İçeriğe geç

Şeytan Tüyü Kitap Alıntıları – Adil Yıldırım

Adil Yıldırım kitaplarından Şeytan Tüyü kitap alıntıları sizlerle…

Şeytan Tüyü Kitap Alıntıları

Ne demiş yazar;
Gündüzler ölü bedenime, geceler yaşayan ruhuma emanet
Gerçekten sevmek bu değil midir? Bir insanı olduğu gibi kabul etmek ve tüm günahlarıyla hayatına almak,
Görmezden gelmek, insanın kendine karşı işlediği en büyük suçtur
İnsan her şeye alışır, en başta da korkuya alışır.
Neye alışırsanız onunla sınanırsınız
Günleri hatırlamayız ancak anları hatırlarız
İnsan önce kendini kandırıyor, sonra da başkalarını
En büyük ortaklık, suç ortaklığıdır.
İnsan ruhunu keşfetmek, sonsuz bir yolculuktur
Sevgi bir fırsattır. İnsanın başına belki bir veya iki defa gelir çünkü kimse gerçekten sevemez.
Tüm yaptıklarıma ve günahlarıma rağmen bir erkeğin beni deliler gibi sevmesi bence benzersiz bir duyguydu. Üstelik çocukluğumda baba sevgisini hiç tatmamiş bir kadın olarak, bir erkek tarafından böyle derinden sahiplenmek beni adeta sarhoş etti..
Ben başıma gelecek olaylara henüz hazırlıklı değildim; ama bir insan ne zaman hazırlıklı olabilir ya da hazır olduğunuzda başınıza gelen bir olay size yeterince ders verebilir mi?
imkansız.
Bu noktada bir gözlemimi sizlere itiraf etmek zorundayım; bir kadın karar verdiğinde onu verdiği karardan geri döndürebilecek hiçbir güç yoktur. Kadınların biz erkeklerden büyük bir farkları vardır; onlar bir kararı taksitler halinde verirler; örneğin bir kadın kalbindeki bir adamı parça parça söker atar, adamın ruhu bile duymaz, kadının ruhunda ölmekte olduğunu asla bilemez..
Oysa kadın öyle bir varlıktır ki, her gün bir parça daha bitirir kalbindeki adamı ve kendini bu acıya alıştırır, her gün biraz daha acıyı ruhuna doldurur. Büyük bir acıyla aniden karşılaşmak yerine parça parça acıya alışmak sizce de daha akıllıca bir yöntem değil mi?
İnsanların kötülükleri bizi asla korkutmaz;
Bizim onlarla aynı seviyede kötü olamayacağımızı fark etmek ve onlar kadar vicdansız olmanın bizim için imkansız olduğunu görmek bize kendimizi zayıf ve işe yaramaz hissettirir.
çünkü duygusal ihtiyaçlarım ailemin umrunda bile değildi. Benim böyle ihtiyaçlarım olabileceğini asla düşünmediler.
Bir şey artık size ait olmadığında , avucunuzun içinden kayıp gittiğinde , neden dünyanın en değerli şeyi haline gelir ?
Ruhunda kötülük olmayan bir insanın iyi bir insan olduğunu iddia edemeyiz; çünkü ona iyilik ve kötülük arasında bir seçim yapma fırsatı tanımadığımız sürece gerçekte özünde neyin saklı olduğunu bilmek imkansızdır..
Sevgi bir fırsattır. İnsanın başına belki bir veya iki defa gelir çünkü kimse gerçekten sevemez.
Bana kalırsa hepimiz bir miktar deliyiz, yeter ki dozunda olsun.
Bir kadın karar verdiğinde onu verdiği karadan geri döndürebilecek hiçbir güç yoktur. Kadınların biz erkeklerden büyük bir farkları vardır; onlar bir kararı taksitler halinde verirker; örneğin bir kadın kalbindeki adamı parça parça söker atar, adamın ruhu bile duymaz, kadının ruhunda ölmekte olduğunu asla bilemez..
Görmezden gelmek,insanın kendine karşı işlediği en büyük suçtur
Neye alışırsanız onunla sınanırsınız
İnsanın basireti ne zaman bağlanır biliyor musunuz?Davranışları alışkanlık haline dönüştüğü ve sonra da rutine bindiği zaman.İşte tam o anda basireti bağlanır ve yaklaşan tehlikeyi hissetmez
Hayatı anlayamıyordum çünkü her şeye yeni başlamış gibiydim.
Bir kadınla yemeğe çıktığımda ne kadar konuşkan biriyse kendimi o kadar şanslı hissederim çünkü ben karşımdaki kadına hayatımla ilgili hiçbir şey anlatmam. Oysa dinlemek güzel bir terapidir.
Eğer bir tarzın yoksa elinde hiçbir şey yoktur..
Bu adamı sevmiyordum ama bunu bilmesine gerek yoktu.
Kendi vücuduna iyi bakan bir adama iş hayatında insanlar daha çabuk güvenirler.
Zihninde kesin bir karar almış gibiydi, nedenini anlamadığım bir seviyeye gelmiş ve beni tam da o yükseklikten aşağıya atmak üzereydi.
Ben bana izin vermeyen kimsenin hayatını perişan etmedim. diye yanıtladım.
Ben sana izin mi verdim?
Eğer başka bir insan, ben ya da başkası, senin hayatını perişan ettiyse sen buna izin vermiş olmalısın, dedim.
.. hayatta en çok midemi bulandıran şeyin zayıflık olmasıdır, insan ruhundaki zayıf ve omurgasız davranışları sevmiyorum. Bugüne dek ne arkasında duramayacağım bir şey yaptım ne de yaptıktan sonra kendimi kandırmak için inançlarıma sarıldım. Sadece yaptım, yaşadım ve hissettim.
Her zaman şunu düşünmüşümdür :insanlar arasındaki barışı ve dengeyi sağlayan unsur çekincedir. Evet, dünyadaki dengeyi sağlayan, eğer böyle bir denge var ise, çekincedir.
Bu hayatta herkes biraz heyecan ve eğlence arıyor. İyilikte pek bir heyecan yok, tüm adrenalin kötülük olarak adlandırılan davranışlarda gizli..
Bir kavgada kimin şeytanı galip gelecek işte bu belirsizdir, bunu tam olarak kestiremediği için bir çok insan kavgadan ve gerginlikten uzak durur. Şu nokta çok önemlidir; uygarlık yolunda gittiği için değil, karşıdaki insanın ruhunda sakladığı şeytan kavgadan galip çıkarsa zor durumda kalacağı için, barışı ve huzuru aradığını iddia eder. Ben size insan ruhundaki gerçekleri yazıyorum.
Bir başkasına kötülük yapmazsın çünkü çekinirsin; onun da sana ağır bir karşılık vermesini çekinir ve vazgeçersin. Yapacağın kötülüğe misliyle karşılık vermesi ihtimali seni korkutur. Kimi zaman ise çekinmene neden olan inaçlardır; ancak arkasında yine korkular yatar, örneğin cehennemde yanma korkusu
“Belki de hayatın anlamını kavraman için,her şeyini kaybetmen gerekiyordu oğlum.Biz sana kaybetmeyi asla öğretmedik.Keşke bunu akıl edebilseydik .”
Bazen hayat elinden gelen her şeyi yapar, bir şeyleri bizim gözümüzde netleştirmek ve görünür kılmak için ama hani güzel bir söz vardır ya: Duymayan kulaklara bağırmanın anlamı nedir?
Bazen tek yapmamız gereken budur, bir fırsat gibi hayatımızın kapısını çalan baş belalarını hiç içeri almadan reddetmek ve kapıyı yüzlerine kapatmaktır
Bazı insanlar hayatınıza girerek sizi ruhen zenginleştirirler, bazıları ise hayatınıza girip sizden almaya başlar, sizi kemiren fareler gibi davranırlar.
Biliyor musunuz bu hayatta en çok neyi seviyorum, büyük bir fırtınayı atlatmış olsam bile bazen hiçbir şey olmamış gibi davranmayı; işte bunu gerçekten seviyorum.
Ne zaman mutluluk ve keyif konusunda zirve yapsanız hayat sizi bir uçurumdan atar gibi hızla yere indirir. Oysa ben bu durumu defalarca yaşamıştım, büyük keyiflerin ardından gelen büyük hayal kırıklıkları beni şaşırtmamalıydı ama demek ki ders alamıyorsun ve sen ders almadıkça hayat sana benzer olayları yaşatmaya devam ediyor.
Hani derler ya, hayatta her şey üst üste gelir ve seni esir alır, hayatını alt üst eder. Aslında böyle süreçlerin iyi bir tarafı da vardır, bakış açınızı değiştirir ve bir çeşit farkındalık yaratır
Bir şey artık size ait olmadığında, avucunuzun içinden kayıp gittiğinde, neden dünyanın en değerli şeyi haline gelir?
Sevgi bir fırsattır. İnsanın başına belki bir veya iki defa gelir çünkü kimse gerçekten sevemez.
Bazen birisi size bir kelime söyler ve tek kelimeyle ruhunuzda kurşun yarasından daha büyük yaralar açabilir; çünkü kelimelerin gücü diye bir şey vardır.
Hayatta öyle garip anlar vardır ki, sahip olduğunu düşündüğün hiçbir şeye aslında sahip olmadığını tüm ruhunu ele geçiren bir keder ile fark edersin.
Tek bir hata yaptım, içindeki şeytanın benim hayatımı da perişan edeceğini hiç düşünmedim.
Görmezden gelmek, insanın kendine karşı işlediği en büyük suçtur
Demek ki yanlış mantık yürütüyordum ve hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Bunu anlamış oldum.
“Neye alışırsanız onunla sınanırsınız.”
Bazen birini gözünüzde büyütürsünüz oysa o kendi dünyasında garip fantezileri olan garabet insanın tekidir.
Bir insanın, size zalimce davranan ve sizin canınızı acıtmak için her yolu deneyen kötülük timsali bir ruhun, aslında başkalarının önünde diz çöken ve her türlü tahakküme boyun eğen bir varlık olduğunu görmek sizi dehşete düşürmez mi?
Her insan kendi hayatını öyle ya da böyle mahvetme, perişan etme veya kül etme hakkına sahipti ve bunun da bir çeşit özgürlük olduğunu düşünüyordum.

Hayatını havaya uçurma özgürlüğü

İnsan, hayatındaki kritik makas değişimlerini hissedecek kadar güçlü bir varlık olsaydı her şey çok farklı olabilirdi.
İnsanın hayatında bazı anlar vardır o anlar hayatımızı sonsuza kadar değiştirir. Bir şeylerin değişeceğini ve eskisi gibi olmayacağını hissederiz ancak tam olarak emin olamayız ya da konduramayız. Yine de garip bir his içimizi sarar ve bizi esir alır.
Hani insanda bir huy vardır, bir şeyleri hisseder de konduramaz, aldığı kötü sinyallere bir anlam veremez. Bende de bu durum oldu
Bir erkeğin, kadın beyninin çalışma biçimini tam olarak anlaması bana kalırsa tamamen imkansızdır.
Bilakis en yakınınızda olanlar ve özellikle de haset içinde sizin mutluluğunuzu kıskananlar size zarar vermek ve düştüğünüzü görmek için fırsat kollarlar.
Onlar hep o günün hayalini kurarlar, sizin de artık onlar gibi kendi sefilliğiniz içinde debelendiğiniz ve onlarla aynı seviyeye geldiğiniz günün hayalini kurarak davetlerinize katılırlar, size en yakın dost olma görevini fırsat kollayarak yerine getirmeye devam ederler.
Bazen birisi size bir kelime söyler ve tek kelime ile ruhunuzda kurşun yarasından daha büyük yaralar açabilir; çünkü kelimelerin gücü diye bir şey vardır.
Görmezden gelmek, insanın kendine karşı işlediği en büyük suçtur…
Bugüne dek ne arkasında duramayacağım bir şey yaptım ne de yaptıktan sonra kendimi kandırmak için inançlarıma sarıldım. Sadece yaptım, yaşadım ve hissettim.
Eğer bir şey yaptıysam arkasında durmayı ve sonuna kadar savunmayı severim. Sanırım bunun sebebi hayatta en çok midemi bulandıran şeyin zayıflık olmasıdır, insan ruhundaki zayıf ve omurgasız davranışları sevmiyorum.
İnsanlar sizi her zaman daha fazla şaşırtabilirler, bunun bir sonu yok.
Ben hayatımda bazı şeylerin, beni bugüne kadar hayatta tutan şeylerin yeniden anlam kazanmasını istiyorum; umuyorum
Bedenim artık ruhumun ağırlığı altında ezilmeye başladı, ne kadar boşalsa da bir işe yaramıyor. Zevksiz düşlerde geziniyor gibiyim, ne sevişmenin ne de aşkın (eğer öyle bir şey mümkünse) benim hayatımda bir anlamı kalmadı.
Sizce de başkalarının iradesine bağlı olarak yaşamak saçma değil midir?
Elbette bu soruya herkes saçma diye yanıt verecektir, öte yandan kendi kararların ile yaşadığın hayat sana uçsuz bucaksız bir özgürlük alanı verecektir.
Peki sen bu özgürlüğü taşıyabilir misin?
Benim zevklerim, benim başarılarım ve sahip olduklarım asla bir başkasının iradesine bağlı olamaz. Benim dünyamı ben belirlerim, tasarlarım, gerekli adımları atarım ve bir şekilde sabırla işleyerek iş hayatımda ve özel hayatımda başarıyı yakalarım. Aksi halde, yaşadığım bu varlık seviyesine Benim dünyam demenin bir anlamı olabilir mi?
Her insan olmasa bile büyük bir çoğunluk yaşamını otomatik pilotta sürdürmüyor mu?
Her insanın ruhunda bolca kötülük vardır ve hatta açık fikrimi ifade etmem gerekirse, ruhunda kötülük olmayan bir insanın iyi bir insan olduğunu iddia edemeyiz; çünkü ona iyilik ve kötülük arasında bir seçim yapma fırsatı tanımadığımız sürece gerçekte özünde neyin saklı olduğunu bilmek imkansızdır.
Yazdıkça anlıyorum ki benim ruhumu boşaltmaya ihtiyacım var
Bu hayatta herkes biraz heyecan ve eğlence arıyor. İyilikte pek bir heyecan yok, tüm adrenalin kötülük olarak adlandırılan davranışlarda gizli, işte bunun için, böyle kötü anlardan kurtulmak için bazı insanlar arada bir iyilik yaparlar, o kadar da kötü olmadıklarını kendilerine kanıtlamak için; hala insan olduklarını kendilerine hatırlatmak için
İnsanlar hayatınızdan çıkmaya başladıklarında bunun bir sonu yoktur, bir başladı mı ardı arkası kesilmez, uzaklara doğru gitmeye başlarlar, hangi uzaklar diye soracak olursanız belki başkalarına yakın ama sizden uzaklara doğru
İnsan önce kendini kandırıyor sonrada başkalarını

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir