İçeriğe geç

Sherlock Holmes: Baskerville Tazısı Kitap Alıntıları – Arthur Conan Doyle

Arthur Conan Doyle kitaplarından Sherlock Holmes: Baskerville Tazısı kitap alıntıları sizlerle…

Sherlock Holmes: Baskerville Tazısı Kitap Alıntıları

Bir olayda en anlamsız gelen şey , iyi düşünülüp bilim açısından bakıldığında , genellikle ipucu verir.
Bir olay ne kadar korkunç ve garip olursa o kadar dikkatle incelenmesi gerekir .
Bir somun ekmek, bir temiz yaka . İnsan başka ne ister? Bir çift göz ,çok çevik bir çift bacak ,ikiside eşsiz.
Dünya öyle belli şeylerle doldu ki, kimsenin aklına bile gelmiyor.
“Herkes dâhi olmak zorunda değil. Bazı insanların meziyeti, dehayı kışkırtmaktır.”
Ne kadar göz önündeysen o kadar görünmezsin.
gözle görülmeyen bir kuvvet duygusu vardır hep,
son derece hünerle ve incelikle çevremizi Saran bu ağ,
bizi öylesine hafif tutuyordu ki, insan uç bir noktaya varınca fark edebilirdi ancak, Ağa takıldığını.
Bir kadının gözlerindeki ışık sözlerinden daha iyi konuşur.
Dünya kimsenin görmediği apaçık şeylerle dolu.
Sen ışık saçan biri olmayabilirsin ama ışığı ileten bir insansın.Bazı insanlar dâhi olmasalar da dehayı harekete geçirebiliyorlar.
Bu şehir, suç işlenmediği zamanlarda çok sıkıcı oluyor.
Durumu geç de olsa anlamak, hiç anlamamaktan daha iyidir.
Bir ipucu ne kadar sıra dışı ve tuhaf görünüyorsa üzerine gidilmeyi de o kadar hak eder.
Sende sessiz kalma yeteneği var,
bu da seni paha biçilmez bir arkadaş kılıyor
Şanssızlıklar asla yalnız gelmez..
Ve elbette gerçek aşkın yolu asla insanın istediği gibi dümdüz gitmiyor.
Bir kadının hayalini elinden almak, bir kaplanın yavrusunu elinden almaya benzer.
Arkasından ağlayacak bir kadın bulunmayan erkek gerçekten de kötü biridir.
Dünya pek çok kişinin fark etmediği apaçık şeylerle doludur.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Pis iş Watson, pis ve tehlikeli bir iş, Baker Street’te yeniden seni sağ salim görünce inan çok sevineceğim.
Belki ışık saçmıyorsun ama, ışığı iyi iletiyorsun.
Hayat, insan aklının düşünebileceğinden çok daha gariptir. İnsan, gerçekte sıradan denen şeyleri çoğu zaman hayal bile edemez.
Bir olay ne kadar tuhaf ve acayipse, onu o kadar dikkatle incelemek gerekir; üzerinde yeterince düşünüp, bilimsel açıdan incelendiği takdirde, bir vakayı tamamlayacak asıl nokta böyle tuhaflıklardır.
Şeytan’ın gücünün arttığı karanlık saatlerde bozkıra çıkmayın.
Kadınların gözlerinde kelimelerden daha fazla şey söyleyen bir ışık vardır.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Ne yaptığımı nereden anladın? Başının arkasında da gözlerin var galiba.
Kusur yalnız tek taraflı olmayabilir
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Şeytanın aracıları etten kemikten olabilir, öyle değil mi ?
Bir ipucu ne kadar sıra dışı ve tuhaf görünüyorsa üzerine gidilmeyi de o kadar hak eder.
Galiba her şeye rağmen, asıl acı olan, arkanızdan ağlayacak bir kadının olmaması.
Doğrudan bir ışık kaynağı olmayabilirsin, ancak ışığı en iyi şekilde yansıttığın kesin. Herkes dâhi olmak zorunda değil. Bazı insanların meziyeti, dehayı kışkırtmaktır.
Beyefendilik diye bir şey kalmamış demek ki.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Neden istemiyor ki beni? Hayatım boyunca kimseye bir zararım dokunmadı ki benim.
Ama gerçek aşkın önünde hep bir engel olur zaten.
Bir dedektiflik romanının ortasına düşmüş gibiyim.
Silahın var mı Lestrade?
Dedektif gülümsedi.
Pantolon giymeye başladığımdan beri bir iç cebim var ve bir iç cebim olduğundan beri de içinde bir şey var.
Güzel! Dostumla ben de hazırlıklıyız.
“Onu yakaladık, Watson, yakaladık. Yarın ağına düşen kelebeklerden biri gibi çaresizce bizim ağımızda çırpınıp duracak, sana yemin ederim. Bir raptiye, bir mantar ve bir karton lazım, böylece Baker Caddesindeki koleksiyonumuza onu da eklemiş olacağız.
Günaydın Holmes! dedi baron. Komutanlarıyla savaş planı yapan bir generale benziyorsunuz.
Bakışlarını resimden çekince o nadir kahkahalarından birini attı. Onun sık sık güldüğünü duymam ve güldüğünde de genellikle birinin başına bir şey gelecek demektir.
Nereden geliyor? diye fisıldadı Holmes ve ses tonundan bu demirden adamın bile korktuğunu anladım.
Nereden, Watson?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Karanlık noktalar aydınlanıyordu ama gölgede kalan hala pek çok konu vardı.
Bir kez daha görevimi yerine getirmek için denediğim her yolun önüne dikilen o taş duvar yine karşıma çıkmıştı.
Gözlerim yüzleri inceleyecek biçimde eğitilmiştir, süslemeleri değil.
Her şey ona inanılmaz güzel görünüyordu ama bana göreyse bitmekte olan yılın izlerini taşıyan hüzünlü bir manzaradan başka bir şey değildi. Sarı yapraklar, yolların üstünü örtmüştü ve biz geçerken havaya savruluyorlardı. Ölmekte olan bitkilerin arasından geçerken tekerlerin tıngırtısı da bu sonsuzluğun için yitip gidiyordu. Baskverville’lerin varisinin dönüşü için doğanın sunduğu zünlü hediyeler gibiydi.
Sör Henry, sakın unutmayın, şeytani güçlerin işbaşında olduğu geç saatlerden fundalıktan uzak durun.
İki ipucumuz da kayboldu, Watson. Hiçbir şey yolunda gitmeyen bir vaka kadar insanı canlandıran başka bir şey yoktur. Başka izin peşine düşmeliyiz.
Kötü insan, arkasından ağlayacak bir tek kadın bile bulunmayan kişidir.
“Dünya, iyi bir gözlemcinin gözünden kaçmayacak denli bariz şeylerle dolu.”
Holmes dönüp yerine oturdu, önünde onun ağzına layık bir iş olduğu gösteren bir ifade vardı yüzünde.
Olukça ilginç özelliklere sahip bu vakaya dikkatimi çektiğiniz için size teşekkür etmeliyim. dedi Holmes.
“Işığın kendisi olduğunu söyleyemem ama ışığı ilettiğini söylemeliyim. Deha sahibi olmayan bazı insanların onu canlandırma konusunda inanılmaz yetenekleri vardır. Sana şükran borçlu olduğumu itiraf ediyorum, Watson.
Bir kadının gözlerinde, kelimelerden güçlü bir ışık vardır.
İnsan her zaman umduğu başarıyı yakalayamıyor.
İnsan her zaman umduğu başarıyı yakalayamıyor.
Sanırım artık kimseye güvenmiyorum.
Gerçekten Watson, bu sefer kendini aştın, dedi Holmes sandalyesini itip bir sigara yakarken. Benim küçük başarılarımı aktardığın ifadelerinde kendini küçümsediğini söylemeliyim. Doğrudan bir ışık kaynağı olmayabilirsin, ama ışığı iyi bir şekilde yansıttığın kesin. Bazıları dâhi olmasa da zekâyı uyandırmakta ustadır. İtiraf etmeliyim ki sevgili dostum, bunun için sana borçluyum.
Güneş ışığı; yüksek tirizli pencerelerden , üstlerini kaplayan armaların renklerini sulu boya gibi etrafa yansıtıyordu . Siyah tahta kaplamalar, altın ışıklar altında tunç gibi parlıyordu . Dün gece , ruhlarımızı karanlığa bürüyen o odanın , bu oda olduğunu düşünmek güçtü .
“Hayat her yanında yeşil adacıklar bulunan şu meşhur Grimpen Bataklığı’na döndü sanki. Yol gösteren biri olmazsa insan yanlış bir adım atıp batabilir.”
Dünya apaçık ortada olan ama hiç kimsenin bir şekilde fark etmediği pek çok şeyle dolu.
“Bu hikâyeyi yazdım çünkü açıkça bilinen şeyler ima edilen ya da tahmin edilenlerden daha az korkutur insanı.”
“Parlayan sen değilsin belki ama sen ışığı iletiyorsun.”
İnsan her zaman başarılı olamıyor.
Ne bildiğimiz önemli değil; önemli olan neyi ispat edebileceğimiz.
Bu dünyada yalnız sevimli ve sevilen kişiler armağan alırlar.
Bazı kimseler, dahi olmadıkları halde, dehayı kışkırtacak güce sahiptirler.
Yalnızlığa ve inzivaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu biliyordum.
Ve siz adil olmaya özenen yargıçlar. Cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz?
Kitaplara bakın bayım. Okumanızın karşılığını alacaksınız.
Kanunun diğer yanında yer alsaydım en başarılı suçlu olurdum.
Dünya, hiç kimsenin asla gözlemleyemediği aşikar şeylerle dolu.
günahı cezalandıran adalet, merhametle affetmesini de bilir. Duanın ve tövbenin kaldıramayacağı ceza yoktur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir