Henri Bergson kitaplarından Şiir Felsefesi kitap alıntıları sizlerle…
Şiir Felsefesi Kitap Alıntıları
“Ruh haz kefenini ağlayarak kaldırır.”
Epiküros’a göre mutluluğun çift şartı bu: bedende acının yokluğu ve ruhta huzur ve sükunet.
Eğer şeyler atomlardan şekilleniyorsa ve eğer bu atomlar birbirinden ayrıysa bunları ayıracak boş aralıklar olmalı. Atomların varlığı, boşluğun varlığını gerekli kılar.
hiçbir şey hiçten doğmaz-ilahi güçler vasıtasıyla da olsa.
Lucretius, ahlaki bir acıdan bahsederken bir ananın acısını anar:
Onulmaz bir yara Ana yüreğinde.
Vergilius’un üç dizesi aynı şekilde biter:
Daima koruyan yüreğindeki yarayı.
Yarayı yüreğinde sessizce taşıyarak yaşar.
Dağlanmış yüreğine yara.
Ovidius’ta da aynısını görürüz:
Ortasında taşır yarayı yüreğinin.
( ) Lucretius’un bazı dizelerinin ritmini ve hareketini bu şekilde kelimeleri tekrar etmeden yeniden üreten Vergilius’un pek çok dizesini alıntılayabiliriz. Muhtemelen farkında olmadan yapılan bu taklitler, Vergilius’un Lucretius’u derinlemesine incelediğini ve şairi tam manasıyla benimsediğini gösterir. Nitekim eskiler de bunu fark etmişlerdi; Aulus Gellius şöyle der: Bildiğimiz üzere Vergilius yalnızca bir sürü ifadeyi değil; aynı zamanda, Lucretius’un dizelerinin neredeyse tamamını da yeniden üretti.
Ruhumuzda peş peşe gelen düşünceler, yine ruhumuzu oluşturan atomların hareketlerinden ibarettir.
Sahip olmadıklarına ozenir, ellerindekileri hor görürsün
Düşünce insanlar için kalbin civarındaki kandir
“arınmış bir yürek/göğüs olmadan iyi yaşam olmaz.”
Atque animi interpres manabat lingua cruore.
‘-Ruhun tercümanı dilden kan damladı.’
haset, tıpkı yıldırım gibi, önce yüksekleri vurur.
– ( ) Arzular aldatıcı, hiçbir keyif saf değil, hazların ana kaynağından öyle bir acı yükseliyor ki hoş kokuların ve çiçeklerin ortasında boğazımıza düğümleniyor
– ( ) Hangi kötülük var olacaktı, biz yaratılmış olmasaydık?..
( )
Evvelâ ne olduysa, yine olacak
Evvelâ ne yapıldıysa, yine yapılacak
Güneşin altında yeni bir şey yok!..
“içinde yaşadığımız dünya da her şey gibi yitip gidecek”
“aydınlıktakilerden korkmuyoruz; her şeyi karanlığa dönüştürüyoruz”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“şimdi ya da gelecekte geçmişten daha iyi olmayacak”
ölüm korkusu onları ele geçirmişti.
kentte ölü gömme adeti de kalmamıştı,
ki önceleri bu halk hep gömülmeye alışmıştı;
nitekim yakınlarını yabancıların odun yığınlarının
üstüne yerleşmişler ağıtlar arasında
ve ateşe vermişler, çoğu zaman kan revan içinde
mücadele ederek cesetlerini geride bırakmamak için.
—
“Lucretius, tanrıların insanlarla ilgilenmediğini göstermek ister ”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İlkin başlarında ateş tespit edildi
ve aşağı sızan ateşten kızarmış iki göz.
sonra boğazdan geçip göğsü doldurdu ve
ağır hastanın kederli yüreğine aktı,
lanetli ateşin uvuzların üzerinde yayılması gibi.
Böylesi bir hastalık ve öldüren ateş
kırıp geçirdi Kekrops’un ülkesinin tarlalarını
yollarını çöle çevirdi, tüketti kentin yurttaşlarını.
Ve bütün bu hastalıklar ve salgın
ya dışarıdan gelir, bulutlar ve sis gibi, yukarıdan
gökten iner, ya da çoğu zaman birleşip
yerden yükselir, rutubetten çürüyüp
zamansız yağmurla ve güneşte kavrulup.
Eğer Jupiter ve diğer tanrılarsa şimşeği çakan
göğü inleten dehşetengiz yankılarıyla
ve her biri nereye isterse oraya ateş saçıyorsa,
niçin adî suçlarının cezasını çekmeyenleri
şimşeklerle çarpıp alev kusturmuyorlar
yarılmış göğüslerinden, sıkı bir ders olsun diye fânilere,
Dahası, göğün düzenini gözlemlediler
ve mevsimlerin hangi sırayla geldiğini duyumsadılar,
ama bunların nedenlerini kavrayamadılar.
En sonunda da her şeyi tanrılara bağlayıp kurtuldular.
Hangi kötülük var olacaktı biz yaratılmış olmasaydık?
ruhun hatalarını gözlere yükleme.
lt;sizi gt; memnun edecek lt;yeni gt; bir şey yok;
her şey hep aynı.
“Önce ne olduysa, yine olacak.
Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak.
Güneşin altında yeni bir şey yok.”
ki başkalaşan bozulur, yok olur yani.
kim bu uçsuz bucaksız evreni yönetebilir, kim bu
enginliğin dizginlerini elinde tutup ona gem vurabilir,
kim döndürebilir tüm gökleri bir seferde ve
esirden ateşle ısıtabilir tüm dünyaları,
kim her yerde her zaman hazır bulunabilir.
—
Maddi gerçeklikten başka bir gerçeklik tasavvur etmeyen Lucretius tabii ki mutlak kudret de tasavvur edemez.
Kutlu ve bozulmaz olan Ne öfkeyle varlığını sürdürür, ne de yumuşak başlılıkla.
hepsi zihnin çağrısına ayak uydururlar
bir şey olduğunda ona karşı mücadele edip direnebilen?
Aynısının tohumlarda da olduğunu kabul etmen gerekir;
vuruş ve ağırlıklardan başka nedenleri olduğunu
hareketlerin, içimizdeki gücü doğuran,
ne de olsa hiçten hiç çıkabilir ancak.
yine de eşyanın ilkeleri konusunda çuvalladılar
ilkin boşluğu yok sayıp eşyanın hareketini
var saydıkları, onları yumuşak ve yoğun bıraktıkları için—
ama cisimlere boşluk karıştırmadıkları için;
bu öğreti kederli gelir
onu daha önce tatmamış olana.
Herakletios ilk yumruğu vuran, kavgayı başlatan kişiydi
kapalı diliyle görece kof kesim arasında meşhurdu
Yunanlıların hakikati arayan daha ciddi kesiminden ziyade.
zira önce lt;havanın gt; her bir yeri
lt;peyderpey gt; işgal etmesi gerekir; bütün sonra dolar.
aksine ağır olan kendisinde daha fazla cisim olduğunu
gösterir ve çok daha az boşluk olduğunu.
ses duvarlardan geçer ve kapalı evlerden evlere
yayılır; keskin soğuk kemiklere nüfuz eder.
Henri Bergson’a hayranım.. Deneme ve yazıları ne kadar açık ve pürüzsüz, derli toplu, sırası ile düzenli
19. yüzyıl Lucretius’un itibarını iade etme çağıdır
Öncelikle, devrimizin bilimsel hipotezleri, bu teorilerden bazılarını hissetmiş ve tahmin etmiş birine dikkat kesilir. Böylece Lucretius’un büyük bir şair olduğu anlaşılır.
18. yüzyıl Lucretius’un metaryalizmini alkışlıyordu, hem de şiirindeki yüceliği ve güzelliği idrak etmeden Melchior de Polignac, Latince dizelerle ateizmi reddetmeye giriştiğinde şiirine Anti-Lucretius ismini vermek zorunda hissetti.
Horatius, Lucretius’u daha az taklit eder Bununla birlikte, kuşkusuz özdeyiş haline gelmiş Lucretius’un ifadelerini yeniden üretmek onun da payına düşer.
Ovidius’un taklitleri de Vergilius’unkinden az değil, Ovidius en azından düşüncesini açık açık ifade etme cesaretine sahipti; “ Lucretius’un yüce dizelerinin yok olup gideceği gün evren de yok olup gider.”
.Kardeşlerinin yaslı cenazesinden zevk alırlar.
Vergilius bunu tekrar etmekten geri durmaz:
Kardeş kanıyla yıkanmaktan zevk alırlar.
Lucretius der ki:
İlk şafak yeryüzünü aydınlattığında
Vergilius tekrar eder:
Daha şimdi aydınlatıyordu taze ışınlarıyla yeryüzünü Şafak
Vergilius başta olmak üzere şairlerin Lucretius’tan ödünç aldıkları tüm ifadeleri ve yarı dizeleri bir araya toplayacak kişi bunlardan kolayca bir cilt çıkarabilir.
Cicero şiirden soğuk bir tavırla bahseder. Kesin olan bir şey varsa o da Augustus yüzyılındaki büyük yazarların Eşyanın Tabiatı şiirini ezbere bildikleri ve Lucretius’u isim vermeden devamlı taklit ettikleridir.
..Lucretius modern bilimin temeli olan bir ilkeyi takdir eden ilk kişidir. Hiçbir şey kaybolmaz, hiçbir şey yaratılmaz.
insan kendisine rağmen doğanın sabit kanunlarınca varlığın devasa girdabına itilmiştir
Ortak bir yasaya boyun eğmişiz, doğanın da umurunda değiliz. Zehirli tohumlarla yüklü bir rüzgar yeryüzünde estiğinde bir salgın hastalık yayılır, insanları kırıp geçirir ve tanrılar buna hiçbir şey yapamaz
Lucretius, doğa kanunları karşısında insanların ve tanrıların acizliğini bize gösterir
Sapiunt alieno ex ore
kulaktan dolma fikirleri benimserler
TH
Sapiunt alieno ex ore, anlamını veya kıymetini araştırmadan sabit fikirleri benimserler. İşte bu, ruhun düşük durumudur, Leibniz buna papağanlık (psittacisme) der (psittacus: papağan).
meydana çıkar ve düşer maske, gerçek kalır.
Arzuları uğruna çabalayacakları o dar yolda, boş verin, ter döküp didinsinler; haset, tıpkı yıldırım gibi, önce yüksekleri vurur.
”Arınmış bir yürek
göğüs olmadan iyi bir yaşam olmaz. ”
= Bene vivere, hem erdemli yaşamak hem de mutlu yaşamak anlamına gelir. Epikürosçu olsun ister Stoacı, Yunanlar gerçek mutlulukla erdemi hep karıştırmışlardır; fakat Stoacılar birinciyi ikinciye, Epikürosçular da ikinciyi birinciye indirgiyorlardı.
Eadem sunt omnia semper . Karş. Vaiz, 9:
Önce ne olduysa, yine olacak.
Önce ne yapıldıysa, yine yapılacak.
Güneşin altında yeni bir şey yok.
Yağmur damlaları kaybolur, esîr baba onları toprak ananın rahmine bıraktığında;
Taşrada olsa daha mutlu ve sakin yaşardı, ruhu orada daha
kaygısız olurdu, doğaya daha yakın olurdu. Peki, huzur doğaya mı sığınmış?
Lucretius muhtemelen bir filozof yaşamı sürdü,
dünyayı umursamıyordu,
hocası Epiküros’un (Epikouros) kaidesini uyguladı:
Yaşamı gizle (λαθε βιώδας)
Şıp diye reddedilecek felsefi bir sistem yoktur.
Esas maharet o sistemi anlamakta.
Lucretius belki de retorik konusunda incelediğimiz tüm yazarlar arasında seçme pasajlarını yayınlaması en zor olan yazardır. Çoğu zaman yapıldığı gibi, Tabiat şiirinden alıntılar aracılığıyla iddialı tasvirleri sunmakla mı yetineceğiz? Böyle bir durumda okura yorumladığı yazar hakkında özellikle yanlış bir fikir verme tehlikesi doğar. Zihninde öyle bir Lucretius imgesi belirir ki ilk insanların yaşamını veya şimşeğin etkilerini ya da Atina’daki vebayı sırf betimleme hazzıyla betimleyen bir şair sanır onu. Buna karşın, Lucretius betimlediğinde tek amacı kanıtlamaktır; en çarpıcı tasvirlerinin yegâne hedefi bazı büyük felsefi ilkeleri bize anlatmak ve kabul ettirmektir. O tasvirlerden bu ilkeleri çıkardığımızda cansız düşerler; Lucretius’un dizeleri kuşkusuz yine de güzelliğini korur fakat esas özgünlüğü bu ilkelerden yaratan o hitabet gücünden artık yoksun kalmışlar demektir.
– ( ) Arınmış bir kalb olmadan iyi hayat olmaz!..
“ruhun hatalarını gözlere yükleme.”
ruhun hatalarını gözlere yükleme.
Daima koruyan yüreğindeki yarayı.
yüreğinde sessizce taşıyarak yaşar.
“Arzular aldatıcı, hiçbir keyif katışıksız değil, hazların ana kaynağından öyle bir acı yükseliyor ki hoş kokuların ve çiçeklerin ortasında boğazımıza düğümleniyor.“
“Çiftçi iç çeker, boynunu büker; evrenin onu yavaş yavaş yok ettiğini görmez bile.”