İçeriğe geç

Sanma ki Yalnızsın Kitap Alıntıları – Elif Şafak

Elif Şafak kitaplarından Sanma ki Yalnızsın kitap alıntıları sizlerle…

Sanma ki Yalnızsın Kitap Alıntıları

Bir romanı sevdiğimizde sadece o hikayeyi, dilini, karakterlerini takip etmekle kalmıyoruz. Aynı zamanda anlatılan kurgunun kendi hayatımızdaki izdüşümlerini yakalıyoruz.
Bizi çalışmak kurtarır, en başta kendimizden .
Seni uzaktan seviyorum, yaklaşmadan, anlatmadan, anlasilmadan Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiç bir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasiz bir sır bu . Belki de ben senden çok bu sırrı seviyorum
Acaba geçmişi hatırlamak mi daha iyi yoksa hepten silip unutmak mı? Sağlam bir hafıza sağlam bir duruş mu demek hayatta?
Unuttuk mu yoksa? Başlangıçta kelime vardı.
Rengarenk yamalı bi bohçadır ruhumuz. Farklı ipliklerle dikilmiş anı ve anı parçaları. Her sevdadan her ayrılıktan her hayalden ve dahi hayal kırıklığından geriye kalan artık kumaşları taşıyoruz. Sevgili ise bir yumak dolaşmış ipleri bir zaman bir yerlerde.
O bir yapboz, parçalarını bulamadım daha.. O deniz kenarında kuma yazılmış bir yazı her dalga sil baştan.
Çünkü sevmek, yeni bir dil inşa etmek demek. İki kişilik bir dil. Çünkü aşkın olduğu yerde muhakkak kelam vardır, sessizlik değil. Harfin olduğu yerde ise bir katre hüzün vardır, neşe değil.
Unutma ki en güzel aşk mektubunu kadınlar yazar.
Yanında parlasın ama gölge yapmasın. Başarılı ve parlak olsun ama one geçmeye kalkmasın. Hızlı ve çevik olsun ama bir adım geriden gelsin. Böyle bir sevda düşlemekte.
Tam olarak şefkat olmasa bile sakin bir idrak sinmişti üzerine.
Edebiyat aleminde en yaygın sorun mutsuz çocukluk
Bense ne birşeyleri değiştirmek derdindeyim, ne bir yere varmak . Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak.
Seni uzaktan seviyorum Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım, sesiz sedasız bir sir bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.
İnsan renklerle çığlık atabilir mi? Tamamen sessiz haykırabilir mi?
Erkekler yorulunca evlenirler; kadınlar da meraktan. Sonunda her iki kesim de düş kırıklığına uğrar.
Bir yerleşikler vardır bu dünyada. Bir göçmenler Bir de sürgünler
Bilinçten mahrum mutluluk?
Size göre nedir?Aşağıya yorum olarak yazabilir misiniz? İlk yorum benden.
Yaşadıklarımız ve yaşayamadıklarımız kimsenin suçu değildi. Ya da herkes bir parça kabahatliydi.
Nasıl anlatayım kendimi, ben daha anlamaktan âcizken.
Sırtımda eski bir çanta, elde bavul, kaplumbağa misali; zihnimde gitmek, yollarda olmak hayali. Bir arayış ki kendim de bilmiyorum neden ya da neyi.
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar, ne kanatır.
Mutsuz değilim çok şükür ama mutlu muyum bilmiyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aşkın olduğu yerde muhakkak kalem vardır, sessizlik değil.
Aşkın eksikliği değil, dostluğun eksikliğidir evliliklerin aksamasına sebep.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kadınların böyle bir lüksü yoktur lakin erkekler” çirkin ama karizmatik,entelektüel ama kaprisli” olabilirler pekala
Yorumlarınızı aşağıya yazabilirmisiniz?
İlk yorum benden aşağıya yazdım bile
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen.Ne incitir,ne acıtır.Ne yaralar,ne kanatır
Kırağı yemiş bahar dalı gibi donakalmış bir ruh halindeyiz
Bazen, sevdiğimiz ve sevgi gördüğümüz bir varlığın kalp atışıdır, kendi nefes alıp verişimizi düzene sokabilen, içimizdeki kasırgaları, tufanları sakinleşltirebilen yegane kuvvet.
Birbirini bulunca ıssız ruhlar, dikleşir omuzları, kesinleşir bakışları, bileylenir özgüvenleri. Kimseye ihtiyaç duymazlar.
Güzel şeydir yalnızların dayanışması.
Niçin sükunetle, sabırla, birbirimizin görüşlerine kıymet vererek, katılmasak bile dinlemeyi bilerek iletişim kuramıyoruz?
Arada bir yerde, gene arafta kalmış yüreğim
Babam Türkiye’nin dünya çapında ender sosyal psikologlarındandı.
Sahi bir kültür ne zaman solmaya başlar?
Aşağıya yazabilirmisiniz?
Sürgünün bir mevsimi olsa, ne olurdu sizce?

Bir yerleşikler vardır bu dünyada, bir göçmenler, bir de sürgünler.

Nereye giderlerse gitsinler bir türlü varamayanlar

Sen emindin haklının ne yanda ,haksızın ne yanda durduğundan.Bense kafası karışık,müterredit ruhların yanında rahat ederdim.
Bir vicdan erezyonudur yaşadığımız, her gün biraz daha eksiliyor ayaklarımızın altındaki toprak.
Bir etik muamma içindeyiz.
Her gündoğumunda yeniden sevdim seni, her günbatımında bir kez daha kaybettim.
Bir şairin şiirlerini,bir romancının romanlarını,bir yönetmenin filmlerini beğenmek için o insanı her şeyiyle kahramanlaştırmak,futbol takımı tutar gibi tutmak gerekmiyor
Bedbaht çocukluk ile yaratıcılık arasında bir ilişki var mı ?
Plasebo ;Prozac’tan tutun diğer depresyon ilaçlarına kadar kullanılan pek çok hap,
büyük oranda ,aslında hastalar o haplara
inandıkları için etkili oluyor.
Plasebo:Yoklukla gelen varlık.Beynin inandığına bedenin de inanması.
Sana noktalardan güller,virgüllerden bülbüller,ünlemlerden yaylalar ve ovalar yaptım.Çünkü sevmek yeni bir dil inşa etmek demek

BAYILDIM

Biz çok kelime yitirdik. Her kelimeyle beraber incelik ve zarafet yitirdik
Bedbaht çocukluk ile yaratıcılık arasında bir ilişki var mı ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir