İçeriğe geç

Senin Köylerin Kitap Alıntıları – Cesare Pavese

Cesare Pavese kitaplarından Senin Köylerin kitap alıntıları sizlerle…

Senin Köylerin Kitap Alıntıları

Hiç olmazsa gölgeden yürüyelim, parayla değil ya!
Yangınsa benim kafamın içindeydi.
Babam adaletten daha kötüdür.
“Dert,” diyorum, “dert ve tütün, evet bunlar, ama Torino’nun kaldırımlarında yetişmediği için tütünü satın alıyorum. Derdi ise çok kolay bulurum.”
Öfkeleniyordum artık. Uygar insanların arasında ne yapacağını sanıyorsun, budala, demek istiyordum, ahırına dön.
Oysa gülüyor, söylemek istediğimi anlamıyor çünkü.
Beni kimsenin tanımayacağı bir yer arıyordum, bir kahve içip düşünmek için.
Ne kadar düşünürsen, o kadar ölüyor.
Ama anlıyordum, ona karşı çıkmak boşunaydı. Sonra, aldırmıyordum da ona, yolda giderken, kendini birden bir otomobilin altında bulan biri gibi, gözlerimin önünde sürekli bir şeyler uçuşuyordu.
‘Hepsi biliyor’ diye düşünüyordum, ‘hepsi biliyor ve kimse hesap sormuyordu’
Kapılarda gördüğüm bütün yüzleri çiğnemek istiyordum.
Kendini göstermek için bütün gücüyle asılıyor ve arada bir durup ellerini pantolonuna kuruluyordu, arabacıların yaptığı gibi. Düşün ki ben de onun yaşında olmuş ve aynı saçmalıkları yapmıştım. Kadınlar, çocuklar, hepimiz, her yerde aynıyız.
Ne hale getirmişsin evi, hayvan. Şimdi camlara yiğitlik mi taslıyorsun?
Kadınların gülerek konuşması sizi bir yana çekip öğüt vermesine benziyor.
Bu ara, gittikçe uyanıklaşan Talino da adlarımızın aynı olduğunu fark edip Berto’ya haber veriyor. Adlarımızı kendimiz koymuyoruz, diyor Berto gülerek.
İnsan böyle olabilir, çünkü, bunu ne kadar bekliyor da olsa, salıverdiklerinde, bir türlü bu dünyadan biri gibi duyumsayamaz kendini ve evden kaçmış biri gibi, vurur sokaklara.
Beni kimsenin tanıyamayacağı bir yer arıyordum, bir kahve içip düşünmek için.
Beni kimsenin tanımadığı bir yer arıyordum, bir kahve içip düşünmek için..
Birinin cahil olması adalete yetmiyor.
Yangınsa benim kafamın içindeydi.
Babam adaletten daha kötüdür.
“Dert,” diyorum, “dert ve tütün, evet bunlar, ama Torino’nun kaldırımlarında yetişmediği için tütünü satın alıyorum. Derdi ise çok kolay bulurum.”
Torino’ da da, köyde de aynı olan bir tek şey var: kadınların saçmalıkları
Öfkeleniyordum artık. Uygar insanların arasında ne yapacağını sanıyorsun, budala, demek istiyordum, ahırına dön.
Babam adaletten daha kötüdür.
Beni kimsenin tanımayacağı bir yer arıyordum, bir kahve içip düşünmek için.
Hiç olmazsa gölgeden yürüyelim, nasıl olsa parayla değil.
Durmadan gülüyorum ve sonunda çıldırmamak için kesiyorum gülmeyi.
‘’Dert,’’ diyorum, ‘’dert ve tütün, evet bunlar, ama Torino’nun kaldırımlarında yetişmediği için tütünü satın almak zorunda kalıyorum. Derdiyse çok kolay bulurum.’’
İnsan böyle olabilir, çünkü, bunu ne kadar bekliyor da olsa, salıverdiklerinde, bir türlü bu dünyadan biri gibi duyumsayamaz kendini ve evden kaçmış biri gibi, vurur sokaklara.
Boğazdaki yaralar kalır diye düşünüyordum, başka yaralar gibi kapanmaz, hiçbir zaman kapanmaz. Ölünce, deri çürür, yenilen­mez artık. Kim bilir, acı çekiyor muydu hâlâ?
Bir şeyler olacaktı, diyor o ise, inatla, kaçınıl­mazdı. Buğdayın da dövülmesi gerekiyordu.
Dikkatli olun, aptal görünür, ama hepinizi suya götü­ rüp susuz getirir, demek isterdim onlara.
insanlara kötülük yapamayacak artık.
Yara görünmüyordu artık.
Herkes doğru olanı söyleseydi, diye karşılık veri­yorum suratına karşı, sen de burada olmazdın.
Bunaldıysan, diyo­rum, çık da biraz dolaş.
Çınarların ara­sında lambalar olduğunu görüyorum.
Yakıyorlar mı acaba? diyorum.
Tabii, burada elektriğimiz var, diyor sarışın. Di­ namonun sesini duymuyor musunuz?
Değirmen sanmıştım. İş de var mı, peki?
İş var, ama para yok. Talino çiftliklerine alıncaya kadar, elektrik para getirmez.
Yazm ay var; nasıl olsa görünüyor, diyor Talino.
İn cin top oynuyor bu caddelerde, dediğini duyu­yorum, evindeymiş gibi sakin.
ama bu kötülük dolu bir gülüştü; hani bir konu açmak için gülünür ya, öyle.
Burası senin köyün değil.
Nerede güzel bir kız varsa orası benim köyümdür, merak etme.
Ne kadar düşünürsen o kadar ölüyor.
ben, ben değildim artık.
Konuşmak için sesimi arıyorum.
Bırak bakayım, çünkü sana bakmak hoşuma gidiyor.
O gülmeye başlamıştı, gözlerini gözlerime dikerek; içime işliyordu.
Sıktığının farkında değil misin?
derdi ise çok kolay bulurum.
Ne diye korkuyordun kabak? İlk önce saklananı yakalarlar, bilmiyor musun bunu?
yangınsa benim kafamın içindeydi.
Senin arkana dönmene gerek yok, önden de arkadan da aynı budalasın.
Babam adaletten daha kötüdür.
Düşünüyorum da ben de bir zamanlar onun yaşındaydım ve aynı saçmalıkları yapmıştım. Kadınlar, çocuklar, hepimiz, her yerde aynıyız.
Yaşlı adam ise bir çocuk doğunca onunla birlikte büyümesi için bir ağaç dikildiğini açıklıyor. Talino doğduğu zaman ne dikmiştiniz kim bilir diyorum. Ya sobalık odun ya da bir kabak.
Çünkü kırların en iyi yanı, her şeyin kendi kokusu olmasıydı ve kuru ot kokusu benim başımı döndürüyordu: Yalnızca kanı biraz sıcak olan kadınlarda yere uzanma isteği uyandıran bir kokuydu bu.
torino’nun kaldırımlarında yetişmediği için tütünü satın almak zorunda kalıyorum. derdi ise çok kolay bulurum.
( .) bir çocuk doğunca onunla birlikte büyümesi için bir ağaç dikildiğini açıklıyor.
Bak sen bir sürü budalanın arasına gir ve senden daha uyanık olduklarını gör
Yeter sana düşmüyor artık. Ne kadar düşünürsen o kadar ölüyor.
Bu saatte çoktan ölmüştür, bizse çılgınlar gibi koşuşturuyoruz.
Konuşmak için sesimi arıyorum
Neyse, yaşıyordu
Kimi gece dalga geçer kimi gündüz
Birçok şey aydınlanırdı piç olsaydı, diyorum
Arabadan sesleniyordu, yitik bir ruh gibi
Damarlarındaki kan çok geliyordu.
Karanlıkta bağırıyorum: görecek ne var?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir