İçeriğe geç

Sarhoş Kapı Kitap Alıntıları – Fergun Özelli

Fergun Özelli kitaplarından Sarhoş Kapı kitap alıntıları sizlerle…

Sarhoş Kapı Kitap Alıntıları

Ya yeryüzündeki yaşamın yazgısı önceden çizilmişse? Ya ölüme koşuş, her türlü geciktirme olasılığından daha güçlü olursa?
Aldığın şeyi aldığın yere koyacaksın ki bulasın! dedi

-İnsan, nereden alınmış ki nereye konsun?

Elimde, rastlantıyla keşfettiğim o küçücük meşaleyle yapayalnızım aslında. Durmadan yürüyorum; üstelik geri dönüşü yok bu yürüyüşün. Varılacak yerse belli değil; belki de hiç olmadı, yok!
Kimin sesiyim ben; kimin sözü, kimin taklidi? Kendim diye bildiğim kişi ben miyim gerçekten? Nerede oyuncuyum, nerede yönetmen?
Her şeye rağmen, gitmek istediği yere doğru yola çıktı herkes. Gitmeyi başaranlar, köklenip kaldı gittiği yerde. Gidemeyenler, boşluğa bakıyor hâlâ ( boşluk varsa, boşluk neyse, işte ona.)
Peru sokaklarında yerli bir kadın
Yerde çıplak yatıyordu
Üstünü gazetelerle örtmüş
Dünyanın yalanlarının altında
Dünyanın gerçekliği çıplak.
Çantanı açınca bir akşam içinde bir oda bulacaksın.
Aslında herkes gibi yalnızdım ben de, kurmacaydım.
Elimizde olan yalnızca şimdi ve burası.
Burada biraz daha kalırsam başımın derde gireceği düşüncesi çoktan tutsak almıştı beynimi. Ani bir kararla fırlayıp şehrin deniz kenarındaki büyük ve geniş caddeli zengin mahallesinden, yoksul ara sokaklarına doğru çöp arabamla birlikte hızla koşmaya başladım.
Aldığın şeyi aldığın yere koyacaksın ki bulasın! dedi gözlerinde kartallar, atmacalar uçuşan babam.
İnsan, nereden alınmış ki nereye konsun? diye mırıldanıp çekildim gölgeme usulca.
Ne ses ne soluk, neredeydin bugün, merak ettim?
Ormanda. Esip savruldum durmadan.
İnanmıyorum, onca işi bırakıp
Evet ya, onca işi bırakıp Ama görecektin, öyle mutlu oldu ki çiçek tozları
Uzanıp öpüştüler. Dilleri dolanıp düğüm oldu. Olup biteni unutmak istercesine ezdi birbirini dudakları. Gözleri sımsıkı kapanıp kilitlendi. Yataktan yükselip fırıl fırıl dönmeye başladıklarını hissettiler. Hortuma dönmüşlerdi sanki. Camlar titreyip çatlayarak dökülüyor, duvarlar sallanıp yarılarak yıkılıyordu. Çarpa kırıla kullanılmaz hale gelen eşyalar da oluşan molozla birlikte dönüyor, oluşan hortumu daha çok büyütüyorlardı. Ne gözlerini açtılar ne öpüşmeyi bıraktılar. Dudaklar daha çok ezdi birbirini. Her yeri saran o müthiş gürültüyü bile duymaz oldular.
Yudum yudum çiyler içip inanılmaz çiçekler açıverdik, uçsuz bucaksız sis çadırında.
Koltuk değneği koşarak uzaklaştı savaş sonrası! Kızgındı. Kendi kendine söylenip duruyordu: Beni kullanan o sefil savaş artıkları, ne yazık ki başkalarının koltuk değneği olduklarını hiçbir zaman anlamadı.
Burada biraz daha kalırsam başımın derde gireceği düşüncesi çoktan tutsak almıştı beynimi. Ani bir kararla fırlayıp şehrin deniz kenarındaki büyük ve geniş caddeli zengin mahallesinden, yoksul ara sokaklarına doğru çöp arabamla birlikte hızla koşmaya başladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir