Piraye kitaplarından Seyir kitap alıntıları sizlerle…
Seyir Kitap Alıntıları
&“&”
“Mesele hiçbir zaman ne yaptığın değildir, nasıl yaptığın, KİM olduğundur. Ve ancak anda, yaşamda gerçeğin olabilirsin.”
Tek borcun kendine; ona tutunup, gerçekte kalmaya devam etmek için. Uyanık kalmak için.
Gerceklestirme formülü :’sec ,ol,yap ve sahip ol!’seklindedir.Butun sistem bu formül üzerine çalışır…234
“Fark et kendini. Bi dur. Saçma geliyor, çünkü zihnin anlamıyor. Anlamayınca bunu tehdit gibi algılıyor, sen de hemen böyle zevzekçe tepki veriyorsun. Bi dur. Ne çıkacak benim ağzımdan, diye bi dur çıkarmadan evvel. Bir bak. Tepki makinesi olmakla, gerçek bir insan olabilmek arasında fark var Mina.”
Bir anda yaşam anlam, varlığım ise bir amaç kazandı."
Eskiden ondan korkardım sadece, şimdi kendimden de korkuyorum."
… ya kendin olursun ya yok olursun…"
… kendine gelmemiş, kendine özgürleşmemiş her kişi bir kendilik nefreti gölünde, her fırsatta kendini sabote ederek biraz daha, biraz daha boğuluyor? Neden insan bu denli memnuniyetsiz kendinden, neden sevgisiz?"
bekle bir süre sonra seninle de hikayeni birleştirecek kimse görürsün."
Yaşam, bir seyir esasında. Peki, seyir eden misin, seyreden mi?
İnsan, her ikisi de..
İnsan, her ikisi de..
“Mesele bir şey olmak değil; mesele sen olmayan herşeyden soyunup, en başta sende ‘OL!’ Denmiş olanı yaşamaktır…”
İnsan kendini kurban olarak konumlar. Yaşamının sorumluluğunu almadan, &‘Onun yüzünden, bunun yüzünden’lerle kendine acıyarak yaşar. Kendini bir zavallı, birtakım kişi ve durumların acınacak sonucu olarak görmeye alışmıştır. Şimdi söyle bana, böyle birini kim sever ki?"
Ama işte halini bilmez insanoğlu, hiçbir anda kendini bilmez, sonra da deneyimlediklerinin başka bir güç tarafından seçilip yollanan içerikler olduğuna inanır. İnsan, insan olmaz. Oysa bütün mesele olmak ya da olmamaktır…
Sen onlar gibi değilsin.
Mesele bir şey olmak değil; mesele sen olmayan her şeyden soyunup, en başta sende &‘Ol!’ denmiş olanı yaşamaktır.
Keşke yapabilsem, keşke kafamdaki şu sesi, vır vır konuşan sesi yani düşüncelerimi durdurabilsem.
“Bırak artık kendine kılıç sallamayı, bırak kılıç olarak başkalarını kullanmayı. Yol bu değil, kurban asla kazanamaz bunu unutma! Kurban olma. Kurban etme yaşamını artık bu aptal kandırmacaya.”
Şikayet kendi oluşturduğun tatsız gerçekliğe, bir başkası ya da başkalarının sebep olduğu palavrasına dayanmak, bu sebeple kendine acımak ve kendin yetmiyormuş gibi, bu ne kadar kurban olduğun masalına karşındakini de inandirma çabasından başka bir şey değil…
Düşüncelerde kalma,”şimdi” de hareket et.
Bilincin hangi seviyesinde isen yaşamını o belirliyor, çünkü herkes bu gökdelende bilinç seviyesine karşılık gelen katta yaşıyor.
“Mesele hiçbir zaman ne yaptığın değildir, nasıl yaptığın, kim olduğundur. Ve ancak anda, yaşamda gerçeğin olabilirsin.”
Hiçbir an, hiçbir şey eksik değil. Her an, her şey tam. Tam da olması gerektiği gibi. Eksik diyen senin zihnin."
“Mutluluk hissediyorsun, mutlu OLuyorsun. İşte insan, OLAN’dır. Ne olmak istiyorsa, OLABİLENDİR. Oluşu deneyimleyebilmek için, bir şey olmayı deneyimleyebilmek için tasarlanmıştır.”
Seyir eden misin, seyreden mi bu âlemde?"
Düşünmüyorsun,düşüyorsun. Düşündüğünü zannediyorsun, ama sadece yoklukta biraz daha irtifa kaybediyorsun. Çıkabilmek için sözüm ona düşündükçe, her gün daha nefessiz, boğuluyorsun. Sen düşünmüyorsun. Düşünmek var olabilmek ile olur ancak. Sen var mısın?"
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Her geçen gün ne kadar değerli olduğumu fark ediyorum."
&‘Yok bir şey’ diye diye, kendini nasıl yok ettiğin ortada..
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Yine gülüyor, ne güzel gülüyor bu adam.."
Ah keşke şimdi gerçekten karşımda olsaydı…"
Hiç başına gelmedi mi? Bir insan bunu nasıl yapar" diye birini yargılarsın ve hoop kendini aynısını yaparken bulursun..
Dolayısıyla birileri gidiyor evet yaşamdan ama işte birileri de geliyor.."
“Bütün bir yaşam, aptal bir kırık olma hikâyesine dayanmış bir kimlikle harcanmış durmuş..”
Keşke yapabilsem, keşke kafamdaki şu sesi, vır vır vır konuşan sesi yani düşüncelerimi durdurabilsem."
Sahi neden sevmediler beni? Neden benim istediğim gibi sevemediler? Hep kandırıyorlar, seviyormuş gibi yapıp..
Biraz daha uğraşırsam düzeleceğine, dengesizliklerinin biteceğine, sakinleşeceklerine ve hayalimdeki yaşamı kurabileceğime inandım.. Hem kendim hem onlar için istedim. Hayalimdeki gibi bir ilişki.. Ama yanlış hedefmiş onlar. Yanlış adamlarmış.."
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Düşüncelerde kalma,’simdi’ de hareket et…
Merkezimizden ya da başka bir deyişle gerçeğimizden kaydigimiz zaman basvurulacak yol haritası:
1)Zihni izlemeye geç.Gercegin ve zihnin ayrılsın .
2)Sorumluluk al.Gercege odaklan:Ben sorumluyum.Ben bana hayırlı olmayan düşüncelere inandım.Ben sorumluyum…
1)Zihni izlemeye geç.Gercegin ve zihnin ayrılsın .
2)Sorumluluk al.Gercege odaklan:Ben sorumluyum.Ben bana hayırlı olmayan düşüncelere inandım.Ben sorumluyum…
İnsan Olan’dır. Ne olmak istiyorsa, Olabilendir.
İnsan: Her an bir şey olan. Her an &‘Ben …’im’ der insan. Ve o an kendini ne ile tanımlıyorsa, onu deneyimler."
Yaşam seçimler ve seçimlerinin sonuçlarını deneyimlemektir.
Öyle şeyler olabiliyor ki bu dünyada ve insan öyle şeyleri aşabiliyor ki, benimki ne ki diyerek haddini bilmek istiyor insan…
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Mesele hiçbir zaman ne yaptığın değildir, nasıl yaptığın, kim olduğundur. Ve ancak anda, yaşamda gerçeğin olabilirsin.
Mesele hiçbir zaman ne yaptığın değildir, nasıl yaptığın, kim olduğundur. Ve ancak anda, yaşamda gerçeğin olabilirsin.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“Düşünmek var olabilmek ile olur ancak. Sen var mısın?”
“En yargıladığımız insanın dahi inandıklarına bir an olsun inansak, aynen onun gibi davranırız. İnançlarımız ne ise oyuz çünkü.”
“Oysa bütün mesele olmak ya da olmamaktır.”
“Şanslısın bak! Böyledir işte, istediğini zannettiğin değilse de, ne gerekiyorsa o gelir , buna güven.”
“Biliriz bazı şeyleri. Anahtardır onlar. Hatırlamak için, hatırlatmak için bize. O an bilemeyiz anlamını, ama karşılaştığımız programlanmış gibi bambaşka bir kulvara geçeriz.”
Seyir eden misin, seyreden mi?"
Bana kim olduğunu söyle, sana onu yaşatayım."
Ben olayımda her anda gerisi zaten olması gerektiği gibi oluyor her an…
Ona güvenip kendimi ona bırakabilmek istiyorum.
Her şey ben böyle olduğum için böyle…"
Sabır bize bu âlemde en gerekli erdem.
Sorumlulukla yaşayan kişi ,suçluluk hissedebilecegi hiçbir eyleme izin vermez,veremez…
İnsan baştan aşağı endişe yumağı…
Ah keşke şimdi gerçekten karşımda olsaydı..
Ağzım kulaklarımda yola koyuluyoruz. Gülümseyerek camdan izliyorum yaşamı.
Kendilik nefretinin kaynağı, en büyük belamız olan kendini kurban görme hastalığıdır. "
Acınacak halde olan ve öyle kalacağına da inanılan birini kim sever ki ? "
Yaklaşmalar ve uzakllaşmalar. Burada tek yönlü çekim var. Herhangi bir şey sana ancak olduğundan daha yakınlaşabilir, senden aksi yöne doğru gidip senden kopamaz. Zira her şey zaten Bir. Zaten seninle. Belirli bir ölçüde sana yaklaşabilir veya uzaklaşabilir. Ama senden gidemez. Çekim tek yönlü. Her şeyi sadece çekebilirsin. İşte bu yüzden, " İstemiyorum, bu benden uzak olsun, gitsin, bitsin, " diye düşünce olarak odaklandığın şeye odaklanır, daha çok çekersin. Boşuna " İstemediğin ot burnunda biter, " dememiş büyükler. "
… endişe, zihnin kendi ajandasına göre yönetme sevdasından doğuyor "
Aynı çukurdan seçtiği sözüm ona yeni düşüncelerle, geleceği tahmin etmeye, oldurmaya çalışmak. Geçmiş verilere dayanarak, korku içinde, istediğin bir geleceği kontrol etmek için çırpınmak. Geleceği düşünmekmiş ! İyi de yine geçmiştesin, düşüncelerinle … "
Mutluluk hissediyorsun,mutlu oluyorsun.Işte insan olandir.Ne olmak istiyorsa,olabilendir.
Gerçeklikten koparan her bir düşünce ve inanç sorgulanmalı ve temizlenmeli.
Söz bırakmıyacağım elimi.
Hayırlı ve hayırsız düşünceler var. Bir düşünce , o düşünceyi inanmayı seçtiğinde oluşumu yükseltiyorsa, yani huzurlu, neşeli, doygun, sevgi dolu hissetmeni kısacası can evinde olmamı destekliyorsa, o bir hayırlı düşüncedir. Düşünceleri araştırırken bu değerlendirmeyi kullan, yoksa doğruymuş, yanlışmış boş işler bunlar. Bir düşünce bana ne yapıyor? Bu mühim!
Uyanacak mısın? Hiçbir söz bu kadar rahatsız etmedi beni. Ne uyanması? Neden bahsediyor bilmiyorum. Yoksa biliyor muyum, biliyorum da mu korkuyorum ?
Kendini bilirsen yaşamının nasıl olacağını da görebilirsin. Beğenmiyorsan, oluşunu değiştirip yaşamını dönüştürebilirsin.
Neyin kaynağı olmayı seçersen yaşan sana onu sunar; o kaynak kurumasın, kaynak olmaya hep devam edebilsin diye.
Meseleleri mesele etmezsen mesele kalmaz.
Sevdiğin şeyleri yapacaksın. Ertelemeyeceksin, boş vermeyeceksin, her an keyif, neşe, ve sevgi hissetmek can’a sorumluluğundur.
İnandığın düşünceyi yaşıyorsun.
Asıl dönüşüm zihinde olur ve yaşama yansır.