İçeriğe geç

Sevgili Kitap Alıntıları – İnci Aral

İnci Aral kitaplarından Sevgili kitap alıntıları sizlerle…

Sevgili Kitap Alıntıları

Mutluluk çok kısa acılar çok uzun sürmüştü.
Adalet bu b*k püsür heriflerin elinde kaldı işte
İşkence bir dönem Türkiye şartlarının gerçek yüzüdür.
Her sevinç kendi acısını da içinde taşır.
Şu an benim acım ağrı basıyor çünkü arkadaşlarım içerde
Onlar hapiste Türkiye’de belli bir düşünce hapiste demektir.
İçimizde kalan bir sürü özlem var.
Cehaletin toplu varlığını nasıl da acımasız bir linç eylemini andırıyordu.
Pek çok güzel,insanca ve yaralı şey sakıncalıydı.Sevgi sakıncalıydı,insan yüreği,insan emeği,merhamet de öyleydi.Ve tabii ki kitaplar.
Kendimi çok yaşlı hissediyorum
Korku, nefret ve şiddet ülkenin üzerine ağır,zehirli bir duman gibi inmişti.Göz gözü görmüyordu.
benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır.tohumu ağaça düşmemiştir bile
insan acılardan geçtikçe olgunlaşır.Duyguları,inancı pekişir.
Aslında çok yorgunum.Kırlara gidip toprağa uzanmak,saatlerce gökyüzüne bakmak,ya da ayaklarımı suya sokup kuş seslerini dinlemek istiyorum.
Çünkü geçmişi değiştirmek olanaksız.geçmiş belleğin hapishanesi.
Çünkü gizli kalması istenen gerçekler acıdır,korkunçtur.
Aslında çok yorgunum.Kırlara gidip toprağa uzanmak,saatlerce gökyüzüne bakmak,ya da ayaklarımı suya sokup kuş seslerini dinlemek istiyorum.
Sevgi insanın dünyaya açılan en güzel penceresidir.
Aşkın özünde körlük,inat ve mantıksızlık var.
Çünkü ben dünyaya baktığımda,acı, çaresizlik ve acımasızlık görüyorum.Gözlerimin önünde her an bir çocuk ölüyor,açlık, yoksulluk, eşitsizlik ve umutsuzluk hayatı karartıyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Senin içinde bulunduğun hayat,hayatın yalnızca bir yüzü.Oysa onun başka yönleri ve yüzleri de var.
Her sevinç kendi acısını da içinde taşır.
Her şeyleri yarım kalmış, mutluluk çok kısa acılar çok uzun sürmüştü.
Günü yaşamak dururken yarın ne olacağını düşünmenin yararı yoktu.
Ne garip değil mi, bunca ayrılık içinde her gün biraz daha yaklaşıyoruz birbirimize.
Sevinemiyorum. Her sevinç kendi acısını da içinde taşır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sen bir yarasın içimde, kanayan, acı veren ve hiç iyileşmeyen..
Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır. Tohumu toprağa düşmemiştir bile. Oralarda ve buralarda mutluluk nedir bilinmiyor.
Yarınların hep dün olduğunu gördüm.
Seni her yere içimde taşıyorum. Bu yüzden aramızdaki uzaklıklara rağmen sana ulaşan yol çok yakın geliyor bana.
Zaten uydurmaydı aşk üzerine yazılan romanlar, şarkılar, çekilen filmler..
Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır. Tohumu toprağa düşmemiştir bile.
Çünkü ben dünyaya baktığımda, acı, çaresizlik ve acımasızlık görüyorum. Gözlerimin önünde her an bir çocuk ölüyor, açlık, yoksulluk, eşitsizlik ve umutsuzluk hayatı karartıyor.
Hava ağır, geçip giden günler karanlık
“Sana çirkin dediler/Düşmanı oldum güzelin…Bu şiiri bilir misin Niloş?””Türkçe kitabımızda vardı sanırım.Şairi Faruk Nafiz Çamlıbel değil mi?Evet, sana çirkin dedile,sonra?”
“Sonra tersten düşünmeye başladım.Herkese benzemek çoğunluğu temsil etmekti.Sıradanın şansı daha fazla olabilirdi.”
“Çünkü geçmişi değiştirmek olanaksız. Geçmiş belleğin hapishanesi. Anılar hapishanesi.”
“Sevgi insanın dünyaya açılan en güzel penceresidir.”
“Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır. Tohumu toprağa düşmemiştir bile.”
Sevgilisi olmayanlar beğensin dicem de varmıdır ki.
İnsan acılardan geçtikçe olgunlaşır.
Her sevinç kendi acısını da içinde taşır
“ Ben mutlu olmak istemiyorum . Benim en büyük korkum günün birinde mutlu olmak ihtimalidir. Mutlu olmak insan hallerinin en kötüsüdür. “
Sevgili;
Bu yüzüğün eşi parmağımda Artık nişanlımsın.şimdimin ve gelecek bütün günlerimin ortağısın.Bu halkaya baktıkça senden ayrı olmanın uzaklık olmadığını anlıyorum.Yüzüğünü şu günlerde takamazsın belki ama güzel günler uzak değil,bir sabah orada yanında olacağım ve hiç kimse bizi ayıramayacak.
Hayata aynı yerden başladık ama ayrı yollara gitmişiz.
Fakat neden bunca çelişki ve eşitsizlik var?
Yoksullar ve zenginler vardı. Çok topraklı ve hiç topraksızlar vardı. Herkes eşit deniyordu ama değildi. Oyunlarda bile eşitlik yoktu. Çocuk oyunları da buna göre biçimleniyordu. Zengin çocuklarının atı olurdum yarış oyunlarında hep. Başka yoksul çocuklarla birlikte boynumuza renkli kağıt ve iplerden süsler, koşumlar asılırdı.
İşte mutluluk budur Sevgili, küçücük bir kaçamaktır. Küçük bir dokunuş, bakış, gülüştür.
Kararını ver ve uygula!
Geçmiş belleğin hapishanesi. Anılar hapishanesi.
Sevgi, insanın dünyaya açılan en güzel penceresidir.
O sirklerde hayvanlara pek de iyi davranılmadığını, terbiye edilirken acı çektiklerini biliyor musun?
Mutluluk çocuklukta farklı bir şey aslında, dedi Yavuz. Doğa, oyun, sevgi görmek, öğrenmek, yeni deneyimler.
Beklentiler sınırlı. Küçük şeylerle mutlu olmak da kolay.
dünyaya baktığımda acı, çaresizlik ve acımasızlık görüyorum. Gözlerimin önünde her an bir çocuk ölüyor; açlık, yoksulluk, eşitsizlik ve umutsuzluk hayatı karartıyor.
Benim ülkemde mutluluk henüz
Çiçek açmamış bir ağaçtır
Tohumu toprağa düşmemiştir bile
Devrimci sinema da sanat da yol gösteren değil , izleyenleri düşünmeye sevk eden eserler yapmalıdır
Güneşimse seni tanıdığım gün doğdu . ..
Aşkın özünde körlük,inat ve mantıksızlık var
Fakat hayat beyaz bir defter değil.Benim hayatım da karalanmış, çizilmiş,sayfa uçları kıvrılıp kirlenmiş,kimi yerlerine yanlış şeyler yazılmış bir defter.Evet, benim hiçbir zaman bembeyaz,kalıp gibi bir defterim olmadı.
Hasretin yüreğimin sadık bir bekçisidir.
Hep yanımda, gözümün önündesin.Sen o mahzun yüzünle aklımın mührüsün!Sen bir yarasın içimde, kanayan, acı veren ve hiç iyileşmeyen.
Benim ülkemde mutluluk henüz çiçek açmamış bir ağaçtır.Tohumu toprağa düşmemiştir bile.
İnsan acılardan geçtikçe olgunlaşır.Duyguları, inancı pekişir.
Seninle uzun bir tren yolculuğu yapabilmek isterdim.Kış yolculuğu.Anadolu’nun kar altındaki topraklarını, ovalarını,dağlarını, birlikte geçelim isterdim
Sevgi insanın dünyaya açılan en güzel penceresidir.
Beklerken saatler günler yoruluyor
Şu an, şimdi yanında olabilmeyi ne çok isterdim.
Seni her yere içimde taşıyorum.Bu yüzden aramızdaki uzaklıklara rağmen sana ulaşan yol çok yakın geliyor bana.
Uzaklık ve engeller, özlemi çoğaltıyordu.
Günü yaşamak dururken yarın ne olacağını düşünmenin yararı yoktu.
Yavuz Cannes’dan Paris’deki evine üç ödülle dönüyordu ama altı delik ayakkabılarıyla dönüyordu.
Küçük insanların her nasılsa ellerine geçirdikleri yetkileri dar, sınırlı kafalarıyla sonuna kadar zalimce kullanmalarından kaçıp kurtulmak mümkün değil.
Parası olmayandan borç, merhameti olmayandan merhamet istenir mi?
O yiğit genç dostlar, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i hatırladı. Hüzünle çevresine baktı, bakışlarını onların idamlarına tanıklık etmiş ulu, görkemli kavak ağacına çevirdi.
Adalet bu bok püsür heriflerin eline kaldı işte!
Her sevinç kendi acısını da içinde taşır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir