İçeriğe geç

Sevimsiz Öyküler Kitap Alıntıları – Leon Bloy

Leon Bloy kitaplarından Sevimsiz Öyküler kitap alıntıları sizlerle…

Sevimsiz Öyküler Kitap Alıntıları

&“&”

İnsan ölüler için yaşamaz…
… her asalet bilgeliğe boyun eğmelidir.
Tek kelimeyle söylersem, biz esiriz, artık umudumuz yok ve bu kürek mahkûmluğu durumuna daha fazla katlanamayacağımız anın yaklaştığını görüyoruz…
Tuhaf bir yazgının kurbanıyız.
Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu bu kadar istekle aradığını biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz değil mi? Bunu düşünemeyecek kadar gençsiniz. Paranın son derece iyi olduğunu, son derece mükemmel olduğunu, her şeyin ege­men Efendisi olduğunu ve bu dünyada O’nun emri ya da O’nun izni olmadan hiçbir şeyin mey­dana gelmediğini; sonuç olarak yalnızca O’nu tanımak, O’na tapmak ve O’na hizmet etmek ve bu araçla Ebedi Yaşamı elde etmek için yaratıl­dığımızı size söyleseydim siz bana hiç kuşkusuz kutsal şeylere hakaret eden deli bir kafir gözüy­le bakardınız.
Okudu
Sevimli mezarımı gezdiririm sana ve tanrısal teninin beyazlığını daha da güzelleştir­men için sana vereceğim, sümüklü böceklerden ve kara pislik böceklerinden yapılmış zarif takı­ları görürsün. Bir çıban gibi aşığım sana ve benim öpücüklerim, seni temin ederim, bütün ayrılıklar­dan daha değerlidir. Çünkü bir gün hepiniz çü­rüyeceksiniz, pembe farem benim, yanımda şehvet içinde kokuşursunuz, yıldızların altında tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi oluruz …
Bir keresinde, zaten cehennemde yaşadığımızı ve her insanın en yakınındaki kişiye işkence etmekle görevli bir şeytan olduğunu söylemiştir.
İnsan düşmüş olabilir, bahtsız olabilir, anlarsınız ya, ama yürek susmaz.
Bu domuz yavrusunun şimdiye kadar edindiği tek dostu, olsa olsa gökteki yıldızlar olabilirdi. Daha yakın ilişkilerin özlemini çektiği belliyse de hiç kimsenin bu az gelişmiş yaratığa yakınlaşacağını sanmıyorum.
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
Ah Aile! Felaketin beteri!
Bir keresinde, zaten cehennemde yaşadığımızı ve her insanın en yakınındaki kişiye işkence etmekle görevli bir şeytan olduğunu söylemiştir.
İnsan düşmüş olabilir, bahtsız olabilir, anlarsınız ya, ama yürek susmaz.
…artık ondan başka bir şey görmüyordu; sürekli onu gördü, onu soludu, tüm gözeneklerinden onu yaydı…
Ölüm, paradan ayrı kalmaktır, başka bir şey değil. Paraya sahip olmayanlar yaşamıyor demektir, dolayısıyla ölmeleri de mümkün değildir.
Tuhaf bir yazgının kurbanıyız. Elden gelen bir şey yok.
Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu hu kadar istekle aradığını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz değil mi? Bunu düşünemeyecek kadar gençsiniz. Paranın son derece iyi olduğunu,
son derece mükemmel olduğunu, her şeyin egemen Efendisi olduğunu ve bu dünyada O’nun emri ya da O’nun izni olmadan hiçbir şeyin meydana gelmediğini; sonuç olarak yalnızca O’nu tanımak, O’na tapmak ve O’na hizmet etmek ve bu araçla Ebedi Yaşamı elde etmek için yaratıldığımızı size söyleseydim siz bana hiç kuşkusuz kutsal şeylere hakaret eden deli bir kafir gözüyle bakardınız.
Kimse kusursuz değil."
Geçimini insan öldürerek sağlıyordu, çünkğ bu mesleği de birilerinin yapması şarttı
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
Ölüm, paradan ayrı kalmaktır, başka bir şey değil. Paraya sahip olmayanlar yaşamıyor demektir, dolayısıyla ölmeleri de mümkün değildir.
Sermayesi erdemli olmak, özellikle de erdemli görünmekti. Bir çivi gibi, bir bahçıvan makası gibi, işlenmiş çiroz gibi erdemli.
Ölüm, paradan ayrı kalmaktır, başka bir şey değil. Paraya sahip olmayanlar yaşamıyor demektir, dolayısıyla ölmeleri de mümkün değildir.
Kadın boğuldu, çiğnedi, yıprandı, derin bir sessizliğe gömüldü ve peşlerinden kimsenin gitmediği, cenaze arabasıyla yolculuk eden mutlu insanları tüm yüreğiyle kıskandı.
… biz esiriz, artık umudumuz yok ve bu kürek mahkûmluğu durumuna daha fazla katlanacağımız anın yaklaştığını görüyoruz.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsan düşmüş olabilir, bahtsız olabilir, anlarsınız ya, ama yürek susmaz.
…şimdiye kadar edindiği tek dostu, olsa olsa gökteki yıldızlar olabilirdi.
…artık ondan başka bir şey görmüyordu; sürekli onu gördü, onu soludu, tüm gözeneklerinden onu yaydı…
“Çekip almak istediğim, genç bayan, kalbinizdir.
…her asalet bilgeliğe boyun eğmelidir.
“Yılda otuz bin franklık geliri vardı ve ekmeğin pahalılığından yakınıyordu…
…bir gün hepiniz çürüyeceksiniz, pembe farem benim, yanımda şehvet içinde kokuşursunuz, yıldızların altında tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi oluruz…"
O sokaklarda yürürken, en iğrenç lağım suları bile onun görüntüsünü yansıtmaktan çekinerek kaynaklarına geri dönmek ister gibiydiler.
…kendilerine hizmet ettiren, her şeyi kırıp döken ve karşı koyma cesareti gösterilecek olursa her şeyi yakıp yıkacak olan kızıl ayyaşlar, katiller, tepeden tırnağa sırmalı rezil haytalar.
…düşünüyorum da, davranışımızı düzeltmek için olağanüstü bir desteğe ihtiyaç duyduğumuz anlarda, eğer bu desteği şiddetle arzu edersek, talebimiz yerine gelmese dahi hiç olmazsa bu desteği bulmak için kendi kendimizi dinlerken tedbirliğimizin bütün getirilerinden istifade edebilecek duruma geliyoruz.
Siz insanlarda bilgi olmayınca önyargılar oluşuyor. Mantık yürütseniz de yürütmeseniz de bu önyargılar davranışlarınızı tuhaf hale getirdiği kadar tutarsızlaştırıyor da. Gerçek ödevleriniz dururken, kendinize ya imkansız ya da gereksiz ödevler çıkartıyorsunuz ve nihayet sizi en çok arzuladığınız şeye götüren yolda kendinize engeller çıkartmaya çalışıyorsunuz.
Ölüm, paradan ayrı kal­maktır, başka bir şey değil. Paraya sahip olma­yanlar yaşamıyor demektir, dolayısıyla ölmeleri de mümkün değildir.
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
Doğal olarak bir tür sanrı gördüğünü düşündü; tüm karanlık
his ve önsezileri açıklamakta bu değerli sözcüğün ne kadar işe yaradığını herkes bilir.
Ruhunun çiçekleri de, tıpkı akşamsefası gibi, alacakaranlıkta açıyordu.
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
Kuşkusuz bu onun tarifsiz biçimde alçalmış, cennetten kovulmuş, yıldırımları yutan pis ve dipsiz kuyulara yuvarlanmış sesiydi.
O sokaklarda yürürken, en iğrenç lağım suları bile onun görüntüsünü yansıtmaktan çekinerek kaynaklarına geri dönmek ister gibiydiler.
Sevişmedikleri zaman, ünlü denizcilerin kütüpha­nelerini tümüyle dolduran hikayelerini birlikte okuyorlardı.
On beş yıl oluyor ki, ne yaparsak yapalım bütün trenleri ve bütün taşıma araçlarını kaçırıyoruz.
Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu bu kadar istekle aradığını biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz değil mi? Bunu düşünemeyecek kadar gençsiniz. Paranın son derece iyi olduğunu, son derece mükemmel olduğunu, her şeyin ege­men Efendisi olduğunu ve bu dünyada O’nun emri ya da O’nun izni olmadan hiçbir şeyin mey­dana gelmediğini; sonuç olarak yalnızca O’nu tanımak, O’na tapmak ve O’na hizmet etmek ve bu araçla Ebedi Yaşamı elde etmek için yaratıl­dığımızı size söyleseydim siz bana hiç kuşkusuz kutsal şeylere hakaret eden deli bir kafir gözüy­le bakardınız.
Sevimli mezarımı gezdiririm sana ve tanrısal teninin beyazlığını daha da güzelleştir­men için sana vereceğim, sümüklühöceklerden ve kara pislikhöceklerinden yapılmış zarif takı­ları görürsün. Bir çıban gibi aşığım sana ve benim öpücüklerim, seni temin ederim, bütün ayrılıklar­dan daha değerlidir. Çünkü bir gün hepiniz çü­rüyeceksiniz, pembe farem benim, yanımda şehvet içinde kokuşursunuz, yıldızların altında tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi oluruz …
Ey kardeşlerim, sonsuza dek sizi dile getirdiği­mi ve kirli gövdemin şaşılacak derecede sizi yansıttığını anlamıyor musunuz? Gerçek ortaya çık­tığında, sizin gerçek vatanınız olduğumu kesin olarak anlayacaksınız, öyle ki, ruhlarınızdaki yok olmaya yüz tutmuş veba heni özleyecektir.
Ölülerden bile aşağı olan sizler, kendinizi canlı hissetmenizi sağlayan benim iğrenç yakınlığımı özleyeceksiniz. İğrençliklerinizin sessiz muhbiri olan benden nefret eden ikiyüzlü aptallar, sizde uyandırdığım somut tiksinti tam da sizin aşağılık hayat görüşünüze uygundur. Çünkü, sonuçta, bit­li pireli biri olmam, yüreğimin en derinlerine ka­dar sizlerle dolu olduğumdan değil midir?
Kömür harca­mamak için sonraki altı gün çorbayı soğuk içi­yordu.
Buruşuk herif, üç vakte kadar niye ge­bermez ki?
Dünya başına yıkılmıştı, başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü, tüm bunlar ca­navarca bir şakadan başka bir şey olamazdı!
Leon Bloy ise evreni, her insanın bir söz­cük, bir harf ya da sadece bir noktalama işareti olarak yer aldığı bir tür ilahi şifre olarak kabul eder. Kozmik uzamı reddederek tüm uçurum ve ışıkların insan bilincinin yansımasından başka bir şey olmadığını iddia eder. Bir keresinde, za­ten cehennemde yaşadığımızı ve her insanın en yakınındaki kişiye işkence etmekle görevli bir şeytan olduğunu söylemiştir.
“Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu bu kadar istekle aradığını biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz değil mi? Bunu düşünemeyecek kadar gençsiniz.
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu bu kadar istekle aradığını biliyor musunuz?
Kadın boğuldu, çiğnendi, yıprandı, derin bir sessizliğe gömüldü ve peşlerinden kimsenin gitmediği, cenaze arabasıyla yolculuk eden mutlu insanları tüm yüreğiyle kıskandı.
Paranın Tanrı olduğunu, bu nedenle insanların onu bu kadar istekle aradığını biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz değil mi? Bunu düşünemeyecek kadar gençsiniz.
özellikle evcimen bir insan olduğu için kafelerde nadiren boy gösteriyordu ve fesatçı takımı bile, genelevdekilerin dışında hemen hiç kimseyle görüşmediğini kabul ederek hakkını teslim etmek zorunda kalıyordu.
sana pahalıya mal olmam, ne istersen de yaparım, yakışıklı.
içeri girin ve size gereken şeyi kendiniz arayın, çünkü sizin imgenizi isteğinizi yerine getirecek kadar uzun süre içimde tutamıyorum.
sonsuza dek dile getirdiğimi ve kirli gövdemin şaşılacak derecede sizi yansıttığını anlamıyor musunuz ?
İnsan öldüğünde, uzun bir süre için ölür.
… Bu iğrenç ukala, kocasının da rızasıyla, kadının giyim kuşamına, yiyip içtiklerine, sözlerine, bakışlarına ve en sıradan davranışlarına zorbaca karıştı.
Kadın boğuldu, çiğnendi, yıprandı, derin bir sessizliğe gömüldü ve peşlerinden kimsenin gitmediği, cenaze arabasıyla yolculuk eden mutlu insanları tüm yüreğiyle kıskandı.
İçeri girin ve size gereken şeyi kendiniz arayın, çünkü isteğinizi yerine getirecek kadar uzun süre sizin imgenizi içimde tutamıyorum.
Ruhunun çiçekleri de , tıpkı akşamsefası gibi , alacakaranlıkta açıyordu.
Kadın boğuldu , çiğnendi , yıprandı , derim bir sessizliğe gömüldü ve peşlerinden kimsenin gitmediği , cenaze arabasıyla yolculuk eden mutlu insanları tüm yüreğiyle kıskandı.
Terk edildim,bırakıldım,ihanete uğradım,dünyada tek başıma,tesellisiz ve ümitsiz kaldım.Benim yerime koyun bakalım kendinizi.
Ruhunun çiçekleri de,tıpkı akşamsefası gibi,alacakaranlıkta açıyordu.
…bu, yaşamımın,iğrenç yaşamımın en büyük mutluluğu olur ve sanıyorum bundan sonra ölecek gücü bulurum.
Bu kadar pahalıya elde edilmiş bir mutluluğun,ölünün hatırasıyla zehirlenmesi gerekli miydi?
Kadın boğuldu, çiğnendi,yıprandı,derin bir sessizliğe gömüldü ve peşlerinden kimsenin gitmediği, cenaze arabasıyla yolculuk eden mutlu insanları tüm yüreğiyle kıskandı.
Genellikle bende tiksinti uyandıran insanlar
hali vakti yerinde ve iyi ün yapmış kimselerdir.
Tanıdığım alçaklara gelince,
sayıları hiç de az değildir,onları,
istisnasız hepsini,sevinçle ve
iyi dileklerimle anımsarım.

Thomas de Quincey

Belleğini zorlayıp geçmişin derinliklerine uzandı,ama karanlık,dürüstlükten uzak,gizli saklı, dalavereli tek bir şeye rastlamadı.
Hatta bu çabalarının mükâfatını bile daha şimdiden kararlaştırmışlardı: Şehir dışında, leylaklar ve güllerle kaplı küçük bir ev ve Tanrı’nın dürüst bir yaşam sürenlere ihsan ettiği sükunet içinde bir yaşlılık.
İşte böyle olacaktı, eğer umut etmek yeterli olsaydı tabii. Ama heyhat!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir