İçeriğe geç

Sesini Duyur Kitap Alıntıları – Joanna Crosse

Joanna Crosse kitaplarından Sesini Duyur kitap alıntıları sizlerle…

Sesini Duyur Kitap Alıntıları

Sesinizi bulmak, mükemmeliyeti beklemekle değil

tamamen ilerleme göstermekle ilgilidir.

Tıkanmış hissetmek” ifadesi, sanki boğazımızın dü­ğümlendiğini ve bu yüzden doğru düzgün konuşamadığı­mızı anlatır. Bu noktada bir saptamada bulunmak isterim: Kişiyi konuşmaktan alıkoyan her zaman başkaları değildir;
kendi iç korkularımızı ve endişelerimizi karşımızdakine yansıtarak, bazen de biz neden oluruz buna. Demem o ki böyle bir şey yoktur, sadece bir histir bu, bizim hissimiz!
Sesiniz, kim olduğunuzun ve içinizde ne olup bitti­ğinin dışsal bir sembolüdür.
İyi bir iletişim, iyi bir dinleyici olmaktan geçer!
Özetle; lafınızı asıl mu­hatabına, dolandırmadan, duyulacak ve anlaşılacak bir açıklıkta söylemek önemlidir.
Her zamanki gibi insanları memnun etmeye ve insanlar tara­fından sevilmeye çalışıyorum ama ben bir ‘atık deposu’ değilim.
Ama hiç kimse size hiçbir şeyi tabakta sunmayacak. Topuğunuzu yere vurmalı, dişinizi sıkmalı ve özgüveninizi bulmak için ru­hunuza bakmalısınız. Ancak o zaman aile, arkadaş, meslektaş, emsal; kim varsa hepsinden, hayal ettiğinizden de fazla saygı gö­receğinizi fark edeceksiniz.
Kırgınlıklarınızın üstesinden gelmekten ne kadar ka­çınırsanız ya da aslında hayır demeyi isterken ne kadar evet derseniz o kadar kırgınlık biriktirirsiniz.
İşte, güvenli vücut dilini ve dinleme becerilerini içinde barındıran bir kelime:
A: Amaçlı ve dengeli olmak için.
Ç: Kişiye bakmak ve iyi göz teması kurmak için.
I: Kendinden emin, sözsüz iletişim için.
K: Diğer kişinin söylediği şeye karşılık vermek için.
L: Sezgisel olmak ve diğerlerinin belirli hislerini algıla­mak için.
I: Açıkça düşünmek, şimdiki zamanda olmak için.
K: Doğal ve güvenli vücut dilini garanti eden “kendi­niz olmak” için.
#Pozitif İşaretler Şunları İçerir:
Açık vücut dili ve rahatlamış el kol hareketleri.
İyi göz teması ve düşünceli ifadeler.
İnsanlardan uzaklaşmak yerine onlara doğru eğilmek.
Rahatlamış ama özenli bir vücut dili.

#Negatif İşaretler Şunları İçerir:
Zayıf göz teması ve elinizle ağzınızı kapatmak.
Sıkılmış yumruklar.
Konuşmacıdan uzaklaşarak geriye doğru yaslanmak.
Ayak vurmak, kalem emmek ya da sıkılmış görün­mek gibi dikkat dağıtıcı şeyler yapmak.

“Sessiz” ve “Dinle” kelimelerinin (İngilizce’de “Silent” ve “Listen”) tam olarak aynı harfleri içerdiklerini biliyormuydunuz? “Doğru dinleme,” insanlar sizinle konuşurken cevabınızı düşünmek ya da müdahale değil “diğer kişinin size ne dediğine odaklanmaktır.” Bu yüzden dinlemek için sessiz olmalısınız. Bir mesajı “göndermek” bir sanatsa me­sajı “almanın” da bir sanatı vardır.
Bir yöneticiyseniz çalışanlarınızla iletişim kurun ve onlara geribildirim verin. Herkesin içinde övün ama herhangi negatif bir geribildirimi özel olarak verin.
Yapıcı eleştiri, işgücünüzün ürün ve moralini artır­mada anahtardır.
Aslında işverenler ve üst düzey çalışanlar, kötü haber­leri iletmekten genellikle kaçınırlar. Ama araştırmalar, çoğu kez çalışanın kendisini en kötü senaryoya hazırlayabilmesi için organizasyonda neler olup bittiğini bilmeyi istediğini göstermiştir. İş yerinde belirsizliğin zayıf üretkenlik, moral bozukluğu, işe gelmeme, hatta ciddi seviyelerde stres ve hastalık gibi durumlara yol açtığına şüphe yoktur. Dolayı­sıyla, çalışanlarıyla daha açık iletişimde olmak bir şirkete en iyi hizmettir.
Yıllarca olumsuz duygularımı bastırdım ve başkaları
üzülecek diye, bir şey söylemekten hep endişe duydum.Fakat sonunda baktım ki kendime olan saygımı yitiriyorum.
Cümlelerinizi sahiplenerek, açıkça kızıyorum deyin, kızgınım deyin. Sizi mutsuz eden bir durum varsa
ama sürekli olarak düşüncelerinizi bastırıyorsanız zaten bir gün hiç beklemediğiniz bir anda su yüzüne çıkacak­lardır. O yüzden dürüst olmak lâzım; dürüst iletişim açık iletişimdir.
Bazen, bir şeyi söylemek istemiyorsak bunu başkasına “yüklemeye” çalışırız. Bu nedenle de ta ki istediğimiz ce­vabı alana kadar onlara çeşitli sorular sorarız. Üstelik de o cümleyi bizim kurmamız gerektiği halde Kabul etmeliyiz ki bu bir kaçıştır ve kendi duygularımızla başa çıkamadı­ğımız anlamına gelir, soruların ardına saklanıyoruzdur.Halbuki bir tek “ben” sözcüğü meseleyi çözecektir; yargı eklemeden tepki ifade edilmiş olur.
İşlerimizi ve ilişkilerimizi aslında ne düşünüp ne hissettiğimizi aktara­madığımız için kaybettiğimizi görürsünüz.
Suçlama oyunu,” aslında sorumlu olduğunuz bir şey­den sorumlu olmayı reddetmektir. Böyle durumlarda, başka birini ya da bir şeyi suçlayarak sorumluluğu başka yöne çeviririz. Ama özgürleştirici olan, bu oyuna hiç katıl­mamak ve sorumluğun bize ait olan kısmını almaktır.Her birimizin kendi kaderinin efendisi olduğunu bilin.Kimse biz izin vermezsek bizi küçük düşüremez ve yolu­muzdan çeviremez. Hiç kimse, oyunlarına kanmazsak hiç­bir şey hissetmemizi “sağlayamaz”.
Kendinize karşı nazik olmak, özeleşti­riyi ve kendinizi suçlamayı durdurmakla ilgilidir. Bunun yerine, kendinize değer vermeyi ve kendinize, yakın bir arkadaşınıza davranır gibi davranmayı öğrenin. Kendinize karşı nazik olduğunuzda kendinizi benimsiyorsunuz, böy­lelikle daha bütün, daha özgüvenli oluyorsunuz.
İç eleştirmen/ego, daima sezgilerle savaşır; kendiniz
olma ya da farklı olma cüretini hele bir gösterin, hemen kötü şeyler olacağını söyleyecektir ve en başarılı insanlar,bu sesi dinlemeyenlerdir.
Hayat inişleri ve çıkışlarıyla bir lunapark trenidir ama aynı zamanda acı da çektiğimiz için neşeyi daha güçlü hissederiz. Bir şeyin yokluğunu çekmişsek bol­luğu takdir ederiz:
Kimse izlemiyormuş gibi dans edebiliriz.
Hiç incinmeyecekmiş gibi sevebiliriz.
Kimse dinlemiyormuş gibi şarkı söyleyebiliriz.
Dünyayı Cennetmiş gibi yaşayabiliriz.
Kendi kişisel sesimizi, işte böyle yaptığımızda buluruz!
Hayatınızı yönetmek, iç eleştirmeninizi kontrol altına almak ve kendi sorumluluğunuzu üstlenmek çok özgürleştiricidir. Bunu sizin için başka kimse yapamaz ya da yapmamalıdır.
Kendinize soracağınız soru şu: Hayatınızı canlı mı donuk mu yaşayacaksınız? Gri ve düz mü yoksa iniş ve çı­kışlarla rengârenk mi olacak? Güvenli yaşam diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Hayatınızı küçük yaşasanız bile, bu büyük bir şeyin olmayacağı anlamına gelmez. Şimdi hayal ve deneyimlerinize bütünlük katmak için yaşamını­zın bütün yönlerini gözden geçirmenin tam zamanı.
Herkesin bildiği gibi, mutluluk var­makta değil gitmektedir. Yani yolculuğun kendisidir mut­luluk.
Yaşam uzun ve zorlu bir yolculuksa insan yolda attığı bütün adımlardan zevk almalı.Çünkü hedeflerden birine ulaşana kadar, bir diğeri için zaten çoktan yola çıkılır!
Kimse bizi kendimiz olmak ve kaderimizi gerçekleştirmekten alıkoyamaz; yolumuza çıkan tek kişi bizizdir! Bu nedenle, koçluk seanslarımda sık sık söylediğim gibi: Kendi yolunuzu tıkamayın!
Hemen, şimdi, sizden de sesinizin bir boya paleti oldu­ğunu hayal etmenizi isteyeceğim. Her gün, muhtemelen 25 renkten yaklaşık beşini kullanırız ama bir sunum ya da bir performans sergilemek söz konusu olduğunda, dinleyici­nin söylediğimiz şeyi duyduğunu garantilemek için resme daha çok renk ve titreşim katmak lâzımdır.
Yıllar boyunca insanlara verdiğim en etkili alıştırma şudur bence; seslerini bir boya paleti gibi hayal etmelerini istemek.
Sesinizi bulmak, mükemmeliyeti beklemekle değil tamamen ilerleme göstermekle ilgilidir.
Sesimizi tam potansiye­liyle kullanacağımız o yere ulaşmaktan, sesimizi öyle kul­lanmaktan bizi alıkoyacak tek şey güven eksikliğidir!
Kişinin sesinin nasıl çıktığıyla içinde bulunduğu duy­gusal durum arasında doğrudan bir bağ vardır; duyul­maktan korkarmışçasına fısıltıyla konuşan kişi, kelimele­rinin çıkmasını istemiyordur aslında
Kişiyi konuşmaktan alıkoyan her zaman başkaları değildir;kendi iç korkularımızı ve endişelerimizi karşımızdakine yansıtarak, bazen de biz neden oluruz buna.Demem o ki böyle bir şey yoktur, sadece bir histir bu, bizim hissimiz!
Sahip olduğunuza inandığınız negatif bir kişilik özelliğini ve sahip olmadığınıza ya da iyi yapamadığınıza inandığı­nız bir beceriyi düşünün: Hakkınızda niye bu gibi şeyler düşünüyorsunuz? Birisi geçmişte size bir şey söylediği için mi? Örneğin hep çizim yapamadığınızı düşündüyseniz küçük bir çocuk olduğunuz zamanı düşünün; okuldan biri, bir ebeveyn ya da bir öğretmen, çiziminizle ilgili bir şey mi söyledi? Gerçekten çizmeyi hiç denediniz mi? Hiçbir yete­neğiniz olmadığı duygusu, bundan zevk alabilecek olma­nıza rağmen, sizi denemekten alıkoydu mu?
Fakat egomuzun yarattığı yıkıcı duyguların, bizi ikna edebilmelerine rağmen, doğru olmadıklarını anlamak önemlidir. Bu, iç sesimizin çocukluğumuzdan ya da eski, negatif bir ilişkiden kaptığı eski mesajlardan kaynaklana­bilir. Örneğin çocukken aileniz size tembel olduğunuzu ve hiçbir şeyi başaramayacağınızı söylemiş olabilir. Bu sizi başarılı olmak için çalışmaktan alıkoyabilir çünkü başarısız olacağınızdan eminsinizdir. Hepimiz eskiden kalma nega­tif mesajlara takılma ve onları günlük hayatımıza uygu­lama eğilimindeyiz. Birine sık sık işe yaramadığını söyler­seniz sonunda buna inanacaktır.
Kafamızda dönenen milyonlarca düşünce vardır ve bunların çoğu “iç eleştirmenimizdir”: Başarmaya çalıştığımız şeyi olumsuzlamak için elinden geleni yapan, bizim parçamız, şüphemizdir o ve maalesef, söyleyecek önemli bir şeyimiz olduğunda söylediğimizin önüne geçebilir. Bu, özellikle herkesin önünde konuşuyorken yıkıcıdır.
İnsanların sizi gö­remediği durumlarda sesinizin etkisinin önemi % 83 ola­rak değerlendirilir.
Sesimiz bizim çok özel parçamız olsa da gerçekte kim olduğumuzu belirten doğru şekli ve kelimeleri bulmak pek kolay değildir. Örneğin, kaç kere sesinizi duyuramadığınızı ya da yanlış anlaşıldığını­zı düşündünüz? Bu, sadece ne söylediğiniz değil aynı za­manda onu söyleyiş şekliniz ve sesinizin nasıl çıktığı da önemli olduğu içindir.
Ayrıca araştırmalar, ses aralığı ya da ton değişikliği gibi şeylerle kişinin yalan söyleyip söylemediğinin bile anlaşı­labileceğini gösteriyor.Katılımcılar, bir kişiliği sesiyle değerlendirilebilecekleri sonucuna vardılar; yumuşak ve yavaş bir ses içe dönük bir kişinin işaretiyken, daha yüksek ve hızlı bir ses dışa dönük birininkiydi.
İnsanlar, sadece nasıl konuştuklarını dinleyerek başka­ları hakkında çok şey söyleyebilirler.
Söylemek istediğinizi anlamaması için karşınızdakiyle açık iletişim kurmamaya dolaylı davranış denir. Bir tür pasif davranıştır ve bunu kullanmak demek , bir şeyi dürüstçe söylemekten kaçınmak için hileye başvurmak anlamına gelir.
.. bilhassa alçakgönüllülükle mücadele ettim.
Tanıyan herkes tarafından sevilen Elaine ile çalıştım, ama kendisinin ifadesiyle , herkesi korkunç derecede memnun etmeye çalışan biriydi. Birçok resmî olmayan eğitim seansımıza ve insanların ondan çok fazla yararlanmasına izin vermemesi için onu iknaya çalışmama rağmen , Elaine kendi en alt seviyesine ulaşana (yani kendi pasif- agresif davranışını değiştirene) kadar , işler değişmedi.
Eğer uygunsa yansıtıcı dinlemeyi kullanın. Bu, dinleyicinin, diğer kişinin kelimelerini tekrar dile getirerek ama kelimesi kelimesine tekrar etmeden , söylenen şeyi açıklığa kavuşturduğu zamandır.
.. Özellikle kişi üzgünse ona destek olmak açısından faydalıdır.
Bir yöneticiyseniz çalışanlarınızla iletişim kurun ve onlara geri bildirim verin. Herkesin içinde övün ama negatif bir geri bildirimi özel olarak verin.
..her zaman kelimeleri dikkatli seçin, kelimelerin hem iyileştirme hem de yaralama güçleri vardır. Negatif değil , pozitif olmaya çalışın.
Kendinize karşı dürüst olduğunuzda ve diğer kişinin ne düşündüğünü , ne hissettiğini düşünmediğinizde , bu açık ve güçlendirici iletişim için temel oluşturacaktır.
Yıllarca olumsuz duygularımı bastırdım. Ve başkaları üzülecek diye , bir şey söylemekten hep endişe duydum. Fakat sonunda baktım ki kendime olan saygımı yitiriyorum.
Yüzlerce insana eğitim vermiş biri olarak , en büyük problemlerin zayıf iletişim ve yanlış anlaşılmalardan kaynaklandığını gördüm.
Her birimizin kendi kaderinin efendisi olduğunu bilin.
Mükemmeliyetçilik bir sıfat değildir, sadece ne yaparsanız yapın yeterince iyi olamayacağınız anlamına gelir ve bu, başarılardan zevk alabilmenin önündeki engeldir.
Gerçekten kim olduğunuzu bulmaya cesaret edin!
Kendinize soracağınız soru şu ; hayatınızı canlı mı donuk mu yaşayacaksınız? Gri ve düz mü yoksa iniş ve çıkışlarla rengarenk mi olacak ?
Hayat dibine kadar yaşanmalı , keşifler heyecan vermeli ..
Kendi yolunuzu tıkamayın!
Ya da belki uyum sağlamak için küçük ve değersiz olmayı istersiniz ..
Korku sizi engelliyor mu ?
Gerçek kişilerin karşısında konuşmak performans gelişiminizi hızlandırıcak , kendi sesinizi geliştirmenize yardımcı olucaktır.
Kendi kendinizle değil, insanlarla konuşun!
Sesinizi bulmak , mükemmeliyeti beklemekle değil, tamamen ilerleme göstermekle ilgilidir.
..kendinize yapıştırdığınız negatif etiketleri düşünün.
Ses şaşırtıcı şekilde güçlüdür : İnsan sesi belli bir frekansta camı kırabilir ve bilim adamları , ses dalgalarının farklı maddeleri şekillendirdiğini , deneyimlerle kanıtlamış bulunmaktadır. Ses gücü ve iyileştirme yetisi üzerine sayısız çalışma vardır ama ses bağlamında önemli olan , kişinin iletisinin nasıl hissetmemize neden olduğudur. Bazı sesler dikkatimi çekerken bazılarının çekmediğini biliyorum ve harika , zengin tınılı bir ses dinlediğimde bu iyileştirici bir etki yapabilir.
Eski mutasavvıflar , sesin gücüyle vücudun , zihnin ve duyguların iyileştirilebileceğinin farkındaydılar. Bunu müzik ve şarkı söyleme yoluyla yapıyorlardı.
Tam potansiyeliyle kullanılmayan bir ses , kutusunda kilitli tuttuğumuz ve asla kullanmadığımız muhteşem bir çalgıya benzer.
Sesimiz bizim bir resmimizi çizer.
Sesinizde bütün notaları bulacağınıza dair güven, sizi hem kişisel hem profesyonel hayatta ilerletecek bir şeydir.
Sesiniz bir müzik çalgısı gibidir ama ne kadar güzel olursa olsun onu iyi çalmayı öğrenmezseniz asla ondan en iyi sesi alamazsınız.
Sesiniz özgündür ve onu kullanma şekliniz sizin hakkınızda çok şey söyler. Ama herkes bunu kendi avantajına nasıl kullanacağını bilmez.
Eğer hayatınız dev bir yapboz gibiyse ama bir parça eksikse bütün resmi tamamlamak için onu arayın.
Bazı yaşlıların söyledikleri ya da yaptıkları şeylerde çok fazla kahkaha ve mizah var. Onlara değil, onlarla gülüyoruz.
Kelimeleri nasıl kullandığımız konusunda dikkatli olmamız gerekir. Hiç, bir kişinin sözünün kalbinizi erittiği ya da sizi bir ok gibi delip geçtiğini hissettiğiniz oldu mu? Kelimelerin, ardında fiziksel çöküntü bırakabilen enerjik bir etkisi vardır.
Nereye gitmek istediği ve kim olmak istediği konusundaki görüşü, insanın sahip olduğu en muhteşem varlığıdır.
Sorun, sorunlarımızı ağır ama görünmez bir çantada yanımızda taşımamızdır.
Kendiniz olmak başkalarının da, kendileri olmalarına yol açar.
Kişisel güç; aynada kendine bakabilmek, başkalarına kendinize davranılmasını istediğiniz gibi davrandığınızdan emin olmak ve “kendime karşı dürüstüm” sözünü hiç tereddütsüz söyleyebilmektir.
Evet deme ve başkalarını memnun etme eğiliminde olan biriyseniz büyük bir pul albümü biriktirme ihtimaliniz çok yüksektir. Aslında hayır demek isterken söylenen her evet, albümde biriken sözsüz bir kırgınlık puludur. Kırgınlıklarınızın üstesinden gelmekten ne kadar kaçınırsanız ya da aslında hayır demeyi isterken ne kadar evet derseniz, o kadar kırgınlık biriktirirsiniz. Bu birikimden haberdar olmayabilirsiniz çünkü rahatsız olmaya alışmış, istediğinizi söylemektense gerçek duygularınızdan kaçınmayı ve saklanmayı öğrenmişsinizdir. Bu yüzden, durmadan kırgınlık pulları eklenir bu kitaba Fakat kaçınılmaz olarak bir gün, muhtemelen en az beklediğiniz bir anda, son pul kitabınıza girecek ve sınırınızın sonuna ulaşmış olacaksınız. İşte o an gözünüz kararacak. Kuvvetle muhtemel, başkaları bu mantıksız davranışınız karşısında şaşkına dönecek ve “Bu kadar küçük bir şey için, ha?” diyecektir. Neticede, daha önce evet dediniz ve siz herkesin en güvendiği kişisiniz. Sorun ne, nasıl cüret edersiniz? Elbette sadece bu tek olay üzerine gözünüz kararmadı. Bu, geçen haftalarda, aylarda ya da hatta yıllarda büyüyen zehirli kırgınlıkların birikimidir. Gizli gerçek, dürüst olamadığımız ve “tam o gün, o sırada” ne hissettiğimizi söyleyemediğimizdir.
Kelimeler, biz onlara anlâm katana kadar anlâmsızdırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir