Aziz Nesin kitaplarından Şimdi Avrupa kitap alıntıları sizlerle…
Şimdi Avrupa Kitap Alıntıları
Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın..
Ölüme erken, sevgiye geç !
…
Avrupalı insan demek, insanın insana saygı duyması demek. Bizde nerdeee
Biz işte onun için adam olamayız beyim.
– Biz burda bunca çalışıp gene zorla yaşıyoruz da, sen orda işsiz nasıl geçinip yaşıyorsun?
– Ah zooo Alamanya’da çalışan o kadar çok Türk var ki, benim çalışmama hiç gerek kalmıyor. Yaah!
Anlamadım ya, sözü uzatmak da istemedim. Benim anlamadığımı görünce,
– Ah zoo, çalışarak para kazanmaya kalksaydım, bu kadar param olur muydu? dedi.
Bak, bu da doğru.
Bizim lahmacuna bu İtalyanlar piza diyorlar. Bu Italyanlar çok tuhaf millet, piza’yı bir kentin adı yapmışlar. Bizde olsa, bir kentin adını lahmacun koysak herkes güler. Italyanlar kentin adını piza koymuşlar ama gülmüyorlar.
Konuşulup tartışılacak olan konu çok açıktı: Sosyolojik disiplinler açısından bakıldığında ideolojik akımların yeni dünya düzenindeki ki rolü ve bu bağlamda Türkiye’nin yeri.
Işte konu bu denli açık seçikti. Ama benim bir geri zekalı olduğumu benden başkası bilmediğinden -çünkü bu kalıtımsal hastalığımı kimselere söyleyemiyordum- bu denli açık seçik konunun bile ne demek olduğunu anlayamıyordum.
-Mustuva Emmi, dedi, bunca zengin adam var, bunların hepsi de kendi ettiklerini yemediler ya
Deli Mustafa
-Helbet öyle, dedi, ben, bizdeki büyük zenginlikleri söylemiyorum, onlar başkalarının ettiklerini de yerler.
Zati ben kısmetsizin biriyim.
Özel sermaye, kendine en uygun ortam olarak serbest ticaret anlamında gelişebilir. Tarihimizde ve geleneğimizde serbest ticaretin çok eski ve önemli biyeri vardır. Doğunun büyük bilgini ve iktisatçıların en derini olan İbni Keramet Derunî, daha Adam Smith’den üçyüz yıl önce, Arapça olarak kaleme aldığı Mafiş Gırgır, İlla Mangır adlı eserinde Ahz ü itâ carcar ve elkâsibi tüccar buyurmuştur. Tabi ne demek istediği açıkça anlaşılıyor. Adam Smith’in İbni Derunî’nin bu eserinden yararlanarak ve onun etkisinde kalarak Hertürlü ticaret, serbesttir rezalet! diye özetlenebilecek olan ekonomik sistemini kurduğu bilinmektedir.
Adam Smith şöyle demiştir:
Lesse passe lesse fer, tre joli transfer! Yani Türkçesi Bırak ziftlensin, boş ver zıkkımlansın! demektir.
Can dediğin bir kuştur, şimdi var şimdi yok
Biz de tepki göstermeye alışmalıyız, tepki gösteren bir toplum olmalıyız. Kanunlara, nizamlara, emirlere, talimatlara ve talimnamelere uymayanlara karşı hemen tepki göstermeliyiz ki, çünkü biz başka türlü hiçbir zaman bu muasır medeniyet seviyesini geçemeyeceğiz.
Peki, bu kadar çok yasak levhası var da, neden hâlâ vatandaşlar yasakları çiğner?
Bakın vatandaşlar, adamlar, belediyenin emirlerine uymayanlara nasıl tepki gösteriyorlar. Bizde olsa, izmariti ister yere at, ister havaya fırlat, kimse aldırmaz. Neden? Çünkü biz tepki göstermesini bilmiyoruz.
Ne de olsa anlayışlı insanların hali başka
Fındık ye, fındık gibi ol.
– Adamlık bize çok uzak
– Biz adam olmayız
Bilal şöyle bir düşünüp,
– Mustuva Emmi, dedi, bunca zengin adam var, bunların hepsi de kendi ettiklerini yemediler ya
Deli Mustafa,
– Helbet öyle, dedi, ben, bizdeki büyük zenginlikleri söylemiyorum, onlar başkalarının ettiklerini de yerler.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Biz bugün, özel sermayenin yerlisini, yabancısını ayırt etmemeliyiz. Çünkü yabancı sermayenin desteğine de ihtiyacımız vardır. Yabancı sermaye ile düzelebiliriz ve batı medeniyeti yoluna düzülebiliriz.
18. yüzyıl sonlarında, 1723-1790 tarihlerinde yaşamış olan Adam Smith İskoçya’da doğmuştur. İskoçyalıların dünyanın en mıh etti insanları olduğu bilinir. İşte bu nedenle İskoçyalı Adam Smith’in de bir iktisatçı olması gayet tabiidir. Nasıl Bolu’dan ünlü aşçılar yetişirse, İskoçya’dan da büyük iktisatçılar yetişir. İskoçya’da doğan Adam Smith, yurdumuzda Şişli ve Maçka’da doğan yüksek sosyetenin özel sermayelerini çok etkilemiştir. Yurdumuzu yönetenlerse, her başları sıkıştıkça, cankurtaran simidine sarılır gibi, Adam Smith’e sarılmışlardır.
Her şeyin başı, kanunlara, emirlere, nizamlara, talimatlara uymayanlara tepki göstermekle başlar. Yoksa vatandaşlarım, biz bu muasır medeniyet seviyesini nah geçeriz
Yaban illerde gözünü, kulağını açacaksın. Çünkü neden, oralarda anası belli, babası yüzelli insanlar çoktur.
Hepimiz her şeyi bildiğimiz için musikiden atom bombasına, tiyatrodan jet uçaklarına kadar her konuda yetkiyle konuştuk.
Kalabalığın içinden birisi, Biz adam olmayız birader! dedi mi öbürleri de Eveet, çok doğruu, olmayız diye baş sallarlar. Biri de çıkıp, O nasıl söz efendi Sen sayıyla kendine gel bakalım! demez.
Yirmibeş yaşlarında, kanımın fokur fokur kaynadığı günlerde ben bunu deneyecek oldum. Ada’ya giden vapurda neye kızdığını anlamadığım yaşlı bir adam,
-Biz adam olmayız!.. diye bağırıp duruyor, salondakiler de, baş sallayarak onu onaylıyorlardı.
Delikanlılık, kanım tepeme sıçrayıp,
-Neden adam olmazmışız, bal gibi de adam oluruz Öyle bir adam oluruz ki herkes de şaşar kalır diye bağırdım.
Salondaki yolcular sözleşmişler gibi yaygarayı bastılar:
-Adam olmayız
-Adamlık bize çok uzak
-Biz adam olmayız
Bu yaygara karşısında kızgın ihtiyarın yüzü yumuşadı da, bana,
-Bak oğlum, dedi, duyuyorsun ya, hep birden Adam olmayız! diye bar bar bağırıyoruz. Demek ki adam olmayacağız, zorla değil ya
-Oluruz, biz adam oluruz dedim.
-Biz adam oluruz, demek, biz şimdi adam değiliz demektir, öyle değil mi? dedi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tarihimiz boyunca bütün kötü, yanlış, gülünç işlerin eski dönemde yapılmış olduğunu söylemek gelenektir.
Son hapse girişim benim için büyük şans oldu, çünkü yıllardır araştırdıgım nedeni cezaevinde öğrendim. Cezaevindeki siyasi tutuklular yurdumuzun seçkin aydınları ve yazarlarıydı.
Terbiye kalmamış, sözde vatana çocuk yetiştiriyorlar. Saldım bayıra, mevlam kayıra!..
Ne demiş şair: insaf kalmamış beniademde / anam ağladı Acıbadem’de
Herşeyin başı, kanunlara, emirlere, nizamlara, talimatlara uymayanlara tepki göstermekle başlar. Yoksa vatandaşlarım, biz bu muasır medeniyet seviyesini nah geçeriz
Bizim lahmacuna bu İtalyanlar pizza diyorlar. Bu İtalyanlar çok tuhaf millet, pizza’yı bir kentin adı yapmışlar. Bizde olsa, bir kentin adını lahmacun koysak herkes güler. İtalyanlar kentin adını pizza koymuşlar ama gülmüyorlar. Orda her şeyin adı pizza kenti, Pizza Kulesi, ver bir pizza
-Memleketimizi nasıl buldunuz? diye sordular.
Biz de her gittiğimiz geri kalmış ülkede, her zaman, her yerde olduğu gibi,
-Fevkalade Harikulade Cennet gibi Kalkınmalarınıza hayran olduk. Bizim için sizden alınacak pek çok dersler gibi pohpohlayıcı sözler söyledik.
Nasıl kimi bitkiler, örneğin kahve filan gibi, nasıl topraklarımızda yetişmezse, teknoloji de öyle işte
Nasıl Bolu’dan ünlü aşçılar yetişirse, İskoçya’dan da büyük iktisatçılar yetişir.
Küçük yerde büyük görünmek kolay oluyor.
Can dediğin bir kuştur, şimdi var şimdi yok
İtalya’dayım. Bizim lahmacuna bu İtalyanlar pizza diyorlar. Bu İtalyanlar çok tuhaf millet, pizza’yı bir kentin adı yapmışlar. Bizde olsa, bir kentin adını lahmacun koysak herkes güler. İtalyanlar kentin adını pizza koymuşlar ama gülmüyorlar. Orda her şeyin adı pizza.. kenti, Pizza Kulesi, ver bir pizza..
Bizim memleketimizde ,biliyorsunuz nasıldır?Her yerde yasak levhaları vardır: Yerlere tükürmek yasaktır! , Buraya işeyen eşektir! , Eşeklere mahsus heladır! , Yerlere çöp ve izmarit atmak yasaktır! , Pencereden sarkmak yasaktır! , Köpek var içeri girmek yasaktır! , Bu deniz yalıya aittir, yüzmek yasaktır.
Yerli endüstriyi korumak hepimizin görevidir.
Küçük yerde büyük görünmek kolay oluyor.
Can dediğin bir kuştur şimdi var şimdi yok
İşte konu bu denli açık seçikti. Ama benim bir geri zekalı olduğumu benden başka kimse bilmediğinden – çünkü bu kalıtımsal hastalığımı kimselere söyleyemiyordum – bu denli açık seçik konunun bile ne demek olduğunu anlayamıyordum.
Çakmak, gözlük, dolmakalem onarımıyla mikrofon onarımı arasında nasıl bir ilişki olduğunu sordum. Yanıtı veren adam beni tersledi:
-Beyefendi niçin anlamıyorsunuz, bu Recai Bey salt çakmak, gözlük, dolmakalem değil, buzdolabı, elektrikli süpürge, yazı makinesi, hatta bilgisayar gibi birçok teknolojik araçları onarır. Elinden her iş gelir. Bunca hüneri olan bir adam elbet bir mikrofonu onarmasını da bilir. Çünkü eskiden pilotmuş.
“ .Ziyafetlerde hopluyor, zıplıyor, göbek atıyoruz. Ticaret işini bir kez daha hatırlattım.
-Kolay canım. Biz size palamut, tütün, pamuk, fındık satarız, siz de bize kahve satarsınız, dediler.
-Bizde kahve yok, yetişmez, dedik.
-Öyleyse buğday satın! dediler.
-Biz buğdayı altı ay önce sizden satın almıştık, dedik.
-Zararı yok, artanını bize satarsınız, dediler.”
Kalabalığın içinden birisi, “Biz adam olmayız birader!” dedi mi öbürleri de, “Eveeet, çok doğruuu, olmayız,” diye baş sallarlar. Biri de çıkıp, “O nasıl söz efendi Sen sayıyla kendine gel bakalım!” demez.
“Bırak yapsın! Tutma geçsin! Koyver olsun!” demek olan liberalizmin esaslarını şöyle özetleyebiliriz:
1. İş Bölümü: Yorganını ayağına göre değil, ayağını yorganına göre uzat. Çizmeden yukarıya çıkma!
2. Rekabet: İlerlemenin tek yolu rekabettir. Rekabetle Karabet’ i birbirine karıştırma!
3. Her koyun kendi bacağından asılır. Her öküz kendi boynuzundan çekilir. Herkes kendi paçasını kurtarsın.
4. Kılıç kuşananın, iş becerenindir. Becerebilene aşkolsun.
5. Gemisini kurtaran kaptan. Kör eline geçirdiğini sever.
6. Zengin, arabasını dağdan aşırır, yoksul düz ovada yolunu şaşırır.
7. Parayı seven düdüğü çalar. Arkasına güvenen borazancı başı olur.
8. Hak değirmende bulunur. Altta kalanın canı çıksın.
“Küçük yerde büyük görünmek kolay oluyor.”
“Biz artık buna alıştık; tanınmış bir gazeteci, bir yazar, bir politikacıyla, bir yönetmenle birlikte bir geziye çıkmışsa, uğradıkları yerlerde o politikacı, o yönetmen nutuk çekmişse, gezi dönüşünde yazar herkese şöyle der:
– O nutku ben hazırlamıştım.”
Ne demiş şair: İnsaf kalmamış beniâdemde / Anam ağladı Acıbadem’de
Herşeyin başı, kanunlara, emirlere, nizamlara, talimatlara uymayanlara tepki göstermekle başlar. Yoksa vatandaşlarım, biz bu muasır medeniyet seviyesini nah geçeriz
Hiç sesimi çıkarmadım, ama o gündenberi yıllardır hep düşünür dururum: Biz neden adam olmayız?
– sözde vatana çocuk yetiştiriyorlar. Saldım bayıra, mevlam kayıra!..
-Ne anababalar var şu dünyada!..
Can dediğin bir kuştur, şimdi var şimdi yok
İnsaf kalmamış beniâdemde
Anam ağladı Acıbadem’de
Benim anam herzaman böyledir. Anam tabaklara kepçe kepçe çorba dolduruyor. Alamanlar elleriyle ve Alamanca olaraktan dilleriyle, Aman yeter diyorlarsa da, anamın dinlediği yok. Yeğenin sözünü ağzına tıkıp başladı bizim Türk usulü ikrama:
– Yiyin yiyin Afiyet olsun Buna düğünçorbası derler, bildin mi? Bizim memleketin çorbası dedin mi, yayla çorbası bir, bu iki Yiyin allaşkına Di buyrun
Düdüklü tencere fabrikası için lazım olan malzeme, yani tencere, tencerenin kapağı, vidaları, düdük vesair parçaları hep Amerika’dan gelir. Ama biz burada monte eder, düdüklü tencere yaparız. Yani Türk işçisinin alın teriyle olur. Üzerine Yerli Malı diye de madeni bir etiket koyarız. Bu etiketler de Amerika’dan gelir. Fabrika, Türk ve Amerikan sermayesiyle ortak kurulmuştur. Parası bizden, akıl vermek onlardan!
Fakat son zamanlarda parçalar gelmediği için düdüklü tencere yapmakta zorluk çekiyoruz. Bizim düdüklü tencerelerimiz, Avrupa’nın ve Amerika’nın düdüklü tencerelerinden her bakımdan üstün. Bir kere, bizim düdüklerin sesi gayet tatlıdır. Mesela tencerenize fasulye koyduğunuz da pişti, değil mi? Düdük öyle tatlı, öyle ahenkli öter ki, radyoda saz takımı çalıyor sanırsınız? Halbuki Amerika ve Avrupa’nın düdüklü tencereleri, birdenbire, tiz bir sesle öterler. Buyüzden kaç gebe kadın korkarak çocuğunu düşürmüştür.
Hepimiz herşeyi bildiğimiz için musikiden atom bombasına, tiyatrodan jet uçaklarına kadar her konuda yetkiyle konuştuk.
Yerli endüstriyi korumak hepimizin görevidir.
Bırak yapsın! Tutma geçsin! Koyver olsun! demek olan liberalizmin esaslarını şöyle özetleyebiliriz:
1- İşbölümü: Yorganını ayağına göre değil, ayağını yorganına göre uzat. Çizmeden yukarıya çıkma.
2 – Rekabet: İlerlemenin tek yolu rekabettir. Rekabetle Karabet’i birbirine karıştırma.
3 – Her koyun kendi bacağından asılır. Her öküz kendi boynuzundan çekilir. Herkes kendi paçasını kurtarsın.
4 – Kılıç kuşananın, iş becerenindir. Becerebilene aşkolsun.
5 – Gemisini kurtaran kaptan. Kör eline geçirdiğini sever.
6 – Zengin, arabasını dağdan aşırır, yoksul düz ovada yolunu şaşırır.
7 – Parayı seven düdüğü çalar. Arkasına güvenen borazancı başı olur.
8 – Hak değirmende bulunur. Altta kalanın canı çıksın!
Ölecek misin, ölmeden önce, yerde nasıl poz alacağını hesaplamalı, ona göre yere uzanmalısın. Oysa ben, öldüm diye yol hendeğine gelişigüzel uzanırken, dikkatli yurttaşlarımın potin bağlarımın ayrı renkte olduğunu bile inceleyeceklerini hiç düşünmemiştim.
İtalya’dayım. Bizim lahmacuna bu İtalyanlar pizza diyorlar. Bu İtalyanlar çok tuhaf millet, pizza’yı bir kentin adı yapmışlar. Bizde olsa, bir kentin adını lahmacun koysak herkes güler. İtalyanlar kentin adını pizza koymuşlar ama gülmüyorlar. Orda her şeyin adı pizza.. kenti, Pizza Kulesi, ver bir pizza..
Bizim memleketimizde ,biliyorsunuz nasıldır?Her yerde yasak levhaları vardır: Yerlere tükürmek yasaktır! , Buraya işeyen eşektir! , Eşeklere mahsus heladır! , Yerlere çöp ve izmarit atmak yasaktır! , Pencereden sarkmak yasaktır! , Köpek var içeri girmek yasaktır! , Bu deniz yalıya aittir, yüzmek yasaktır.
Zengin, arabasını dağdan aşırır, yoksul düz ovada yolu şaşırır.
Adam Smith şöyle demiştir:
Lesse passe lesse fer, tre joli transfer! Yani Türkçesi Bırak ziftlensin, boşver zıkkımlansın! demektir.
İskoçya’da doğan Adam Smith, yurdumuzda Şişli ve Maçka’da doğan yüksek sosyetenin özel sermayelerini çok etkilemiştir. Yurdumuzu yönetenlerse, her başları sıkıştıkça, cankurtaran simidine sarılır gibi, Adam Smith’e sarılmışlardır. Glasgow ve Oxford üniversitelerinde öğrenimini bitirdikten sonra, Edinburg üniversitesinde hocalık eden Adam Smith, kırk yaşındayken hocalığı bırakıp bir asilzade çocuğunun arkasına takılarak onunla birlikte Fransa ve İsviçre’de turneye çıkmıştır. Düklerle, kontlarla, lordlarla arayı düzen Adam Smith 1746’da yurduna dönünce liberalizmin temel kitabı olan Lö Röşerş sür la natür e la koz dö la patakoz adlı kitabını yazmıştır. Milletlerin mangırı bulma ve küpü doldurma yolları adlı bu kitabıyla klasik liberalizmin babası olan Adam Smith, bugünkü özel sermayenin de aile dostu, genç özel sermayecilerin de beybabası sayılır.
Bırak yapsın! Tutma geçsin! Koyver olsun! demek olan liberalizmin esaslarını şöyle özetleyebiliriz:
1 – İşbölümü: Yorganını ayağına göre değil, ayağını yorganına göre uzat. Çizmeden yukarıya çıkma!
2 – Rekabet: İlerlemenin tek yolu rekabettir. Rekabetle Karabet’i birbirine karıştırma!
3 – Her koyun kendi bacağından asılır. Her öküz kendi boynuzundan çekilir. Herkes kendi paçasını kurtarsın.
4 – Kılıç kuşananın, iş becerenindir. Becerebilene aşkolsun. 5 – Gemisini kurtaran kaptan. Kör eline geçirdiğini sever. 6 – Zengin, arabasını dağdan aşırır, yoksul düz ovada yolu şaşırır. 7 – Parayı seven düdüğü çalar. Arkasına güvenen borazancı başı olur. 8 – Hak değirmende bulunur. Altta kalanın canı çıksın!
Doğunun büyük bilgini ve iktisatçıların en derini olan İbni Keramet Derunî, daha Adam Smith’den üçyüz yıl önce, Arapça olarak kaleme aldığı Mafiş Gırgır, İlla Mangır adlı eserinde Ahz ü itâ carcar ve elkâsibi tüccar buyurmuştur. Tabii ne demek istediği açıkça
anlaşılıyor. Adam Smith’in, İbni Derunî’nin bu eserinden yararlanarak ve onun etkisinde kalarak Hertürlü ticaret, serbesttir rezalet! diye özetlenebilecek olan ekonomik sistemini kurduğu bilinmektedir.
Adam Smith şöyle demiştir:
Lesse passe lesse fer, tre joli transfer! Yani Türkçesi Bırak ziftlensin,
boş ver zıkkımlansın! demektir.
Tüccarları çalışmayan memleket,
Nehirleri kurutulmuş gibidir.
Krediler kesilirse felaket
Dağa çıkmak, adam soymak tabiidir.
Avrupa’da olsun, Amerika’da olsun ,ölene kalana hiçkimse karışmaz. Neden karışmaz? Çünkü oraları medeni memleketler olduğundan , her işe karışacak adam ayrıdır. Yolda düşenleri,yol heyeti,yol hendeğine düşüp ölenleri, düşü de ölmeyenleri kaldırmak için hep ayrı ayrı örgüt vardır.Böyle bizdeki gibi adam ölürken,başında durup da nasıl ölüyor diye seyretmezler, geçip giderler.
-Demek onlarda da hiç insanlık kalmamış yani
İnsan nasıl geçer gider, hiç olmazsa döner bakar yahu
Ben sana bişey söyleyeyim mi böyle eceliyle ölmüş olanı seyir hiçbişeye benzemiyor bunun hiç heyecanı yok herif asılacak ki işte o zaman seyret ne zevk