İçeriğe geç

Şibumi Kitap Alıntıları – Trevanian

Trevanian kitaplarından Şibumi kitap alıntıları sizlerle…

Şibumi Kitap Alıntıları

Zaman ancak, içi boş olduğu zaman ağırdı.
Fizik kurallarına ters görünen bir ilke vardı çünkü; Zaman, ancak içi boş olduğu zaman ağırdı..
Korkaklar her zaman için cesur insanlardan daha tehlikeli olurlardı. Bir kere sayıları daha fazlaydı. Sonra, arkadan vururlardı. Vurdukları zamanda kötü vururlardı. Çünkü sağ kalırsanız öç alacağınızdan korkarlardı.
İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bi denge bulunmasıdır. Bütün sorun bu dengenin nasıl sağlanacağı.
Oysa bir şey ummanın, hayal kırıklığını davet etmek olduğunu o kadar iyi biliyordu ki!
Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı
İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge bulmasıdır.
öyleyse akıllı bir adam dengeyi , ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının seviyesine indirerek sağlar.
Doğruyu yabana atmayın,iyi kullanıldığında çok etkili bir silahtır. Ama unutmayın ki silahlar çok kullanılırlarsa yalama olurlar.
Amerikalılar hayat standartlarını, yaşımın kalitesiyle karıştırıyorlardı. Fırsat eşitliğini kurumsallaşmış beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. Bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yalnızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.
“Her saat yaralar, sonuncusu öldürür.”
Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın kişiliğindeyse nasıl söylemeli Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da, vicdanındaki yükü hafiflettiği için.
Hayat standartını, yaşamın kalitesiyle karıştırıyorlardı. Fırsat eşitliğini kurumlaşmış beceriksizler ordusuyla, ataklığı cesaretle, sertliği erkeklikle, özgürlüğü serbestlikle, çok laf etmeyi canlılıkla, eğlenceyi zevkle karıştırdıkları gibi. Bütün bu karışıklıkların sonucu olarak da tabii adaletin yalnızca eşit olanlar arasında eşitlik sağlayacağı gerçeğini göremiyor, herkes arasında eşitlik sağlayabileceği hayaline kapılıyorlardı.
Zaman zaman babama acıdığımı hissederdim, ona kendisini çok sevdiğimi söylemediğim için. Ama aslında kendime acıyordum.
Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı.
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da, vicdanındaki yükü hafiflettiği için. Sen de eninde sonunda kaderinde yazılı olanları ve yetiştirilişinin seni sürüklediği hareketleri yapacaksın.
Kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da; binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar.
Bir şey ummak hatasına düşen, işte karşılığını böyle hayal kırıklığıyla öderdi.
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da, vicdanındaki yükü hafiflettiği için.
Asıl tehlike, kötü niyetli olmalarından çok, bir hata yapabilmelerinde yatıyordu. Dünyayı mahvedecek olanın Machiavelli değil de Sancho Panza olabileceğini anlamak garip bir duyguydu doğrusu.
Azımsanan alçakgönüllü güzellik
Anlatılmayacak bir niteliği tarif etme çabası. Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek. Sanatta şibumi zarif bir basitliği ifade eder. Buna sabi denir. Felsefedeyse kendini wabi olarak gösterir. Büyük bir ruhsal rahatlıktır ama pasiflik değildir. Bir insanın
kişiliğindeyse nasıl söylemeli Hakimiyet peşinde olmayan otorite mi? Onun gibi bir şey.
Ama insan yaşamak istemediğine karar verdikten sonra karşısındakilerin korkutma gücünü de ellerinden almış oluyor.
İnsan gün ışığını hiç görmeyince mevsimleri hesaplamak kolay olmuyor.
Çünkü onlarda demokrasi denilen siyasi sistemin her şeyi ağırlaştıran dolambaçlı labirenti yoktu.
Gençliğini ve ulusunu mahvedenlere karşı duyduğu nefret ise, pek sağlıklı bir yöntem olmamakla birlikte ‘Çıplak Elle Öldürme’ tekniğindeki ilerlemeleriyle uçup gidiyor, içinde kalmıyor, onu paslandırmıyordu.
Bütün sözleri boş kalıplardan ibaretti tabii. Yani temele inildiğinde kitap, eleştirmen denilen kişinin parazitliğine dikkat çekerken, hem hataların gösterilişi hem yorumcunun sanatsal saçmalığı öyle bir biçimde sunuluyordu ki, sıradan insanlar kitabı okurken bu akışa kanıp ciddi ciddi başlarını sallıyorlardı.
Demokratik ideolojilerini durmadan satıyor, koruyucu füze silahlarıyla ilgili anlaşmaları ve ekonomik baskılarla bu satışı destekliyorlardı. Savaşları, anıtsal büyüklükteki üretimleri için egzersiz sayılmaktaydı.
Kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da, binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak, çekmek aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar.
Deneyim sahibi kişiler her zaman garip sürprizlerin kaderin en belirgin niteliği olduğunu söylerler.
Ama gene de intiharda temizlenme umudu yoksa bile, hiç değilse bir gurur var.
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da vicdanındaki yükü hafiflettiği için.
Hayatım alelacele çizilmiş ama vakit yetmediği için ayrıntıları doldurulamamış bir resme benziyor.
Kaybetme korkusu da belki kaybetmesine sebep olabilirdi.
Dinlenmede geçen zamanı normal sayıyorum. Şimdiki gibi olan zamanları da geçici, ve evet, küçülmüş.
Bildiğin gibi şibumi, sıradan, olağan görünümlerin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylenmesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek.
Bir kültürün veya bir insanın kötü yanları, içinde gizli olan güçlü bir hayvandır. Aynı kültürün veya insanın iyi anları ise uygarlığın baskısıla gelişen ve oluşan ince, hassas, kolay kırılabilen bir kılıftan ibarettir.
“ Kontes bazı dillerin bazı konulardaki düşünceleri daha iyi ifade edebildiği kanısındaydı. İnsan aşktan ve benzeri önemsiz konulardan söz ederken Fransızca konuşur, trajedi ve felaketleri Rusça anlatır, iş dili olarak Almanca’yı kullanır, hizmetçilere İngilizce emir verirdi. “
Oysa bir şey ummanin hayal kırıklığını davet etmek olduğunu o kadar iyi biliyordu ki !
Bütün savaşlar sonunda kaybedilir. İki taraf da kaybeder Nikko.
-Barbecue dediğin de ne?
-İlkel aşiretlerden kalma bir yiyiş biçimi.
“Dikkat edersen hiçbir yazar, romanına kahraman olarak gerçekten üstün bir insan tipi seçmeye cesaret edemiyor. Çünkü seçerse, kalabalığın içindeki orta düzeydeki insan öfkelenecek, utanacak ve kendisini savunması için kendi yojimbo’sunu, yani eleştirmenleri ortaya sürecektir.”
“Senin oyununda insanı tedirgin eden bir şey var Nikko. Soyut bir şey. İyilikle, anlayışla ilgisi olmayan bir katılık. Oyun tarzın organik değil. Yaşayan bir şey değil. Bir kristal kadar güzel ama bir goncanın güzelliği yok onda.”
“Sen onlardan adı anılmayacak bir ırk olarak söz ediyorsun. Onlar ırk değil. Bir kültür bile değil. Avrupa ziyafetinden kalan artıkların yeniden ısıtılıp sofraya konmuş hali onlar.”
“General’e göre şibumi bir tür teslim oluştu, Nicholai’nin gözündeyse bir tür kuvvet.”
“İnsan şibumi’yi elde etmez. Ancak onu… Keşfeder.”
Hel ise, tecrübelerinden ötürü, korkaklardan haklı olarak çekinirdi. Korkaklar her zaman için cesur insanlardan daha tehlikeli olurlardı. Bir kere sayıları daha fazlaydı. Sonra, arkadan vururlardı. Vurdukları zaman da kötü vururlardı. Çünkü sağ kalırsanız öç alacağınızdan korkarlardı.
“Doğruyu yabana atmayın, iyi kullanıldığında çok etkili bir silahtır. Ama unutmayın ki silahlar çok kullanılırsa yalama olur.”
Aptal bir dost, akıllı bir düşmandan daha tehlikelidir.
Yeni yetme fahişeleri çalıştıranlardan polisin göz göre göre rüşvet alışını izledi Nicholai.
Doymak bilmez Fransızlar, hilekar İngilizler, üstten bakan Almanlar, fırsatçı Amerikalılar
Ben, ben miyim? Bu düşünceleri oluşturan gerçekten ben miyim?
Amerikan tipi temsili hükümette genel anlayış, ülkeyi yönetecek zeka, ahlak ve kültüre sahip bir insanın kendini oy dilenecek kadar alçaltmasına mani olmaktı. Yani kısaca ifade etmek gerekirse, Amerikan politikasında seçimi kazanabilen hiç kimse, kazanmaya layık değildi.
Hele sevgiyi şantajdan ayırmak hemen hemen olanaksızdı.
Zaten sevgi için motivasyon içgüdüsünü saptamak hiçbir zaman kolay değildi. Hele sevgiyi şantajdan ayırmak hemen hemen olanaksızdı.
Doğruyu yabana atmayın, iyi kullanıldığında çok etkili bir silahtır. Ama unutmayın ki silahlar çok kullanılırsa yalama olurlar.
İşinin doğru yapılmasını istiyorsan, en meşgul adama yaptır derler, bilmez misiniz?
“Kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da; binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar.”
Hayatım alelacele çizilmiş ama vakit yetmediği için ayrıntıları doldurulamamış bir resme benziyor.
“Bir şey ummak hatasına düşen, işte karşılığını böyle hayal kırıklığıyla öderdi.”
Kazanılan bir beyin, kaybedilen bir hayattan daha önemliydi.
Kaybetme korkusu da belki kaybetmesine sebep olabilirdi.
Ama şerefli bir ölüm o insana sunabileceği tek değerli şeydi. Aklına eski bir atasözü geldi:
Sert işleri kimler yapmalı? Yapabilenler.
İşinin doğru yapılmasını istiyorsan,en meşgul adama yaptır derler, bilmez misin?
Kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da, binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak,çekmek, aşağı indirmek ve batırmak için kullanırlar.
“Bildiğin gibi şibumi, sıradan olağan görünümlerinin altında yatan gizli üstünlükleri anlatır. Şöyle düşün: O kadar doğru bir söz ki, cesaretle söylemesine gerek yok. O kadar dokunaklı bir olay ki, güzel olmasına gerek yok. O kadar gerçek ki, sahici olmasına gerek yok. Şibumi demek, bilgiden çok anlayış demek. İfade dolu bir sessizlik demek. Kendini kanıtlama gereği duymayan bir alçakgönüllülük demek.”
“İnsan hem matematikçi olmalı hem de şair; sanki şiir bir bilim, matematik de bir sanatmış gibi.”
Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da, vicdanındaki yükü hafiflettiği için.
Demek adam tipik bir terörist değildi. Daha beter bir şeydi. Romantik bir vatansever.
Savaş, nefret ve korku, bizim insanlarımızı da hayvanlaştırdı.
Kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. Beyinleri yoksa da, binlerce kolları vardır. Bunları seni yakalamak, çekmek, aşığıya indirmek ve batırmak için kullanırlar.
Aptal bir dost, akıllı bir düşmandan daha tehlikelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir