İçeriğe geç

Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim Kitap Alıntıları – Nilgün Bodur

Nilgün Bodur kitaplarından Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim kitap alıntıları sizlerle…

Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim Kitap Alıntıları

&“&”

Çünkü insan, en az gördüğüne hep en çok inanır…
Neye İnanırsan O, Senin İçin Kolaylaşır. ‘İnancı Uğruna Öldü’ Derler Ya, Yalan. İnsan, İnancı Uğruna Yaşamaktadır.”
Çok nefes var alınacak, sonuncusunu verirken pişman olma yeter.
İçindeki Küçük Kızın Saçını Okşamayı Unutmuş Her Kadın, İmkânsızı Başarabilecek Bir Kahraman Olduğunu Hatırlayamaz…”
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün  adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
Hiçbir şey kalmaz inan geriye, en sevdiğin tişörtünün bile bir gün toz bezi olduğu bu fani dünyada. "
Martılara seni anlattım,
Bırak Allah aşkına o denyoyu,
Simit var mı simit?" dediler…
Allah hiç birimize, ağladığında, bağırdığında, haykırdığında hafiflemeyen dert vermesin. Bir şarkı söyleyince, bir şiir dinleyince, bir film izleyince her şey geçsin." (. ❛ ᴗ ❛.)

Ali’nin Ayşe’den daha çok kalemi oluyordu hep. Ve çözmek için mutlaka bir problem gerekiyordu.Ayşe’ye üzülen merhametli çocuklarken o problemlerde, Ali olmak isteyen insanlar olduk.

Biz ne zaman insan" olduğumuzu unuttuk?
Şimdi sor kendine, elinden geleni yaptın mı?
Yüreğini hiç karartmayıp, sabırla engelleri aştın mı?
Nefreti, öfkeyi, intikamı unutup, sadece kendinle yarıştın mı?
İçin rahatsa arkana yaslan ve bekle…
Hayır" olanın da, olmayanın da içinde…
Bir Kitap Yazılıyormuş,
Farkına Varmamışım
Yaşarken…"
Olur ya beni üzersin, sonra neden bloklandım diye yerinme.
Peşin peşin söylüyorum, ahımı alırsan;
like" ların azalır, demedi deme.
Ahh siz erkekler!
İnstagram’dan sizi silen kızlar için, evde yer silen,
Göğüslerine silikon yaptıran kızlar için, yoğurdunu bile kendi mayalayan,
Geceleri evlerinde oturmayan kızlar için, koltuğunda oturup kitap okuyan,
Yumurta kıramayan kızlar için, bulaşık yıkamaktan tırnaklarını uzatamayan,
Kızları üzdünüz.
Biz ne ara bu kadar yorulduk?
Nefes almanın mucizesini, nefesim kesilince anladım.
Yaşadığım her şey çocukluğumda okuduğum bir Özdemir Asaf şiiri, bir Sait Faik Abasıyanık öyküsü, bir Yaşar Kemal romanı gibi olmalıydı.
Kahkahanın tarifi, gözyaşının değeri, özlemin kederi, aşkın efsanesi olmalıydı.
Yoksa nasıl yaşadım der insan?
Kendime sahip olduğum için bile hiç yalnız değilim.
Bir kere çok eğlenceliyim. Azıcık bilmişim, gevezeyim ve deliyim ama sıkıcı değilim. Kafam çalışıyor Allah’a şükür…
(✷‿✷)
Elinde kalan en değerli hissen zaman ve doğru olan, onu unutmaya değil, yaşamaya harcaman
Lastikli toka gibisin hayat.
İki kere dolanınca bol,
Üç kere dolanınca dar geliyorsun.
Arayı buldurmuyorsun.
İçindeki küçük kızın saçını okşamayı unutmuş her kadın, imkânsızı başarabilecek bir kahraman olduğunu hatırlayamaz.
Şimdi sen gidiyorsun ya
Herkes sana benzeyecek sanıyorsun.
Şiir o canım, benzemez korkma.
Şimdi sen gidiyorsun ya
Beni de yolda atarsan sevinirim.
Sevgilim olmadı belki ama sevilmediğimden değil, kendini sevmeyi öğrendiğimden.
Sağlıklı yaşam dediğin şey bin derdinin arasında önce günü güzelce bir selamlayıp meditasyon falan yapıp kefirle muzu blendırda çırpıp dört yumurta beyazıyla kahvaltı edip bir saat yürüyüş yapıp avokado kemirince olmuyor…Sözlerine değer vermeyenleri enerjini emenleri teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilmeyenleri gücüyle seni ezenleri edepsizliğiyle seni sessizleştirenleri verdiği ekmeği sana zehredenleri şişmiş egolarıyla kendilerini dünyanın merkezi zannedenleri ve seni yerip yerip gerenleri kapı dışarı edince oluyor.
“İçindeki Küçük Kızın Saçını Okşamayı Unutmuş Her Kadın, İmkânsızı Başarabilecek Bir Kahraman Olduğunu Hatırlayamaz…”
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sevilmek için başkasını sevmenin yeterli gelmediğini, hayatın en güzel hediyesi olan zamanın dinlemeye, öğrenmeye ama en önemlisi kendine harcanması gerektiğini, âşık olmak için sevişmek gerekmediğini ve bir gün tutkuyla arzulanmak için kendimi sevmemin gerekliliğini öğrendim…
Gitgide kopuyoruz… Gitgide yok oluyoruz… Pimi çekmiş bekliyoruz… Kalan kırıntıları toplayıp tekrar ekmek yapmaya çalışıyoruz… Ekmek olmaz…
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Gelecek hayalim yok…
Unutmayın ölüler HER ZAMAN YAŞAYANLARDAN daha fazla çiçek alır. ÇÜNKÜ PİŞMANLIK MİNNETTEN daha çok acıtır…”
Şimdi sen gidiyorsun ya

Hemen çıkarsan çok sevinirim.

Sinemaya gideceğiz kızlarla.

Bugün cuma…

Şimdi sen gidiyorsun ya

Beni de yolda atarsan sevinirim.

Bak, benzin paran yoksa söyle, veririm.

Şimdi sen gidiyorsun ya

Herkes sana benzeyecek sanıyorsun.

Şiir o canım, benzemez korkma.

Şiir kim, sen kim?

Sen daha, dahi anlamına gelen “de”leri ayıramıyorsun…

Şimdi sen gidiyorsun ya

Tutmayayım.

Trafik olur.

Yan yolu kullan en iyisi.

Senin gibi “boş” olur…

“Neye İnanırsan O, Senin İçin Kolaylaşır. ‘İnancı Uğruna Öldü’ Derler Ya, Yalan. İnsan, İnancı Uğruna Yaşamaktadır.”
“SİYAHSANIZ, MUTLAKA beyazınızı bulun ve BİR GÜN BİRLİKTE ARDINIZA bile bakmadan ‘gri’ olun…”
Aynadakini çok seveceksin. Sevmeyini sileceksin.
Sen güven. Sana güvenmeyene de güven. Seni sevmeyeni de sev. Almadan ver. Çünkü herkes kendisine her yapılan hatada senin gibi yeminler etse, şiir okumaktan vazgeçse, çiçekleri, köpekleri, kuşları, çocukları sevmeye devam etmese, herkes hata yapılan olmak yerine hata yapmayı yeğlese, birbirinden uzaklaşsa, korkusundan kimseye sarılmasa, kimseye güven duymasa, zarar görecek diye kimsenin başını okşamasa, başını kimseye yaslamasa nasıl insanlara kalır bu dünya?
Böyle kocaman bir Dünyada, bize verilen en büyük hediye olan zamanla, yanımda sonsuza kadar olacağını bildiğim tek kişiyi şımartmayakarar verdim.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün  adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
Tanınmak değildir başarı. Neyle tanındığındır ya da tanınmadan başardığındır."
Lastikli tokam gibisin hayat. İki kere dolanınca bol, üç kere dolanınca dar geliyorsun. Arayı buldurmuyorsun."
Mutlu olmak istiyorsan
haddini bildir hadsize…
Kadındır kendi gücünü
bilmeyen ama
tüm dünyayı
sırtında taşıyan…
Kim ne der diyerek
yaşamadık ağız tadıyla
bizi insan yapan
tüm yanlışlarımızı…
Lastikli tokam gibisin hayat.
iki kee dolayınca bol,
üç kere dolayıncadar geliyorsun.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
SADECE GÜÇLÜLER GİDER…
İnsanlara gerektiği gibi değer vermeyi öğrendim. Fazlası kalbe, akla, ruha zarar veriyor.
ölüler yaşayanlardan daha fazla çiçekek alır çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür."
Unutmayın ölüler her zaman yaşayanlardan daha fazla çiçek alır. Çünkü pişmanlık minnetten daha çok acıtır.
En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir. En büyük intikam, bizsizliktir. En büyük intikam, senin aynada gördüğünü onun artık görememesidir."
Ölüler dirilerden daha çok çiçek alır.
Çünkü pişmanlık minnetten güçlüdür.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
İnsanlara gerektiği gibi değer vermeyi öğrendim. Fazlası kalbe, akla, ruha zarar veriyor.
Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır,çünkü pişmanlık minnetten daha güçlüdür.
Teşekkürünü ettin yanlış yapanlara da, intikam nasıl alınır, asıl sen onu söyle bana” demişsiniz.Ben hiç almadım. Bilmiyorum. Soğuk soğuk da yemedim kendisini. Zeytinyağlılar soğuk yenir bizim evde sadece. İntikam ise ana besin zincirimde yer almaz benim.Bana acı vermeye cesaret edeni ölü sayarım. Adını yanımda anan olursa ruhuna bir Fatiha yollarım.
Yokluklarının yarattığı boşluğa, yaşamımdan çaldıklarını koyarım. Mesela kahkaha atarım, sporumu yaparım, aynaya bakarım, kitap bile yazarım.
“En büyük intikam affetmekmiş” derler. Neyini affedeceğim? Yerdeyken elimden yemek yiyip de, uçunca kafama pisleyeni affederek mi ödüllendireceğim? Affetmek için derin nefesler alıp, bilinç altımı şöyle bir yoklayıp, kişisel gelişimimi tamamlamaya çalışıp, aylarca terapi alıp, özümü falan bulmaya çalışıp, bu uğurda üstüne bir de para harcayıp, çaba falan mı göstereceğim? Niye affedeyim? Adam hayatımın içine etmiş, kurduğum hayalleri yok etmiş, özgüvenimi zedelemiş ve ben de üstüne affetmek için çaba gösterip, ermişlik mertebesine mi erişeceğim? Yok canım. Almayayım.İntikam mı?
Hayat alır onu.
Farkına varmazsın.
Sen kendin almaya çabalarsan, başaramazsın.
Sadece hayatta değil, ayakta da kalarak, mutlu olarak, kahkaha atarak yeneriz düşmanlarımızı.
En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir.
En büyük intikam, bizsizliktir.
En büyük intikam, senin aynada gördüğünü onun artık görememesidir.
Bana güvenirsen eğer, şöyle söyleyeyim…
Seni üzeni, şu an başka biri üzüyor… Bir yerlerde biri, bir diğerinin intikamını alıyor…
Başkasının hayatını mahvetmek değil, kendi hayatını yaşamaktır intikam…
Yüzüne gözüne bulaşır sen almaya çalışırsan…
Ödeşmeden bitmez ömür, merak etme…
Ama ben çoğu zaman ödeştiğimi bile anlamam…
Çünkü ölülerle hesap tutmayacak kadar
 değerli benim için bu muhteşem yaşam…
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün  adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur.
En önemlisi,
Anlatmak istediğini değil de
Anlamak istediğini anlayanlar için
Söylenen her söz fazladır.
Söylemeyin..
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar,mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki…
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir sevgisiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün  adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,gün gelir şah olur,
Şaha da fazla güvenme,gün gelir mat olur
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur
Hiçbir şey kalmaz inan geriye,
en sevdiğin tişörtünün bir gün toz bezi olduğu bu fani dünyada…
Martılara seni anlattım.
Bırak Allah aşkına o denyoyu;
simit var mı simit" dediler..
Allah, hiçbirimize ağladığında, bağırdığında, haykırdığında hafiflemeyen dert vermesin.
Bir şarkı söyleyince, bir şiir dinleyince, bir film izleyince her şey geçsin.
Kadındır kendi gücünü bilmeyen ama tüm dünyayı sırtında taşıyan.
Sallama insanlar yerine, demlenmiş insanlarla sohbet etmeyi tercih ettiğimden beri acımıyor canım…"
Kalkın çabuk.
Yeniden başlıyoruz.
En son ne zaman içinizdeki küçük kızın saçını okşadınız?
…Çünkü neye inanırsan o, senin için kolaylaşır.
İnancı uğruna öldü derler.
Yalan…
İnsan, inancı uğruna yaşamaktadır.
Gördüğümüze inandığımızı sanırız.
Yanılırız…
Biz bu hayatta aslında inandığımızı
bir süre sonra görmeye başlarız."
Sahip olduğunuz bir şeyden vazgeçemiyor musunuz?
O halde siz ona değil, o size sahiptir…
Kölelik, sadece özgürlüğün kısıtlanması değil,
vazgeçmekten kaçmaktır.
Gerektiğinde vazgeçemeyen, en büyük korkaktır.
Vazgeçemedikleriniz, ihtiyacınız değil, zaafınızdır.
Güç bazen istikrarda değil, bırakıp kaçmaktadır.
Gün gelir
Hayat ilginç.
Gün gelir, iç oğlanlar, padişah olur…
Hırsızlar zengin,
Metresler eş,
Eşekler adam olur.
Odundan kapı, taştan saray olur…
Gün gelir, kezbanlar destan,
Onları destan yapanlar, mestan olur.
Gün gelir, hadsizlik özgüven,
Saygı yalan, sevgi ise dolan olur…
Gün gelir, çivisi çıkar dünyanın.
Konuşamayanlar hatip,
Şifa veremeyenler tabip,
Yazamayanlar katip olur…
Ama yine öyle bir gün gelir ki …
Verenler alır, gidenler uslanır, dönenler yalvarır…
Merdiveni koşarak çıkanların, gün gelir ayağı takılır.
Sevgisini vermeyen, gün gelir kimsesiz kalır.
Aldatan bir gün sadakat için, çalan bir gün adalet için, döven bir gün şefkat için yalvarır.
Piyon deyip geçme,
Gün gelir şah olur.
Şaha da fazla güvenme.
Gün gelir mat olur…
Öyle bir gün gelir ki sen bakmazken her şey hallolur…
Çok hata var yapılacak, aynı hatayı yapma yeter…
Çok insan var sevilecek, yanlış olanı sevme yeter…
Çok yer var gidilecek, olduğun yerde kök salma yeter…
Çok zafer var gurur verecek, birinin kanı dökme yeter…
Çok karar var verilecek, pes etme yeter…
Çok anı var biriktirilecek, geleceği unutma yeter…
Çok ekmek var bölünecek, lokmanı kendine saklama yeter…
Çok başarı var görülecek, kölesi olma yeter…
Çok nefes var alınacak, sonuncusunu verirken pişman olma yeter…"
Sonra…
Bitmesin diye hiç başlamazsınız…
Çünkü mum kadar ışık verenleri,
siz de benim gibi güneş sandınız…
Al işte…
Aldandığınız güneşlerde yandınız.
Siz de benim gibi sonunda üşüyünce anladınız…
Bir sene kadar önce eşyalarımı toplayıp sessiz sedasız giderken biliyordum terkettiğimin terkedenim olduğunu. Gürültü çıkarmadığım, ağlamadığım, kapıları çarpmadığım, eşyaları kırmadığım için hissediyordum bu gidişin dönüşü olmadığını. Bazı gitmeler, beceriksizce teşebbüs edilmiş intihar gibidir. Not bırakırsın, anlatırsın, ağlarsın… Geride kalanları acıtmaya çalışırsın. Hala bir umudun olduğunu gösterir bu haber veriş, kendini özetleyiş. İşte böyle ölemezsin. Bağın varsa gidemezsin. Ben not bırakmadım giderken, çıt çıkarmadım. Çıkaracağım tüm seslerin duyulmayacağını anladım. Gitmedim aslında kabullendim ve vazgeçtim. Kapıyı kaparken, kolundan tutanın olmadığında eyleminin adının terketmek olmadığını anladım. Terkeden, terkedilmiştir. Geride bırakacağı gürültü sadece başarısız bir intihar girişimidir.
Yani gitmek bana ait bir eylem gibi görünürken, anladım ki giden sendin.
Bir sene sonra geriye bakıyorum da, sen gittin ya; ben çok güzelleştim…"
Anlayacaksın

Sisin arkasındaki mutluluğunda gamsız bir kalabalık,
Olmayan vicdanının yerinde hoyrat bir gamsızlık,
Elinde ateşi bile görünmeyen bir zafer meşalesiyle, sadece yürüdüğünü sanacaksın.
Farklı bedenlerde huzur, tanımadığın yüzlerde şefkat, yabancı gözlerde umut arayacaksın.
Koştuğunu sanarken sürünecek, sevildiğini sanarken özleyecek, sevdiğini sanarken aldanacaksın.
Aşkın bedenle, isimle, cisimle değil; sebebi bilinmeyen bir yoksunlukla yaşandığını ve hayran olmadan, birlikte kahkaha atamadan, tüm kusurları sevaba devşirmeden, tüm sevapları günaha döndürmeden yaşanamadığını anlayacaksın.
 
Elinde sahte bir senaryo ile, oynadığın role kendini kaptıracaksın.
Sadakatin aptallık, sevginin çıkarcılık, başarının parada, huzurun başarıda olduğuna inanacaksın.
Kendi hayatının başrolünü bile sırf bu yüzden amatör bir figürana kaptıracaksın.
Figüran bile seni bir süre sonra hatırlamayacak ve sen kaptırdığın başrole yanacaksın.
Sonunda yara almadan kanayacak, gözün dolmadan ağlayacak, aklın yerindeyken çıldıracaksın.
 
Yalnız kaldığında içini bir telaş kaplayacak. Çünkü geç kaldığını anlayacaksın.
Hayatının senaryosunun rollerini kendi elinle yanlış oyunculara dağıttığının farkına varacaksın.
Elinde bir avuç para, satın almakla huzur bulamadığın tüm eşyalar odanda, yaşarken kalbinin neden atmadığını sorgulayacaksın.
 
Doğru sandığın yanlışlarda yaşlanacak, kalabalıkta yalnız kalacak, sustuğunla kunuşup, kelimelerinle susacaksın.
 
“Neden” diye sorarken kendine, benden bahsedecekler sana.
Yerime koyamadığın her insanı, her eşyayı, her kahkahayı fırlatıp atacaksın.
Dolmayan boşluğuna şöyle bir bakıp, gittiğimi anlayacaksın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir