Arthur Conan Doyle kitaplarından Sherlock Holmes – Yaralı Yüz kitap alıntıları sizlerle…
Sherlock Holmes – Yaralı Yüz Kitap Alıntıları
“Tehlikede olduğunda bunu reddetmek cesaretten çok aptallıktır.”
“Genelde erkekler, ne kadar kötülük yaparsa yapsınlar bir kadının sevgisini kaybedebileceklerini düşünmezler.”
“Görüyorsun ama gözlemlemiyorsun, aradaki fark bu!”
“Sadece akılsız bir fare bir kedinin yatağının altına saklanır ve sadece zeki bir kedi oraya bakmayı akıl eder.”
“Biliyorsunuz ki, bir sihirbaz, numarasını açıklayınca artık alkışlanmaz.”
“İnsanın gerçek büyüklüğünün kanıtı, kendi küçüklüğünü fark etmesinde yatar.”
“Bir kadının sezgileri, bazen en mantıklı çıkarımlardan bile daha değerli olabilir. Karmaşık beyinleriyle ard arda sıraladıkları senaryoları mutlaka dikkate alın. Bunlar sizi hiç tahmin etmediğiniz sonuçlara ulaştırdığında, haklı olduğumu anlayacaksınızdır.”
“Kitap, cebinde taşıdığın, sihirli bir bahçe gibidir.”
“Filizlendikten sonra bir fikri asla öldüremezsin.”
Bir şeyi saklamanın en iyi yolu onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır.
Aslında hayat, olduğundan da renklidir, gerçek hayatın içindeki acayip durumlar ve olağanüstü kombinasyonlar, herhangi bir kitapta olabileceklerden çok daha üstündür.
Her şeyin bana karanlık göründüğü yerde belki sen, bir ışık fark edebilirsin.
Ah, güvenilir bir dostun her zaman yardımı olur.
Onun bu içine kapanıklığı; onu insandışı bir varlık, sadece beyinden ibaret, kalbi olmayan bir canlı olarak görmeme sebep oluyordu.
Omne ignotum pro magnificio
(Bilinmeyen her şey, mükemmel zannedilir.)
(Bilinmeyen her şey, mükemmel zannedilir.)
Küçük ayrıntılar bazen büyük önem taşır.
Aslında hayat, insan aklının düşünemeyeceği kadar ilginç ve renkli.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
– Tavsiye istemeye geldim.
+ Kolayca verebilirim.
– Bir de yardım istiyorum.
+ O her zaman kolay olmuyor.
+ Kolayca verebilirim.
– Bir de yardım istiyorum.
+ O her zaman kolay olmuyor.
Konu o kadar nazik ki sana bile güvenemem.
Size vereceğim öğütleri tutun ve artık bu meselenin hayatınızı etkilemesine izin vermeyin.
Yüzünde sonsuz bir yorgunluğun izi vardı.
Görünmez değil Watson, sadece fark etmiyorsun.
nesilden nesile devam eden ilginç ilişkiler.
sonu daha başından belli olan kitaplar
umursamazlığı inandırıcı değildi.
Tanrım! Günahlarım peşimden geliyor.
Para kazanma hırsımla gururum bir süre çarpıştı.
ama geç anlamak, hiç anlamamaktan iyidir.
ama geç anlamak, hiç anlamamaktan iyidir.
bakalım anahtar kilide uyacak mı?
Çok az kimse, senin gibi susmasını bilir Watson,
Başkaları gibi o da alışmanın bırakmaktan çok daha kolay olduğunu görmüş
Onun kesin zaferlerine o kadar alışmıştım ki kaybedebileceği aklımdan bile geçmiyordu.
mesele o kadar nazik ve müşkül ki işi bir başkasına bıraksam kendimi yabancı ellere teslim etmiş gibi olacaktım.
Gerçi sen görüyorsun, ama gözlem yapamıyorsun.
İleri sürdüğün delilleri dinledikçe, çözümün gülünç denecek kadar kolay olduğunu görüyorum.
Özellikle asil bir ruhun çöküşünü görmek, insana acı veriyordu.
O böyle önümde yatarken nasıl gücenebilirdim ki?
Otur oturduğun yerde be adam, beni de rahat bırak!
Her gerçeğe, bu korkunç şüpheden daha kolay katlanılır.
Hırsızlar, arayacakları yeri bilememişlerdir.
Peki sen nereye bakacaksın?
Ben aramayacağım.
Ne yapacaksın peki?
Bana göstermesini sağlayacağım.
her günkü alelade meseleleri de kafa yorarak çözmek o kadar zor.
Ne demiş Gustave Flaubert, George Sand’a yazdığı mektubunda: L’homme c’est rienl’ceuvre c’est tout*.
*Önemli olan birey değil, yapılan iştir.
Şimdi düşünüyorum da her şeyi olduğu gibi anlatmak hata. Omne ignotum pro magnifico*.
*Bilinmeyen her şey, mükemmel zannedilir.
Aslında hayat, olduğundan da renklidir, gerçek hayatın içindeki acayip durumlar ve olağanüstü kombinasyonlar, herhangi bir kitapta olabileceklerden çok daha üstündür.
Belki bilirsin, eski bir İran özdeyişi vardır: ‘Yavrusu çalınan kaplan ne denli tehlikeliyse, hayalleri yıkılan kadın da öyledir.’
Küçük ayrıntılar bazen büyük önem taşır.
İnan bana, ‘sıradan’ diye nitelendiğimiz olaylar kadar ‘olağanüstü’ bir şey yoktur!
Aslında hayat, insan aklının düşünemeyeceği kadar ilginç ve renkli!
Mantıklı insan için tek bir gerçek yeterlidir. Bu gerçekten, tüm olayların akışı ve de sonuçları ortaya çıkabilir. Olaylar zincirini iyi anlayan biri, hangilerinin önce veya sonra olduğunu kolayca açıklayabilir.
Adım Sherlock Holmes. Mesleğim icabı, başkalarının bilmediğini ben bilirim.
*Bilinmeyen her şey, mükemmel zannedilir.
Şimdi düşünüyorum da her şeyi olduğu gibi anlatmak hata.
Dört kere yenilgiye uğradım, üç adam ve bir kadın tarafından
Her ananın aklına önce çocuğu gelir, her kadının aklına da mücevherleri
“Aslında hayat, olduğundan da renklidir, gerçek hayatın içindeki garip durumlar ve olağanüstü kombinasyonlar, herhangi bir kitapta olabileceklerden çok daha üstündür.”
Garip olan da bu ya dedi Sherlock Holmes.
Problemler, ancak duyulanın etkisinden kurtulduktan sonra çözülebilir.
Sebebin tek başına ulaşacağı sonuçları henüz kavrayabilmiş değiliz.
Herşeyi çözebileceğinizi söyledi.
Biraz abartmış.
Asla yenilmediğinizi.
Dört kez yenildim- üç kez erkeklere, bir kez de kadına.
Biraz abartmış.
Asla yenilmediğinizi.
Dört kez yenildim- üç kez erkeklere, bir kez de kadına.
Gökte bir bulut kümesi yavaşça sürükleniyor, sağda ve solda bulutların arasından bir iki yıldız göz kırpıyordu.
Seni burada gördüğüme gerçekten şaşırdım.
Ben de seni burada görünce şaşırdım.
Bir arkadaşımı arıyordum.
Ben de bir düşmanımı.
Ben de seni burada görünce şaşırdım.
Bir arkadaşımı arıyordum.
Ben de bir düşmanımı.
Holmes! diye fısıldadım, bu cehennemde ne işin var , Allah aşkına?