İçeriğe geç

Sigmund Freud Kitap Alıntıları – Kathleen Krull

Kathleen Krull kitaplarından Sigmund Freud kitap alıntıları sizlerle…

Sigmund Freud Kitap Alıntıları

Aslında tedavinin yolu sevgiden geçiyor, ” diye yazdı bir keresinde psikanaliz için.
Bir arkadaşı, odasını doktor ofisinden çok ”bir arkeoloğun çalışma sahası ”na benzetiyordu. Aslında o da geçmişi kurcalayarak üstündeki toprağı kazıp hastalarına kaybettikleri kayıp parçaları veren biri olarak kendini arkeoloğa benzetiyordu.
”Kopernik insanlığı dünyanın merkezinden çıkardı; Darwin insanlığı hayvanlarla olan bağını görmeye zorladı; Freud da sebeplerin kendi evlerinin efendisi olmadığını söyledi. ”
Katarsis, Aristotales’in tiyatro teorisiydi. Bu teoriye göre büyük bir trajedinin yaşandığı oyunu izleyen seyirciler ”arınmış ” ve canlarını yakan korku ve acı gibi duygulardan güvenle uzaklaşmış olurdu.
Daha sonra şöyle yazacaktı: ”Kelimeler gerçekten de büyülüydü ve bugüne kadar eski büyülü güçlerinin çoğunu korumuşlardı. ”
O dönem hayal etmekten hoşlandığı bir şey vardı. Üniversitenin kampüsünde eski yıllarda profesörlerinin heykelleri dikilmişti. Bir gün Sigmund Freud heykelinin de aralarında olacağını düşünmeyi seviyordu. Üstündeki yazıyı bile görebiliyordu: Kral Oidipus oyunundan bir alıntıydı bu: ”Ünlü bilmeceyi çözen büyük adam. ”
Kazara yaptığımızı düşündüğümüz hatalarımızda bile gizli arzular kendini gösterir.
Rüyalar bir kişinin ruhsal durumunun anahtarıdır.
Freud ‘a göre her kız, babasının şefkatini tercih ediyor, bilinçaltında annesinin yerini almak istiyordu.
Bazı duygular, insanların katlanamayacağı kadar derin acı verebiliyordu.
Çocukluk deneyimlerimizin sonraki hayatımızı şekillendirdiğini, rüyaların önemli anlamları olduğunu ve açıkça konuşulursa gizli saklı korkulardan kurtulabileceğimizi anlamış bulunuyoruz.
Herkesten daha ilerisini görebildiysem devlerin omuzlarında durduğum içindir.
Görmek için gözleri, duymak için kulakları olan ölümlüler sır tutamaz. Dudakları mühürlüyse parmak uçlarıyla dedikodu yaparlar; hainlik her delikten yolunu bulur.
net bir bakış açısı vardı; kendi fikirlerine olan abartılı inancı hariç hiçbir düş, onu uyutmaya yetmezdi.
şu gelişmeye bakın, diyordu acı acı gülerek, orta çağ’da olsak beni yakarlardı, şimdiyse kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar .
ama arkadaşları einstein’a psikanalize başlamasını önerince, bunu reddetti. karanlıkta kalmaktan çok memnunum, diyordu.
o her zaman kazanan olmalıydı. bu, yeni fikirleri duymaktan çok daha önemliydi.
karşısındaki kişiye karanlık bir mahzenden gün ışığına çıkma hissi veriyor.
ben bilim insanı falan değilim buluş yapmayı seven bir yapım var, bir maceracıyım ben.
aslında büyük bir şeydi. bir çığır açılmıştı. içimden bir ses, doğanın büyük sırlarından birine dokunduğumu söylüyor, dedi freud.
her gece hevesle gözlemlerini yapıyordu. sanki polis dosyalarından söz eder gibi onlara vaka çalışmaları diyordu. öyle ya, ipuçlarını kovalayan dedektif gibiydi.
kelimeler gerçekten büyülüydü ve bugüne kadar eski büyülü güçlerinin çoğunu korumuşlardı.
beynin gizemini anlamak ve bulmacalarını çözmek kahramanca olmaz mıydı?
hele kendi beyninin nasıl çalıştığını öğrenmek için can atıyordu. ergenliğinin sonlarında, yirmili yaşlarındayken kendi sorun ları olmaya başlamıştı. anksiyete nöbetleri, ani ruh değişimleri, kalp çarpıntıları ve mide ağrıları yaşıyordu. nöroloji, kendini anlaması adına doğru adres olabilirdi.
ama onu asıl motive eden şey yine bir bilgi açlığı ydı.
Herkesten daha ilerisini gördüysem devlerin omuzunda durduğum içindir.
Newton
Sabahları dört, öğlen iki ve akşamları üç ayakla yürüyen şey nedir?
Karşınızdaki insan, sizi neyin üzeceğini bildiği halde onu yapmaya devam ediyorsa bunun adı hata değildir. Düpedüz sizi gözden çıkarmıştır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların tecrübe dediği şey budur.
Düşünebilen herkesin insan olması, insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki.
Hatalı olduğunu anlamak ve özür dilemek sadece beynini kullanabilen insanlara özgüdür.
Yaşadığımız dünyanın bilmecelerini anlamaya ve belki de çözümlerine katkıda bulunmaya kuvvetle ihtiyaç duyuyordum.
~Sigmund Freud~
Özür dilemenin senin haksız olduğun anlamına gelmez. Karşındaki insana verdiğin değerin, egondan yüksek olduğunu ifade eder.
Her insan sevgiye layık değildir
Dile dökülmemiş duygular asla ölmez. Canlı canlı gömülür ve çok daha çirkin yollarla gün yüzüne çıkarlar.
Freud’un cevaplandırmaya çalıştığı birçok sorunun hâlâ bir cevabı yoktur. Kim bilir fiziksel beyinle görünmez zihni anlayabilmek için daha ne kadar beklemek gerekecek!
Sigmund Freud ve Albert Einstein’ın ilk ve tek buluşmasından sonra Freud, bu buluşmayı espriyle yorumladı: “Ben fizikten ne kadar anlıyorsam o da psikolojiden o kadar anlıyor, bu yüzden çok keyifli bir konuşmaydı.” Ama arkadaşları Einstein’a psikanalize başlamasını önerince, bunu reddetti. “Karanlıkta kalmaktan çok memnunum,” diyordu.
Bilim dünyası, Freud’un durmak bilmeyen savaşçı ruhuna aykırı bir alandı: O her zaman kazanan olmalıydı. Bu, yeni fikirler duymaktan çok daha önemliydi.

“Tanrım!” diye isyan etti Jung yıllar sonra. “Bir kendini aşabilseydi, onunla çalışmaktan başka bir şey istemek ancak delilik olurdu.”

Görmek için gözleri, duymak için kulakları olan ölümlüler sır tutamaz. Dudakları mühürlüyse parmak uçlarıyla dedikodu yaparlar; hainlik her delikten yolunu bulur.
Hani şu kendimizi kalabalığın ortasında çırılçıplak bulduğumuz meşhur rüyayı hatırladınız mı? O anda kendimizi tedirgin ve utangaç hissedebiliriz ama Freud, o rüyada yabancıların bunu fark etmediğine dikkat çeker. “Çıplaklığın olduğu rüyalar sergilemeyi hayal etmek,” bizi çocukluğun utangaçlıktan yoksun dönemi’ne götürür “Ve biz her gece rüyalarımızda bu cennete yeniden kavuşabiliriz.” Aslında yeniden yasaklardan kurtulmuş bir çocuk olmayı diliyoruzdur.
Eski Mısırlılar ölüleri mumyalarken burun deliklerinden beyni çekip çıkarmak için küçük bir kanca kullanır sonra da çıkardıklarını atarlardı. Ne de olsa beynin işlevi azdı; herkes zekânın ve duyguların özenle saklanan kalpten geldiğini sanırdı.
“Meşgul olduğum hastaların başında ben varım,” diye yazdı.” “Bir de küçük histeri krizlerim ”( ) Ama Freud’un kendisi de yaptığı şeyin ne kadar doğru olduğunu sorguluyordu. Psikanalistlerin tarihinde kendini analiz eden ilk ve son kişi oydu.
Aşk insanı asilleştirir.
“Meşgul olduğum hastaların başında ben varım,” diye yazdı. “Bir de küçük histeri krizlerim ”
Düşünebilen herkesin insan olması ,insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki
Konuşma terapisine alternatif bir yaklaşımın kurucusu, ‘Freud, bir insan ne kadar deli olabilirse o kadar deliydi.’ demişti.
Sigmund Freud’un net bir bakış açısı vardı;kendi fikirlerine olan abartılı inancı hariç hiçbir düş, onu uyutmaya yetmezdi.
Bir olgunluk seviyesi vardır. O seviyeye ulaşınca kimseyle uğraşasın gelmiyor. Kendini yetistirememis, sinsi, iki yüzlü insanlardan uzaklaşıyorsun. En önemlisi o seviyeye gelince kendine değer vermeyi öğreniyorsun.
Bilinçaltındaki duyguların ve saklı kalmış hatıraların insanları hasta ettiği su geçirmez bir gerçektir.
“ Dünya artık bir daha asla mutlu bir yer olmayacak ”
Her rüya, kendini bir anlamı olan ve gün içindeki zihinsel faaliyetlerimize atfedilebilecek fiziksel bir olgu olarak kendini gösterir.
Konuşmak, histerik davranışların kökeninde bulunan hapsedilmiş duyguların üstündeki baskıyı hafifletiyor gibiydi. Acı verici anılar bir kez hatırlanıp anlaşıldı mı, semptomlar ortadan kayboluyor, yitip gidiyordu.
Dünya artık asla mutlu bir yer olmayacak..
Anatomi kaderdir, insanın hayatını şekillendiren en önemli şey cinsiyettir.
Freud’un anlayışına göre bazı duygular, insanların katlanamayacağı kadar derin acı verebiliyordu. Bu yüzden de bu hisleri zihinlerinde siliyorlardı. Anılar silinmiyor ama bastırılıyor -diğer bir deyişle suyun altına gidiyor- ve bilinçaltına saklanıyordu.
Histeriklerin aslında anılarından dolayı acı çektiğine karar vermişti Freud.
İnsanların tutkuları karşısında mantıksal tartışmalar yapmanın yararı yoktur.
Kurduğu hayallerle başı dönen Freud, Martha’ya şöyle yazdı: Tedavi edilemeyen bütün sinir hastalarını iyileştireceğim ve sen de bana iyi bakacaksın Sonra da sonsuza kadar mesut olacağız.
Görmek için gözleri, duymak için kulakları olan ölümlüler sır tutamaz. Dudakları mühürlüyse parmak uçlarıyla dedikodu yaparlar; hainlik her delikten yolunu bulur.
“Muhtemelen tarihteki hiçbir figür, söylemiş olduğu hemen her önemli şey de bu kadar çok yanılmamıştır”
Orta Çağ’da olsak beni yakarlardı, şimdiyse kitaplarımı yakmakla yetiniyorlar.
Dünya artık bir daha asla mutlu bir yer olmayacak..
Görmek için gözleri, duymak için kulakları olan ölümlüler sır tutamaz. Dudakları mühürlüyse parmak uçlarıyla dedikodu yaparlar; hainlik her delikten yolunu bulur.
Artık kendimi köklerimden koparılmış gibi hissediyorum
Bak, her zaman bak, her zaman gözlerini açık tut ve her şeyden haberdar ol.
Biyoloji sonsuz olasılıkların gerçek alanıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir