İçeriğe geç

Sartre ile Sartre Hakkında Kitap Alıntıları – Jean-Paul Sartre

Jean-Paul Sartre kitaplarından Sartre ile Sartre Hakkında kitap alıntıları sizlerle…

Sartre ile Sartre Hakkında Kitap Alıntıları

Aslında, öznelliğimi vermiyorum size, onu kimseye vermiyorum, çünkü, bana bile söylenmiş olmayı reddeden, kendime söyleyebileceğim ama başkasına söylenmiş olmayı bana karşı bile reddeden şeyler kalıyor geride. Her bir kişi gibi, söylenmiş olmayı reddeden karanlık bir derinliğim var.
Bir bakıma bu bütün varlık nedenimi ortadan kaldırdı: var’dım ve artık yokum gibi bir şey, anlayacağınız.
İnsan bir şeyin imkansız olup olmadığını ancak deneyip başarısız olduğunda bilebilir
Çok yakın gelecekte de umut yok, hiçbir parti en ufak umut vermiyor
Ben, sizin benim için ne olduğunuzu biliyorum .
Genel kural olarak, fikir tartışmalarına katılma yanlısı değilsiniz -Ben kitap yazarım, fikirler onların içindedir, cevap vermek isteyen başka kitaplar yazarak yapar bunu.
Hiçbir zaman insanlara konuk gitmem. Bundan, tanımadığınız kişilerle yenen özel akşam yemeklerinden her zaman nefret ettim: İnsan orada yemez, yenir.
Her yanda tertemiz, gülümseyen ama gözleri tükenmiş, boşalmış yüzler.
aslında benim kim olduğumu, ne olduğumu ve neye yaradığımı bilebilmek için, mevcudu bulunmayan, eksiksiz bir psikanalist gerekirdi.
Bir adam bir kez karşıma geldiğinde, onu anlama tutkusu taşırım , ama gidip onu görmek için yerimden kalkacak da değilim
Benim bütün kitaplarım bir daha okunacak olsa, derinlerde, değişmediğim ve her zaman anarşist kaldığım farkedilir
insan kendi kendisini sever mi? İnsanın kendi kendisine karşı duyduğu başka türlü bir duygu değil midir? Birini sevmek, görece basit ve anlaşılması kolay bir şeydir, çünkü sevdiğiniz insan her zaman orada değildir, siz değilsinizdir.
M.C.: Sizi tanıdığımdan beri dikkatimi çeken bir şey de, dostlarınızdan söz ederken lafınızı hiç esirgememeniz
J-P.S.: Çünkü ne olduklarını biliyorum! Ve kendimin de ne olduğumu! Kendim için de lafımı esirgemeyebilirim.
M.C.: Sonuç olarak, hayatınızdan çıkıp giden pek çok insan var ve bunlar çoğunlukla erkekler.
J-P.S.: Hayatımdan çıkan pekçok kadın da var. Kimi zaman ölüm nedeniyle, kimi zaman başka bir biçimde. Ama, bütününde, dostluklarımda herhangi bir kişiden daha hayırsız olduğumu sanmıyorum.
Hakikati her zaman aramak zorunda kalacağız, çünkü hakikat sonsuzdur.
Hayatta yapılacak o kadar çok hata varki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yok .
Birbirimizi az tanıyoruz, ve henüz kendimizi sonuna kadar veremiyoruz. Yazının hakikisi; ‘Kalemi elime alıyorum, adım Sartre, işte düşündüklerim’ diyebilmem olurdu.
Savaşta ölen bir çocuk karşısında benim bütün kitaplarımın ne değeri var?
Hayatımın asıl dönemeci budur: önce ve sonra. Öncesi beni Bulantı gibi, toplumla ilişkinin metafizik olduğu yapıtlara götürdü, sonrasıysa ağır ağır Diyalektik Aklın Eleştirisi’ne.
Yattığımda ölmekten,
bir daha uyanamamaktan başka bir isteğim olmuyor,
ama sonra gene uyanıyorum ve bu korkunç süreç yineleniyor
Yanlızım, ama bir kente yürüyen ordu gibiyim.”
Hiçbir şey tarafından düş kırıklığına uğratılmadım. İnsanlar tanıdım, iyilerini ve kötülerini kötüleri de esasen yalnızca belli amaçlara göre öyleydiler, yazdım, yaşadım, hayıflanacak hiçbir şey yok.
Kendimle ondokuz yaşıma doğru ilgilendim..
Hiç kimsenin gerçek senfoni yazamadığını düşünüyorum, bu çok zor bir iş.
M.C.: Beethoven bile mi?
J-P.S.: Beethoven bile. Bir ölçüde, Dokuzuncu Senfoni, hemen hemen güzel bir senfoni olsa bile
Claııde Roy söylüyordu, Sartre, Sartre olduğunu bilmiyor
kişisel olarak, rastlaştığım insanlara bütün noktalarda kendimi ifade etmem, ancak olabildiğince şeffaf olmaya çalışırım, çünkü benim görüşüme göre bizim kendimizde taşıdığımız bütün o karanlık bölgeyi, aynı zamanda hem bizim için karanlık hem başkaları için karanlık olan bölgeyi, ancak başkaları için açık olmayı denersek kendimiz için de aydınlatabiliriz.
başkalarına bağımlı bir duruma düşmüş olmak sizin için acı, değil mi?
Simone de Beauvoir son derece hızlı okur ve konuşur. Alıştığı hızda gitmesine engel olmuyorum, ve ben onun okuma ritmine kendimi uydurmaya çalışıyorum
Erkek toplumu komik bir toplum
Bana beni çok sevdiklerini söyleyen insanlar oluyor: Onlara inanmak zorunda değilim
Ya artık okuyamamak, bu sizin için çok ağır bir açmaz oluşturmuyor mu?
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
sevmek ve değer vermek bir ve aynı gerçekliğin iki görüntüsüdür, başkasıyla kurulan aynı ilişkidir bunlar. Bu da, değer vermenin aşk için ve de aşkın değer vermek için ille de zorunlu olduğu anlamına gelmez. Ama ikisi de birlikte duyulduğunda, bir insanın bir başkasına karşı hakiki tutumuna ulaşılır. Bu noktaya gelemedik daha, öznellik tümüyle keşfedildiğinde bu noktaya geleceğiz.
Sınıf mücadelesine bütünüyle inanıyorum, tam tamına Marx’ın tarif ettiği biçimine. Sadece dönem değişti, onun dışında mücadele aynı, sınıflar aynı ve zafere giden yol aynı.
Tahakküm altında olduklarının olumlu biçimde farkında olmayan birçok kadın var, ev işlerini ve çocukların asli sorumluluğunu üstlenmeyi doğal görüyorlar.
İnsan bir şeyin imkânsız olup olmadığını ancak deneyip başarısız olduğunda bilebilir.
Sınıf mücadelesini keşfettiğimde, bu gerçek bir keşifti. Sınıf mücadelesine bütünüyle inanıyorum, tam tamına Marx’ın tarif ettiği biçimine. Sadece dönem değişti, onun dışında mücadele aynı, sınıflar aynı ve zafere giden yol aynı.
Geliştirmekten hiç vazgeçmediğim bir düşünce, bir insanın, neticede onu o insan yapan şeylerden daima sorumlu olduğudur -bu sorumluluğu üstlenmek dışında elinden bir şey gelmese bile.
Bir Şeyle mücadele etmek için kendini o mücadeleye dönüştürmek gereklidir. mücadele ettiğin şeyin tam zıttı olmak gereklidir sadece ondan farklı olmak yeterli değildir.
Gülüşü korumak gerek. Sonunu şöyle bağlarsınız:

Kahkahalar eşlik eder.

Eğer düşüncelerim herkesi ikna etmekte başarısız kaldıysa, bu hiç şüphesiz tümüyle doğru olmadıklarındandır.
İnsanlar hayran olunmak için değildir: hepsi de aynıdır, hepsi de eşittir. Önemli olan, yaptıkları şeydir.
İnsan, kadın ya da erkek, eleştirdiği kişiyi sevme şansını da yakalamışsa, fazlasıyla acımasız olmayan eleştirilerde bulunmanın anlamı yoktur.
Ben kitap yazarım, fikirler onların içindedir, cevap vermek isteyen başka kitaplar yazarak yapar bunu.
benim de elbet, tıpkı başkaları gibi, engel olamadan tepeme düşüveren sıkıntılarım olacaktı, ama genelde bu hayat hoşluklarla dolu olacaktı: kadınlar, iyi yemekler, seyahatler, dostluklar
ben yalnız adam dım, yani düşüncesinin bağımsızlığı yoluyla topluma karşı çıkan, ama topluma hiçbir borcu olmayan, ve özgür olduğu için toplumun da ona karşı hiçbir şey yapamayacağı birey.
Güzelliği kendilerine acımakta bulacaklarını sanırlar. Ahmaklar.
Bana beni çok sevdiklerini söyleyen insanlar oluyor: onlara inanmak zorunda değilim.
Benim bütün kitaplarım bir daha okunacak olsa, derinlerde, değişmediğim ve her zaman anarşist kaldığım farkedilir
Hiçbir şey tarafından düş kırıklığına uğratılmadım. İnsanlar tanıdım, iyilerini ve kötülerini kötüleri de esasen yalnızca belli amaçlara göre öyleydiler, yazdım, yaşadım, hayıflanacak hiçbir şey yok.
Bir insanı değiştirmek için onu fazlasıyla sevmek gerekir.
Hiç kimseye hayran olmam, ve bana hayran olunmasını da istemezdim. İnsanlar hayran olunmak için değildir: hepsi de aynıdır, hepsi de eşittir. Önemli olan, yaptıkları şeydir.
Bana beni çok sevdiklerini söyleyen insanlar oluyor: Onlara inanmak zorunda değilim.
Çok iyi bildiğiniz gibi ,bir insanı değiştirmek için onu fazlasıyla sevmek gerekir .
Erkek toplumu komik bir toplum
Çok yakın gelecekte de umut yok, hiçbir parti en ufak umut vermiyor.
“Ben bir edebiyatçıyım, beni gebertmek için matematik okutuyorlar.”
bana göre, bütün insanlar eşitlik içinde vardır ve hayranlığın insanlar arasında işi yoktur. Bir insandan başka bir insan için talep edilebilecek gerçek duygu, değer vermektir.
Her insan politiktir.
Yeni cogito, şu: gazetede benden söz ediliyor, öyleyse varım.
Herhangi bir kişi olma hakkını talep etmek için, hanidir artık herhangi bir kişi olmamak gerekiyordu, insanlara göre.
çünkü yazar, bana göre, bütünüyle kendi kendisinden konuşurken bütünüyle dünyadan konuşmak zorundadır.
Aslında, öznelliğimi vermiyorum size, onu kimseye vermiyorum, çünkü, bana bile söylenmiş olmayı reddeden, kendime söyleyebileceğim ama başkasına söylenmiş olmayı bana karşı bile reddeden şeyler kalıyor geride. Her bir kişi gibi, söylenmiş olmayı reddeden karanlık bir derinliğim var.
Bedenimizi hep verdiğimiz gibi verirken düşüncelerimizi gizliyor olmamızı kabul etmek olanaksız, çünkü, bana göre, beden ve bilinç arasında doğal bir fark yok.
Bana göre, insanlar arasındaki ilişkileri yozlaştıran şey, her insanın ötekine göre gizli saklı bir şeyleri, ille de herkes için gizli ve saklı olması gerekmeyen, ama belli bir anda konuştuğu kişi için gizli ve saklı olan birşeyleri korumasıdır.
Hükümetin politikasını bir bütün olarak kınayalım, iç politikada da diş politikada da yeterli olmadığını gösterelim.
Dünya ateşler içinde ve her an bir dünya savaşı çıkabilir.
Herkes her şeyi yargılayabilir!
Erkek toplumu komik bir toplum.
Nervoz öncelikle belirli bir yaradır, çocukluğu yaşamış olmanın getirdiği arızalı bir yapıdır.
Yaşanmış deneyim daima eşzamanlı olarak hem kendisinde mevcut hem kendisinden yoksun.
Söylenemez olan her şeyi fark edeceksin.
Birbirimizi az tanıyoruz, ve henüz kendimizi sonuna kadar veremiyoruz. Yazının hakikisi; ‘Kalemi elime alıyorum, adım Sartre, işte düşündüklerim’ diyebilmem olurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir