İçeriğe geç

Shakespeare’den Hikayeler Kitap Alıntıları – Charles Lamb

Charles Lamb kitaplarından Shakespeare’den Hikayeler kitap alıntıları sizlerle…

Shakespeare’den Hikayeler Kitap Alıntıları

Charles Lamb kitaplarından Shakespeare’den Hikayeler kitap alıntıları sizlerle

Shakespeare’den Hikayeler Kitap Alıntıları

Beni sev ve terk etme.
Acı geldimi tek tek değil, cümbür cemaat gelir.
Fakat bakıyorum, yiğitlik dediğiniz şey hayatta hep flört ve iltifattl garnitürleri altında gizleniyor..
Öyle kederliyim ki en zayıf bir ümide bile bel bağlamaktan kendimi alamıyorum..
İktidar dalkavukluktan hazmetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir.
İnsanın soylu bedeni balmumundan yapılmış bir şekilden ibaretti, eğer onu kuvvetlendirecek cesaret eksikse.
aşıklar için en güzel müzik birbirlerinin sesidir.
zor elde edilebilir olmak kıymeti arttırır.
Yaşarken bütün yaşayan insanlardan nefret etti, ölürken de geride kalan bütün sefilleri bir vebanın yok etmesini diledi.
Bütün dalkavuklar aynı kumaştan dokunmuştur.
Tek bir çiçek, tek bir mis kokulu çiçek,
Örtmesin kara tabutumu;
Tek bir dost selamlamasın, tek bir dost
Zavallı bedenimi, kemiklerimin atılacağı yerde.
Porsuk ağacı dallarıyla süslü kefenimi, ah hazırla!
Yok benim kadar sadık sevgili ölenler arasında.
Uç git, uç git nefes,
Güzel, zalim bir kız vurdu beni
Gel buraya, gel buraya Ölüm;
Ve ağlayan selviye yatır beni
İnsanların kendi kabahatlerine hafifçe kızması derin bir iz bırakmaz!
en iyi insanlar yaptıkları hataların kalıbından dökülürmüş.
Erdem cesurdur, asla korkak değil!
Öleceksem karanlığı bir gelin gibi karşılayıp kollarıma alacağım!
İnsan bir kelimeyle geri alabilir söylediğini.
Genç kızlar şikayet edip, diz çöküp, gözyaşı dökünce, erkekler tanrılar gibi cömertleşirler.
Üzüntü içindeki bir genç kızın kendine has sözsüz bir dili vardır.
Kanunu korkuluga çevirmeyelim!-
Korkuluk yırtıcı kuşları korkutmak için dikilir, ama kuşlar alışıp da bir zararı olmadığını gördüklerinde, korkuluk bir korku kaynağından ziyade bir tüneğe döner!
Kıskanç bir kadının zehirli yaygarası kuduz bir köpeğin dişinden daha ölümcüldür.
Kutsal bir güç bizi buradan kurtarsın!
Dost bir damlayı ararken koca okyanusta kendini kaybeden bir damla su gibiyim!
Kaybolanı övmek, hatırlamayı güzel kılar.
Kim ormanı yerinden sökebilir, kim toprağa bağlı köklerini kıpırdatabilir yerinden?
yaşamaya devam et!
Uyku yok artık!
Tanrı bizi korusun!
çoğu zaman karanlığın elçileri bize bize küçük şeylerde doğruları söylerler; büyük sonuçlar doğuracak işler için aklımızı çelmek için.
Macbeth’den az ama çok! Onun kadar mutlu değil ama çok mutlu!
Masumiyet ve inancın bu dünyada her zaman muvaffak olmadığı korkunç bir gerçek!
düşmanının köpeği onu ısırmış olsa bile, böyle bir gecede şöminede ısıtabilirdi kendini.
Zihin rahatsa, vücudun kırılgan olmaya zamanı olur.
İnsan tabiatı bu eziyete ve bu korkuya dayanamaz!
Kim ki küçücük miniciktir aklı
Hey hey rüzgâr ve yağmur!
Razı olacak her neyse kaderinde saklı
Her gün durmadan yağan yağmur!
Kâh sevinçten ağladı
Kâh şarkı söyledi üzüntüden,
Böyle bir kral ce-ce yaptı,
Soytarıların arasına karıştı.
Gerçek sevgi ve sadakat nasıl kötü davranışlarla uzaklaştırılamazsa, kötülük ve kalpsizlik de iyi davranışlarla telafi edilemez.
Güç dalkavukluğa boyun eğdi mi, onur sadeliğe sığınırdı.
oysa güvenle söylenmiş yerinde birkac söz yeter de artardı bile.
Merhamet gökyüzününden yeryüzüne düşen yumuşacık yağmur damlaları gibidir.
Dünyada kapladığım yer, onu boşalttığımda daha değerli olacak!
dünyaya zararım dokunmuş olmaz, zira hiç dünyalığım yok!
arkamdan yas tutacak kimsem yok!
eğer öldürülürsem zaten ölmeye can atan biri ölmüş olur.
eğer yenilirsem, zaten kazanmayı hak etmemiş biri utanmış olur!
Bedenime esen bu dondurucu rüzgârlar benim gerçek danışmanlarım; dalkavukluk etmeden bana içinde bulunduğum durumu dürüstçe gösteriyorlar!
Madem erkek olamıyorum isteyerek, o halde bir kadın olurum, ölürüm üzüntümden!
Ama erkeklik artık nezaketten ve tatlı sözlerden ibaret kalmış!
Yabani kalbimi uysallaştırıp seven eline teslim ederek sevgine karşılık vereceğim!
Elveda küçük görme ve iğneleme, genç kızlık gururu, elveda!
Doğru olabilir mi?
Kulaklarımı yakan bu ateş de nedir?
Her şeyi bu kadar eleştirmek, övünülecek bir özellik değil!
Eğer onu sevmezsem, günahkâr olayım!
Eğer ona merhamet etmezsem, hainin tekiyim demektir!
Beni sevmek ha! O zaman karşılık bulmalı bu sevgi!
Başkalarıyla dalga geçmeyi haklarıymış gibi görenler, kendileriyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmazlar!
kimsenin sizi dinlediği yok!
Ya şaşkınlıktan kurtarın kendinizi ya da daha fazla şaşırmaya hazır olun!
Hangi keski nefese biçim verebilmiş bugüne kadar?..
Keşke yirmi yıl daha böyle düşünsem!
keşke ölsem!
Ah, Paulina’nın o anda hissettiği yüce duygular!
rüyadan uyandım!
Philomel, ahenkle,
Sen de söyle bizim ninnimizde,
Ninni, ninni, ninnimizde; Ninni, ninni, ninnimizde;
Ne büyü, ne zarar ziyan,
Gelmesin güzelimize;
Güzel uykular ninnimizle.
Siz çatal dilli benekli yılanlar,
Dikenli kirpiler, gözümüze gözükmeyin,
Semenderler, kör-solucanlar,
Peri kraliçemizin yanına ilişmeyin
Zavallılar!
İnanın bana, efendim, ne kral tacı, ne atadan yadigâr kılıç, ne polisin sopası, ne hakimin cüppesi yakışır yüce insanlara, birine merhamet etmenin yakıştığı kadar.
Kral Lear
Kâh sevinçten ağladı
Kâh şarkı söyledi üzüntüden,
Böyle bir kral ce-ee yaptı,
Soytarıların arasına karıştı.
Başkalarıyla dalga geçmeyi haklarıymış gibi görenler kendileriyle dalga geçilmesinden hiç hoşlanmazlar.
Uyandığında önce neye bakarsan,
onu gerçek aşkın san.
Saat başı çalarlar ölüm çanını denizdeki periler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir