İçeriğe geç

Seçme Şiirler Kitap Alıntıları – Aleksandr Puşkin

Aleksandr Puşkin kitaplarından Seçme Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Seçme Şiirler Kitap Alıntıları

Uçuyor birbiri ardına günler
ve geçen her saat alıp götürüyor
Yaşamdan bir parça daha,
ve biz seninle ikimiz
Yaşamak umudundayız,
oysa kuşku yok ki öleceğiz.
Dünyada mutluluk yok,
fakat dingin ve özgür olunabilir
Kuraklık çeken tarlalar gibiyiz tıpkı;
Susuzluğumuzu nasıl gidermeli, nasıl serinlemeli
Nedir beni tedirgin eden bu anlaşılmaz hüzün?
Senin olsun dünyadaki yerim,
Benim çürüme çağım, senin çiçeklenme.
Ne kadar çok görünürsek görünelim burada
Son saati çalmak üzeredir birilerinin.
Ne kadar hoşsunuz! derken dudaklarım,
Seni nasıl seviyorum! diyor kalbim
Bakıyorsun, çiçekleniyor; sesleniyorsun, yanıt yok çağrına.
Nerede üzünçler, hani aşk? Ne yazık! Ruhuma
O gölge için, saf ve zavallı,
Tatlı anısı için geri gelmez günlerin
Ne gözyaşı var ne de bir yakını
Ve ben kaygısızca dinledim onu.
İşte tutkulu bir ruhla sevdiğim oydu
Acı veren bir yoğunlukla.
İçim yumuşak, gergin bir tasayla dolu,
Çılgınlık ve acıyla!
Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiğinden mi,
Ömrünün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?

Yoksa Tanrı onu keyfince
Öldürecek ve diriltecek diye mi?
Mutlulukta da acı yazgıda da
Gökten nasıl belirliyorsa günlerini.

Ona nimetler verdiği için mi,

Ve ekmeği ve zeytini ve hurmayı,
Emeğini kutsayarak
Ve bahçeyi ve tepeyi ve tarlayı?

Fakat İsrafil iki kez öttürecek borusunu;
Kopacak yeryüzünde göksel tufan:
Ve kardeş kaçacak kardeşinden,
Ve oğul kaçacak anasından.

Ve her şey akacak önünde Tanrı’nın,
Korkuyla allak bullak;
Ve yok olacak günahkârlar,
Ateş ve külle kaplanarak.

Boşaldı dünya Şimdi beni
Alıp da nereye götürsün okyanus?
Yeryüzü yazgısı aynı her yerde,
Nerede birazcık iyilik varsa
Ya aydınlanma, ya tiran tetikte.
seviyordum sizi: ve bu aşk belki
içimde sönmedi bütünüyle;
fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
istemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
neden böbürlenir ki insanoğlu?
dünyaya çıplak geldiğinden mi,
ömrünün kısalığından mı,
güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?
Güzellik boş bir hayaldi..
Kim durdurdu..
Kim bozguna uğrattı âsasıyla
Bende umudu, neşeyi ve acıyı
Ve uyuşturdu ruhumdaki fırtınayı
Tembelliğin uykusuyla?
Fakat iyileşmedi yine de
Kalbim eski yaralardan, aşkın derin yarasından
Aşkın acısıdır değerli olan benim için,
Öleyim ne çıkar, severken öleyim ama.
Seviyordum sizi ve bu aşk belki
İçimdeki sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi;
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi,
Kâh ürkeklik, kâh kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
Ben, yorgun kiracısı yeryüzünün,
bambaşka âlemler
ardındayım
Vaktidir dostum, vaktidir! Yürek dinginlik istiyor,
Uçuyor birbiri ardına günler ve geçen her saat alıp götürüyor
Yaşamdan bir parça daha, ve biz seninle ikimiz
Yaşamak umudundayız, oysa kuşku yok ki öleceğiz.
Dünyada mutluluk yok, fakat dingin ve özgür olunabilir.
İmrenilecek bir yazgı düşlüyorum nicedir-
Nicedir, ben, yorgun köle, kaçıp gitmektir istediğim,
Uzak sığınağına çalışmanın ve lekesiz bir esenliğin.
Haydi ver elini-yüreklerimizde aynı tutkular.
İçimizde uzak gökyüzünün, uzak ülkelerin özlemi
Bırakalım kıyılarını köhne Avrupa’nın;
Ben, yorgun kiracısı yeryüzünün, bambaşka âlemler ardındayım;
Ey özgür okyanus, selamlıyorum seni.
Ey dostlar! halkın ezilmediğini görecek miyim bir gün
Ve köleliğin düştüğünü çarın işaretiyle,
Ve sonunda doğacak mı yurdumun üzerinde
Güzel şafağı bilginin ve özgürlüğün?
Hışırda, çırpın, uysal yelkenim
Dalgalan, karanlık okyanus, dalgalan
Uç gemi, götür beni bilinmezliklere
Ürkünç oynaklığında güvenilmez denizlerin
Yeter ki uzaklarda olayım
Hüzünlü kıyılarından dumanlı ülkemin
Orada ilk kez tutuşturmuştu
Tutkuların alevi beni
Esin perileri gizlice gülümsemişlerdi
Ve erkenden olgunlaşmıştı fırtınalarda
Orada benim yitik gençliğim
Hafif kanatlı sevinç beni orada aldatmıştı
Orada acıyla dolmuştu kalbim
Yolum sevinçsiz. Önümde uzayıp giden çalkantılı deniz
Üzüntü ve yorgunluk vaat ediyor sadece.
Geçen her günü, her yılı
Alıştım hep aynı düşünceyle uğurlamaya
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle
Ve yürek yeniden tutuşuyor, seviyor yeniden,
Sevmemesi olanaksız çünkü.
Gece eylemsizliğinde daha bir yakıcıdır
İçimde yürek azaplarının yılanları;
Kaynaşır hayaller, bir yığın ağır düşünce
Tasayla ezilmiş aklımı sıkıştırır.
Duruyorum karşısında düşünceli,
Ayrılmıyor ondan gözlerim;
“Ne kadar hoşsunuz!” derken dudaklarım,
“Seni nasıl seviyorum!” diyor kalbim…
Susuzlukta, karanlığında tutsaklığın
Sessizce uzayıp gidiyordu
Tanrısız, edindi, gözyaşsız
Yalansız ve sevgisizdim.
Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiğinden mi,
Ömrümün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?
Bir şey var ki çölünde de senin
Ruhumu altüst etmeye yeterdi.
Bir şey var ki çölünde de senin
Ruhumu altüst etmeye yeterdi.
Umutsuz tutsak, sanki git gide
Sevinçsin yaşama alışıyordu.
Tutsaklık kederini, isyanını
İçinin derinliğinde saklıyordu.
Fakat iyileşmedi yine de
Kalbim eski yaralardan, aşkın derin yarasından
Ağır aksak geçiyor günlerim,
Ve her an, çoğaltıyor solgun kalbimde
Tüm acılarını mutsuz aşkın
Ve kaygıdan çıldırmış gibiyim.
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi,
Kah ürkeklik, kah kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm,
Unutulmuş bir kitabın sayfaları arasında;
Ve bu çiçek tuhaf hayallerle,
Doldurdu ruhumu ansızın:

Nerede açtın? Ne zaman? Hangi baharda?
Ömrün ne kadar sürdü? Kim kopardı seni?
Yabancı biri mi, tanıdık bir el mi?
Ve neden konuldun buraya?

Tatlı bir buluşmanın anısına mı?
Uğursuz bir ayrılığın ya da?
Yoksa baş başa bir gezinti miydi
Issız kırlarda, gölgeli ormanda?

Ve yaşıyor mu onlar bir yerlerde?
Ve acaba neredeler şimdi?
Yoksa solup gittiler mi artık
Şu gizemli çiçek gibi?

Yaşamdan bir parça daha, ve biz seninle ikimiz
Yaşamak umudundayız, oysa kuşku yok ki öleceğiz.
Ve kederli günbatımında belki de
Parıldayacak aşk, veda gülümseyişiyle.
Dalgalan, karanlık okyanus, dalgalan.
Uç gemi, götür beni bilinmezliklere
Ürkünç oynaklığında güvenilmez denizlerin,
Yeter ki uzaklarda olayım..
Bozmuyor, tedirgin etmiyor üzgünlüğümü,
Ve yürek yeniden tutuşuyor, seviyor yeniden,
Sevmemesi olanaksız çünkü.
Ve gündüz emeklerinin ödülü uyku.
Ne kadar hoşsunuz! derken dudaklarım,
Seni nasıl seviyorum! diyor kalbim
Ve umursamaz doğa
Parlasın sonsuz rengiyle.
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Kah ürkeklik, kah kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
Esin rüzgarlar, çoşsun dalgalar,
Ruhu öldüren kale yıkılsın!
Morpheus, bir avuntu ver
Benim acılı sevdama.
Gel, üfle lambamı,
Hayallerimi kutsa!
Ve yürek yeniden tutuşuyor, seviyor yeniden,
Sevmemesi olanaksız çünkü.
Vaktidir dostum, vaktidir! Yürek dinginlik istiyor..
Yaşamsız ve sevgisizdim.
Her şey öylesine yabancı ki
Anlamsız yaşamlarımızın
Ölü gevşekliğine,
Kölelerin tek düze şarkısına benzeyen!
Neden böbürlenir ki insanoğlu?
Dünyaya çıplak geldiğinden mi,
Ömrünün kısalığından mı,
Güçsüz doğduğu, güçsüz öleceği için mi?
Ben, yorgun kiracısı yeryüzünün, bambaşka alemler ardındayım;
Ey özgür okyanus, selamlıyorum seni.
Kurumuş, kokusuz bir çiçek gördüm sayfaları arasında bir kitabın ;
Bu unutulmuş çiçek, tuhaf hayallerle doldurdu ruhumu ansızın
Neden açtın? Ne zaman?Hangi baharda?
Kimsesiz köşecik, selam sana,
Dinginliğin sığınağı, çalışmanın ve esinin,
Günlerim akıyor burada fark etmeksizin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir