İçeriğe geç

Sakın Şaşırma Kitap Alıntıları – Orhan Veli Kanık

Orhan Veli Kanık kitaplarından Sakın Şaşırma kitap alıntıları sizlerle…

Sakın Şaşırma Kitap Alıntıları

Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hâlâ yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.
Bekliyorum.

Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.

Gelelim sonuncuya.
Hiçbirine bağlanmadım
Ona bağlandığım kadar.
Sade kadın değil, insan.
Ne kibarlık budalası,
Ne malda mülkte gözü var.
Hür olsak der,
Eşit olsak der.
İnsanları sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar.
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava ;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: Sıkıntılar duradursun!
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Handan, hamamdan geçtik,
Gün ışığındaki hissemize razıydık;
Saadetinden geçtik,
Ümidine razıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icadettik,
Avunamadık;
Yoksa biz…
Biz bu dünyadan değil miydik?
‘ Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler, damların üzerinden;
Ben zavallı,
Ben yıllardır denize hasret. ‘
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda.
Kötü ediyor insanı, kötü
Hele bir de hasretlik oldu mu serde;
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde;
Dertli ediyor insanı, dertli.
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı, sarhoş..
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne..
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda.
Kötü ediyor insanı, kötü…
Hele bir de hasretlik oldu mu serde;
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde;
Dertli ediyor insanı, dertli.
Bekliyorum.
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinamaların kapısı,
Camekânlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava
İçkiye benzer bir şey var bu havalarda,
Sarhoş ediyor insanı sarhoş.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
İnsanların sevmesini bilir
Yaşamayı sevdiği kadar.
Gerin, bedenim, gerin;
Doğan güne karşı.
Duyur duyurabilirsen,
Elinin, kolunun gücünü,
Ele güne karşı.

Bak! Dünya renkler içinde!
Bu güzel dünya içinde
Sevin sevinebilirsen,
İnsanlığın haline karşı.

Durmadan işliyen saatlerde
Dişli dişliye karşı;
Dişlilerin arasında,
Güçsüz güçlüye karşı.
Herkes bir şeye karşı.
Küçük hanım, yatağında, uykuda,
Rüyalarına karşı.

Gerin, bedenim, gerin,
Doğan güne karşı..

Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma ;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet ;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere..
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire.
Bakakalırım giden geminin ardından;
Ataman kendimi denize, dünya güzel;
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli, içinizde?
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul’u dinliyorum.
Gün olur Alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Hendeğin yolları taştan,
Sen çıkardın beni baştan.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Yoksa biz
Biz bu dünyadan değil miydik?
Tarifsiz kederler içindeyim.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır
Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Bıktım usandım sürüklemekten onu,
Senelerdir, ayaklarımın ucunda;
Bu dünyada biraz da yaşayalım,
O tek başına,
Ben tek başıma.
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş batmış,
İçmeyip de ne haltedeceksin?
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz..
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum..
Sanırım ki günler hep güzel gidecek
“Siyah akar Zonguldağın deresi;
Yüz karası değil, kömür karası;
Böyle kazanılır ekmek parası.”
Kendimize hüzünler icadettik,
Avunamadık;
Yoksa biz
Biz bu dünyadan değil miydik?
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Harbe giden sarı saçlı çocuk!
Gene böyle güzel dön;
Dudaklarında deniz kokusu,
Kirpiklerinde tuz;
Harbe giden sarı saçlı çocuk!
Dâvet
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın..
Güzel kadınları severim,
İşçi kadınları da severim;
Güzel işçi kadınları
Daha çok severim..
Sevdiğin başka yerde,
Sen başka yerde;
Dertli ediyor insanı, dertli.
Ne yârdan geçerim, ne serden.
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı..
Gün olur, alır başımı giderim.
Nasıl unuturum seni ben,
Vesikalı yârim?
Yüreğim yanıktır, ciğerim delik..
“Uy neyimiş neyimiş, aman aman,
Kaderim böyle imiş,
Yâr üstüne yâr sevmek, aman aman,
Ateşten gömleğimiş.”
Alışamıyacak mıyım,
Unutamıyacak mıyım?
Musikî ruhun gıdasıdır
Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem…
Değil!
Ekmek parası desem…
Değil!
Bir dert ki…
Dayanılır şey değil.
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Anlatamıyorum !
Şeytan diyor ki: “Aç pencereyi;
Bağır, bağır, bağır; sabaha kadar.”
“Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.”
Bıktım usandım
Sessizlik odama dolduruyor
O gece gördüm, onun gözlerinde gördüm;
Gün ne güzel doğarmış meğer açık denizde!
Onun saçları öğretti bana dalgayı;
Çalkandım durdum rüyalar içinde.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi anlatmak mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş batmış,
İçmeyip de ne haltedeceksin?
Böyle havada aşık oldum
Eve ekmekle tuz almayı
Böyle havalarda unuttum
Handan, Hamamdan geçtik,
Güneş ışığındaki hissemize razıydık; Saadetinden geçtik,
Ümidine razıydık;
Hiçbirini bulamadık;
Kendimize hüzünler icat ettik,
Avunamadık;
Yoksa biz
Biz bu dünyadan değil miydik?
Şeytan diyor ki; Aç pencereyi
Bağır bağır bağır, sabaha kadar
Damlara bakan penceresinden
Liman görünürdü
Ve kilise çanları
Durmadan çalardı, bütün gün.
Tren sesi duyulurdu, yatağından
Arada bir
Ve geceleri.
Bir de kız sevmeye başlamıştı
Karşı apartmanda.
Böyle olduğu halde
Bu şehri bırakıp
Başka şehre gitti.
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş batmış,
İçmeyip ne haltedeceksin?
Öyle bir yerde olmalıyım ki,
Ne karpuz kabuğu gibi,
Ne ışık,ne sis,ne buğu gibi
İnsan gibi.
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse bu kadar kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece bu yıldızlar, bu koku,
bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç
Ben miyim bu şeylerin sahibi?
Kafamda bir çocuk var, meraksız.
İç alemim oyuncaktan farksız;
Odam, içime bir ayna gibi.

Bir ışık oyunu var tavanda.
Gölgeler seslerle birleşiyor
Ve bir kavga beynimi deşiyor
Azaplar kemirdiğim bu anda.
( )

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir