İçeriğe geç

Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler Kitap Alıntıları – Ece Ayhan

Ece Ayhan kitaplarından Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler kitap alıntıları sizlerle…

Şiirimiz Mor Külhanidir Abiler Kitap Alıntıları

“Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler.”
Göğsünde ağır bir kelebek.
İçinde kırık çekmeceler
Hayatın zorluklarını
Birlikte karşılıyormuşuz
lafta
Akıl, yürütülüyor, yürüttüm bu kentte.
Biliyorsun; ölüm
Artık ayakta karşılanmıyor, karşılanmaz!
Kuşlar havada, insan karada
Ölmek istemezler!
Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidir
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
Fakir kuş hiç unutmaz, kitapların yakıldığını
Dirim kısa ölüm uzundur cehennette herhal abiler
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
Bir kent görünür sen güldükçe kurulmuş.
dağlar gibi yalnızlık ne güzel bir hiç.
diyeceğim şu İvan Milinski: ölüm için ayırdık geceleri gülerken Galata’da.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir soluk var yaşıyor uzak uzak
Bu daha ölmemişsin demektir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Daha yavuz bir belge var mıdır ha
Gerçeği ararken parçlanmayı göze almış yüzlerden ?
Gülümseyişin geçmiş şehirlere.
Dağlar gibi gençler âlemde perişan oldular.
Uç Doğu. Anadolu’yu anlatacaktır öğretmen. Haritayı asar.
Bütün sınıf korkmuştur; göller, ırmaklar dökülecekler!
Gerçeklikte, gemiler terketmektedir fareleri.
Kuşlar havada, insan karada
Ölmek istemezler!
Hâfız! Sence çocuklar
Çiçeklerin koynunda uyumalıydı değil mi?
Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam
Sana uzun heceli bir kent vereceğim
Girilince kapıları yitecek ve boş!

Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!

Düşmemiş, Hezarfen Efendi ile karşılaşır mı acaba?
Efendiler! Eşekler susabilirler
Ne yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?
Anlaşılmayacaksın. Ey kanatsızlık! Koyulaşır ve bir denizin denizinde ağlarken. Bekleyen bir çocuk. Yelkenli.
Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler
Dağlar gibi yalnızlık ne güzel bir hiç
O sahibinin sesi gramafonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
Senin yıldızın
toprağın altında kalmış
yirmi yaşında basamakları
alfabe gibi sayıyorsun

Senin geride bıraktığın
ölünmüş bir hayat
kuzey ormanlarında
vebalı bir kadın gömdük
(hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!)

Senin ne için dua ettiğini
unuttuğun gibi sonradan
bir peygamberde yalnız kalmaktan korkuyor
üçlü bir iskambil oyununda mesele
ama şimdi
adam öldü.

vücudunun yüzde yetmişi su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar..
aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler.
sen­ce ço­cuk­lar
çi­çek­le­rin koy­nun­da uyu­ma­lıy­dı de­ğil mi!
Şiir, şiir de kalmaz efendiler! Kalmamıştır da!
Evet, bir şiirde dizgi yanlışı olabilir!
Ama, baba düşüncede? Asla!
Biz bir şair şiir yazsın için ölümle korkuturuz dom!
Parşömen kağıtları okunduğunda, kıvrıktırlar, şiirin ve
kadavranın içi açılmamıştır, insan insanın hiç.
Ve, insan ruhunun, kıtlık içre, belki yeryüzünün yalnız Orta Dogu’sunda, beslenmeden, birkaç yüzyıl yaşayabilen, umuduyla açarak biraz, kül rengi bir masal tasarlıyordu
Ne yani çocuklar hiç gülmeyecekler mi?
biraz konuşmak istemek sonra çekip gitmek
Senin yıldızın
toprağın altında kalmış
yirmi yaşında basamakları
alfabe gibi sayıyorsun

Senin geride bıraktığın
ölünmüş bir hayat
kuzey ormanlarında
vebalı bir kadın gömdük
(hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!)

Senin niçin dua ettiğini
unuttuğun gibi sonradan
bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor üçlü bir iskambil oyununda mesele
ama şimdi
adam öldü.

Sokaklar ıslak ıslak
Ağır basar rüzgâr
Duvar boyunca ilanlardan
Renkler şehre dağılmış
Kapılar kapalı kapılar
Pancurlar pencerelere
Bulutlar düşer denize
Gölgeler ıslak ıslak
Boş meydanlarda soğuk
Üşümek üşümek
Bakmayınız genç adama
Gözleri var
Elleri var
Avuç içleri ıslak ıslak.
Anlaşılmayacaksın. Ey kanatsızlık! Koyulaşır ve bir denizin denizinde ağlarken. Bekleyen bir çocuk. Yelkenli.
Aşk örgütlenmektir bir düşünün abiler
Anlaşılmayacaksın.
Birazcık tuz etkisi yaratmalı insan birinin hayatında. Hani yaraya basıp acı vereninden değil, yemeğe katılıp tat vereninden.
Azizim,güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
Vücudunun yüzde yetmişi su olan bir canlının nasıl olur da içi yanar..?
Gerçekten yaşıyor muyum acaba? Mevsimin ne olduğu bilinmiyor ve ben pek üşüyorum.Gibi
o sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
incecik melankolisiymiş yalnızlığının
intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
caddelerinden ölümler aşkı pera’nın
esrikmiş herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
tüllere sarılmış mor bir karadağ tabancasıyla
zakkum fotoğrafları varmış cezayir menekşeleri camekânda
ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç, bilemem
intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın.
Her ço­cu­ğun kal­bin­de ken­din­den da­ha bü­yük bir ço­cuk var­dır
Bü­tün sı­nıf sa­na ço­cuk bay­ram­la­rın­da zarf­sız kuş­lar gön­de­re­cek.
Dev­le­tin ve ta­bi­atın or­tak ve yan­lış so­ru­su şuy­du:
Ma­ve­ra­ün­ne­hir ne­re­ye dö­kü­lür?
En ar­ka sı­ra­da bir par­ma­ğın tek ve doğ­ru kar­şı­lı­ğı:
Sol­gun bir halk ço­cuk­la­rı ayak­lan­ma­sı­nın kal­bi­ne!
Göğ­sün­de ağır bir ke­le­bek. İçin­de kı­rık çek­me­ce­ler. İçer iç­ki
Üzünç Tey­ze ta­va­na­ra­sın­da. İş­ler ger­gef. İn­san­cıl okul­lar­dan
kov­gun.
Ve için­de bi­rik­miş ut ça­lan ka­dın el­le­ri olur­muş hep
gi­bi bir üzünç sö­kün eder­miş ak­şam­la­rı ağ­lar­ken ku­yu­la­ra
kı­nar ha­nım’ın de­niz­le­rin­den.
çi­çek­siz bir çi­çek­çi dük­kâ­nı­nın önün­de dur­muş
tül­le­re sa­rı­lı mor bir ka­ra­dağ ta­ban­ca­sıy­la
zak­kum fo­toğ­raf­la­rı var­mış ce­za­yir me­nek­şe­le­ri ca­me­kân­da

ben ki son üç ge­ce­dir in­ti­har et­me­dim hiç, bi­le­mem
in­ti­har ka­ra­sı bir fay­to­nun ağı­şı gö­ğe at­la­rıy­la bir­lik­te
ce­za­yir me­nek­şe­le­ri­ni se­çip sa­tın alı­şın­dan ola­bi­lir mi ab­la­mın.

diyeceğim şu Ivan Milinski: ölüm için ayırdık geceleri gülerken,
Galata’da.
Sen ka­der ağa­cı de­ğil­sin — ne­de­ni bu
Tut­ku­la­rı­na bı­rak ken­di­ni
Bir so­luk var ya­şı­yor uzak uzak
Bu da­ha öl­me­miş­sin de­mek­tir.
an­la­şıl­ma­ya­cak­sın. ey ka­nat­sız­lık!
Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler.
Gerçekten yaşıyor muyum acaba? Mevsimin ne olduğu bilinmiyor ve ben pek üşüyorum.Gibi
Ne türden olursa olsun, gercek şiirin, çağdaş toplumlarda ,öyle ayrılmış bir yeri filan yoktur, söylenenlerin ,yalanla başlayıp yalanla bittiği destan olmuş bütün bayram demeclerinin aksine.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir