İçeriğe geç

Silence Kitap Alıntıları – Becca Fitzpatrick

Becca Fitzpatrick kitaplarından Silence kitap alıntıları sizlerle…

Silence Kitap Alıntıları

“Bana eskiden kim olduğumu hatırlatıyorsun. Ve ben de yine o adam olma isteği uyandırıyorsun. Şu anda seni kollarımın arasında tutarken, bütün olumsuz olasılıkları alt edebilir ve bir arada olabilirmişiz gibi geliyor. Eğer kabul edersen, seninim.” 
“Artık kesin olarak bildiğim bir şey var.” gözleri berrak bir siyahtı, bana döndü. “İçgüdülerime ya da doğama ters düşmek anlamına gelse bile, senin için her şeyi yaparım. Senin için sahip olduğum her şeyi, ruhumu bile, ortaya koyabilirim. Ve bu aşk değilse, elimdekinin en iyisi .
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir.
“Ben seni, senin beni sevmeden çok daha önce seviyordum. Seni geçebileceğim tek konu bu ve elime geçen her fırsatta bunu gündeme getireceğim.”
“Bilgisizlik, aşağılanmanın ve acı çekmenin en alçakça haliydi.”
İnsanların birbirlerini öldürmeleri yasak; kanun böyle. Ama her gün birileri öldürülüyor
Sorusuna cevabım hiç tereddütsüz geldi. Sevdiğim insanlar söz konusu olunca, ne kadar zor olursa olsun sır saklamayı başarabilirdim.
Bazen en iyi saldırı, iyi bir savunmadır.
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir
Nasıl olup da hayatıma vals yaparak dönebileceğimi düşündüğümü ve olayların kaldığı yerden devam edebileceğini nasıl umduğumu merak ederek kendimi Volkswagen’e attım. Çünkü olan kesinlikle buydu, hiçbir şey olduğu yerde kalmamıştı.

Hayat bensiz devam etmişti

Her halükarda, savaş yaklaşıyordu.
Şimdi tek yapmam gereken, rakibimi seçmekti.
Seni tanıdığımdan bu yana, benim için her şey değişti. Beş ay önce istediklerim, şu anda istediklerimden çok farklı. Bir insan bedeni istiyor muydum? Evet, hem de çok. Bu, şu an önceliğim mi? Hayır. Bana ciddi gözlerle baktı. İstediğim bir şeyden, ihtiyaç duyduğum bir şey için vazgeçtim. Sana ihtiyacım var, Melek. Hiçbir zaman bilemeyeceğin kadar. Artık ölümsüzsün. Ben de öyle. Bu da bir şeydir.
Onu görmek istiyorum. Gözlerinin içine bakmak ve seçimlerinin onu nerede bıraktığını fark ettiği andaki pişmanlığı görmek istiyorum.
Her şeyi kaldırabilecek kadar güçlü değildim.
Onu tanıdığımı sandıkça, gizem derinleşiyordu.
Kendimin bile doğru dürüst anlamadığı şeyleri nasıl izah edebilirdim?
Karşılıksız aşk berbat bir şeydir.
İçgüdülerime ya da doğama ters düşmek anlamına gelse bile, senin için her şeyi yaparım. Senin için sahip olduğum her şeyi, ruhumu bile, ortaya koyabilirim. Ve bu aşk değilse, elimdekinin en iyisi.
Hey, dur bir dakika. Kızlar böyle şeyleri sever sanırdım. Elbise almak, saçınızı yaptırmak, başınıza minik bir kraliçe şeyi takmak.
Taç.
Evet, taç. Bunu biliyordum. Ee, bunda nefret edilecek ne var?
Bu arada, sosyal hayatın acınacak durumda.
Sevdiğim insanlar söz konusu olunca, ne kadar zor olursa olsun sır saklamayı başarabilirdim.
Seni özledim, Melek. Hayatımda yokluğunu hissetmediğim tek bir günüm geçmedi. Düşüncelerime, Hank’in yeminini çiğneyip seni öldürdüğüne inanmaya başlayacağım kadar yerleşmiştin. Her şeyde senin hayaletini görüyordum. Senden kaçamıyordum ve kaçmayı istemiyordum da. Bana eziyet ediyordun ama bu seni kaybetmekten iyiydi.
Dürüstlük iyi bir şeydir ama sadakat da öyledir.
Melek. Uzun adımlarla yanıma yaklaştı ve yüzümü ellerinin arasında tutarak, Seni burada, yanımda tutmamı sağlayacaksa, ne kadar ileri gidebileceğimi anladığından emin değilim.
Arkada ne bıraktığımı bilmeden ileri gidemem.
Bazen en iyi saldırı, iyi bir savunmadır.
Kusursuz bir tatlı ve her şeyden bihaber kız modeli olarak ellerim kucağımda oturmaktan hoşnut olduğumu sanıyorlarsa, sandıkları kadar zeki değillerdi.
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir.
Bilgisizlik, aşağılanmanın ve acı çekmenin en alçakça haliydi.
Sana güvenmiyorum. Çünkü hiçbir zaman sana güvenmem için bir neden sunmadın. Sana güvenmemi istiyorsan, bunu yapmam için bir neden göstermen gerekecek.
Neden ben? Dışarıdaki milyarlarca insan dururken neden ben?
Hiçbir şey olduğu gibi kalmamıştı.
Hayat bensiz devam etmişti.
Vee’nin aptalca bir şey yapmak için nedene ihtiyacı olmazdı. İşin acı tarafı, aynı şey genelde benim için de geçerliydi.
Gerçek şu ki, normale dönmek uzun yıllarımı alabilir. Ya da normal halim hiç geri gelmeyebilir. Ama burada sırtüstü yayılıp pembe dizi seyreder ve hayattan kaçarsam kesinlikle gelmez.
Uzun bir geçmişim var ama pek çok kısmı iyi değil. Onu silemem ama bir hata daha yapmamaya kararlıyım. Hele risk bu kadar fazlayken ve konu senken.
Boğulur gibi, Beni neden bıraktın? dedim.
Doğruldu. Seni bıraktığıma gerçekten inanıyor musun?
Bu sözler sadece boğazımdaki yumrunun daha da büyümesine neden oldu. Ne düşünmem gerekiyor? Aylardır yoksun ve şimdi seni nihayet bulduğumda gözümün içine bile zar zor bakıyorsun.
Yapabileceğim tek şeyi yaptım. Hayatını kurtarmak için senden vazgeçtim. Çenesindeki bir kas seğiriyordu. Kolay bir karar değildi ama doğru olan buydu.
Benden vaz mı geçtin? Öylece? Kararını vermen ne kadar vaktini aldı? Üç saniye mi?
Hatırlayınca gözleri buz kesmişti. Sanırım o kadar vaktim vardı, evet.
Neden ben? Dışarıdaki milyarlarca insan dururken neden ben?
Evde olman, güvende olduğun anlamına gelmez.
Ancak kısa sürede anlaşıldı ki herhangi bir şeyden çok, hiçbir şeyle yetinmeyi kabul etmem gerekecekti.
Her halükârda, savaş yaklaşıyordu.
Şimdi tek yapmam gereken, rakibimi seçmekti.
Bana elini verirsen, kolunu kaptırırsın, diye uyardım. Yatağını işgal etmemden endişe duymalısın.
Kendimi çok şanslı sayarım.
Şu anda isteyebileceğim her şeye sahiptim. Uzun bir liste sayılmazdı ama hayatımın aşkının yeniden kollarımın arasında olmasından başlayarak bir hayli tatmin ediciydi.
Her şeyi kaldırabilecek kadar güçlü değildim.
Onu tanıdığımı sandıkça, gizem derinleşiyordu.
Hiçbir şey, beste yapan bir erkekten daha seksi olamaz.
Karşılıksız aşk berbat bir şeydir.
Kendimin bile doğru dürüst anlamadığı şeyleri nasıl izah edebilirdim?
Gerçeği duymak ister misin? Saklanmaktan bıktım. Kaçak olarak yaşamak, yaşamak değil. Ölüden farkım yok.
Ben hiçbir şeyin tesadüf olabileceğini düşünmem.
Bu oyunu ne kadar sürdürebileceğimden, daha ne kadar hiçbir şey olmamış gibi yiyip, uyuyup gülümseyebileceğimden emin değildim.
Yatağımda olman hoşuma gitti. Örtüleri nadiren açarım. Nadiren uyurum. Bu görüntüye alışabilirim.
Yoksa bana kalıcı bir yer mi teklif ediyorsun?
Cebine yedek anahtar koydum bile.
Melek. Uzun adımlarla yanıma yaklaştı ve yüzümü ellerinin arasında tutarak, Seni burada, yanımda tutmamı sağlayacaksa, ne kadar ileri gidebileceğimi anladığından emin değilim.
Arkada ne bıraktığımı bilmeden ileri gidemem.
Onun yakınında olmak, her zaman böyle ateşle oynama hissi mi uyandırmıştı? Sıcak ve parlak, yoğun ve tehlikeli.
Bu translar nasıl işliyor? Göz yanılması gibi mi?
Biraz daha karmaşık ama sonuç aynı.
Bana öğretebilir misin?
Sana bildiğim her şeyi öğreteceksem, birlikte çok fazla zaman geçirmemiz gerekir.
Bir şey ima edip etmediğinden emin olamayarak, Bunu profesyonel düzeyde tutacağımızdan eminim, dedim.
Niyetini anlamamı güçleştiren bir ses tonuyla, Kendi adına konuş, dedi.
Jev çenemi kaldırıp gözlerimin içine baktı. Bana güveniyor musun?
Ona güvenip güvenmememin bir önemi yoktu. Acı gerçek, güvenmeye mecbur olduğumdu.
Adam gibi düşünebiliyor olsaydım, şu anda seni doğruca evine götürürdüm, dedi.
Ama dedim.
Ama içimden büyük olasılıkla pişman olacağım bir şeyler yapmak geliyor.
Umutla, Bana gerçeği söylemek gibi mi? dedim.
O siyah gözler yeniden bana çevrildi. Önce seni sokaklardan uzaklaştırmam gerek. Hank’in adamları çok geride olamaz.
Olduğuma inanmayı sevdiğim insandan yüz seksen derece farklı olduğumu düşünmeye başlıyordum.
Sana güvenmiyorum. Çünkü hiçbir zaman sana güvenmem için bir neden sunmadın.
Hiçbir şey olduğu yerde kalmamıştı. Hayat bensiz devam etmişti.
Vee’nin aptalca bir şey yapmak için nedene ihtiyacı olmazdı. İşin acı tarafı, aynı şey genelde benim için de geçerliydi.
Hayatımı yeniden yaşamanın bir yolunu bulmam gerek.
Boğulur gibi, Beni neden bıraktın? dedim.
Doğruldu. Seni bıraktığıma gerçekten inanıyor musun?
Bu sözler sadece boğazımdaki yumrunun daha da büyümesine neden oldu. Ne düşünmem gerekiyor? Aylardır yoksun ve şimdi seni nihayet bulduğumda gözümün içine bile zar zor bakıyorsun.
Yapabileceğim tek şeyi yaptım. Hayatını kurtarmak için senden vazgeçtim. Çenesindeki bir kas seğiriyordu. Kolay bir karar değildi ama doğru olan buydu.
Benden vaz mı geçtin? Öylece? Kararını vermen ne kadar vaktini aldı? Üç saniye mi?
Hatırlayınca gözleri buz kesmişti. Sanırım o kadar vaktim vardı, evet.
Neden ben? Dışarıdaki milyarlarca insan dururken neden ben?
Evde olman, güvende olduğun anlamına gelmez.
Ancak kısa sürede anlaşıldı ki herhangi bir şeyden çok, hiçbir şeyle yetinmeyi kabul etmem gerekecekti.
Onun yakınında olmak, her zaman böyle ateşle oynama hissi mi uyandırmıştı?
Bazen en iyi saldırı, iyi bir savunmadır.
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir.
Bilgisizlik, aşağılanmanın ve acı çekmenin en alçakça haliydi.
Ben seni, seni beni sevmenden çok daha önce seviyordum. Seni geçebileceğim tek konu bu.
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir.
Senin için sahip olduğum her şeyi, ruhumu bile, ortaya koyarım. Ve bu aşk değilse, elimdekinin en iyisi.
Ve davranışların sesi, sözlerden yüksektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir