İçeriğe geç

Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi Kitap Alıntıları – Ahmed Günbay Yıldız

Ahmed Günbay Yıldız kitaplarından Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi kitap alıntıları sizlerle…

Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi Kitap Alıntıları

Asla, sorgulamadan benimsemeye kalkıştığın bir fikrin kölesi olma!
– Yine canın sıkkın senin. – Aldırma. Biz o sıkıntılarla iç içe yaşamaya alışalı çok oldu.
Kendin için kabul edilemez olanların listesini çıkarıp, onların başkaları için de yapılamaz olduklarını bilerek yaşamalısın.
Pişmanlıklar deme konmuş acılardır
+ Sana bir sorum var.
+ Sor .
+ Yıllar girdi araya , umudumu çoktan kesmiştim. Ya sendeki nasıl bir sabırdı söyler misin ?
+ Bilmem. Aşk bu olmalı bence .
+ Başka biri olsa unuturdu.
+ İnanır mısın ,çok denedim bunu. Ama ne yaptıysam Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi .
Ruhunu, dışı çelikten örülmüş sıkıcı dar bir fanus içinde hissetmişti.
Ümitlerin tükenişe geçtiği anlarda, hayat anlamını da yitirir.
Seven gönüllerde arzular müspet zeminlerde vuslatı yakalayamamışlarsa, Aradaki mesafeler sevdalıların arasına aşılması zor engeller koyuyorsa, iki tarafında yapacağı en erdemli iş, sır küpünü çatlatmadan, ölünceye kadar ızdıraplarını içlerine gömerek yaşamalarıdır.
Heyecansız insan, ruhsuz robotlarla aynileşir. Heyecanın olmalı Heyecan o sadece bedii zevklerin ardında saklı rahatlatıcı duygulardan ibaret değil, kâinatı kurcalayan düşüncelerinle fark ettiğin doğuşlar, yön verecek manevi hazlarına Karşılaştığın yeniliklere adayacaksın düşüncelerini.
Anlıyorum ki Leyla’lar Mevla’ya kurulan bir basamak!
Farklı olmak istiyorsan okumalısın.
Vakitsiz her hazan, yazgın sayılır
Anılar! Dönüşü mümkün olmayan zamanda yok olup giden
Ömrün, yaşanmış anların bir daha ele geçmeyişi Bir fotoğraf karesine sığan,pörsümüş sararmış, kağıt üzerinde kalan, bir hayal kadar bile vefalı olmayışı
İnsanın bedeninde buharlaşıp uçan, kirpiklerinden asılıp en demli ıstırapla sökülüp düşen, bir damla gözyaşı kadar vefalı değilmiş, sonunda mazi adını alan zaman
Hayat boşlukları sevmez. sen bir konuyu anlatırken, arada boşluk bırakırsan, seni dinleyenler kendi düşüncelerine göre doldurur bıraktığın boşlukları.
Hayallerimi bile elimden alan, düşlerimi bile kendisine bağlayan, beni kendim olmaktan çıkartan bir hikâyem var hayatımda.

Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi, Ahmed Günbay Yıldız

Hiçbir anlam veremediğim, o kaçarcasına gidişine hâlâ da anlam veremeyişimin ıztırabı içindeyim.

Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi, Ahmed Günbay Yıldız

Oku, bedenlerin ulaşamadıkları yerlere düşünceler ulaşır.
Hayatı bir pula satacak kadar kahır doluyum.
-Sana bir sorum var.
-Sor.
-Yıllar girdi araya. Umudumu çoktan kesmiştim bile. Ya sendeki nasıl bir sabır söyler misin?
-Bilmem, aşk bu olmalı bence.
Derin içli bir nefes indiriyordu ciğerlerine, hazin bir fısıltı vardı dudaklarının arasında:
-İnanır mısın çok denedim bunu ama nr yapsam seni unutmaya gücüm yetmedi
Kayalaşmış bir kalbi yumuşattı, sevmeyi öğretti bana. Kimliğimi değiştirdi yıllar sonra
Çizgi çektim üzerine yılların, yaşanmamış zaman gibi say gitsin
Bakarsın onun gönlüne de bir değişiklik verir Allah.
İlahi aşkın çizdiği helalle haram arasındaki yoldan kalbe akan bir hayat iksiri miydi aşk?
Güzel söz mü, güzel yüz mü sevgili? Şunu hiç fark ettin mi? Her insan dünyanın sadece kendisi için yaratıldığına inanırmış. Etraftaki her şeyin sahte, sadece kendisinin gerçek olduğuna inanırmış. His, duygu ve aşk. Sadece kendi hissettikleriyle sınırlı sanırmış. Ya başkalarının yüreği? Bir hazine arayıcısı gibi ol ve gözlerimdeki derinliklere in. Orada kendini bulacaksın!
Anlamalısın beni artık. Gözlerimde biraz daha kalıp biraz daha derinleşerek baksan? Duy artık sessiz çığlıklarımı ne olur!
Gönül dünyamın kapılarını, her anahtarın açamayışı zorlaştırıyor çözümü.
Bugünlerde, sıra dışı bir sıkıntısı var yüreğimin.
Vakitsiz her hazan, yazın sayılır.
İhmal, ihanettir sevda gölünde.
Mazi soluk yüzlü bir fotoğraftır, dondurulmuş zamanların hafızalarda bıraktığı karelerde
Gökteki yıldızlar sayısınca sır taşır insan yüreği.
Aşk ki duyguların en hünerli sanatını sergileyişiydi
Aşk başlangıçta hayranlık duygusudur, ona sahip olduktan sonra farklı bir dönem başlar. Birbirlerini ruhen ve bedenen ezberleyen beraberliklerde elektriklenmeler korkunç bir şekilde azalır.
Kendimiz için uygun gördüklerimizi, başkaları için de uygun görebilme anlayışı bize insanlığımızın, hangi basamakta olduğunu hatırlatır.
Dost sırrı, Hak sırrı gibi saklanır bizde.
Unutma, Allah bütün tedbirlerine rağmen insandan bir şeyleri almayı murad etmişse, onu kimse geri almaz.
Oysa inancımızda ilk önce yuva kuracak olanların fikirleri sorularak yola çıkma gerçeği vardır.
Oku, bedenlerin ulaşmadıkları yerlere düşünceler ulaşır.
Farklı olmak istiyorsan okumalısın. İnsanlar tanımadıkları ortamlarda kıyafetleri ile buyur edilir, fakat Sonucta kültür farklılıklarına göre uğurlanırlar. Para insana konuşmayı, elbise yürümeyi öğretebilir, sen bilgeliğinle tanınan biri olmalısın.
Kadın kısmının dünyası daha ufaktır Doktor Bey. İş, evdeki meşguliyetler, erkeklerden daha çabuk ortama uyar kadınlar
Beynim, hayalî fotoğraflar çekerek hafızama asıyor.
sonunda mazi adını alan zaman
Sevdalı kalplere sorumsuzlukların belirtileri düştüğünde, desteği olmayan mazeretler bile sığınak olarak kullanılırdı.
Aslında birçok şeyin değişimi için düşülen bir not gibiydi aldığımız sonuçlar
Her cümlenin nokta isteyen bir sonu vardır. Bu cümle bitmedi henüz.
Kendin için kabul edilemez olanların listesini çıkarıp, onların başkaları için de yapılamaz olduklarını bilerek yaşamalısın.
Yasaklar şirin yüzlüdürler. Onların dış görünüşlerindeki cilalarıdır insanları kendisine doğru çeken. Dış yüzlerinin parlak cilalarına rağmen iç yüzleri karanlık ve korkunçtur.
Her bakışın, görebilmek olmadığını daha yeni anlamıştım o akşam.
Söylenmedik söz yoktur gök kubbenin altında.
Senin işitmediğin çok kelam-ı kibar var
Nesfî değil, kalbî çağrılarının sinyallerine kulak ver.
Özümleyemediğin bir fikrin kölesi olma
Hayatın şakası yoktu.
Taze, el değmedik, bakir hisleriyle haykırırdı bahar. Yeşilin her tonuyla gülümserdi. Ağaçların dallarında efsunlu renkleriyle açardı çiçekler. Bahar yine kardelenlerle yapmıştı açılışını; nergisler, sümbüller, çiğdemler, papatyalar
Aslında mevsimler renklerin diliyle anlatırdı kendini.
Farkında mısın hiç geçen zamanın?
Usul usul erimekte seneler
Vakitsiz her hazan, yazgın sayılır
Gökteki yıldızlar sayısınca sır taşır insan yüreği.
İncitmeyen, birbirlerini anlayan yüreklerin hassasiyetiyle tükenir ömürler.
Çocuk yüreğimi özlüyorum. Şu an o saf, daha duyarlı ilgiyi paylaşmayan bile olsa, sevgiye, şefkate muhtaç, koruyucu kanatların altında dolaşan, dünyaya ikiyüzlü kişiliklerle bakmayan, duru ve berrak, kirletilmemiş hisleriyle âlemi seyreden, o çocuk yüreğimi!..
Her sıkıntıyı, her yerde anlatamıyorsunuz.
Vakitsiz her hazan, yazgın sayılır.
Dinin, aklın, neslin, canın, malın, ırzın , ahlakın ve kul hakkının muhafazası insanların üzerine farzdır. İnsan olan, kendi gözü ve özü gibi korumalıdır bunları. Bunlar dünya hayatının, barışın ve huzurun en hassas dengelerinden bazıları.
Farkında mısın hiç geçen zamanın?
Usul usul erimekte seneler
Raydan çıksa sarıldığın mekânın,
Kurgularda kalır bütün emekler
Aldanma hayatın pembe rengine ,
Ne yapmışsan döner yine kendine..
-İnanır mısın çok denedim bunu. Ama ne yapsam seni unutmaya gücüm yetmedi
Hiçbir anlam veremediğim, o kaçarcasına gidişine hâlâ da anlam veremeyişimin ıztırabı içindeyim.
“Günü akşam etmek için yaşayanların idealleri pek olmaz.”
“Farklı olmak istiyorsan okumalısın.”
“Bozuk düzenin zehirli tohumları.”
“Hayatta hiç kimse kendisi için yaşamaz.”
“Sence en büyük dağ hangi dağdır Nakış Baba?
“Gönül dağı derler.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir