İçeriğe geç

Sevebilmek Kitap Alıntıları – Guy Finley

Guy Finley kitaplarından Sevebilmek kitap alıntıları sizlerle…

Sevebilmek Kitap Alıntıları

Kökeni Cherokee kabilisine kadar uzanan çok eski bir söz vardır ve şöyle der
Bir adamı onun ayakkabılarını/ kızılderili çarığını giyip bir mil yürümeden yargılama
‘ Aynı anda bir ileri bir geri yaşamaktansa , ansızın yeni bir hayata başlayalım. Geçmişten intikam alarak yeni bir gelecek kuramayız. ‘
Tek taraflı herhangi bir sevgi formu, kendi dengesiz temelinin ağırlığıyla çökmeye mahkumdur.
Kuşlar uçsuz bucaksız bir gökyüzünde uçarlar ve ne kadar çok kanat çırparlarsa çırpsınlar gökyüzünün sonunu bulamazlar
Balıklar suda yüzerler ve ne kadar uzaklara yüzerlerse yüzsünler yüzdükleri suyun sonunu getiremezler
Bir mücadelede eğer ödenecek bedel aşk ise o kavganın kazananı olmaz.
Bir şeyleri sevmeye başladığında, dünya da değişmeye başlar.
Sevilmemek korkusundan özgürleşmiş, sevmek için sevilmeye ihtiyacın kalmamıştır artık.
Siz ve karşınızdaki insanı mükemmelleştiren şey, aranızdaki farklılıklardır.
Tekrar incinmemek için içimizde yavaş ama kesin olarak bir tür kabuk oluşturuyoruz.
Ve bizler farkında olmadan içimizde bazı “acı kayıtları” tutuyoruz.
Asla hayatla kavga etmeyin; sizin mücadeleniz size karşı olanla değil, içinizde yaşayan karşıt güçleri anlamakla olmalı.
Acı çekmiyormuş gibi görünmek acı çekmediğimiz anlamına gelmez.
Aynı anda bir ileri bir geri yaşamaktansa, anısız yeni bir hayata başlayalım. Geçmişten intikam alarak, yeni bir gelecek kuramayız.
Eğer düşmanlarımızın gizli geçmişini okuyabilseydik, herkesin hayatında, bütün düşmanları etkisiz hale getirebilecek hüsran ve acı bulurduk.
Yeni bir yer açmanın tek yolu vardır, bu da eskilerden kurtulmakla mümkündür.
Bir mücadelede eğer ödenecek bedel aşk ise, o kavganın kazananı olmaz.
Sevgiyle her şey mümkündür.
Zayıflık her zaman zayıflığa saldırır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Olayları onun bakış açısından bakarak anlamadan, onun derisine bürünüp yaşamadan bir insanı asla gerçekten tanıyamazsınız.
”Bir mücadelede eğer ödenecek bedel ‘aşk’ ise, o kavganın kazananı olmaz. ”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
”Lütfen, sana yalvarıyorum, elimde kalan tek şeyi benden alma: Nefretimi ”
”Acı kördür; çünkü görünmez ve umursamazdır. ”
Güneşin altındaki her şey sevilmek ister.
”Gerçek aşkı ” istiyorsak, sadece aşina olduklarımızı veya bize çekici gelenleri değil, birisini sevmekle gelen bütün hediyeleri kabul etmeliyiz.
Aşk dünya üzerindeki en baskın kuvvet olsa bile, hiçbir zaman kendini bir başkasına zorla kabul ettiremez.
Yeni için yer açmanın tek bir yolu vardır, bu da eskilerden kurtulmakla mümkündür.
”Eğer düşmanlarımızın gizli geçmişlerini okuyabilseydik, herkesin hayatında, bütün düşmanlıkları etkisiz hale getirebilecek hüsran ve acı bulurduk. ”
Aşk nereye gitti?
Aydınlanmamış kalp, kendisini korumanın en iyi yolunun karşısındakinde hata bulmak olduğunu sanır.
”Size acı veren bir şeyle başkarını incitmeyin. ”
”Olayları onun bakış açısından bakarak anlamadan, onun derisine bürünüp yaşamadan bir insanı asla gerçekten tanıyamazsınız. ”
Asla hayatla kavga etmeyin; mücadeleniz size karşı olanla değil, içinizde yaşayan karşıt güçleri anlamakla olmalı.
Bana hissettirdiklerini seviyorum.
Maalesef, kalbimizi hem koruma altına alıp hem de açık tutamayız. Bu, gölgede kalıp güneş ışığının yüzümüzü okşamasını beklemek gibi bir şey olur.
Sizi inciten her neyse, onu başkasına yapmayın.
Size acı veren bir şeyle başkasını incitmeyin.
Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın.
Var olan her şey, kendini tamamlamak için eksik olan parçasını arar.
“Size acı veren bir şeyle başkalarını incitmeyin.”
Aşk sadece bizi birleştirmez; bize, bize bu eksik paralarımızın gerçekten hiç kaybolmadığını, sadece bir yerlerde uyukladımlarını gösterir.
Bana hissettirdiklerini seviyorum.
ben ne zaman sen in etrafındaysam, henüz tanışmamış olduğum ben ile tanışma ihtimalim var!
kimse bizim refah duygumuzdan ya da mutluluğumuz dan sorumlu değildir.
Kimseyi herhangi bir şey için sorumlu ve görevli kılmaya hakkımız yoktur.
Bizim beklentimiz e karşılayamadı kızlarını düşündüğümüz kişiler gözümüzden düşerler.
Sevgiyle her şey mümkündür.
Çektiğimiz acıdan kimi sorumlu tuttuğumuzun, parmağımızla kimi ya da neyi gösterdiğimizin bir anlamı yoktur çünkü o istenmeyen anlardaki elin bizim elimiz olduğunu anlayana kadar hiç bir şey değişmez.
Aramızdaki sevgiyi mükemmelleştirmenin tek yolunun o bizi mükemmelleştirene kadar sevmemiz
Sevgiyle her şey mümkün olabilir.
Aşk yüksek bir dağın arasında akan bir derenin el değmemiş suları gibidir, yenilenmezse akışı durur, durgunlaşır ve sonunda kaybolur.
Kuçlar uçsuz bucaksız bir gökyüzünde uçarlar ve ne kadar çok kanat çırparlarsa çırpsınlar gökyüzünün sonunu bulamazlar.

Balıklar suda yüzerler ve ne kadar uzaklara yüzerlerse yüzsüzler, yüzdükleri suyun sonunu getiremezler.

Temelde, yaptığımız her seçim, sevgi ve korku arasındadır.
Sevgi bizde var olan ya da olmayan bir duygu değildir. Anbean yaptığımız bir tercihtir.
Aynı anda bir ileri bir geri yaşamaktansa, anısız yeni bir hayat başlayalım. Geçmişten intikam alarak, yeni bir gelecek kuramayız.
Diğerlerinin eksiklerini onlara öğretmeye ne kadar az kalkışırsak, kendi eksikliklerimiz konusunda o kadar çok iç görü sahibi oluruz.
Yanlış anlaşılma duygusuyla başkasını suçlayan ya da hayal kırıklığına uğradığı düşüncesiyle acı çeken biri, kendini özgür kılacak olan gerçeğin farkına varamaz: Bu hayattaki hüznün ilk kaynağı başkalarının bize yapmış ya da yapmamış olduğu şeyler değildir. Başkalarının eksiklikleri karşısında duyduğumuz acı, kendimizle ilgili hala anlamamız gereken şeylerle ilgilidir.
hiç bir sorun, onu yaratan aynı bilinç seviyesinde çözülemez.
Albert Einstein
Uzak durmaya çalışmak ve olumsuz etkisinde kalmamak konusundaki yetersizliğimiz için başkasının öfkesini sorumlu tutmak, dışarıda yürürken yağmuruyla bizi ıslatan bulutu suçlamak gibi bir şeydir. Bizi karşımızdaki insanla, nedeni ne olursa olsun bir kavgaya sürükleyebilecek tek şey, içimizde sağlam bir kavgacı gizlice beklemekte olan karanlık tarafımızdır
Bir adamı, onun ayakkabılarını / Kızılderili çarığını giyip, bir mil yürümeden yargılama.
karşımızdaki insanda hata bulmak, affetmekten daha kolay hale gelir. Aynı eski suçlama oyunu yeniden başlar ve yeni olan şey, yavaş yavaş her zaman olanın görünümünü alır. İşte, bu yüzde, yeni bir hikaye için yeni bir bakış açısına ihtiyacımız vardır. Bu içgörüleri dikkatle değerlendirmemiz, tüm ilişkilerimizi yepyeni bir gözle görmemizin mümkün olduğunu kanıtlamkzla kalmayacak, onların bilgeliğini benimsemeyi öğrenirken, gerçek zamanlı koşulsuz sevgi konusundaki gerçeği öğretmek için bize yardımcı olacaktır.
Maalesef, kalbimizi hem koruma altına alıp hem de açık tutamayız. Bu, gölgede kalıp güneş ışığının yüzümüzü okşamasını beklemek gibi bir şey olur.
Bir bakıma bu gizemli güç, aslında bizim dışımızda değil, yüreğimizin en derin kısmında yaşar.
Güneşin altındaki her şey sevilmek ister.
Aşk, yüksek bir dağın arasından akan bir derenin el değmemiş suları gibidir, yenilenmezse akışı durur, durgunlaşır ve sonunda kaybolur.
Gözlerimizi değiştiremeyiz ama bakış açımızı farklılaştırabiliriz.
Yargılanmak istemiyorsan, başkalarını yargılama.
Her birimiz bir diğerinin yararı için varız ve birbirimiz olmadan, hiçbirimiz potansiyelimizi tam olarak hayata geçiremeyiz.
Tartışmayı kazanmak diye bir şey yoktur.
Bizi başkalarıyla beraberliklerimizde yada ilişki konusunda gerçekten zorlayan şeylerin başında ‘beklentilerimiz’ gelmektedir.
Aydınlanmamış kalp, kendisini korumanın en iyi yolunun karşısındakinde hata bulmak olduğunu sanır.
Her ilişki, kendi doğamızla ilgili olarak henüz fark edemediğimiz şeyleri ortaya çıkarmaya hizmet eder. Başka bir deyişle, ben ne zaman sen in etrafındaysam, henüz tanışmamış olduğum ben ile tanışma ihtimalim var !
Acı çekmiyormuş gibi görünmek acı çekmediğimiz anlamına gelmez. Gözden uzak, akıldan da uzak gibi gelebilir ancak kalp daha iyi bilir ve içine gömülen acı her ne ise büyümeye devam eder. Kısa sürede bu yük artık taşınamayacak hale gelince (ki her zaman böyle olur) gömülen her şey ortaya çıkar.
Sevginin gerçekten neye benzediğini bilmiyoruz.
Eğer sevgi anlayışımız, birini sevmenin ona karşı artan bir dargınlıkla yaşamayı kabullenmeyi kapsıyorsa, bu düşüncenin sonucu, her zaman yeni bir uçurumun kıyısına gelmekten başka ne olabilir? Kavgalar çıkar ve kalıplaşmış süreçler baş gösterir
.

Sahi öyle mi?

Kuşlar uçsuz bucaksız bir gökyüzünde uçarlar ve ne kadar çok kanat çırparlarsa çırpsınlar gökyüzünün sonunu bulamazlar.
Balıklar suda yüzerler ve ne kadar uzaklara yüzerlerse yüzsünler, yüzdükleri suyun sonunu getiremezler.
Kuş ve gökyüzü, balık ve su.
Olayları onun bakış açısından bakarak anlamadan, onun derisine bürünüp yaşamadan bir insanı asla gerçekten tanıyamazsın
Bir adamı, onun ayakkabılarını giyip, bir mil yürümeden yargılama

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir