İçeriğe geç

Şiirler Kitap Alıntıları – Sabahattin Kudret Aksal

Sabahattin Kudret Aksal kitaplarından Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Şiirler Kitap Alıntıları

Saçlarının bittiği yerde başlıyor gece
Bu şiirin ilk mısraı
Senin için yazıldı

İkincisini söylerken
Bilinmez kimi düşüneceğim

Gel de inan şimdi sen
Aşk şiirine

Biri var ki durmadan beni arar
Biri var ki mevsimlerdir beklerim.
Doğru bellediğimiz bir çok şeye
İnancımızı yitirmişiz ne çıkar
Olsun gene de mutluluk içinde yaşamak istiyoruz
Boşluğa açılan pencerende
Erişilmez güzelsin daima
Bir düşsün aşılmaz varlığın
Sonsuzluğu hatırlatır insana
Harap bahçelerden geçtim
Ölmek için yanınızda
Savruldum öteye, hiçtim
Sonu buldum kapınızda.
Saçlarının bittiği yerde başlıyor gece
Bir tuhaf şey şu sevda
Bir bakıyorum tutkunum
Bir bakıyorum oralı değil
Ey bütün gün birlikte
Taban teptiğimiz kaygılarım
Bugünlük alış verişimiz bu kadar
Ama aşkımızın yarını da var
Sevdanla özleminle geçmişinle
Artık başbaşasın
Henüz ışımaya başlayan
Yıldızlara bakar bakarsın da
Bir türkü tutturayım dersin
Tutturamazsın
Aşkın inancın insanlığın okulu yok
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz
Biraz çaba
Yeter
Edalısın Üsküdar’lım bu akşam edalısın
O harap sesinle bir şarkı okumaz mısın
Biz insanlar bir garip gemide yolcuyuz
Zaman zaman ölümü hatırladığımız
Bir başka düşünceye daldığımız yalan
Sanki vaktimiz mi oluyor yaşamaktan
Erişilmez şeylerin peşinde çoğumuz
Bir şey uçmuş gitmiş yüzlerinden
İnsanı yaşamaya bağlayan bir şey
İnsanı umutlu eden güzel eden
İnsanı insan eden
Tanıdık bir hali yok mu bu rüzgârın
Saçlarını uçuran
Dalıp gidiyorum
Hatırlayaraktan geçmiş günleri bir zaman
Bir akşam isterim ki çizgisiz
Gölgeler söylesin kelimesiz şarkılarını
Biri var ki durmadan beni arar
Biri var ki mevsimlerdir beklerim
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Biri var ki durmadan beni arar
Biri var ki mevsimlerdir beklerim.

#SabahattinKudretAksal
: Varlık, Ağustos 1938, İlk Şiirler

YENİ GELEN GÜNE TÜRKÜ
Merhaba yeni gelen gün
Gökyüzünde belirsiz aydınlık
Denizde çivit mavisi
Merhaba yaşama gücüm

Hadi bakalım başla işine
İlk vapuru, ilk treni
İlk uçağı kaldır
Dünyamızın çarkı dönsün.

Şu çarpan yüreğimizin
Umudunun sende olduğunu bil
Bil de ona göre davran
Getireceğin mutluluğu getir.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sizinle elele uçmak gitmek
Oraya sonsuzun sonuna dek.

Bakalım ardımıza, kalmasın
Ne bir yapı, ne bir ağaç tek.

Odasında yapayalnız bir adam,
Gece, ay ışığı dışarda soğuk,
Dikmiş gözlerini bağnaz bir düşman,
Gibi gözlerine, gülümser boğuk,
En çirkin yüz, kalma çocukluğundan.
Camdan bana uzak baktınız,
Soyut güllerinizle yalnız.

Zamanlar ötesinde biraz
Fenike, biraz Asur’dunuz.

Gün vurmuş sokak, Ortaçağ’dı.
Gün öğlesiydi koktuğunuz.

Ünlü savaşçı Julius Caesar,
Marcus Antonius, ozanlar
Kıralı Homeros, Petrarca,
Bilge Platon, bilge Seneca,
Rafaello ya da ermiş Jeanne,
Louis bir, Louis iki, tiran,
Velazquez, Rembrandt, Tiziano
Yakınçağ kişisi Edgar Poe,
Pierre Bonnard, Auguste Renoire,
Ne çok milyonlar, adı yoklar,
Bil ki senin gibi tümü de,
Yapayalnız gitti ölüme.
Bakarız gece boyunca birbirimizin
Yüzüne, görürüz kuşlarını sonsuzun.
Ve o is gibi, ağzımıza burnumuza
Bulaşan yalnızlık, o yarış ki tekdüze.
Soğuk güneşlerinde kışın. Bir gölgeydi yürüyordu caddelerde. Tozcuklar uçuşuyordu aydınlıkta. Yüce can sıkıntısının sinekleri. Gidiyordu bir yere çiğneyip kedi ölülerini, güneş ölülerini, balgam ölülerini. Kentin bir ucunda odası, odasında yatağı, yatağında kalıbı bedeninin. Cam parıltısı gözleriyle sinemalardaydı, kahvelerde, parklarda. Sürüyordu bir ayağını ağırlığıyla. Cebinde Van Gogh’tan bir turuncu, bir kadın Lautrec’ten. Mutsuzluğu Kafka’nın, Jean Paul Sartre yoktu daha. Kağıtlar, kağıt parçaları, başlamadığı şiirleri, öyküleri bitirmediği, susamlar, susam kırıntıları. Uğultusu lodosların. Bir de martı.
Gömütünün üstünde şimdi o martıdır uçan akşamları.
Bir sensin gecenin içinde
Varoluşun senin koku alanın
Ağaran durmadan ışıyan
Gecenin bir yerinde
Siz ölümlü olduğunuzu bilirsiniz
Bir gün ota ağaca böceğe
Suya toprağa karışacksınız bilirsiniz
Bir gün gelecek
Adınızı bilen de bulunmayacak
Bilirsiniz
Aşkın güzelliği vazgeçmededir
Bilmediğin suların yaman dibi
Başında ilk yazın ağaçlar gibi
Bir gün daha beter büyür güçlenir
Yaşamak güzel şey sahiden
Sabahleyin evimizin kapısından
Sokağa adım atmak
İlk kahveyi
İlk sigarayı içmek
Aşkın, inancın, insanlığın okulu yok
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz
Biraz çaba
Yeter
Öldüğüm gün de kalbim sevda içindedir
Sanmam düşüncemden uzaklaşsın o an
Bütün insanlar daha rahat yaşasalardı
Barış içinde bir dünyada
İnsan şarkı söylerken
Denize bakarken
Kim bilir ne kadar düşüncesiz olacaktı
Size yaşanmaya değer bir dünya sağlayanları unutmayın.
Sana güney kuşları getirdim
Ve rüyalarımdan memleketler
Bir masal kadar eski ve güzel
Çocukluk akşamlarından bahçeler
Bir bulutun çiçek açtığı yerde,
Ölüm geçerli değildir!
Kurar saltanatını büyük yalnızlık,
Ve bir kuş havada karanlığı biçer.
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar ♡
“Dün burada bir çayır vardı.Şimdi yok. Kokusunu duymak istesem kim bilir hangi koyunun ağzında?
Ya da şiirlerinde Vergilius’un”
“Kimi ışıklar uzaktan bakılmayı ister. O da öyle.”
“Bulutlar gibi eriyen günlerimiz.”
“Her şey ne denli eksikti böyle.”
“Saçlarının bittiği yerden başlıyor gece.”
“Bir yalnızlıktan gidilir kalabalığa.”
“Bulutlar ki boynumda urgan.”
“Ölümümüzden sonraki yokluğumuz düşündürür bizi, düşünmeyiz doğumumuzdan önceki yokluğumuzu.”
“Kavakların üstünden ay görününce şaşırdınsa şiir kapını çalmak üzre.”
“Erken iner, buralara akşamın hüznü.”
“Göz kapaklarından sızıyor, yağmurun soğuttuğu gece.”
“Uykusuz geçen gece gibi ne var ki yüce?”
“Kimi kez aydınlığın, uyanırız bir yangın.”
“Bir bulutun çiçek açtığı yerde, ölüm geçerli değildir.”
“Çocukluk! Gelecekten bir ağaç, yağmurlarında ısındığım!”
“Bana niçin bakıyorsun, dikmişsin gözlerini? Bir aydınlık bir başkasına benzemez ki.”
“Bir kuş gibi çırpınır gece, soğuk; ölecek nerdeyse, avuçlarımda.”
“Sonra gece indi bir tek kurşun, durdum kapısında aldanışın.”
“İki yanım karanlık uzun, suskudan duvarı korkunun.”
“Gökkuşağının çemberinde tutsak, bir el tutumunda sonsuzdan ırak.”
“Akla gelmez seviler büyütüyoruz, duyularımızın sarmaşığında.”
“Vazgeçmededir aşkın güzelliği.”
“Bozkır ortasında boy vermiş tek bir çiçek kadar inançsız.”
“Bir sevda büyüyor içimde; ışıktan beter hızlı, karınca gidişince ağır. Soluğumu kesmiş dinliyorum.”
“Beni koyup gitme, sen ak aydınlığı aklın.”
“Tam kendisiydi yaşamanın, penceremden odama dolan ışık.”
“Sonu gelmez uykudaydık, sevinçti içimizi dolduran.”
“Sen sabahla birlikte odama dolan ilk aydınlık.”
“Senden başkaları için değil, bu güzel gün, mavi gök.”
“Ve böyle her saat gözlerin tavanda; gelir mi beklesen, ağacına küsen yaprağa saadet?”
Yeryüzünde gelmiş geçmiş bütün maviler içinden
bir maviyi seçtim. Kentim oldu o benim.
Bakın şimdi şu sayacağım şeylerin
Okulu yok.
Gökyüzünde rastgele bir bulut parçası için
Körükörüne tutkunluğun,
Ağacın birine durup dururken abayı yakmanın,
Sigara içmekten
Kibrit çakmaktan alacağınız keyfin,
Okulu yok.
Yaz geceleri cırcır böceklerini
Dinlemeyi bilmenin de okulu yok.
Okulu yok ekmeği peyniri domatesi
Küçümsememenin,
Sözün sazın oyanın yazmanın,
Halisini seçmenin,
Daha buna benzer nice
Nice şeyin okulu yok.
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz.
Biraz çaba,
Yeter.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir