İçeriğe geç

Sapiens: Une brève histoire de l’humanité Kitap Alıntıları – Yuval Noah Harari

Yuval Noah Harari kitaplarından Sapiens: Une brève histoire de l’humanité kitap alıntıları sizlerle…

Sapiens: Une brève histoire de l’humanité Kitap Alıntıları

Hıristiyanlık ve Nazizm gibi bazı dinler, milyonlarca insanı sadece nefret yüzünden öldürdüler. Kapitalizmse milyonlarca insanı açgözlülükle karışık umursamazlıkla öldürdü.
Ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılardan daha tehlikeli bir şey olabilir mi?
Tüm yaşamlarını bazı duygulardan kaçınmaya ve başka duyguların peşinden koşmaya harcarlar. Duygularıyla aynı şey olmadıklarını, bazı duyguların peşinden durup dinlenmeden koşmanın insanı nasıl sefil hale getirdiğini görmezler.
bilebildiğimiz kadarıyla, insan yaşamının hiçbir anlamı yoktur. İnsanlar belirli bir amacı olmayan ve körlemesine ilerleyen evrimsel süreçlerin sonucudur ve faaliyetlerimiz ilahi bir kozmik olanın parçası değildir.
Eğer mutluluk beklentiyle alakalıysa, toplumumuzun iki temel direği medya ve raklamcılık farkında olmadan da olsa, dünyanın mutluluk rezervlerini sonuna kadar tüketiyor demektir.
Şu anda veya geçmişte başkalarının ne kadar mutlu olduklarını hayal etmeye çalışırken, ister istemez kendimizi onların yerine koyarız ve böylelikle hatalı bir biçimde kendi beklentilerimizi başkalarının koşullarına uygulamış oluruz.
Her yeni icat, Cennet Bahçeleri’yle aramızdaki mesafeyi biraz daha açıyor.
İnsanlığın elinde daha fazla güç biriktikçe, ihtiyaçlarımıza pek de uygun olmayan duygusuz ve mekanik bir dünya oluştu.
İnsanlığın gücü kötüye kullanma yönündeki eğilimini de düşünürsek, insanın güçlendikçe mutlu olacağını düşünmek naif bir yaklaşımdır.
Daha önce barış, hiç insanların savaşı imkansız bulabileceği kadar yaygın olmamıştı.
Saddam Hüseyin, Abbasi halifeliğinin ve Babil imparatorluğunun miraslarını kullandı, hatta en gözde zrıhlı birliklerinden birinin adını Hammurabi Birliği koymuştu, ama bu Irak’ ulusunu eski bir topluluk yapmaya yetmiyordu. Dolabımda iki yıldır duran un, yağ ve şekeri kullanarak pasta yapmam, pastanın da iki yıllık olduğu anlamına gelmez.
Çoğu ulus, doğal ve ebedi olduğunu, atalarının kanının karıştığı anavatanlarının bilinmeyen çok eski zamanlardan beri var olduğunu iddia eder. Bu tür iddialar genelikle abartılıdır.
Doğanın isteklerine karşı giderek daha duyarsızlaşan sapiens, modern sanayinin ve devletlerin isteklerineyse daha bağımlı hale geldi.
Yine de türümüzün yok olacağı yönündeki uyarılar için henüz çok erken. Sanayi devriminden bu yana insan nüfusu daha önce görülmemiş oranda arttı. 1700 de 700 milyon insan yaşıyordu. 1800 de bu rakam 950 milyon, 1900 deyse neredeyse ikiye katlanarak 1,6 milyara ulaştı. 2000’e gelindiğinde dörde katlanarak 6 milyara, bugün neredeyse 7 milyara ulaşmış durumdadır.
Napolyon en seçkin konuklarına alüminyum çatal bıçakla servis yapılmasını emretmişti, daha önemsiz misafirlerse altın çatal ve bıçak kullanıyordu
Napolyon, kendi halkının torunlarının, alüminyumu sandiviçlerini sarmak ve yiyecek artıklarını atmak için kullandıklarını görse gözlerine inanamazdı.
Bilginin geçmesi gereken asıl test doğru olup olmadığı değil, bizi güçlendirip güçlendirmediğidir. Biliminsanları genellikle hiçbir teorinin yüzde yüz doğru olmadığını varsayarlar. Dolayısıyla da gerçeklik bir bilgi için kötü bir testtir ; asıl test kullanışlılıktır.
Din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
Din insanüstü bir düzene olan inanç üzerine kurulu bir insani değerler ve normlar sistemidir. Görelilik bir din değildir çünkü bu teori üzerine kurulu herhangi bir insan normu veya değeri ortaya çıkmamıştır.
Din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister.
Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.
Herkes her an para ister çünkü geri kalan herkes de her an para istemektedir,
2006 da dünyadaki toplam para miktarı 473 trilyon dolarken, madeni para ve banknotların toplam değeri 47 trilyon dolardan azdı.
Amerikan kültüründen, Amerikan dininden ve Amerikan siyasetinden nefret eden Usame Bin Ladin, Amerikan dolarına bayılıyordu. Peki tanrıların ve kralların başaramadığını para nasıl başardı?
Hikaye tarihteki en büyük fatihle başlıyor, bu fatih olağanüstü hoşgörülü ve uyumlu, dolayısıyla insanları ateşli taraftarlara çeviriyor ; bu fatihin adı para.
Jül Sezar ve Dante Aleghieri yaşamları boyunca hiç domatesli spagettiyi çatallatına dolamadılar. ( o dönemde çatal bile icat edilmemişti.) William Tell hiç çikolata yiyemedi
Dünya’da otantik bir kültür kalmamıştır. Son yüzyıllarda neredeyse tüm kültürler, küresel bir taşkın sonucunda tanınmayacak ölçüde değişmiştir.
Tutarlılık, durgun zihinlerin oyun alanıdır.
Milyonlarca yabancının etkili biçimde işbirliği yapmasını sağlayan yapay içgüdüler yaratılmıştır. Bu yapay içgüdüler ağına kültür denir.
Bir adam veya bir kadın olmak çok ciddi ve karmaşık bir şeydir. Çoğu erkek ve kadın özelliği biyolojik olmaktan çok kültüreldir, hiçbir toplum kendiliğinden her erkeği adam, her dişiyi de kadın olarak saymaz. Dahası bu sıfatlar bir kere kazanıldığında ebediyen de sürmez. Erkekler erkeksiliklerini hayatları boyunca sonsuz bir performans kanıtlamak zorundadır. Bir kadının da işi hiç bitmez, sürekli kendini ve başkalarını yeterince kadınsı olduğuna ikna etmek zorundadır.
Cinsiyet çocuk oyuncağı, toplumsal cinsiyet ise ciddi bir iştir
Bugün ağzımızı hala vücüda besin sokabilmek için kullanırız, ama bunun yanında öpüşmek, konuşmak ve eğer Rambo isek el bombası pimi çekmek için de kullanırız. 600 milyon yıl önceki kurtçuğa benzer atalarımız, bunları yapmak için ağızlarını kullanmıyordu diye mi doğal olmuyor bunlar?
Kulağınızda bir sivrisinek vızıldadığında, lütfen onu doğal olmayan davranışı için ayıplayın. Eğer edepli olsaydı, Tanrı’nın ona verdiği ile yetinir ve kanatlarını sadece güneş paneli olarak kullanırdı.
Eğer vücudumuzun uzuvlarını ve organlarını Tanrı’nın öngördüğü şekilde kullanırsak bu doğal faaliyettir, bunları farklı olarak kullanmaksa doğal değildir. Oysa evrimin amacı yoktur. Organlar belli bir amaçla evrilmediği gibi kullanılma biçimleri de sürekli gelişim halindedir. İnsan vücudunda, sadece milyonlarca yıl önce ortaya çıktığı zamanki işlevini yerine getiren tek bir organ bile yoktur. Organlar belli bir işlevi yerine getirmek üzere evrilir,
Kültür genellikle sadece doğal olmayan şeyleri yasakladığını ileri sürer, ama biyolojik bir perspektiften bakınca her şey doğaldır. Mümkün olan şey, tanım gereği doğaldır. Hiçbir kültür insanların fotosentez yapmasını, kadınların ışık hızından daha hızlı koşmasını veya negatif yüklü elektronların bir birine doğru çekilmesini yasaklamaya kalkmamıştır.
İnsan bilincinin hizmetçisi olarak doğan yazı, giderek insanın sahibi haline geldi.
Fakirlik , mutluluk , dürüstlük gibi kavramları bile rakamlara çevirmek için ellerinden geleni yaparlar. ( yoksulluk sınırı, bireysel mutluluk seviyesi, kredi notu)
Hammurabi Kanunları insanları üstün, sıradan ve köle olarak çok net bir şekilde ayırmıştı. Üstün insanlar yaşamın tüm güzelliklerinden faydalanabiliyorken, sıradan insanlar onlardan artakalanlarla idare ediyor, köleler ise şikayet ederlerse şiddete maruz kalıyordu.
Pek çok zengin insanın zengin bir ailede doğduğu için zengin olduğu ve pek çok fakirin de fakir bir ailede doğduğu için hayatları boyunca fakir kalacağı kanıtlanmış bir olgudur.
Bütün hiyerarşilerin hayal ürünü olduğu açıkça ortadadır.
İnsanların zamanla daha zeki olduklarına dair hiçbir kanıt yoktur.
Ben artık dünyaları yıkan ölümün kendisiyim.
İnsanlar yıllar boyunca aşkı bulmak isterler, ama bulduklarında da nadiren hoşnut olurlar. Bazıları partnerlerinin kendilerini bırakacağından endişe eder, diğerleri hak ettiklerinin daha azına razı olduklarını ve daha iyi birini bulabileceklerini düşünürler, çünkü hepimiz bunu başaran insanlar tanırız.
Zihin hoşuna gitmeyen bir şey yaşadığında şiddetle bu rahatsızlıktan kurtulmak, hoşuna giden bir şey yaşadığında da zevkin kalıcı olmasını ve yoğunlaşmasını ister, bu yüzden de hep doyumsuz ve huzursuzdur.
Acı, bir insanın kendi davranış örüntüleri sebebiyle ortaya çıkıyordu.
Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir. Modern zamanlarda bile ten rengindeki, lehçe veya dindeki bir farklılık bir grup Sapiens’in bir başka grubu yok etmeye çalışmasına sebep olabiliyor.
İnsanlar anne karnından bir ocaktan çıkan erimiş bir cam gibi çıkar ve şaşırttıcı oranda şekillendirilebilirler. Bu yüzden bugün çocuklarımızı Müslüman veya Budist, kapitalist veya sosyalist, savaşçı veya barışçıl olarak eğitebiliyoruz.
Kendi dar uzmanlık alanınızla ilgili çok şey, fakat yaşamın diğer gerekliliklerinin çoğu için gözünüz kapalı başka insanlara güveniyorsunuz ki, bu insanların da bilgileri kendi dar uzmanlık alanlarıyla sınırlıdır.
Kolektif insan bugün eski grupların bildiğinden çok daha fazlasını biliyor.
Ama birey olarak bakıldığında, eski avcı toplayıcılar tarihteki en becerikli ve bilgili insanlardı.
Bağımsızlık bildirgesi’ni imzalayanların çoğu köle sahipleriydi ve Bildirge’yi imzaladıktan sonra kölelerini salıvermedikleri gibi kendilerini de ikiyüzlü olarak görmediler.
Para toplulukların, dinlerin ve devletlerin duvarlarını yıktıkça, dünyanın kocaman ve ruhsuz bir pazara dönüşme tehlikesi artmaktadır.
Tıpkı aynı anda basılan iki müzik notasının müziği ileri götürmesi gibi, düşüncelerimizdeki, fikirlerimizdeki ve değerlerimizdeki uyumsuzluklar bizi araştırmaya, eleştirmeye ve yeniden değerlendirmeye mecbur eder. Tutarlılık, durgun zihinlerin oyun alanıdır.
Aynı Tanrı’ya inanmayan veya aynı krala itaat etmeyen insanlar seve seve aynı parayı kullanıyorlar.
İnsanları bazı olasılıkları fark etmeye zorlayıp diğerlerini yasaklayan kültürdür.
Tutarlılık, durgun zihinlerin oyun alanlarıdır.
70 bin yıl önce, Homo Sapiens hala Afrika’nın bir köşesinde kendi işiyle meşgul olan önemsiz bir hayvandı. İlerleyen bin yıllarda kendisini tüm gezegenin efendisi ve ekosistemin baş belasına çevirecek dönüşümü gerçekleştirdi. Bugün ise bir tanrı haline gelmenin, sadece ebedi gençliğin değil, yaratmak ve yok etmek gibi ilahi becerileri de ele geçirmenin arifesinde.
Para şu ana kadar yaratılmış en evrensel ve en etkili karşılıklı güven sistemidir.
Lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır.
Ekonomi oyunu, gayrı resmi cam tavanlar ve çeşitli yasal kısıtlamalarla doludur.
Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslında daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.
Bir milyonerle karısı arasındaki ilişki dikenli bir yola girdiğinde, adam karısını pahalı bir Paris tatiline götürür. Bu gezi bağımsız bir isteğin değil, romantik tüketicilik akımının mitlerine duyulan coşkulu bir inancın yansımasıdır aslında. Eski Mısır’da zengin bir adam, asla ilişki problemini karısını Babil’e tatile götürerek çözmeyi düşünmezdi. Bunun yerine karısına, hep istediği şaşaalı bir mezar yaptırırdı.
Bugün insanlar yurtdışına gitmek için ciddi miktarda para harcıyor, çünkü hepsi romantik tüketicilik akımının gerçek inananları.
Birbirine tavsiye veren arkadaşlar sık sık, Kalbinin sesini dinle derler. Ama kalp genellikle dönemin hâkim mitlerinden talimat alan iki taraflı bir casustur ve Kalbinin sesini dinle tavsiyesi zihinlerimize 19. yüzyılın Romantik mitleriyle 20. yüzyılın tüketici mitlerinin bir karışımı olarak kazınmıştır.
Her birimizin içinde yaşamına değer ve anlam katan bir ışık demeti var.
Sizden istediğim tek şey kenara çekilmenizdir. Bunu yaparsanız güneşime mani olmazsınız ve bana vermeniz mümkün olmayanı benden almamış olursunuz.

Diyojen

Tarih çok az insanın yaptığı , geri kalanların da tarla sürdüğü veya su kovaları taşıdığı bir şeydir.
Etki edemeyecekleri şeylerle ilgili endişelenmelerinin bir anlamı yoktu.
Geçtiğimiz on yıllarda ekolojik dengeyi bozmanın tohumlarının attık ve bunların sonuçları çok ciddi olacak gibi görünüyor. Çılgınca tüketerek insanlığın gelişiminin temellerini tahrip ettiğimizi gösteren pek çok kanıt mevcuttur.
Hoşgörü Sapiens’in baskın özelliklerinden biri değildir. Modern zamanlarda bile ten rengindeki, lehçe veya dindeki bir farklılık bir grup Sapiens’in bir başka grubu yok etmeye çalışmasına sebep olabiliyor.
Pek çok memeli, anne karnından fırından çıkan toprak kap gibi çıkar, onları yeniden şekillendirmeye çalışmak onlara zarar verir. İnsanlar ise anne karnından bir ocaktan çıkan erimiş bir cam gibi çıkarlar ve şaşırtıcı oranda şekillendirilebilirler. Bu yüzden bugün çocuklarımızı Müslüman veya Budist, kapitalist veya sosyalist, savaşçı veya barışçıl olarak eğitebiliyoruz.
Geçmişimizdeki çeşitliliğimizden çok, şu anki yalnızlığımız istisnai ve belki de tehdit edici.
Hayali düzen dışında bir yol mümkün değil. Etrafımızdaki hapishane duvarlarını yıkıp özgürlüğe koştuğumuzda aslında daha büyük bir hapishanenin geniş bahçesine doğru koşuyoruz.
Homo sapiens de bir aileye mensuptur. Bu sıradan bilgi tarihin en iyi korunmuş sırlarından biriydi. Homo sapiens uzunca bir süre kendisini diğer hayvanlardan ayrı, ailesiz (kuzeni veya kardeşi, hepsinden de önemlisi ebeveyni olmayan) bir yetim olarak gördü ama durum böyle değildi. Sevelim ya da sevmeyelim, büyük maymunlar adı verilen gürültücü ve büyük bir grubun üyesiyiz. Yaşayan en yakın akrabalarımız arasında şempanzeler, goriller ve orangutanlar var ve şempanzeler bunların en yakını. Yalnızca 6 milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu. Bunlardan biri tüm şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir