Victor Hugo kitaplarından Sefiller (5 Cilt Takım) kitap alıntıları sizlerle…
Sefiller (5 Cilt Takım) Kitap Alıntıları
Toplum bir köle satın almıştı.
Kimden? Sefaletten.
Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acılı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.
Kimden? Sefaletten.
Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acılı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.
Düşünürlerin meydana çıkmasında, zorbaların çok büyük payı vardır. Zincire vurulan söz, korkunç bir sözdür
Tanrı, hiçbir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz. Onu kötü yapan, kötü eğitimdir. Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir; zavallı yavruları da çekip yutar
Mutluluk, elde etmek için peşinden koşulacak; sonra da kaybetmemek için çaba sarfedilecek bir şey değildir. Mutluluk, senden bağımsız olarak istediği zaman gelir, dokunur sana.
Sefalet bir noktadan sonra hayaletlere özgü bir kayıtsızlığa ve insanların larvalar gibi görülmesine neden olur. En yakınlarınız bile size yaşamın, karanlığın toz bulutlarının arasında kolayca ortadan kaybolan belli belirsiz hatları gibi görünür.
Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır.
Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır.
İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır.
Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır.
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
Taşsanız mıknatıs olun, bitkiyseniz küstümotu olun, insansanız âşık olun.
Lağım toplumun vicdanıdır.
Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner
Çeyiz olarak altını ve incileri vardı ama altın başının üzerinde ve incileri ise ağzının içindeydi.
Stil idealin, ritim ise devinimlerin görünümüdür.
Ateş hastayı ,aşk aşığı besler..
Charles Lynch (1736-1796): Amerikan bağımsızlık savaşında İngiliz yanlılarını düzmece mahkemelerle mahkum etmiştir. Linç sözcüğü bu addan köken alır.
Hayat gerçekle ilgisi olmayan bir dekor..
İnsan ruhunun geçirdiği buhranlarla karşılaştırdırıldığında bir şehrin uğradığı kargaşalar, ihtilaller nedir ki?
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
Fantine’nin başına gelen bu felaketin anlamı neydi ?
Toplum bir köle satın almıştı.
Kimden ? Sefaletten
Toplum bir köle satın almıştı.
Kimden ? Sefaletten
“Serbest bırakılmak, özgürlük demek değildi.”
Kalabalıklar daima tehlikelidir! İçlerinde mutlaka ruhlarını ucuza satan alçaklar bulunur
Hiçbir şey görünmüyor, ama suyun hain soğukluğu ile ıslak taşların yavan kokusu hissediliyordu. Yabani bir soluk yükseliyordu o uçurumdan. Irmağın görünmeyen, ama sezilebilen kabarışı, dalgaların iç ürpertici hışırtısı, köprü kemerlerinin yürek kabartan iriliği, ve insanın bu kapkara boşluğa kendini attığını düşünmesi, tüm bunlar dehşet vericiydi
İçinde yaşadığımız bu çağda yeryüzünün hiçbir köşesinde cenneti bulmak mümkün değildir.
Hâkimiyet kuvvetine sahip olan adam, ne kadar aşağı olursa; hâkimiyet tavrı da o derecede şiddetli olur Bu tavır, yabani hayvanda vahşilik; aşağı sınıfa mensup adamda ise merhametsizlik şeklinde kendini gösterir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gece ne muhteşem bir görüntü arz eder..!
İçinde, kanadığını sadece kendisinin hissettiği ne çok gizli yara vardı!
Kadınların bakışı sakin görünen ama olağanüstü bir güce sahip olan çarklara benzer. Her gün dingince, hiç zarar görmeden ve hiç umursamadan yanından geçilir. Hatta bazen onun orada olduğu bile unutulur. Gelen, giden, düşlere dalan, sohbet eden, gülen kişi aniden kıskıvrak yakalandığını hisseder! Her şeyin sonu gelmiştir. Çark sizi tutar, bakış sizi ele geçirir. Sizi nerenizden ya da nasıl ele geçirdiğini önemsemeden zihninizde akıp giden bir düşünceden, bir anlık dalgınlığınızdan yakalar. İşiniz bitiktir. Bu badireye katlanmaktan kaçamazsınız. Gizemli güçlerin zinciri sizi sıkıca kavrar. Çabanız boşunadır. Hiç kimse size yardım edemez. Zihniniz, bahtınız, geleceğiniz, ruhunuz dişliden dişliye, endişeden endişeye, ıstıraptan ıstıraba sürüklenir. Acımasız bir yaratığa mı yoksa soylu bir yüreğe mi, artık kime tutsak olduysanız ona göre bu korkunç makineden ya utançla çirkinleşmiş ya da tutkuyla güzelleşmiş halde çıkarsınız.
İçinde yaşadığımız bu çağda yeryüzünün hiçbir köşesinde cenneti bulmak mümkün değildir..
Gerçek aşkın bir delikanlıdaki ilk tezahürü çekingenlik, genç bir kızdaki ilk tezahürü ise cüretkârlıktır.
Kaldırım taşları annesinin kalbinden daha yumuşaktı..
Işık iyileştirir..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Vatandaşlar! Geleceğin hayalini kurabilir misiniz?
Bu dört genç çok silik tiplerdi; herkes onların bir benzerini muhakkak görmüştü . Yolda tesadüfen rastlanılan o ne iyi ne kötü, ne Bilge ne cahil,ne dahi ne ahmak olan gençlerdendiler. 20 yaş denilen o sevimli nisanın güzelliği yüzlerine yansıyordu.
Mutlu olmak yetmez, halinden memnun olmak da gerek.
Unutma kızım, dedi. Kalabalıklar daima tehlikelidir! İçlerinde mutlaka ruhlarını ucuza satan alçaklar bulunur.
Bir yıldıza iki nedenle, aydınlık ve nüfuz edilemez olduğu için bakarsınız. Yanınızda çok daha yumuşak bir parıltı ve çok daha büyük bir gizem vardır: kadın.
Yolda çok yoksul ama âşık bir gence rastladım.
Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu.!
Ayakkabılarına su, ruhuna yıldızlar doluyordu.!
”Başkalarının burnunun ucundan ötesi görülemiyorsa, yukarıda olmak neye yarar? Keyifle yaşayalım. Yaşam, hepsi bu…”
Genellikle insan bir ipe düğüm attığını sanırken, başka bir ipi bağlar.
eksik olan sevebilme yetisi değil , sevebileceği kimsenin olmamasıydı , ne yazık..
Dozunda alınan sakinleştirici gibi, belli bir miktarda hayal kurmak da faydalıdır.
Bu belki sözüdür ki, her şeyin bittiğini gördüğü halde, ümidini kaybetmeyenlerin iman derecesini belli eder..
Sizin ruhunuzu satın alıyorum bu gümüşlerle
Sevişin ölümlüler, ama evlenmeyin.
İlk aşkta bedenden önce ruha önem verilir; daha sonra tam tersi olur.
Sizin mükemmellikleriniz, meziyetleriniz benim umrumda bile değil. Her meziyet bir kusura bağlıdır. Hangisine hayransınız? Ölene mi, öldürene mi?
…bu yaşam dolu mezara girmek için ölümün kol gezdiği sokaktan ayrılmak çok garipti.
Beni bana düşman ettin.
Cosette çirkindi. Mutlu olsa belki güzel
olurdu.
olurdu.
İri, güçlü bir kişi olan Jean Valjean özgürlüğüne kavuşunca, eski mahkum olmasından dolayı kimse ona ne iş verir ne de yiyecek, iyi bir adam olan piskokos Myriel onu evine alır. Ama Jan Valjean kendine hakim olamayıp piskoposun gümüş takımlarını çalar.
Oradan uzaklaşırken sokakta onu gören polisler Jean Valjean’dan şüphelenip yakalarlar. Piskopos; polislere, onun hırsız olmadığını, onları Jean Valijean’a kendisinin verdiğini söyler
Oradan uzaklaşırken sokakta onu gören polisler Jean Valjean’dan şüphelenip yakalarlar. Piskopos; polislere, onun hırsız olmadığını, onları Jean Valijean’a kendisinin verdiğini söyler
eksik olan sevebilme yetisi değil, sevebileceği kimsenin olmamasıydı, ne yazık!
sevmeye başlayan bir yüreğin o tuhaf çırpınışları pek gizemli, pek tatlıdır.
Yüz yıl bir kilise için gençlik, bir ev için yaşlılık dönemidir. İnsanın evi yaşamının kısalığını, Tanrı’nın evi onun sonsuzluğunu andırır.
Gerçek aşkın bir delikanlıdaki ilk tezahürü çekingenlik, genç bir kızdaki ilk tezahürü ise cüretkarlıktır.
Açlıktan can çekişen bir bedenden daha da içler acısı bir şey varsa, o da aydınlık açlığından ölen bir ruhtur.
Toplumsal veremin adı sefalettir .
Bir zamanlar buz gibi olan yüreği şimdi ısınmaya başlamıştı..
Bahtsızlığın sert poyrazına çırılçıplak maruz kalmışken şimdi üzerine bir şeyler giymiş gibi hissediyordu..
Zalimlerin çarkı, cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.