İçeriğe geç

Sieben Tage für die Ewigkeit Kitap Alıntıları – Marc Levy

Marc Levy kitaplarından Sieben Tage für die Ewigkeit kitap alıntıları sizlerle…

Sieben Tage für die Ewigkeit Kitap Alıntıları

“İmkansızlıkların arasında daima gizli bir isyancı bulunur.”
“ ,aşk kısadır ama anılar uzun sürer.”
“Biraz umut, bir işaret yeter.”
“Ama bir gün sen bana, en kötümüzün bile daima bir yerlerde saklı kanatları olduğunu söyledin, onu mahkum etmek yerine bu kanatları açmasına yardım etmeli, dedin.”
“Gündüzü geceden ayırmak için gökkubbesinde ışıklar olsun ve ışığı karanlıktan ayırmak için
Ve Allah iyi olduğunu gördü.”
“Kendi içinde biricik olan insan değildir; böyle olmasını isteseydim onu tek yaratırdım; ancak sevmeye başladığında tek olur insan.”
“Güzel fikir, değil mi? Kendi yarısını bulanın tüm insanlıktan daha bütün olacağı.”
“Homojen bir dünya korkunç sıkıcı olurdu! Hem ölüm, sevmeyi ve sevilmeyi bilen erkek ya da kadın için yaşamın bir anıdır yalnızca.”
“Benim yaşımda bir kadın için, sevilenlerin sevinçleri ve üzüntüleri, geleceği belli geceden çalınan kilometreler gibidir. Sizin umutlarınız, arzularınız bize, bizden sonra da yolun devam ettiğini, yaşamımızda yaptığımız şeyin küçük de olsa bir anlamı olduğunu hatırlatırlar küçücük bir varlık nedeni.”
“Geçen her günle birlikte önüme bakarım, ayakkabılarımın burnunun ucunda yolun biteceği duygusu öfkelendirir.”
Birçok kişinin bilmezden geldiği şeyleri yalnızca çocuklar ve yaşlılar görüyordu, yetişkin olmak kayıp zamandı. Onun gözünde, yaşlılığın kırışıklıkları yaşamın en güzel yazılarıydı, çocukların rüyalarında okumayı öğrendikleri yazılardan.
“Aşkın fethi, haçlı seferlerinin en bencilidir.”
“Kendine sorduğun sorular ne olursa olsun, sezgilerine güven ve yaptığını yapmaya devam et.”
“Rastgele birilerine sor bakalım, insanlığın gidişatını iyiye döndürmüş beş kişi saysınlar sana. Bilmiyorum, örneğin, ilk demokrat, antibiyotiği keşfeden ya da barış sağlayan biri. Ne kadar tuhaf gelse de, pek az insan onların adını söyleyebilir, ama hiç tereddütsüz beş diktatör adı sayabilirler.”
“İyilik hayal edilebilecek kadar büyük değil, Zofia, çünkü, esasen, kötülüğün tersine, iyilik görünmez. Zerafetinden ve anlamından bir şey yitirmeden iyiliğin hesaplanması ya da anlatılması mümkün değil. İyilik sonsuz sayıda ufak tefek özen ve ihtimamdan oluşur. Bunlar uç uca eklendiğinde sonunda belki de bir gün dünyayı değiştirecektir.”
“ ,, bazı görevlerin paradan ya da otoriteden daha fazlasını getirdiğini ona belki açıklayabilirdi. Kendini gerçekleştirmenin incelikli bir biçimiydi bu. Başkalarının zararına değil ama yararına, insanın kendi üzerinde hakimiyet kurması çok hoş olabilir.”
.. yaşlılığın kırışıklıkları yaşamın en güzel yazılarıydı.
“Güven bana , olacakları öngörebilecek bir yeti bağışlanmış bana.”
Rastgele birilerine sor bakalım, insanlığın gidişatını iyiye döndürmüş beş kişi saysınlar sana. Ne kadar tuhaf gelse de, pek az insan onların adını söyleyebilir ama hiç tereddütsüz beş diktatör adı sayabilirler.
Senin bütün kışlarında üzerine bir palto örtebilmek isterdim.
Tamam, surat asma böyle, aşk hikayelerinin iyi bittiği de olur!
– Çok mu sıkıldın?
+ Senin sokaktan altmış dört araba geçti, on dokuzu yeşildi.
Geçmişte kalmış zevklerin verdiği dayanılmaz cezaların yoğunluğunu azaltacak yeni yaralar açmak için derisini yolacak kadar tırnaklamıştı.
Yetişkinler niçin her zaman hakikati söylemezler?
Çünkü kimi zaman onları korkutur hakikat, sanırım.
Pazartesilerimiz kimi zaman çok yorucu , pazarlarımız iç karartırıcıdır, ama Tanrıya şükür ki haftanın yenileniyor olması pek hoştur .
“Calvin Klein’ın kızını düşünsene , önünde soyunan erkeğin donunda babasının adının iri iri harflerle yazılı olduğunu görünce nasıl da allak bullak olur !”
İyilik, sonsuz sayıda ufak tefek özen ve ihtimamdan oluşur. Bunlar, uç uca eklendiğinde sonunda belki de bir gün dünyayı değiştirecektir.
Herkesin seni yalnız bıraktığı duygusuna ilk defa kapılmış olmamalısın. İçinde bulunduğun odanın her köşesinin daraldığı duygusunu, giysilerinin geceleyin eskimiş olduğu inancını, hiç seyirci yokken her aynada gördüğün yansımanın kendi sefaletin olduğu inancını, hiçbir iyi duygu hissetmeden, hiçbir şeyin seni sevmediğini düşündüğün, tüm bu hiçliğin senin varlığının boşluğu olduğu duygusunu hiç mi hissetmedin?
Herkesin seni yalnız bıraktığı duygusuna ilk defa kapılmış olamazsın. İçinde bulunduğun odanın her köşesinin daraldığı duygusunu, giysilerinin geceleyin eskimiş olduğu inancını, hiç seyirci yokken her aynada gördüğün yansının kendi sefaletin olduğu inancını, hiçbir iyi duygu hissetmeden, hiçbir şeyin seni sevmediğini düşündüğün, tüm bu hiçliğin senin kendi varlığının boşluğu olduğu duygusunu hiç mi hissetmedin?
”Senin tek bir ânın tüm sonsuzluğa değer. ”
Zofia ona sarıldı.
Sonra Lucas, Zofia’yı kolları arasına aldı ve gecenin esrarı içinde, onu şefkatle sevdi.
Güven bana, olacakları öngörebilecek bir yeti bağışlanmış bana.
“O şimdiden kanına girmiş, kalbine kadar gidecek. Özenle orada yetiştirdiğin duyguları toplayacak, sonra da sana umut verecek. Aşkın fethi, haçlı seferlerinin en bencilidir.”
– Çok mu sıkıldın?
+ Senin sokaktan altmış dört araba geçti, on dokuzu yeşildi.
– Peşinden kovalayanlar kalabalık mı?
+ Anlamadım?
– Yüzünü görsen, tıkanacaksın neredeyse.
Senin yeryüzünün bir yerlerinde olduğunu bilmek, benim cehennemimdeki küçük cennet köşesi olacak.
Senin bütün kışlarında üzerine bir palto örtebilmek isterdim.
Tamam, surat asma böyle, aşk hikayelerinin iyi bittiği de olur!
İyilik, sonsuz sayıda ufak tefek özen ve ihtimamdan oluşur. Bunlar, uç uca eklendiğinde sonunda belki de bir gün dünyayı değiştirecektir.
İnsan hayatta kalmak İçin mücadele ediyorsa hayal görmek bir lüks olabilir.
Kutsal yerler sorularla dolu, ama insanlar oralarda giderek daha az cevap buluyor
İşim olmayan şeye karışıyorum ama dost dışında her şeye benziyordu .
“Kötü olma haline karşı bir tür aşı buldun sen.Herkes böyle yapsa , günde yalnız bir kez sadece gülümsese , yeryüzünde dolaşacak mutluluğun bulaşıcılığını hayal edebiliyor musun ? İşte o zaman bahsi kazanmış olursun.”
“Eğer bir hayalci ya da mucizeye inanan biri olsaydım , dünyada açlığı ortadan kaldırırım derdim, bütün hastalıkların kökünü kazırdım , kim olursa olsun kimsenin bir çocuğun haysiyetine zarar vermesine izin vermezdim.Tüm dinleri barıştırırdım , yeryüzüne büyük bir hoşgörü tohumu serperdim , tüm yoksullukları da ortadan kaldırırdım sanıyorum .Evet, tüm bunları yapardım Eğer ben Tanrı olsaydım!”
“Ben ona iyi sözler vaaz ediyorum , o kötü sözler , bizimki biraz takas , görüyorsun işte , oyalanıp gidiyorum .”
“Güzelim , ben zaten kangrenlerin en kötüsünü yaşadım , ha bir fazla ha bir eksik ! ”
Geçmişte kalmış zevklerin verdiği dayanılmaz cezaların yoğunluğunu azaltacak yeni yaralar açmak için derisini yolacak kadar tırnaklamıştı.
Yoo taparım güneşe! yanıklar , deri kanserleri olur ; insanlar sıcaktan geberir , kravatları boğazlarını sıkar; kadınlar makyajlarının erdirdiğinden düşünerek dehşete kapılırlar , ozon tabakasını delen klima cihazları nedenleriyle sonunda herkes gribe yakalanır; hava kirliliği artar ve hayvanlar susuzluktan ölür , nefes almayan yaşlılardan söz bile etmiyorum .
Tozdan nefret ederdi.Olayların öngördüğü gibi gelişmemesinden ise daha fazla nefret ederdi .
“Demek ki , senin gibi ıstırap içindeki ruhlara bayılan biri için tam biçilmiş kaftan.Bizim kalp sol karıncalımızda ise küçük bir kırık olsun artık !”
“Çok önsezilisiniz , Zofia’dan daha iyi kalplisi olamaz !..”
“Güven bana , olacakları öngörebilecek bir yeti bağışlanmış bana.”
Olaylara karşıdan bakalım ; kötülük evrensel artık ve neredeyse bizim kadar da görünmez.Sen savunmada oynuyorsun , rakibin saldırda.
Dünyanın en iyi niyetiyle donanmış olsa da her şeyi tek başına yapamıyordu.
Zayıfları güçlülerden ayıklamada Azrail’den daha söz dinlemez değil miydi ?
Bu hikayeyi kırk sekiz saat içinde üçüncü kez okuyordu ve cehennemin anısına dair okuduğu hiçbir şey ona bu kadar zevk vermemişti.
-Çok mu sıkıldın?
+Senin sokaktan altmış dört araba geçti, on dokuzu yeşildi.
.. yaşlılığın kırışıklıkları yaşamın en güzel yazılarıydı.
Rastgele birilerine sor bakalım, insanlığın gidişatını iyiye döndürmüş beş kişi saysınlar sana. Ne kadar tuhaf gelse de, pek az insan onların adını söyleyebilir ama hiç tereddütsüz beş diktatör adı sayabilirler.
-Çok mu sıkıldın?
+Senin sokaktan altmış dört araba geçti, on dokuzu yeşildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir