İçeriğe geç

Seçme Şiirler Kitap Alıntıları – Ataol Behramoğlu

Ataol Behramoğlu kitaplarından Seçme Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Seçme Şiirler Kitap Alıntıları

Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak.
***
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
***
***
Bana artık dingin olmak
Bana yalınlık yaraşır
İçimde şiirin güzelliği
Yaşamak sevinciyle yarışır
***
*** Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak ***
***
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular
***
*** ‘’Ne yapsam ne yapsam her yerde bir hüzün tortusu’’ ***
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz.
içimde yaralı bir aşk
ve birkaç piyes ölüsü
birkaç gözyaşı kırıntısı
intihar gelgiti birkaç
Bu dünyada ya adam olmalı ya da zengin
Her şeyin sıradanlaşması, insan ruhunun ölümüdür.
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.

İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
Bırakın, beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Hayallerimiz olsun.
Yaşayalım
Özgür
Güzel
Düşünceli.
Anlatalım
Düşündüklerimizi birbirimize.
Sevinç egemen olsun her yerde
İnsanca
Bir kaygı.

Acılarla dolu bu dünyaya
İnsafsızlık
Vahşet
Hâlâ güçlü
Ve hâlâ iktidarda
Sırtüstü uzandım dünyaya,
odamın ampulüne bakıyordum,
ampulün bağlı olduğu
borunun tavanda kıvrılışına.

Tavanda kıvrılışına
birkaç damla gözyaşının,
birkaç damla tertürdiyot,
kalbim ağrıyordu, bir yaz-
günü düştüm sokaklara,
karanlık sokaklara düştüm,
bir yaz gecesiydi galiba,
ürpererek indikçe bayırlardan,
kimsesiz ve loş alanlara,
çaresiz, bomboş bir cesettim,
bir yangın kulesi gibi uğuldayan.
Kirli, bayat, karanlık –
bir suyla dolu bir kova,
olarak kalmıştım dünyada.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın,
ırmaklara, göğe, bütün evrene
karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey,
hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat,
sunulmuş bir armağandır insana
Dünya daha güzel olacak İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına İnandığım kadar.
Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bunu
söyleyeceğiz bin defa!
Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla
Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
Yürüyeceğiz çoğala çoğala
Bu dünyada ya adam olmalı ya da zengin Amcamsa sabah sabah burnu çay bardağında
Ha babam şiir yazar şu cennet vatanına
Tam gülesim gelecek, pırr sekiz on güvercin
Ah biliyorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere
.. artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak
ipekten sözler üretiyorum, geleceksen gel
Sözler yorgun düşüp kalıyor yarı yolda
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerinin tonu
Ve dostların sesi, bunaldığımda dokunurcasına duymak istediğim yolumu yitirmemek için yitip gitmemek için boğuntuda
Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım
Yaşam sallasın kollarında beni
Küçücük oğluyum onun ben.
Gök diye bir şey vardı bir zaman
sonsuz, engin, mavi
Şimdi sünepe bulutların
Hasta köpekler gibi gezindiği
Kuşatma altında vermem gerekiyor
Ömrümü etkileyecek kararları.
Kuytu bahçelerde değil
Sarsak odalarda yaşıyorum aşkı.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
İnsafsızlık
Vahşet
Hâlâ güçlü
Ve hâlâ iktidarda.
İnsanlar Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki ölmüyorlarmış gibi.
Kendimi atmak bir uçurumdan balıklama
Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne
her şey nasıl ölebilir, nasıl unutulur insan
Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş
Akşam-beni bulurdu bir koyda.
Kırlara doğru koşardım bir bağırtıyla.
Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
Solarken albümlerde çocuklar ve askerler
Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Bu dünyada ya adam olmalı ya da zengin
İçip içip sonra da bir güzel ağlamalı
Çünkü sığmıyor çocuk koskocaman adama
Çünkü tuhaftır biraz, çocuk olmak eskiden
Sahi, civcivler vardı – bazen anlatır annem
Ey benim kaçınılmaz yazgım
Bir gün dörtnala ağlamaya

Bir gün aşk geçilmelidir

Benim korkum ve umutsuzluğum
Artık ölmüş bir adam gibidir
Kendini hiç hatırlamayan
Ey bütün şarkılardan artan
Aşkın vazgeçilmez karanlığı
Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan
Rüzgârı saçlarımı dağıtan sokak
Ey en masum arzularımı gizleyen oda
Yıldızlarla dost eden küçük pencere
Her akşam gönlümün dilediği yere
Götüren sihirli araba
Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi
İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener
Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer
Gitgide uzaklaşan tren sesi
Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak
Anıya dönüştü her şey birden
Ağıta dönüştü aşk
Bebeklerin ulusu yok
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan.
Bir çocuk ölüsüyle yan yana
Yaşıyor içimde gülen çocuk.
Katıksız sevinç duymayı
Ve üzülmeyi artık unuttuk.
Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
İstedim ki
Daha güzel
Olsun şu dünya.
İstedim ki
Beyaz
İpek gibi yağan karın altında
Bitsin artık
Bu sürüp giden alçaklıklar.
Bir bebek
Ölüm tehdidi altında yaşamasın
Beşiğinde.
Ve paramparça olmasın
Sımsıcak
Capcanlı
Yaşayıp giderken insanlar.
İnsanlar
Ölüyorlar.
Gepgenç
Sımsıcak
Ölüyorlar
Sanki
Ölmüyorlarmış gibi.
Bir yandan sürüp gidiyor –
Hayat;
Bir yanda tel örgüler
Parmaklıklar..
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Sevgilim! Sevgilim!
Kanayan yerim benim
Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
Ah biliyorum güç gelecek sizlere
Ama artık gitmek geliyor içimden
Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden
Dönüşü olmayan yerlere
Yıldızlarla dost eden küçük pencere
her akşam gönlümün dilediği yere
götüren sihirli araba
Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak

Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak

Toplanıyor ölü arkadaşlar
Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği
Kimi kanını silerek

Kucaklıyor beni Metin Altıok
Aldırma diyor gülerek

Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak

Yaşamak bu yangın yerinde
Her gün yeniden ölerek

Zalimin elinde tutsak
Cahile kurban olarak

Yalanla kirli havada
Güçlükle soluk alarak

Savunmak gerçeği, çoğu kez
Yalnızlığını bilerek

Korkağı, döneği, suskunu
Görüp de öfkeyle dolarak

Toplanıyor ölü arkadaşlar
Her biri bir yerden gelerek

Kiminin boynunda ilmeği
Kimi kanını silerek

Kucaklıyor beni Metin Altıok
Aldırma diyor gülerek

Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak

Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
Yaşamak, insan kalarak
Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan.
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Yaşadıklarımdan öğrediğim bir şey var
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Dünya daha güzel olacak
İnanıyorum buna.
Bir insan kalbinin güzelliğine
Çocukluğuna
Sonsuz cesaretine, olanaklılığına
İnandığım kadar.
-Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Düşmanlarımız dışında
Düşmanlarımız çünkü
Sevgiyi yok ettikleri için
Düşmanımız oldular-

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir