birim , birbiriyle bağlantılıdır.
Bu hep böyleydi , kozmik ağ
Bunun adı İslâmdır.
Sistemin adı İslâm , yanibütünün örgüsel farkındalığı
Buna inanmazsınız, bunu yaşarsınız.
“Ey Rabbim, senin yardımın olmadan ben bir hiçim”
Bilge kişi, gözle görülür bir ikilik ve paradoksal bütünlükle yaşar. O, enerji harcamadan hareket edebilir ve kelimeleri kullanmadan ders verebilir. Varlıkları sahiplenmeden besler. Çalışır fakat ödül için değil, yarışır fakat sonuç için değil.
Hayata zihinsel anlamlar yükleme
Kendini zihnin hapsine sokma
İzin ver hayat sana anlam katsın
O saf, fakat sen şu an hastasın
Hazine üstündeki dilencinin hikayesini bilirsin..Dileniyor, ama hazinenin üstünde farkında değil..
Bileceksiniz ve bildikçe özgürleşeceksiniz.
Başkalarının düşüncelerini bırakan; bilendir.
Geçerler dünyadan (nesneden) ve ahiretten (özneden) ,daim derler hû hû
La ilahe illallah kelimesi bir kefeye, kainat bir kefeye konulsa, La ilahe İllallah ağır basar diyor Cenab-ı Hak, Hz. Musa’ya (a.s)
Sen hazır olunca nasibin olur.
Sen hazırlığını yap, o sana gelir. Arayın bulacaksınız. HAzırlığı uzundur. Oluşu bir andadır

Nasibinse, yani yeterince çalışmışsanız, Allah en uygun olanı verir.

Hayatın sırrı daha çok bilgide değil, gizemde yatar
Buddha nasıl ki aydınlanmış yani zatında Muhammedi muhabbeti bulmuş insanların ortak ismiyse, aydınlanan her insan da Buddha’dır. Zaten Buddha aydınlanmış insan demektir, gerçek demektir. Muhammed de varlığından lezzet alan demektir. Lezzet alması dış şartlara bağlı değil. Öz yeterli, oradan motive oluyor. Şimdiki sen, kitaptan ve bilgiden motive oluyorsun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir