İçeriğe geç

Sen Bana Geç Kaldın Kitap Alıntıları – Erkan Akagündüz

Erkan Akagündüz kitaplarından Sen Bana Geç Kaldın kitap alıntıları sizlerle…

Sen Bana Geç Kaldın Kitap Alıntıları

Bırakın aşk için yüzbinlerce söz yazmayı…
Nasıl olsa kavuşamayacaksınız.
Bir gerçek var ki, kimse için tükendiğimize değmedi.

Herşey için çok pişmanım da ne demek ?

Birini sevdik, başlaması tamamen hataydı. Ama hayatına kattığı değerler acılarını biraz bastırdı, o için bütün evren sizin aranızda dönmeye başladı. Gülüşü, bakışı, ses tonu sanki dünyadaki bütün acılar senin üstüne yoğunlaşmış ve o, bir gelişi ile bütün bunlara çare olmuştu. Oysaki hiç bitmeyecek sandığın her şey gibi bir anda bu da bitti. Üstelik ne kadar çabuk bile diyemedin
Çünkü artık ben yokum.
O yüzden
Dikkat et kendine,
Eve geç kalma.
Sıkı giyin
Hava çok soğuk
Sırf lüks bir yaşam için, lütfen göçebe hayatı yaşamayın. Yok eğer yaşayacağım diyorsanız, komedinin üzerindeki para sizindir.
Hayat çok garip. Bazıları ekmeğin fiyatını bilmezken, bazı insanlar ekmek parası bulamıyor
Cezaevleri, akıl hastaneleri, meyhaneler ve hatta park köşeleri sevdiğine inandıran kadınların yıkıntılarıyla doludur.
Çünkü bizler; bir gülümsemenin ardından milyonlarca ağlamanın demini binlerce kez yaşamış olan insanlarız..
Severdik, çok severdik de; bir türlü sevdiğimizin gözlerinin içine bakıp sevdiğimizi söyleyemezdik
Bir gerçek var ki, kimse için tükendiğimize değmedi.
Değmiyorsa gidin.
Ne diyor şarkıda:
Bilirim, gidenlerle ölünmez ama kalanlarla da yaşanılmıyor
Biz uğruna şiir yazılanlardan değil, başkasının uğruna terk edilenlerdeniz. Bırakın, bu ağırlıkta bizde kalsın..

Erkan Akagündüz – Sen Bana Geç Kaldın Kitabından.

.

Sonra baktım küllükte yer kalmamış, sigaram da bitmiş, ‘Biten bir ömrün yanında bir paket sigaranın lafı olmaz.’ dedim içimden ve yandaki paketten bir sigara daha yaktım

.

.

– Bak, ne diyorum, biliyor musun?
– Dinliyorum.
– Hani öyle boktan şeyler yaşamışsındır da, bir an karşına birisi bütün acılarıyla çıkar gelir, sen de onun acılarından etkilenip ona güvenirsin ya?
– Eee?
– Hani dersin ki kendi kendine, ulan bu da benim gibi defalarca üzülmüş, buna da defalarca yanlış yapmışlar, bana yanlış yapmazsa bir tek bu yapmaz dersin de sonra bıçağı sırtında hissedersin ya
İşte öyle hissettim seni

.

.

Dokunamadığın
Ve hiçbir zaman dokunamayacağın bir bedende
aşk yaşıyorsan eğer
ve tüm imkânsızlıklara rağmen
bir gün belki kavuşuruz,
diyorsan içinden
Resmine bakıp ulan,
Ben senin neyini sevdim, sorusuna
cevap veremiyorsan eğer
yalnız değilsin,
bak,
ben de varım !

.

.

Biz uğruna şiir yazılanlardan değil, başkasının uğruna terk edilenlerdeniz.
Bırakın,
bu ağırlık da bizde kalsın

.

.

Gün gelecek, söveceksin gelmişine geçmişine ama nafile.
Hiçbir şey dindirmeyecek onun yokluğunun acısını
ve inanmışlığını.
Onu sevmenin, ona güvenmenin pişmanlığı ise
hiç geçmeyecek.

.

.

Adını duyduğum anda,
etraftaki gözlerin bana dönmesinden sonra
gülümseyerek,
Geçti gitti, dedim.
Gittin ama
geçmemiştin.

.

.

Kaybettiklerinizi düşündünüz mü?
Vazgeçtiklerinizi?
Peki ya sizden vazgeçenleri?
Ben düşündüm.
Oturdum, bir sigara içimlik zamana sığdırdım hepsini.
Sigarayı söndürürken de, ‘S*ktir et,’ dedim kendi kendime.
S*ktir et.
Günlerinizi, aylarınızı hatta yıllarınızı verdiğiniz insanları bir sigara içimlik zamana sığdırınca anlıyorsunuz s*ktir etmeniz gerektiğini.

.

.

Ulan nasıl olurdu da birisine sen benim canımsın derken başkasını sevebilirdi?
Aldatabilirdi?
Sustum

.

.

O kadar çok seveceksin ki, kalbinin atış ritmini bile ezberleyeceksin.

.

.

Behzat Ç. Yok, İşler Güçler yok, Leyla ile Mecnun yok. Siz iyisi mi, amcasının karısını ayartıp onunla yasak aşk yaşayanları izletin. Bir kıza beş kişi tecavüz ettirip, suçun kimde olduğunu arattırın. Şampiyonlar ligindeki Türk takımının maçlarına şifre koyup, cebinize azıcık para girecek diye maç yayınlarını sattınız. Hadi afiyet olsun. Eğer yetmediyse, A milli takımın maçlarını da başka bir kanala satabilirsiniz. Nasıl olsa alıştık biz. Sırf reyting yapmak için, yaşlı amcaları ekrana çıkarıp çocuğu yaşındaki kızlarla evlendirmeye çalışın. Bir kuru ekmeğe muhtaç olan, evine ekmek götüremeyen insanları unutun ama programlarda yaptırdığınız yemeklere puan verip bir de beğenmediğinizi söyleyin. Kendi ülkesinde olan depremlerini, şehitlerini, manevi değerlerini bile ekranlardan uzak tutan sizlere de bu yakışırdı zaten.

.

.

Etrafa gülücükler saçmaya, aptal aptal gülümsemeye ve mutluyum naraları atmaya başladığım bir zaman açık kalan televizyonun saçma sapan bir kanalında, saçma sapan bir dizisinde bağıra bağıra duydum adını. İsminin her harfi yüreğime battı.

.

.

Gülüşünü görmek için
yüzlerce kilometre gittiğin bir insanın
şimdi yüzünü bile görmek istememek
çok farklı bir duygu, biliyor musun?

.

.

Sevgilim, sol yanıma açılmış en büyük yarasın.

.

.

Seni öyle bir severim ki
aklın gider.
Radyoda bir şarkı çalar, birisi benim gibi bakar,
bir yerde benim kokumu duyarsın,
aklına gelirim.

.

.

Seni öyle bir severim ki
dengen bozulur,
kendine gelemezsin.

.

.

Olsun.
Dokunmadan sevmek diye bir şey var

.

.

Gülüşlerimizi kaybettik.
Umut dolu hayallerimizi,
Belki bir gün olur ümidi ile ertelediğimiz düşleri,
Ve en sonunda sevdiklerimizi kaybettik

.

.

Ne zaman yerimizden kalkıp mutlu olmaya yeltensek,
Hayat hep bir çelme taktı bileğimize.
Ve değişmeye başladık
Önce içimizdeki masum çocuğu kaybettik,
Sonra hayallerimizi

.

.

Kader bu ya,
Hiç tanışamadı ellerimiz birbiri ile
Ve hiçbir zaman,
Ağır hayat şartlarının önüne geçemedi hayallerimiz.

.

.

Oysa çok değil, bundan bir yıl önce,
Bir sonbahar günü öğlen saatlerinde,
güneş tam tepemizdeyken burada,
bu bankta yan yana oturuyorduk.
Şimdi gece.
Yalnızım.
Yoksun.

.

.

‘Bu kadar yakınken birbirimize, neden bu kadar uzağız biz?’

.

.

Tahliye etme beni yüreğinden !

.

.

Bir sigara daha yakıyorum ve ekliyorum başlamadan bitirdiğim yazıya: Sahi nasıl gitmiştin ama?

.

.

Gözünüzü açtığınızda karşınızda kimi görmek isterdiniz? Uzun süre önce ayrıldığınız sevgiliniz ya da kaybettiğiniz yakınınız? Ve benzeri şeyler
Peki ya gözünüzü açtığınızda bir şey kaybedecek olsaydınız, neyi kaybetmek isterdiniz?
Zor soru, değil mi?
Bakın, bu sıraya önemsiz onlarca şey yazarsınız işte. Sizin için değeri olmayan onlarca şeyi
O halde,
Gözünüzü açtığınızda
Karşınızda görmek istediğiniz kişiyi hiçbir zaman kaybetmeyin

.

.

Dibini göremediğin bir kuyuya balıklama daldın sen, yaşam ile ölümün tam ortasında kaldın
Ne alkol şişeleri geri getirebilir seni bana, ne de dilimden düşen binlerce küfür.
Yakışmayan sadece küfür olsun ağzımıza, yüreğinin kötülüğüne şiirlerim olsun dilimden düşen bu küfürler.

.

.

Yaz be kadın, yaz.
Kalemi eline al.
Dümdüz, noktasız, notasız,
Seviyorum,
Özlüyorum,
Ölüyorum falan yaz
Ellerin terleyene,
kağıdın yırtılana,
yirminci dal sigaran bitene kadar,
Solundan vuran ağrı, beyninin orta yerine
zonk diye düşüne kadar,
Gözlerinden dökülen yaşlar,
masanın üzerinde birikene kadar yaz.

.

.

Seni unuttum.
Unutacağım,
Unutmam gerek,
derken, sonunda
Unutamadım.

.

.

Şimdi bir sigara yak ve derin bir nefes çek sigaradan.
O son attığın mesaja iyice bak.
Gülümse ve mutlu ol.
Ayrılığın ilk gecesine uyarcasına dışarı çık.
Ve sonra kalk, yağmurda yürü.
Islanan saçlarını dert etme.
Gözlerin ıslanmadıysa
Emin ol ki sorun yok.

.

.

Sonra ellerim cebimde,
Karanlık bir sokakta kendime geliyorum.
Yoksun!
Olsun!
Nasılsa ne hissettiğimin hiçbir önemi olmadı ki, diyorum.
Sevdim.
Özledim.
Acı çektim.
Ağladım.
Hiçbirinde yoktun.
Olmadın.
Olsun

.

.

Ben bugün senin de farkına vardım. Uzun süre yan yana yürüdüğümüzü sandığımız bu yol, zamanı gelince farklı yollara sapıyormuş.

.

.

Biz bu gece kaybedenler olarak ayaktayız.

Hiç bize öyle sevin, âşık olun, saçlarıyla oynayın, gülümseyin tarzında masallar anlatmayın. Çünkü bizler, bir gülümsemenin ardından milyonlarca ağlamanın demini binlerce kez yaşamış olan insanlarız

.

.

Geçip giden onlarca sıradan insandan birisiydim sadece.
Güldüm, koştum, durdum, yürüdüm.
Anlamsızlaştım.
Kimse anlamadı beni.
Görmedi.
Duymadı.

.

.

Sahi unutabilir miydim gerçekten?
Seni tamamen silebilir miydim hafızamdan?
Yoksa sırf aklıma gelme diye içip köşeye attığım alkoller olmadan mı denemeliydim sensiz yaşamayı?

.

.

Geçmiş hep kötü,
Geçmiş hep acı,
Geçmiş hep hüzün

Solumda bir ağrı,
Dilimde bir söz,
Elimde bir iz.

Geçmiş, bazen hiç geçmemiş,
Geçmiş, bazen hiç geçmeyecekmiş

.

.

Bir gece aniden, tam her şeyi unutmaya çalışırken beni tanımadığım bir numara ile aradın ve sesimi biraz dinledikten sonra, ‘Nasılsın?’ dedin ya, lügatimdeki tüm küfürleri boşaltmak istedim o an suratına. Ama yapamadım ve ‘Sen nasılsın?’ dedim.
Keşke bana o an çok mutluyum, deseydin. Keşke hayat çok güzel, deseydin; keşke iyi ki seninle olmamışım, onunla her şey daha da güzel, deseydin.
Her şey için çok pişmanım da ne demek !

.

.

Ve ben bir sigara yaktım, gidişinin ardından. Fotoğraflarını yakmaya kıyamadım çünkü. Biliyor musun; ya bu geceler çok uzun, ya bu sigara çok kısa

.

.

Zaman seni benden almış; tutmuş, fırlatmış ve nerelere götürmüş. Şu an nerelerdesin? Nasılsın?

.

.

Kardeşim o benim dediğiniz ne kadar insan var ise, arkanızdan türlü oyunlar oynadı, ama siz yine de bok kondurmadınız kardeşliğinize. Güvendiniz, inandınız, en önemlisi o yapmaz lan, canım ciğerim o benim, dediniz. Evet, işte tam da böyle anlarda oluyor böyle şeyler..
Canım ciğerim, o yapmaz lan dediğim ne kadar insan var ise, sağ olsunlar, onlar yaptılar.

.

.

Bizim tek suçumuz, suçlu olduğumuzu bildiğimiz halde yine aynı hataları yapmaktan kaynaklı. Birini sevdik, başlaması tamamen hataydı. Ama hayatına kattığı değerler acılarını biraz bastırdı, o için bütün evren sizin aranızda dönmeye başladı. Gülüşü, bakışı, ses tonu sanki dünyadaki bütün acılar senin üstüne yoğunlaşmış ve o, bir gelişi ile bütün bunlara çare olmuştu. Oysaki hiç bitmeyecek sandığın her şey gibi bir anda bu da bitti. Üstelik ne kadar çabuk bile diyemedin

.

.

O da seviyor mu? diye sordular.
Evet, dedim.
Evet
O da seviyor, ama bir başkasını!

.

.

Sizin de gitmeniz gerekiyorsa gidin. Çünkü kalanlar; artık kaldığı yerde gitmenizi bekliyor olacaklar.
Değmiyorsa gidin.
Ne diyor şarkıda:
Bilirim, gidenlerle ölünmez ama kalanlarla da yaşanılmıyor

.

.

Bazen gitmenin kalmaktan daha çok mutlu edeceğini anlarsın. Gidersin.
Bazen gitmek gerekir.
Gidersin.
Bazen, bazenler çoğalır, her şey değişir.
Gitmekten başka hiçbir şey kalmaz.
Gidersin.

.

.

Hep giden insanları suçlu gösterir hayat. Hep giden insanlara yazılır cümleler. Bir şiir bile hep en çok giden insanların üstüne yakışır. Bir filmde; bir erkek bir kızdan gitti diye, hep o gidene söylenir cümleler. Hep giden kötüdür. Hep suç gidenindir. Hatta şarkılar bile çoğu zaman giden insanların üzerine yazılmıştır. Peki, bir insan neden gider? Hiç bu konuyu düşündünüz mü gerçekten?

Bazen yalan attığını anlarsın.
Gitmek zorunda kalırsın.
Gidersin.

Bazen ona gösterdiğin değerin yarısını o sana göstermez.
Gidersin.

Bazen aldatıldığını düşünürsün.
Gidersin.

.

.

Bir gün beni arayacaksın.
Öyle 11 haneli telefon numaramı çevirerek değil,
Kokumu arayacaksın.
Dizlerime yattığındaki huzuru,
Kollarımın arasındaki mutluluğu,
Verdiğim değeri arayacaksın.

.

.

Ben çok Sezenli bir gecede, bir sana tutuklu kaldım.
Sen o arada farklı şarkıların farklı notalarında, farklı insanlarla, farklı hayallerde, farklı mutluluklar kurarken,
Ben farkında olmadan hep mutsuzdum.
İnsan mutsuzken, mutsuz şarkılar dinler.
Seni kimler aldı, kimler öpüyor şimdi, bir şarkı değil, bir başyapıttır.

.

.

Hayat çok garip.
Bazıları ekmeğin fiyatını bilmezken,
Bazı insanlar ekmek parası bulamıyor.

.

.

Demek hâlâ, birkaç kilosu eksik geldi diye tartıya laf eden, tartıcıyı küçük düşüren, bu tartı bozuk galiba deyip pişkin pişkin arkadaşlarının yanında dalga geçmeye çalışan şerefsizler mevcut bu hayatta. Onlara tek bir lafım var: Şerefsizliği hiçbir tartı kabul etmiyor!

.

.

İnsan karakterini tartmak,
İnsan tartmaktan daha zor.

.

.

Bazı adamlar cesurdur. Normalde kafasını eğerek geçeceği bir ortamdan yanında sırf sen varsın diye, göğsünü gere gere yürüyebilir.

.

.

Bazı adamlar, elini kaldırsa anca sevdiği kızın saç tellerine değer elleri. Hayatı boyunca bir kez bile doğru düzgün sevilmemiş olması nedeniyle en çok onlar sever.
Bazı adamlar o kadar çok sever ki Uğruna onlarca sigara, onlarca şarkı ve onlarca kilometre gidilebilir.
Bazı adamlar büyük cüzdanları ile değil, büyük yürekleri ile konuşur. Cebinde eve dönüş parası yoktur, Karnın aç mı, bak doğru söyle, diyebilir.

.

.

birden o malum soruyu sordu
Değdi mi?
Değdi dedim
Elleri,
Başkasının ellerine

.

.

İçimden ana avrat küfür etmek geliyordu ama bir anda,
Çok seviyordum, dedim.
Çok sevdim

.

.

Merhaba sayın okuyanlar

Bugünkü yazımız sevip de kavuşamayanlara, kavuşup da sevemeyenlere, kuponu tek maçtan yatanlara, kuponu tuttuğu halde kuponu yatırmayanlara, cebinde son sigara parası olanlara, son sigarasını sevdiğinin resmine bakarak içenlere, sevdiğinin gözünün içine bakarak gitme diyebilenlere, sevdiğinin gözlerine bir kere bile bakamayanlara, seni seviyorumlara, seni sevmiyorumlara, nereden tanıdım seni amına koyayımlara, telefonun başında numarasını çevirmeye götü yemeyenlere, telefonla arayıp konuşamayanlara, sesini duyup kapatanlara, sesini duyup seni çok özledim dön diyenlere, dönmeyenlere, geri gelmeyenlere, gidenlere, gideceklere, en lakırdı mekânda kadeh kaldıranlara, kadehi kıranlara, içip de kusanlara, sigara saranlara, Sıla dinleyenlere, Sezen Aksu ile uyuyanlara
Hepinize kocaman bir eyvallah
Biliyorum, şu an mutsuzsunuz. Hayat çok boktan naraları atarken yukarıda adı geçen betimlemelerden en az bir tanesini kendi adınıza seçip bu yazının sonunu bekliyorsunuz. Mutlu olsaydınız, bu yazının asla bu kadarına inmezdiniz.
O halde,
Biraz daha inin

.

.

Adın ne kardeşim?
Samet, abi.
Samet ney?
Düz Samet, abi. Başında ya da sonunda bir şey yok.
Ben de Erkan, soyadım da önemli değil
Gülüştük
Önemlidir abi, dedi.
Ney o önemli olan? dedim.
Herkesin hayatında önemli bir şeyler illaki vardır, dedi.
Senin hayatındaki önemli olan şey ne o halde? dedim.
Buket, dedi.
Buket kim lan, sevgilin mi yoksa seni çapkın! dedim.
Yok be ağbi, ne sevgilisi! Başımı kaşıyacak halim mi var ki sevgilim olsun. Kız kardeşim Sekiz yaşında, dünyalar güzeli İlik kanseri, tedavi olmak için hastane otuz üç bin lira para biçti, dedi.
Babam emekli. İş kazası geçirdi, ayağa kalkamıyor, dedi. Annem ev işlerine gidiyor, dedi. Dedi de dedi
Sonrasında bir sessizlik
O an susmadı, sanki haykırdı.
O an susmadı, sanki dünyaya bağırırcasına küfür etti.
Sanki
Ulan, amına koyayım böyle hayatın
Çöp arabasını aldı, yanımdan usul usul geçti.
Dikkat et kendine abi, görüşürüz, dedi.
Kardeşin ne olacak ya? dedim.
Bakacağım, dedi.
Oğlum sen nasıl bakıcan, yaşın kaç ki senin? dedim.
Yaşımız büyüdükçe, kavgamız da büyüdü abi, dedi.
Yaşımız büyüdükçe, kavgamız da büyüdü!..

.

.

Söyleyecek çok şeyi olduğu halde susanlara,
sevip de sevilmeyenlere,
çok sevdiği için aldatılanlara,
güvendiği insanlardan darbe yiyenlere,
ailesi tarafından dışlananlara,
tek başına tüm dünyayla baş edebilecek
güce sahip olanlara,
gözyaşlarını kendi silenlere,
gece uyuyamayanlara,
son dal sigarasını tersten yakanlara,
ve bu kitabı okurken
içinde acı
hüzün ve
kederlerini bulabilenlere
Kısaca hepinize merhaba.
Diğerlerine yok.

.

.

Bir gerçek var ki, kimse için tükendiğimize değmedi

.

.

Yenisi alındığı için çöp konteynırının hemen yan tarafa bırakılmış televizyona uzandı eli. Sırtlayıp arabasına kadar götürdü. 17 – 18 yaşlarında olduğunu düşündüğüm ve bu yaşta bu hayatı yaşaması tuhafıma gittiği için, Nasıl kardeşim işler? dedim.
Çok şükür abi, dedi.
Yaşın kaç senin kardeşim? dedim.
On altı abi, dedi.
On altı (16), dedi. Oğlum 16 diyor lan

.

.

Boş sokaklarda yürüdüm biraz, kafamın etkisiyle birkaç kişiye çarptım yanlışlıkla. Önemli değil, dediler. Sensin ulan! Önemli değil, dedim.
Önemli değildim! Ben bu hayatta kimse için önemli değildim.

.

.

Saat 6 buçuğu 7 efes geçiyordu.

.

.

İnsanın kalbinde derin yaralar bırakabilecek çok az zamanlar olur, siz o derin yaralarla boğulursunuz

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir