İçeriğe geç

Senin Ruhun Bütün Dünyadır! Kitap Alıntıları – Uğur Batı

Uğur Batı kitaplarından Senin Ruhun Bütün Dünyadır! kitap alıntıları sizlerle…

Senin Ruhun Bütün Dünyadır! Kitap Alıntıları

“Sevgi birliğe,bencillik yalnızlığa götürür.”
İnsanlar kandırılmak istiyor. Çünkü gerçeklikten, yaşamaktan korkuyorlar. Bu yüzden hep televizyon izleyip fal baktırıyorlar. Onlara yalan söylerseniz sizi severler, en çok sizi severler. Gerçekleri hatırlatırsanız sizden uzaklaşırlar, bazen nefret bile ederler. Lakin en önemli şey, cehaletten uzak durmak.
İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.
Övgüm zihnin kendisi için . Zihin insanın kendisi demektir . Bilgiyse , zihnin kendisi . İnsan ne biliyorsa odur .
Başkalarının kusurları kolayca görülür ama kendi kusurumuz görülmez ; kişi komşusunun kusurlarını ayıklar bulur , kendi kusurlarını ise kumarda hile ile zar saklar gibi saklar .
Kendimle baş başayken sayısız kişilik özelliği hayal edebiliyor , şimdiye kadar kimsenin kurmadığı cümleleri hemen , şıp diye söyleyebiliyorum , etrafta kimse olmadığı halde akıl yoluyla sosyalleşmenin parıltılı sonuçları bunlar ; ne var ki , birinin fiziksel olarak yanıma gelmesiyle bunların uçup gitmesi bir oluyor ; aptallaşıyorum , ağzımdan tek sözcük çıkmıyor ve aradan bir saat geçmeden uykudan ölecek hale geliyorum .
Beden , zihin ve ruh arasına hiçbir zaman kesin çizgiler çekmedim . Biri bir diğerine hizmet ve etki etti ve her biri bana karşı harika ve enfesti ..
Gurur , ne işim var şimdi seninle
Benim için kadehe doldurduğun
Zehrini bir başka mirasçısına sun
Ruhum , sen kendini üzme !
Arzular acı çekmeye sebep olur , acı çekmekten tamamen kurtulmanın tek yolu da arzu duymaktan tamamen kurtulmaktır . Bunu yapmanın yek yolu da gerçekliği olduğu gibi yaşaması için zihni eğitmektir .
Biz , hepimiz yalnızız . Aldanmamak gerek . Yaşam bir zindandır , türlü türlü zindanlar . Ama kimileri zindan duvarına resim çizer ve bununla oyalanırlar . Kimileri kaçmak ister , boşuna ellerini yara bere içinde bırakırlar . Kimileride yas tutar . Fakat işin aslı , hep kendimizi aldatmalı , hep kendimizi aldatmalıyız . Ama bir zaman gelir , insan kendini aldatmaktan da bıkar
Bir kimse arıyorsa , gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk , bir türlü bulunmasını beceremez , dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz , çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep , çünkü bir amacı vardır , çünkü bu amacın büyüsüne kapışmıştır . Aramak bir amacı olmak demektir , bulmaksa özgür olmak , dışa açık bulunmak , hiç bir amacı olmamak . Sen ey saygıdeğer kişi belki gerçekten arayan birisin , çünkü amacının peşinden koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri pek görmüyorsun .
İsterseniz bir nimet olan aklı reddedin ! Kudurmuş alevleriyle cehennem nah orada ! Sizi bekliyor ! Amma , bu nimetten vazgeçenler yok değil ! Hakikati olduğu gibi bize gösteren aklı , şarabın sarhoşluğuna değişen şahıslar var aramızda ! Oysa bilmez misiniz ki aklı reddetmek hakikati , hakikati reddetmek ise Hakk’ı reddetmektir !
Bakış açısına ve algılara takılıp kalanlar, dünyayı insanları incitecek gezerler.
Sadakat depresifliği doğruyorsa, insanoğlu hiç bu kadar depresif bir çağ yaşamamıştı.
Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez.
Bir akşam vakti, başımı omzuna koyup uyumak isterdim.
Aşk, gerçeklik algısının geçici bozulmasıdır.
Mutluluğun kısa yolu gülmektir.
Başarılı olmak için kendimize etmediğimiz işkence kalmıyor.
Insanlar kandırılmak istiyor. Çünkü gerçeklikten, yaşamaktan korkuyorlar.
Sanırım hayatın kuralını yorgun insanlar yazıyor.
Hayat gerçekten en tehlikeli oyun, henüz ondan canlı kurtulan olmadı. Hem inanın ölüm olmasaydı, insan onu da icat etmek zorunda kalırdı.
Profesör, Bilge’ye sordu: Her sabah yeniden mi doğuyoruz?
Siddhartha da dedi ki: Her sabah yeniden doğuyoruz. En önemli şey bugün ne yaptığımız.
Bilge insanların en önemli özelliklerinden biri, dünyayı değiştirmek ve başkaları ile olan ilişkiler üzerine bir benlik inşa etmek yerine kendileri ile bir yolculuk yapmalarıdır. Dışardakilerin söylemleri elbetteki değerlidir, ancak sizin kendiniz ile olan yolculuğunuzu en İyi bilen sizsinizdir. Kendinizi bütün eksi ve artılarınızla fark ettiğinizde, dışardan gelen bir eleştiri ya da övgü cümlesi sizi bu yolculukta daha az sarsılır duruma getirecektir.
Nasıl sert bir kaya rüzgârla yerinden oynamaz ise bilge insanlar da övme ve yermeden etkilenmez.
Geliştirilmiş ve eyleme dönüştürülmüş bir fikir, sadece var olan bir fikirden daha değerlidir.
Profesör, İnsanın en zor terk edebildiği kötü huy, enaniyet (bencillik), balıktır. İnsan daima benliği sebebiyle nefsinin peşinde koşar ve hep kendisini haklı görür. diye düşündü.
Profesör anlamak istedi ve Bilge’den söz diledi: Bize bulmaktan söz et.
Siddhartha da dedi ki: Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Bulduğun şey kendi hiçliğin olabilir, tam o an özgürlüğün hem acısını hem hazzını tatmış olacaksın.
Neler değişmedi ki dünya dönerken,kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu
Sadakat, iki cihandan da vazgeçmektir. Hemde bir çift göz için.
Birinin beni çok sevmesi, benim için pek birşey ifade etmiyor. Ben daha çok nasıl sevdiğiyle ilgileniyorum. Mühim olan yormadan sevmek, güzel sevmek.
Önce kendi gideceğin yolu öğren, sonra öğretmeye kalk.
Hepimizi iyi insanlar olduğumuza inandırdılar. Sonra da çekip gittiler
Kendine ayna olmuş yüreğin kendisiyle yaptığı eşsiz ve zulümkâr bir söyleşiydi hayat. Ve bunu değiştirecek tek şey mutluluktu
Herkes seni göründüğün gibi algılar,sadece bazıları gerçekte ne olduğunu tecrübe ederler.
Insanları kandırmak,kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.
Tüm acının ve ıstırabın sebebi cehalettir.
Cehalet hiçbirşey bilmemek ve iyinin cazibesine kapılmaktır. Masumiyetse herşeyi bilmek ve yine de iyinin cazibesine kapılmaktır.
Hiç bir başarım,başarısızlığım kadar güç vermedi bana.
Hayat gerçekten en tehlikeli oyun,henüz ondan canlı kurtulan olmadı. Hem inanın ölüm olmasaydı,insan onu da icat etmek zorunda kalırdı.
Hayat,doğduğumuz gün başlayıp öldüğümüz gün sonlanan amansız bir yolculuktur.
…gülmek, Tanrı’nın bilinçsiz canlılarından esirgenmişti.
Bilmek beni büyütür.
Bilmemek bana zarar verir.
Unutmak beni özgürleştirir.
Başka insanların sizinle ilgili ne düşündüklerinden size ne? Kendi erdemlerinizi kendiniz yaratın.
Hayat gerçekten en tehlikeli oyun,
henüz ondan canlı kurtulan olmadı.
mutlu olmak için para harcıyoruz, insan harcıyoruz, kendimizi harcıyoruz, hayvanları harcıyoruz..yetmiyor”
O, duygularını öldürdü anılarını da öldürmüş oldu.
“Acı içimizdeki ışığın yokluğudur “ diye düşündü Profesör.Sosyal medyadaki paylaşımlara bakarken üzülüyordu çoğu zaman.”Sanki çoğumuz ikinci el insanlar haline geldik gibi geliyor bana.Doğuyoruz, büyüyoruz, okuyoruz, sahip oluyoruz, olmuyoruz, ölüyoruz.Yalnızca tekrar ediyoruz, yalnızca tekrar ediyoruz.Sanırım hayatın kuralını yorgun insanlar yazıyor.Hiç bir şey, her şeyi unutabilmenin verdiği huzurdan değerli değil sanırım.. “
Bilge bir şekilde yaşayan birini ölüm bile korkutmaz.
BİLGELİK, DEĞERİNİ KAYBETMEDEN ANLAMAKTIR.
Aşk, evlilikle tedavi edilebilen geçici bir deliliktir.
Düşünceleriniz Kaderinizdir!
Kişiliğin Seni Gösteren Aynadır!
Bencillik dünyanın temel yasasıdır.
Bilmek beni büyütür
Bilmemek bana zarar verir
Unutmak beni özgürleştirir
Oyun bitince şahları da piyonları da aynı kutuya atarlar!
Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıydı.
Sessizlik içinde ne büyük gürültüler gizlerdi bazen. Çünkü iyileşmiyor, sadece susmayı öğreniyorduk.
Okuduğunuz kutsal sözler, söylemleriniz ile hareket edip onları geliştirmeyeceksiniz onlar ne işe yarardı?
Kelimelerin yok etme ve iyileştirme gücü vardır. Söz doğru ve nazik olunca dünyayı değiştirebilir.
Neler değişmedi ki dünya dönerken, kendi ekseni etrafında dönebilene ne mutlu!
Sadakat keşke inkara dönüşmenin eşiğinde aşkın ikrarı olsaydı nesnelerden kolayca vazgeçiyoruz. Prensiplerden, sözlerden, kurallardan, kırmızı çizgilerden, ideolojilerden, doğadan, yaşamdan, hayallerden Kısaca sanırım her şeyden kolayca vazgeçiyoruz.
Çok fazla seçenek ile karşı karşıya bırakılan çocuklar, ellerindekinin değerini bilmezler ve her zaman elde edilmesi zor şeylerin peşinde koşarlar.
Sürekli yemeğe karşı arzumuz var olduğu sürece akıcı limbik sistem duyguları başka şeye yönelirler mesela öfkeye nefrete şiddete. Bu yüzden açıktır ki doğru ve sistemli beslenmezseniz sinirli olursunuz.
Not: Limbik sistem duygularımız benliğimiz ve hafızamız ile ilgili.
Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir. Bu ölümsüz kanundur.
Ondan hem nefret ediyor hem de seviyordu. Aynı kendinden nefret edip, kendini sevdiği gibi ondan kurtulamazdı artık bu konuda hiç iradesi kalmamıştı.
Beyin en çok dikkati geçmişe harcar. Geçmişte yaşananları nasıl algıladığına göre ürünlere yönelir veya onların tersine yönelir. Bu yüzden çoğu insan tanıdık bir bakış açısından değerlendirilene kadar yeni şeyleri reddeder.
Puşkin kadınların peşinden koşuyordu. Dostoyevski kendinin kumara kaptırıyor du. Yasenin içki alemlerinde geziyor ve lokantalarda kavga ediyordu. Erdemler ile Aynı ölçüde kusurlarda dahilere özgü şeylerdi Öyleyse sen yarı yarıya dahilsin diyordu karım, Çünkü epey kusurun var.
Hiç kimse başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez.
Beyin için gelişme halinde olmak tehlikelidir. Bitirmemek , beyni huzursuz eder. Fakat beyin şunu bilmez yolculuk asla bitmez! Bir yolculuk biter diğeri başlar. Bir kapı kapanırken diğeri açılır. Ne dersiniz?
Motivasyon nedenlere bağlıdır. Fakat insanı yönlendiren nedenler mantıksal olmaktan ziyade öncelikle dürtüsel ve duygusaldır.
Charles Mackay şöyle diyor: insanlar hep söylenildiği gibi sürü halinde düşünür, sürü halinde çıldırırlar, ancak akıllanmalrı tek tek ve ve yavaş yavaş olur!
Başkalarının size hayran olmalarına bağımlı olmayın. Bunda hiçbir güç yoktur. Kişisel erdemleriniz dış bir kaynaktan çıkarılamaz. Başka insanların size gösterdiği sayısında da bulunmaz. Artık büyüyün başka insanların sizinle ilgili ne düşündüklerinden size ne? Kendi erdeminizi kendiniz yaratın.
Uyku her şeyden önce sağlıklı bir beden-zihin için gereklidir. O yüzden bir bilim insanı olarak uykuyu önemsemek ve tavsiye etmemek cahilliktir.
Bir de bakın şu etkisi var. Zihnimizi uykuya dalarken kullandığı beyin bölgelerini uykuda kurcalamayı çok sever. Farkındalık egzersizlerinin yatmadan hemen önce önerlmesinin bilimsel temeli budur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir