Franz Kafka eserlerinden Şato kitap alıntıları sizlerle.
Şato Kitap Alıntıları
Beni kırmamaya çalışmayın, açık konuşun."
Bereket başınızın üstündeydi, ama bundan nasiplenmeyi bilemediler.
Kalp hastası yaşlı bir kadın oldum.
Ama mutsuz olmamam gerekirdi; ama ben yine de mutsuzdum…
Çocuksu arzulara şato da yer yoktur.
Her şeyi yanlış değerlendiriyorsunuz, sessizliği de."
Kafamın içi talihsizliğimle dopdoluydu.
Uzaktan bakardı, ancak dokunmak için parmağını kımıldatmaya dahi cesaret edemezdi.
Umutsuz yaşamak cehennemde ebedî kalmak gibi ızdırap verir
Her şeyi yanlış değerlendiriyorsunuz,
sessizliği de."
sessizliği de."
Aşk, sen istemesen de kendini ele verirdi.
En büyük mutluluğu yalnızlığıydı.
Bu değişimlerin hangi kurala göre gerçekleştiğini henüz bulan olmamıştır.
Pek çok şeyi olduğu gibi bunu da unutmuştu.
Sen bunu doğru bulmuyor musun peki?
İnsan unuttuğuyla yeniden tanışabilir.
Die Mutter war die schwächste von uns allen, wohl weil sie nicht nur das gemeinsame Leid, sondern auch noch jedes einzelnen Leid mitgelitten hat, und so konnten wir mit Schrecken Veränderungen an ihr wahrnehmen, die, wie wir ahnten, unserer ganzen Familie bevorstanden.
Diese Ruhe war das Schlimmste.
Und dann ist sie zwar die jüngste, aber davon merkt man nichts in ihrem Äußern, sie hat das alterslose Aussehen der Frauen, die kaum altern, die aber auch kaum jemals eigentlich jung gewesen sind. Du siehst sie jeden Tag, du merkst gar nicht die Härte ihres Gesichtes.
Herkesin hassas noktaları vardır…
Es ist nicht leicht sie genau zu verstehn, weil man oft nicht weiß, ob sie ironisch oder ernst spricht, meistens ist es ja ernst, aber es klingt ironisch.
Kısacası ben yaşamla başa çıkmayı bilirim."
Hareketleri biraz ağırlaşmıstı, bunun nedeni yorgunluk değil, anıların yarattığı yüktü.
Nasıl insanlarsınız siz böyle!
İnsanlar bizden uzaklaştılar yalnızca.
Ona nasıl bu kadar bağımlı oldun?
Buraya kendi irademle geldim ve kendi irademle buraya takılıp kaldım.
Resmi kararlar genç kızlar gibi ürkek olur.
Onların bu hayattan kurtulmaları kendileri için de daha iyi olurdu. Hayat mıydı bu?
beni yalnızca düş kırıklıkları bekliyormuş ve ben hepsini son damlasına kadar sırayla tadacakmışım hissine kapılıyorum.
Seni tanımadan önce burada gittiğim yol,yol değildi.
Her şeyi yanlış değerlendiriyorsunuz, sessizliği de."
Şatodan lütuf değil, hakkımı istiyorum."
Birinin dünyanın en güvenilir insanı olduğunu anlasa bile, bir sonraki işte onu hiç tanımamış ya da doğrusu onu bir serseri olarak tanımış gibi güvensizlik gösterir. Bunu doğru buluyorum.
Mükemmel bir örgütlenmede yanlış yola girmesi için gayret harcaması gerekir, yoksa yanlış yolu bulamaz.
İnsanlar, özgürlük sözcüğüyle çok kandırılıyorlar.
Belki yine karşılaşırız."
Burada aşk hiç eksik olmaz.
Gücün böylesine kötüye kullanılmasından korkarım ben.
Atılacak her adımdan önce çevreyi kolaçan etmek gerekiyordu.
Kendi için savaşıyordu.
Ama çok farklı görünüyorsun."
"Yalnız olduğum için." dedi Jeremias.
"Yalnız olduğum için." dedi Jeremias.
Ihr Blick war kalt, klar, unbeweglich wie immer, er war nicht geradezu auf das gerichtet, was sie beobachtete, sondern ging – das war störend – ein wenig, kaum merklich, aber zweifellos daran vorbei, es schien nicht Schwäche zu sein, nicht Verlegenheit, nicht Unehrlichkeit, die das verursachte, sondern ein fortwährendes, jedem andern Gefühl überlegenes Verlangen nach Einsamkeit, das vielleicht ihr selbst nur auf diese Weise zu Bewußtsein kam.
Şimdi dikkatli ol bayım, yoksa kayarsın. Bu yol yokuş aşağıdır."
Acemiye her şey mümkün görünür.
Bu cehalet öyle bir defada giderilmez.
İsterse binlerce kez söylensin, bunların pek etkisi olmuyor, insanların belirli fikirleri var, hangi numarayı yaparsanız yapın uzun vadede onları düşüncelerinden vazgeçiremezsiniz.
Bazen kurallara ve geleneklere karşı çıkarak bir yere varabileceğini yadsımıyorum.
Aus deinen ihretwegen scheinbar besorgten Reden sprach gänzlich unverdeckt nur die Rücksicht auf deine Geschäfte. Du betrogst die Frau noch ehe du sie gewonnen hast.
Bugüne dek olan ne varsa, ebediyen ziyan oldu.
Eğer ben başaramazsam, sen yapmalısın."
Onca mutluluk ve mutsuzluğun üst üste gelmesinden kafası karıştı."
So spielte er mit den Träumen und sie mit ihm.
…sana yalan söylemem için bir neden yok elbette,ama sana güvenip içimi açmam için de yok."
Büyük beklentileri yoktu.
Öyle ya, insanların bizden uzaklaşmasının nedeni korkunun yanı sıra olayın nahoşluğuydu; olay hakkında ne bir şey duymak ne bir şey konuşmak ne bunu düşünmek ne de buna bulaşmak istemişlerdi.
Umutları neredeydi şimdi?
Hem bu kadar uyumasaydı, bu insanlara nasıl katlanabilirdi?
Dünyadaki engeller büyüktür, hedefler büyüdükçe bunlar da büyür.
Gözlerinizde geçmiştekinden ziyade gelecekteki mücadele okunuyor.
İzin ver de koluna gireyim, çünkü sen benden daha sağlam adımlarla yürüyorsun."
Herkes bizi gereğinden çok düşünür, ama açıktan açığa anlatmaya gelince kimse bu konuları ağzına almaya cesaret edemez.
İnsanın umudunu kıran:
Çevrenin zorlayıcı gücü ve düş kırıklıklarına alışma, her bir anin fark edilemeyen etkilerinin zorlayıcı gücü.
Çevrenin zorlayıcı gücü ve düş kırıklıklarına alışma, her bir anin fark edilemeyen etkilerinin zorlayıcı gücü.
Yalnızca adlarınız farklı, onun dışında birbirinize çok benziyorsunuz, tıpkı… tıpkı yılanlar kadar birbirinize benziyorsunuz.
Günler kısa, günler kısa,"
…biz alt tabakayız, kurallara uyarız, kusurumuza bakmamalısınız."
Ich habe eine Abneigung gegen jedes Verhör.
Wenn K. das Schloß ansah, so war ihm manchmal, als beobachte er jemanden, der ruhig dasitze und vor sich hinsehe, nicht etwa in Gedanken verloren und dadurch gegen alles abgeschlossen, sondern frei und unbekümmert; so als sei er allein und niemand beobachte ihn; und doch musste er merken, daß er beobachtet wurde, aber es rührte nicht im Geringsten an seine Ruhe und wirklich – man wußte nicht war es Ursache oder Folge – die Blicke des Beobachters konnten sich nicht festhalten und glitten ab.
Ben hep özgür olmak isterim…
Gözleri bağlı birini bezin arasından bakması için istediğin kadar yüreklendir, hiçbir şey göremeyecektir.
İnsan önyargılı olmamalı.
Hayalinde nasıl bir kariyer, hangi hedefler var?
Ne demeye bütün bunlar?
İnsan anlamakta zorlanıyor.
Söylediklerim şaka değil, en ciddi kaygılarım.
Burada bir söz vardır, belki duymuşsundur: Resmî kararlar genç kızlar gibi ürkek olurlar.
Canını sıkan bir şey mi var?
Sie glauben vielleicht, daß ich viel älter als Hans bin, aber in Wirklichkeit ist er nur zwei oder drei Jahre jünger und wird allerdings niemals altern, denn bei seiner Arbeit – Pfeiferauchen, den Gästen zuhören, dann die Pfeife ausklopfen und manchmal ein Bier holen – bei dieser Arbeit altert man nicht.
Bana güvenmiyorsan, nasıl olur da ben de sana güvensizlik duymam?
Doğruyu bulmak o kadar zor ki.
O zamandan beri değişen ne oldu peki?
Benim sana duyduğum sevgi her şeyi aşmama yardım ederdi.
Sen rol yapmaya da hazırsın, işine geliyorsa, beni seviyor gibi yaparsın.
Ne zırvalıyorsun sen?
Bir zahmet ayağa kalkın ve biraz kımıldayın artık!
Aber Vorsicht ist doch überall nötig, nicht nur hier, und desto nötiger je wichtiger die Äußerung ist, um die es sich handelt.
Sana yardım edebilir miyim?
Beni yalnızca düş kırıklıkları bekliyormuş ve ben hepsini son damlasına kadar sırayla tadacakmışım hissine kapılıyorum.
Senin için gitmek istiyorum; herkesin beni çekiştirdiği bu yerde sana doyamıyorum.
Kalmak üzere geldim buraya.