İçeriğe geç

Sevginin Eşsiz Kışı Kitap Alıntıları – İnci Aral

İnci Aral kitaplarından Sevginin Eşsiz Kışı kitap alıntıları sizlerle…

Sevginin Eşsiz Kışı Kitap Alıntıları

Zaten ben sensiz yıllardır, aralıksız bir yağmur altında üşüyerek yürür gibi yaşıyorum.
Sevmenin unutmaya , çalışmak demek olduğunu ne zor anladım.
Allahın adaleti yoksa kendi de yok anladım

..

benim içimde temiz kalmış, hiç kirlenmemiş bir yü­ rek vardır
.
insan nerde gözünü açarsa yolu ona göre oluyor. Çöplükte gül bitmez.

.

Sevda dedi­ğin ölümdür.
Bir gün biter, dedi kadın, her şey biter. Ölüm
girer araya, kar, kış girer, yaz girer, bahar girer,
yeni çiçekler gelir, mevsim döner. Acı biter, can biter. Her şey yenilenir, içimizle bir değişir. Öylece kalmaz başkası oluruz.
Yetiş, dokun ba­ na.
Avucumun ortasından öp.
Yüreğinin yangınıy­ la, yüreğimin yarasından öp
aşık olmadığın, sevmediğin sürece bir hiçsin.
Her şey yerli yerinde, şimdilik yaşıyoruz. Za­ manın akışını, tüy gibi sezerek bize dokunuşunu, yaşıyoruz.
Bütün öyküler gerçektir zaten. Gerçek olmasalar da anlatıldıkları ya da yazıldıkları zaman ger­çeğe dönüşürler.
öyle -değerler,.vardır ki-değer-leri-hiçliktir.
Alışkanlık korkutur beni
Birini sevdim uzun zaman birlikte olduk. İkimizde evliliğe karşıydık. Onu yitirirsem ölürüm sanıyordum ama yasal olarak sahip olmakda ters geliyordu bana. Sevgiyi taze tutmak karı koca ilişkisi içinde olanaksızdı.
ben sana duyduklarımı yeterince anlatamamışım, belki de hiç söyleyememişim ya da söylemişsem bile unutulup gitmiş gibi yaşıyorum şimdi. Kesin olan şu, aramızda boş bir alan var artık.
Ah benim zayıflığım, çılgınlığım, yanlışlığım, mutluluğum
“Ben susayım artık, sen ikimiz adına da konuş.”
– Gene de her zamanki kadar yakınım sana şimdi.
– Ve o kadar da uzak aynı zamanda.
arkama bakıyorum, geldiğim yoldan geri dönmeye kalkacak olsam yuvarlanabilirim.
anlıyorum ki her seferinde hiçbir şeyi bütünüyle unutmadan ama onlardan kendimizi kopararak seviyoruz. o vazgeçilmeyen yeniden verebilmek ve alabilmek tutkusuyla.
gerçek bir öykü bu, dedin.
bütün öyküler gerçektir zaten. gerçek olmasalar da anlatıldıkları ya da yazıldıkları zaman gerçeğe dönüşürler.
yaşanmış bir öykü bu, dedin.
bütün öyküler yaşanmıştır, dedim sana. yaşanmamış hiçbir şey söze ya da yazıya dökülemez. eskiyse biraz küf kokarz benzerleri vardır, yeniyse çoğuldurlar.
Aradıkların, istediklerin, yitirip buldukların, bulup yitirdiklerin, bildiklerin ve bilmediğini bilmediklerinle var olmuş uyumsuz bir bütünsün. Çünkü senden isteyen, seni kısıtlayan, seni yerinde durmaya zorlayan bir dünyayla savaşıyorsun. Kendini hem gerçek kılmak, hem o gerçekliği yerle bir etmek için uğraşıyorsun.
İnsanlar yaşam kavgasına düşmüşlerdi, güzellikleri görecek halleri yoktu.
Sevmek şaşkına dönmektir zaten..
Bir dinginlik maskesinin ardına sığınmış giderek çoğalan yalnızlığının korkusu, şaşkınlığı ve boşalmışlığı ile yaşıyordu.
Başkalarına bırakmak dünyayı, bu kenti. Başkalarına. Çabucak avunanlarla hiçbir zaman avunamayanlara. Aradıklarını bulanlarla hiçbir zaman bulamayanlara. Ne aradıklarını bilenlerle hiç bilmeyenlere
Sen her şeyin sözcüklerle anlatılmasından yanasın. Her duygunun Sevginin, kırgınlığın, nefretin, acının, özlemin. Oysa suskunluk, kayıtısızlık her durumda duyarsızlık demek değildir.
Yalın, saydam, hiçbir düşe izin vermeyen gerçeklikte bir yalnızlık..
Sevmek insanın yaşamında bir geçiş noktası. Kendini arayıp bulmaya giden yolda önemli bir durak.
Birini sevmek onu yeni baştan, kendimizce, kendimiz için yaratmaktı. Özlem, düş kırıklığı, sevecenlik, istek ve isteksizlik, kaygı korku, yok etme, yeniden kurma, nefret ve her şeydi. Geçmekte olan zamana direnmekti.
Sevmek bir hırpalanma, savrulup dağılma, inatlaşmadır. Hiçbir kesinliği ve kuralı olmayan, havada, geçip giden bir oyundur.
İnsanlar yaşam kavgasına düşmüşlerdi, güzellikleri görecek halleri yoktu.
Durdurulamaz zamanın hüznüyle doldu bahçeler, yollar, sokaklar, odalar
Aramızdaki sessizlik duyabildiğimiz seslerle dolu..
Her şey sana uymak zorunda. Güçlü olan sensin. Koruyucu kabuğunun altındaki çocuk yüreğini susturabildiğin ve oyunu kuralına uygun oynadığın sürece. Aslında çok basit bir kurala bağlı olarak bakıyorsun yaşama. Yaşamak güzeldir, ölümse yokluk..
Allahın adaleti yoksa kendi de yok anladım.
Bazı insanlar kabuğa bakar. Ben öyle bakmam. Benim gözlerim her şeyin içini, aslını görür, anlatabiliyor muyum?
İnsanlar yaşam kavgasına düşmüşlerdi, güzellikleri görecek halleri yoktu.
İyilik iyilikti, kötülük de kötülük o kadar.
Hiç kimse olmak istediği, olduğunu sandığı, olabileceğini düşündüğü insan değil zaten. Ama bunu anlamak çok uzun sürüyor.
Sevmeyi ve acı çekmeyi öğrenebilmek beni tamamlamış olmalı,
Yalnızca onun varlığı bir hazine değerindedir benim için. Sonra birbirimiz için taşıdığımız anlamı başkalarının anlaması da hiç önemli değil.
Sevmek insanın yaşamında bir geçiş noktası, diye düşündü. Kendini arayıp bulmaya giden yolda önemli bir durak.
Sevmenin yaratmaya ne kadar çok benzediğini düşündün yardım almadan. Birini sevmek onu yeni baştan, kendimizce, kendimiz için yaratmaktı anladın. Özlem, düş kırıklığı, sevecenlik, istek ve isteksizlik, kaygı, korku, yok etme, yeniden kurma, nefret ve her şeydi. Geçmekte olan zamana direnmekti.
Öğrenmemiştin ki daha sevmek bir hırpalanma, savrulup dağılma, inatlaşmadır. Hiçbir kesinliği ve kuralı olmayan, havada, geçip giden bir oyundur.
Aradıkların, istediklerin, yitirip buldukların, bulup yitirdiklerin, bildiklerin ve bilmediğini bilmediklerinle var olmuş uyumsuz bir bütünsün. Çünkü senden isteyen, seni kısıtlayan, seni yerinde durmaya zorlayan bir dünyayla savaşıyorsun. Kendini hem gerçek kılmak hem o gerçekliği yerle bir etmek için uğraşıyorsun.
Yüreğinin yangınıyla, yüreğimin yarasından öp
Nicedir kapalı kaldığım bir evin gölgelerini bırakıp yeniden dünyaya açılıyormuş gibi duyuyorum kendimi. Kesinliği, düzeni, alışkanlıklarımı, kendimi kötülüklerden, aldanışlardan koruduğum inancımı yersiz buluyorum. Anlamı, anlamsızlığı ve sınırları belirsiz, cam gibi kırılabilir bir süresizlikte her şeye, her an yeniden başlanabilir, diye düşünüyorum.
Zamanın önemli olmadığı bir zamansızlığın başındayız
Bir gölgeyi öldürebilmek onu daha somut, daha seçilir, daha durağan bir biçime sokmakla gerçekleştirilebilecek bir eylemdir.
Bir an bu odada, herkesle uyum içinde olduğun bir an. Aradıkların, istediklerin, yitirip buldukların, bulup yitirdiklerin, bildiklerin ve bilmediğini bilmediklerinle var olmuş uyumsuz bir bütünsün. Çünkü senden isteyen, seni kısıtlayan, seni yerinde durmaya zorlayan bir dünyayla savaşıyorsun. Kendini hem gerçek kılmak hem o gerçekliği yerle bir etmek için uğraşıyorsun.
Bütün öyküler gerçektir zaten. Gerçek olmasalar da anlatıldıkları ya da yazıldıkları zaman gerçeğe dönüşürler.
Dağları seven adam. Dağlara çıkmayı. Dağ çiçeklerini, göllerini. Bulutları, akarsuları, yağmuru, karı. Işıkla gölgenin yer değiştirmesini. Gecenin gündüze, günün geceye dönüşünü izlemeyi oralarda. Dağları önce merak sonra benimseme ardından egemen olmak için gezip seven adam
Birini sevmek;
onu yeni baştan, kendimizce, kendimiz için yaratmaktı özlem, düş kırıklığı, sevecenlik, istek ve isteksizlik, kaygı, korku, yok etme, yeniden kurma, nefret ve her şeydi göçmekte olan zamana direnmekti!
Yaşamak güzeldir,
Ölümse yokluk
Sevda;
Bir büyük düştür,
Dağlara yollara düşmedir
Sevda dediğin;
Ölümdür
Sevdaaa
Ele avuca sığmaz,
Dile getirilmez
OLMAZLIKTIR
Ayrılıktır,
Dindirilmez bir hasretten ibarettir
Bir an bu odada, herkesle uyum içinde olduğum bir an. Aradıkların, istediklerin,yitirip buldukların,bulup yitirdiklerin, bildiklerin ve bilmediğini bilmediklerinle var olmuş uyumsuz bir bütünsün çünkü senden isteyen, seni kısıtlayan, seni yerinde durmaya zorlayan bir dünyayla savaşıyorsun.
Bir an oldu, koca dünyada yapayalnız buldu kendini.
Yaşam,cam gibi kırılabilir bir süreksizlik .
Senin dediğin sevgi filan değil. Sevgi yüce bir şeydir. İnsan birbirini tanımadan sevemez.
Sana acı çektirmekten öyle korkuyorum ki
Baştan beri iki düşman mıydık yani? diye sordum. Gözlerim dolarak, düş ve onur kırıklığı ile
İnsan evlenince aşk çeker gider be! Şarkısı bile var bunun, hiç duymadın mı yeni çıktı. Sen hiç birbirini deli gibi seven karı koca gördün mü?
Sana olan sevgimi yorumlamada niye bu denli acımasızsın?
Bana öyle geliyor ki tek gerçek, belirli kurallar ve ayrımlar dışında insanın o başedilmez yalnızlığı
sensiz yıllardır, aralıksız bir yağmur altında üşüyerek yürür gibi yaşıyorum. Yüzüm yalnızlık renginde. Aynalarla bile bozuştum bu yüzden.
Seni öyle özledim ki Tahsin, dedi kadın. Oysa sen yorgun ve sıkılmış bir uzaklık içindesin bana karşı.

Kimi insanlar için herkes, her şey uzaktır yani onlara hep öyle gelir, dedi Tahsin. O uzaklıkları kendileri yaratırlar ama bilmezler bunu.

Aradığınız nedir? dedin.
Ben de bilmiyorum, dedim. Bilmiyorum ama bir gün apansız karşıma çıkıverecek bir şey olmalı. Ben hep böyle yaşadım. Hep bekleyip arayarak. Onun için dolaşıp duruyorum işte. Bakın bugün sizi buldum
Giden için nasıl da zalimdir kentler. Ne sevdiklerini beklediğin onca yer, ne gezip dolaştığın yollar, ne de oturduğun sokak herhangi bir iz barındırır artık senden
sevmek birinin parmaklarını teker teker öpmeyi delice isteyerek bunu yapamamaktır
biliyorum anlattıklarım seni hiç ilgilendirmiyor ama kime anlatayım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir