İçeriğe geç

Sevginin Dili Kitap Alıntıları – Meltem Soyugüzel

Meltem Soyugüzel kitaplarından Sevginin Dili kitap alıntıları sizlerle…

Sevginin Dili Kitap Alıntıları

“Ümitsizlikten doğan cesaret, sevgiden doğan cesaretten farklıdır.”
Erich Fromm
Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şeyden anlamaz. Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir. Oysa anlayan hem sever hem her şeye karşı duyarlı olur, hem de görür. Bir şeyde ne kadar çok bilgi varsa, o kadar çok sevgi vardır.
Fromm’a göre pek çok insan sevgi sözcüğünü , sevgisizliklerini kapatmak için kullanır.
Öğretmen korkulan kişi değil sevilen ve sayılan insan olmalıdır. Unutulmamalıdır ki korku kaçırır, sevgi yaklaştırır. Kaçan öğrenci değil, yaklaşan öğrenci öğrenir. Öğretmen sevilen kişi olduğu kadar öğrencilerine öğrenmeyi de sevdirmelidir. Öğretmen sevgisi, öğrenci sevgisi ve öğrenme sevgisi başarının dinamizmidir.
Peki ya sevgi nerededir ?
Olumsuz bir tavırla verilen olumlu bir mesaj daima olumsuz sonuçlara yol açacaktır.
Saygı demek karşı taraftaki insanı görebilmektir.
Sevgi, edilgen değil etken bir olaydır. Bir şeye kapılmak değil, o şeyin içinde olmak demektir.
Yalnız olarak bir yolda neşeli neşeli giden kişinin neşesi, dostlarla/yoldaşlarla giderse birken yüz olur.
Mevlana
Sevgisiz eğitim; donuk, seviyesiz, dar ve zordur. Sevgi, eğitimin tadı, şekeri ve albenisidir.
İnsanlar genellikle kendileri gibi düşünen kişilerden oluşan bir çevre içinde bulunmaktan hoşlanmakta,dolayısıyla kendi düşüncelerine yaklaşan kişileri sevmektedirler.
İnsanların birbiriyle çok sık karşılaşmaları sıkılmaya ve doygunluğa neden olabilir ve sevgiyi azaltabilir.
Ümitsizlikten doğan cesaret,sevgiden doğan cesaretten farklıdır.
Birçok kişiye zor, tek gerçekmiş gibi görünür.
Alçakgönüllülük, nesnellik ve akıl sevginin ön koşuludur.
Fromm’a göre sevgi, bir başka insanın etkin biçimde içine girmektir. Sevgi,bireyin kendi bütünlüğünü,bireyselliğini koruyarak gerçekleştirdiği bir beraberliktir.
Saygı demek karşı taraftaki insanı görebilmektir.
Sevgi,zorlamayla olmayan, sevinçli bir kendiliğindenliktir.
Halka göre adı aşk; fakat bence can belası;
Yüzünü gösterdi mi ne küfür kalır, ne karanlık,
Saçlarını çözüp döktü mü ne din kalır, ne Hristiyanlık.
Sevginiz, karşılığında sevgiyi yaratmıyorsa güçsüzdür. K. Marx
Kadın neden aşık olduğunu açıklarken, ‘onu ilk gördüğümde önce her şey karanlıktı ve o yıldız gibi parlamaya başladı.’ Derken, erkek neden aşık olduğunu açıklarken, ‘ onun çok hoş göründüğünü hatırlıyorum. İlk önce beni ne etkiledi, sonra o harika oldu benim için’ demektedir.
Biri göğe yükselip evreni ve yıldızların güzelliğini seyretseydi, bu seyir ona hoş gelmeyecekti, ama yanında gördüklerini anlatacak bir dostu olsaydı, bundan çok hoşlanacaktı.
Dostluk ya bir erdemdir ya da erdemle birlikte giden şeydir.
Sevilmeyen insan eğitilemez.
Öğrencilerini bir baba veya bir anne gibi seven bir öğretmen bütün kitapları iyi bilen, fakat ne işini ne de öğrencilerini sevmeyen bir öğretmenden daha üstündür.
İnsan sevmediği ve korktuğu yerden öğrenmek bir yana hızla kaçar. Öğretmeninden kaçan bir öğrenci ona bilmediklerini nasıl sorabilir? Öğretmeninin sevgisini görmeyen öğrenci onunla hangi yoldan diyalog kurabilir? İçinde sevgi olmayan okula öğrenci isteksiz ve zoraki gider.
Olumsuz bir tavırla verilen olumlu mesaj daima olumsuz sonuçlara yol açacaktır. Sevecen bir tavır içinde olunmalıdır.
Türlerimizin hayatta kalmasını istiyorsak, hayatta anlam bulacaksak, dünyayı ve dünyada yaşayan her duyarlı varlığı kurtarmak istiyorsak, sevgi sadece tek yanıttır.
Sevgi güçtür, çünkü sahip olduğumuz en iyi şeyi çoğaltır ve insanlığın kendi kör bencilliğinde yok olmasını sağlar. Sevgi gözler önüne serilir ve her şeyi ortaya çıkarır. Sevgi için yaşarız ve ölürüz.
Belki de sevgi vardır, ama bu herkesin sevgi olduğunu sandığı şey değildir.
Sevgiye daha az gereksinen ilişkinin dizginlerini tutarmış. Bu işleyişi böylesine açıkça görebilmemizin sebebi her ilişkide birinin çok sevmesi, diğerinin ise o kadar sevmeyip yüreğini kendisine verenden yararlanmasıymış.
Fromm’a göre pek çok insan sevgi sözcüğünü , sevgisizliklerini kapatmak için kullanır.
Sevenler, daha fazla sevilir.
Sevgi bir inanç eylemidir, inancı az olanın sevgisi de azdır.
Anne sevgisi koşulsuzdur. En baştan beri vardır. Baba sevgisi ise koşulludur, zamanla ortaya çıkar ve gelişir. Anne yaşama güven duymalıdır, endişelerini çocuğa aktarmaktan sakınmalıdır. Baba ise öğretmendir, çocuğuna sabırlı ve hoşgörülü bir sevgi sunmalıdır.
Peki ya sevgi nerededir?
Nasıl ki müzik, resim, mimari gibi dallarda uzmanlaşmak için emek vermek gerekiyorsa; bir başka sanat dalı olan sevgi için de geçerli olan budur, emek sarf etmek gerekir.
Sevmek bir sanat mıdır? Eğer sanat ise, bu sanatı öğrenmek bilgi ve çaba gerektirir mi? Sevgi tamamen rastlantıya bağlı, talihli kişilerin başına gelen bir durum mu, yoksa bir duygu mudur?
“Sevginizi ifade edecek temel sevgi dilini konuşmadığınız sürece çocuklarınız sevildiklerini hissetmeyeceklerdir”
Sevginiz, karşılığında sevgiyi yaratmıyorsa güçsüzdür.
Fromm’a göre insan ancak kişiliğini yaratıcı yönde geliştirdikten sonra sevgide doygunluğa ulaşabilir. Bu gelişmeden uzak bir ekinde, sevme yetisi ele geçirmek istenen ve yeterince güç bir başarı olarak kalır.
Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şeyden anlamaz. Hiçbir şeyden anlamayan insan değersizdir. Oysa anlayan hem sever hem her şeye karşı duyarlı olur, hem de görür. Bir şey de ne kadar çok bilgi varsa, o kadar büyük bir sevgi vardır.
Sevgi vermektir, almak değil.
İnsanlar arasındaki ilişkilerde ahlaki düsturlara yeterince riayet edilmiş olsa hukuk kurallarına gerek kalmazdı.
Hükümdar ile halk arasındaki ilişkide iki taraf da birbirine karşı bazı hak ve sorumluluklar taşır. Mevzubahis hak ve sorumlulukların doğru şekilde yerine getirilmesini düzenleyen de adalettir. Bu yüzden adaletin korunması sevgi düzeninin tesisi ve devamlılığı için şarttır. Sevginin yokluğu ise zulümdür.
İbni miskeveyh’e göre babanın çucuğa sevgisi, kendisi için istediğini çocuğu için de istemek, onun eğitimi ve geçimi için bütün ömrü boyunca çalışmak, çocuğunun kendisinden üstün olmasından memnun olmak, çocuğu büyüdükçe sevinci artmak gibi, emek ve çabası ölçüsünde üstün bir sevgidir. Çocuğun babaya olan sevgisi ise daha azdır. Hükümdarın halkına karşı sevgisi, babanın çocuğa olan sevgisi gibi, halkın hükümdara olan sevgisi de çocuğun babaya olan sevgisi gibidir.
Dostluk, İbni miskeveyh’e göre, sınırlı sayıda insanlar arasında vuku bulan sevginin özel bir çeşididir.
Sevgi başlı başına bir hükümdar olup adalet onun vekilidir.
Bu hazza dayalı bir sevgi olmayıp gücünü yaratılıştan, erdem bilgisinden alır.
O halde adalet, zorla elde edilen hakimiyettir. Adalet her kim olursa olsun insanın yolu üzerinde dikilen varlığın ezilmesidir. (kahr)
Adalet, bir insanın faziletli fiilleri, başkalarıyla ilgili olarak kullanmasıdır.
öte yandan aşk bilgelik ile cehaletin arasında bulunur.
Sevgi, son-amaca yönelmiş olan bir arzudur ve onunla giderilmeye çalışılan şey insan doğasındaki eksikliktir.
Sevgi her erdemin başı ve sonudur.
Başka bir insanın üzerinde egemenlik kurma düşüncesi sevgi demek değildir.
Sevmek kişinin tek başına edinebileceği bireysel bir deneyimdir.
Tutkulu aşk, psikolojik olarak derin uyarılma durumudur. Arkadaşça aşkın tutkulu aşktan belki de en önemli farkı, yakınlık kavramı konusudur. Tutkulu aşkta bireyler yakınlık özlemi içindeyken, arkadaşça aşkta kişiler yakınlığı çoktan elde etmişlerdir. Hatfield’e göre, yakınlık insanların diğeri ile içten olmaya çalışma sürecidir; onların benzerliklerini, farklılıklarını, düşünce,duygu ve davranış biçimlerini keşfetmeleridir. Tutkulu aşk haz ve gizemle beslenirken, arkadaşça aşk yalnızca keyifle beslenir. Böylesi bir aşk ,en azından bir süre, insanın bütün varlığını egemenliği altına alır
Dost deyiminin anlamları, genel ve felsefî olmak üzere iki sınıfa ayrılabilir. Genel anlamıyla dostluk iki insan arasındaki sarsılmaz sevgi ve güven bağıdır. Filozofların dostluk konusundaki ana sorunuysa , ayrı bireylerin ahlakı, sosyal, siyasi, ve rasyonel düzlemde nasıl birlik ve bütünlük içerisinde düşünülebileceğidir
Bir aşkın hikayesi , bir bakıma aşkın zamana karşı mücadelesinin dramıdır.
İnsanın dostu bir başka kendidir.
Sevgi almak değil, vermektir.
İnsanlar dostsalar adalete gerek kalmaz;
ama adil olsalarda dostluğa ihtiyaç duyarlar.
Zira sevgi ruhumuzu en çok besleyen, kalbimizi en çok koruyan unsurdur. Yapılması gereken tek şey, sevgiye bir sanat olduğu bilinciyle yaklaşmaktır.
Kim insan atları, kimisi köpekleri, kimisi altını, kimisi şan Şeref olsun ister;
Benimse çocukluğumdan beri arzuladığım şey dostumun olmasıdır

SOKRATES

Unutulmamalıdır ki korku kaçırır,
Sevgi yaklaştırır.
Sevginin sınırları yoktur..
Açlık çeken birisine yiyecek, susayana su verdiğinde üşüyeni sarıp sarmaladığında sevgini sunduğun üstaddır.
Üstad gelmedi ama en azından geleceğini söyledi. Yüreğimin mutlulukla dolması için
bu da yeter.
Sevgi insan olmanın, insanca yaşamanın yolunu bulmaktır.
İnsan yaşamı boyunca Sevgi peşinde koşar
İnanç, cesur olmak riske girmek acı ve düş kırıklığına uğramayı göze alabilmektir.
En çok Sevgiye emek vermemiz gerekir.
Para hırsıyla durmadan çalışan insan, tutkularının esiri olmuştur.
Sevgi vermektir, almak değildir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir