İçeriğe geç

Sevgi ve Cinsellik Üzerine Kitap Alıntıları – Sigmund Freud

Sigmund Freud kitaplarından Sevgi ve Cinsellik Üzerine kitap alıntıları sizlerle…

Sevgi ve Cinsellik Üzerine Kitap Alıntıları

Çocuksu sevgi ölçüsüzdür. Mutlakiyet talep eder ve pay almakla yetinmez. Ancak ikinci bir özellik de şudur ki söz konusu sevgi aslında hedefsizdir. Eksiksiz bir tatmin sağlamaz. Zaten bu yüzden, büyük ölçüde hayal kırıklığıyla sonuçlanmak ve düşmanca bir tutuma yer açmak zorunda kalır.
İlkel insan nereye bir tabu koyarsa, orada bir tehlike beklentisi içindedir.
Çocuk başka ebeveynleri görür, bunları kendi anne ve babasıyla kıyaslar ve bunun sonucunda, onlara atfettiği benzersizlik ve eşsizlik özelliklerinden kuşku duyma hakkını elde eder.
Sistemin temellerini değiştirmeksizin, münferit bir reformu gerçekleştirmek mümkün değildir.
histerik bir insan, acılarına sebep olan, aslında bu nedenle kendisi için önem arz eden ya da zaten içerikleri açısından önemli olan, yaşantıların bütününe ya da parçalarına karşı, düzenli bir şekilde hafıza kaybıyla yanıt verir.
Gerçek aşk, kendi spontane arzularının tatmininden çok, sevilen kişinin iyi durumda olması için çabalar. Hiçbir talepte bulunmaz. Sabırlı, dost, ve mütevazıdır. Kıskançlık, caka satma, kötü niyet ve keyfi davranışlardan uzaktır.
‘Sevginin ne olduğunu sormazsanız biliyorum, sorarsanız bilmiyorum.
Oysa şimdi onu zaman zaman görüyorum da bana çok önemsiz geliyor.
Hayaller kurmakla meşguldüm. Bu hayaller tuhaftır ki geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı..
Artık kaçmak anlamsız galiba..
Gerçek aşk, kendi spontane arzularının tatmininden çok, sevilen kişinin iyi durumda olması için çabalar. Hiçbir talepte bulunmaz. Sabırlı, dost ve mütevazıdır. Kıskançlık, caka satma, kötü niyet ve keyfi davranışlardan uzaktır. Paulus’un dediği gibi her şeye tahammül eder, her şeye inanır, her şeyi umar.
Aşıkların hakimiyeti, romandan terapistlere geçti.
Zira aşk öyle bir duygudur ki yönelik olduğu nesneye diğer bütün duygulardan daha yakın ve koşulsuz bir konumdadır..
Gerçek aşk, kendi spontane arzularının tatmininden çok, sevilen kişinin iyi durumda olması için çabalar. Hiçbir talepte bulunmaz. Sabırlı, dost ve mütevazıdır. Kıskançlık, caka satma, kötü niyet ve keyfi davranışlardan uzaktır.
Bir nesneyi, hiç de yüceltici olmayan bir şekilde, platonik olarak sevmek ve onunla çok yüceltilmiş bir biçimde tutkulu cinsel aşk yaşamak mümkündür.
Kıskançlık görünüşe göre bir ihtiyaçtır. Yalnızca kıskandıkları takdirde tutkuları zirveye ulaşır ve kadın tam değerini elde eder.
Aşk hayatı kültür tarafından frenleniyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İlkel insan nereye bir tabu koyarsa, orada bir tehlike beklentisi içindedir.
Yalnızca kadınla ilk birleşme tabu değildir. Cinsel ilişkinin bütünü tabudur. Hatta diyebilir ki, kadın bütünüyle tabudur. Kadın sadece cinsel hayatından kaynaklanan özel durumlarından dolayı, yani âdet kanaması, hamilelik, doğum ve lohusalık dolayı tabu değildir. Bu konuların haricinde de, kadınla olan ilişkiler o kadar ciddi ve kalabalık kısıtlamalara tabidir ki, vahşi insanların sözde cinsel özgürlükleri hakkında şüphe duymamız için yeterince sebebimiz vardır.
Çocukların hayal gücünü temiz tutmakla iyi ediliyor, ancak bu temizlik bilgisizlikle muhafaza edilemez.
Aşk için hiçbir sebep yoktur Her zamankinden daha radikal bir biçimde itiraf etmek gerekir ki, aşk, kendisine sebep ve gerekçe teşkil edebilecek olan bütün özellikleri yok eder.
Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı, bu hayaller geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı.
Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı, bu hayaller geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Çocukların hayal gücünü temiz tutmakla iyi ediliyor, ancak bu temizlik bilgisizlikle muhafaza edilemez.
Aşk hayatında,
sevmek sevilmekten önde gelir.
Aşk için hiçbir sebep yoktur.
Güzel bir kızın dudaklarını hararetle öpen bir kimse, kızın diş fırçasını kullanmaktan tiksinti duyar.

-iğrenme cinsel amaçları sınırlayan güçlerden biridir.

Sadizm ; bağımsız hale gelen ve başlıca rolü, ele geçirmek olan cinsel dürtünün saldırgan birlesenlerinin yoğun gelişmesinden başka bir şey değildir. Şiddetli görünmek gereksinimi ve hatta tatmininin,cinsel nesnenin zorla boyun eğmesi ve ona uygulanan kötü işlemlerle koşullandigi patolojik hallere kadar giden etkin davranış olmayı da pekala içine alır. Sözcüğün dar ve kesin anlamıyla, yalnız bu son haller sapıklık olarak sayılabilir.
Mazoşizm; cinsel yaşamın ve nesnenin karşısında edilgin davranışın mümkün olan bütün derecelerini içine alır; tatmin, cinsel nesnesi yönünden psişik ve fiziksel bir acı gerekliliğine bağlandığı zaman en yüksek noktasına erişmiş olur. Sapıklık olarak mazoşizm normal cinsel amaca , sadizmden daha uzak gibi görünür. Mazoşizmin özneye geri dönen bir sadizmden başka birşey olmadığı ortaya çıkarılmıştır. Özne nesnenin yerini almıştır diyebiliriz.
Aşık olduklarında arzu etmezler, arzu ettiklerinde âşık olmazlar.
Peki ama, eğer âşık olma hali gerçek bir mutluluk değilse, nedir ?
Çocuksu sevgi ölçüsüzdür. Mutlakiyet talep eder ve pay almakla yetinmez.
Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı, bu hayaller geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı.
Peki ama, eğer âşık olma hâli gerçek bir mutluluk değilse, nedir?
Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı, bu hayaller geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı.
ilk çocukluk yıllarımızda yaşadıklarımızın, ruhsal yaşantımızda silinmez izler bıraktığını, hiç kimse reddetmiyor. Ancak hafızamıza dönüp de hayatımızın sonuna kadar etkileri altında kalmak zorunda olduğumuz izlenimlerin neler olduğunu sorduğumuzda ya hiç cevap vermez ya da değeri kuşku uyandıran veya bulmaca gibi olan, nispeten az sayıda münferit anılara işaret ederiz.
Güzel bir kızın dudaklarını hararetle öpen bir kimse,kızın diş fırçasını kullanmaktan tiksinti duyar;oysa kendini hiç iğrendirmeyen kendi ağzının genç kızınkinden daha iç açıcı olduğunu sanmasının yeri yoktur
Şimdiye dek yanıtlanamayan ve benim de kadın ruhu üzerinde 30 yıldır yaptığım çalışmalarıma karşın henüz yanıtlayamadığım büyük soru şu: Kadın ne ister? (S.Freud)
Cinsel dürtü, biliyoruz ki, yalnız üreme bölgesinin uyarılmasıyla doğmaz. Sevecenlik dediğimiz duygu, bir gün üreme bölgesi üzerine yansımaktan geri kalmaz.
Normal aşkta , özelikle cinsel amaca varilamayacak ya da tatmin olunulamayacak gibi görünen dönemde düzenli olarak fetişizm bulunur .
Bana bir atkı getir ,onun göğsünü ortmus olan
Sevgilimin corapbagini getir
”aklınız fikriniz şeyde.. ”
Hayaller kurmakla meşguldüm. Tuhaftı, bu hayaller geleceğe yönelik değildi. Geçmişi onarmaya çalışıyorlardı.
ifade edilmemiş duygular asla ölmezler sadece diri diri gömülürler, sonradan daha korkunç şekillerde ortaya çıkarlar.
Cinsel dürtü, biliyoruz ki, yalnız üreme bölgesinin uyarılmasıyla doğmaz. Sevecenlik dediğimiz duygu, bir gün üreme bölgesi üzerine yansımaktan geri kalmaz.
Sevginin ne olduğunu sormazsanız biliyorum, sorarsanız bilmiyorum.
(Aziz Agustinus)
Gerçek aşk, kendi spontane arzularının tatmininden çok, sevilen kişinin iyi durumda olması için çabalar. Hiçbir talepte bulunmaz. Sabırlı dost ve mütevazidir.
Bilim ne korkutma,nede teselli etme amacı gütmez.Ama bende kabul ediyorum ki yukarıda belirtilen çıkarımlar gibi geniş kapsamlı sonuçlar,geniş bir temele oturtulmalidir.Belkide insanlıkla ilgili başka gelişimsel hususlar,burada izole edilmiş olark ele alınan hususların sonuçlarını düzeltebilirler.
Sistemin temellerini değiştirmeksizin, münferit bir reformu gerçekleştirmek mümkün değildir.
Saatlerce süren ve yalnız başıma çıktığım gezintilerim oldu
Kıskançlık görünüşe göre bir ihtiyaçtır. Yalnızca kıskandıkları takdirde tutkuları zirveye ulaşır ve kadın tam değerini elde eder.
Aşık olduklarında arzu etmezler, arzu ettiklerinde âşık olmazlar.
“Dile getirmek için yanıp tutuşan bir sırrın baskısı vardır, ama her şeye rağmen bunu açığa vurmazlar.”
Aşk, aslında yitik bir şeyin bulunmasıdır.
( ) kocalarını babalarının teşkil ettiği imaja göre seçmiş olan ya da kocalarını babalarının yerine koymuş olan kadınlar, evlilik hayatında bu kocaları vasıtasıyla, anneleriyle olan bu bozuk ilişkilerini tekrarlar.
Psikanaliz bize bir şey öğretmiştir: Bir arzu hareketinin ilk nesnesi, bastırma nedeniyle yitirilmişse, genelde sonsuz bir yedek nesne dizisi tarafından temsil edilir. Bu durum, yetişkinlerin aşk hayatında sık sık meydana gelen ve nesne seçimindeki istikrarsızlık, yani maymun iştahı olarak bilinen hususu açıklayabilir.
Yetişkinleri çocuklara karşı ‘gizliliğe’ sevk eden şey, cinsellik konusunda yaşadıkları kendi suçluluk duyguları ve bilinen utangaçlıktan başka bir şey olmasa gerek. Ama muhtemelen burada bir parça kuramsal bilgisizlik de etkili oluyor. Bu bilgisizliğin karşısına, yetişkinlerin cinsel eğitimiyle çıkmak mümkündür. Zira çocuklarda cinsel dürtünün olmadığı ve ancak ergenlik çağında, cinsel organların olgunlaşması ile ortaya çıktığı kabul edilir. Bu, bilgi ve uygulama açısından ağır sonuçları olan, büyük bir hata.
Genelde bazı konular, bana göre fazla örtbas edilir. Çocukların hayal gücünü temiz tutmakla iyi ediliyor, ancak bu temizlik bilgisizlikle muhafaza edilemez. Daha ziyade inanıyorum ki, bir şeyin saklanması, oğlan ve kızları özellikle gerçeğe yöneltecektir. Merak nedeniyle öyle konuların peşine takılırız ki, bunlar bize fazla gürültü koparılmadan anlatılmış olsa, kendilerine hiç ya da az bir ilgi ile yaklaşırız.
Eğer çocuklardan ya da daha doğrusu gençlerden, beşeri cinsellik yaşam hakkındaki söz konusu açıklamaları esirgemekle, ne elde edilmek isteniyor ki? Daha kendi içlerinde bu tür konulara yönelik bilgi henüz uyanmamışken, bu ilgiyi zamanından daha önce uyandırmaktan mı korkuluyor? Bu tür bir gizlilikle, cinsel dürtüyü bastırma umudu mu güdülüyor? ( ) Kendilerinden esirgenen bilgiyi, başka yollarla elde edemeyecekleri mi zannediliyor? Yoksa gerçekten ve ciddi bir şekilde, ileride her türlü cinselliği, ebeveyn ve yetiştiricilerinin kendilerini mümkün olduğunca korumak istediği, aşağı ve iğrenç bir şey olarak yargılamaları mı sağlanmak isteniyor?
Histerik bir insan, acılarına sebep olan, aslında bu nedenle kendisi için önem arz eden ya da zaten içerikleri açısından önemli olan, yaşantılarının bütününe ya da parçalarına karşı, düzenli bir şekilde hafıza kaybıyla yanıt verir.
İlk çocukluk yıllarımızda yaşadıklarımızın, ruhsal yaşantımızda silinmez izler bıraktığını, hiç kimse reddetmiyor. Ancak hafızamıza dönüp de, hayatımızın sonuna kadar etkileri altında kalmak zorunda olduğumuz izlenimlerin neler olduğunu sorduğumuzda, ya hiç cevap vermez, ya da değeri kuşku uyandıran veya bulmaca gibi olan, nispeten az sayıda münferit anılara işaret ederiz.
Gerçek aşk, kendi spontane arzularının tatmininden çok, sevilen kişinin iyi durumda olması için çabalar. Hiçbir talepte bulunmaz. Sabırlı, dost ve mütevazıdır. Kıskançlık, caka satma, kötü niyet ve keyfi davranışlardan uzaktır. Paulus’un dediği gibi, ‘her şeye tahammül eder, her şeye inanır, her şeyi umar.
Zira aşk öyle bir duygudur ki (dini duygular müstesna), yönelik olduğu nesneye diğer bütün duygulardan daha yakın ve koşulsuz bir konumdadır.
Aşk, hiçbir Psikanaliz kalıbına uymaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir