İçeriğe geç

Şairin Seyir Defteri Kitap Alıntıları – Edip Cansever

Edip Cansever kitaplarından Şairin Seyir Defteri kitap alıntıları sizlerle…

Şairin Seyir Defteri Kitap Alıntıları

Acımayı unuttum..
Sevinmeyi unuttum..
Ben her şeyi artık unutuyorum.
Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum.
ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
aklına neleri alırsın mesela neleri düşünürsün
en sevdiğin uzun yol yürüyüşlerini nerelerde yaparsın
o anlarda en çok nelere üzülürsün
kendinden başka
hayallerinden neler geçer
hangi şarkıyı mırıldanırsın
sana güç versin diye
batık bir gemi enkazından
neleri çıkartırsın gün ışığına
geçmiş denilen valizden
o uzun yolda yürürken
kimi hatırlarsın
en çok sevdiklerinden
kim çalmış azar azar gülüşlerinden
kim istersin öpsün kırık kalbinden
nasıl bir acı ki bu
öpünce geçmeyen
ben seni uzun bir yolda yürürken görmek isterdim hep
ruhunla konuşurken
içindeki sese kulak verirken
gözlerin boşluğa takılmışken
yürümek isterdim sol tarafından
bir acıya eşlik etmek isterdim yürüyen.‘
Bir kara parçası sanır insan
Düştü mü başı derde,
Kendini açık denizlerde.
Acımayı unuttum
Sevinmeyi unuttum
Ben her şeyi artık unutuyorum
Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum.
Nedense bulutlanır gözleri arada
O zaman kimseyi görmez
Uzaklara bakar yalnızca
İçimde yaz kırıkları.
Artık pek konuşmuyoruz
Benim sözlerim eskidi
Onunki de eskidi
Zaten kelimeler sonludur
Öyledeğil mi
Donuk donuk bakışıyoruz
Ben ölüme iyice yakın
O yaşamaktan uzak
Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz
Karanfiller ölürken
Karanfillerden bir deniz.
Acımayı unuttum
Sevinmeyi unuttum
Ben her şeyi artık unutuyorum
Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum
Ağrı da değildi belki, hani, nasıl
Gövdemi yeniden buldum
Acılar acılara eklenince ağırlaşıyor
Gövdem de ağırlaşıyor
Ruhi Beyle kocaman bir demet karanfil oluyoruz
Şu üstümdeki boşluk kadar
Bir demet
Bin dokuz yüz kirk üçde biri öldü
Boynu degil, bir karanfilin sapıydı, yana düştü.
Düşünce öldü
Bir ölülük sindi ellerime
Bir ölülük bana sindi
0 zamanlar sokak sokak dolaşırdım
Çiçek alanları iyi bilirdim
Ruhi Bey de çiçek alırdı
Nedense benden alırdı.
“Çünkü ben çiçekleri cok biçimli tutardım”
Nerdeyim
Kelebeklerden dokunuşlar alan bir yaprak gibi inceyim
Ve bu yorgun
Bu hüzünlü yüreği,
Benim değilmiş gibi
Hiç kimse görmeden,
Şöyle bir yol kenarına
Bıraksam…
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Acımayı unuttum.
Sevinmeyi unuttum.
Ben her şeyi artık unutuyorum.
Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim.
Şuramda bir ağrı duydum.
Ayrılıklar tanışmamış gibi olmanın gene de bir suretidir. Ey suret! neden iki kişisin?
Yalnızken ve senden bunca uzakta
Öyle soğuk, öyle anlamsız ki her şey
Sevilen bir insan yüzünde ne yoksa.
Gözlerinden uzat dudaklarını bana.
Ölüm, seni mi düşünüyorum ne bugünlerde
İpekli bir mendili katlar gibi durmadan
Mutsuzluk da boğabilirmiş insanı
Ah, acısız boğulabilir insan.
Soruyorum kendime
Sıkıntıgillerden biri olarak
Bu dünya kaç boğumlu.
Zamanlar geçtikçe neden
Mutluluk mahzunluk oluyor fotoğraflarda
Acaba
Keder mi, acı mı, hüzün mü dünyanın rengi
Mahzunluk mu yoksa yaşam
___Sevişmek!
Kimse kimsenin olmasın ___
Yıllar geçmedi, yıllar eskidi
Dokunduğum yerde kalıyorum
Yaşlı bir kelebek gibi.
Yaşlı bir çocuğum ben, çocukların en yaşlısı
Gölgen yok senin, ayak izlerin yok
Neden mi? acılar barınmamış ki sende
Mutluluk yok, mutsuzluk yok.
Parlar ki şimdi arasıra geceleri
Diplerde, derinlerde, yalnızlığımda
Ölü bir deniz yıldızıdır mutluluk
O nedensiz mutluluk, olsa da olur olmasa da.
Doğanın bana verdiği bu ödülden
Çıldırıp yitmemek için
İki insan gibi kaldım
Birbiriyle konuşan iki insan.
Yeni aşk kelimeleri, yeni öğrenilen incelikler öbür sevgiliye saklanıyor.
-F.Scott Fitzgerald-
Sonra hiç konuşmasam, sonra hiç konuşmasam
Ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği
Benim değilmiş gibi, benim değilmiş gibi
Kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam.
Enlemlerden boylamlardan uzak değilim
Gene de
Vidalanmış gibiyim sımsıkı düşlerime
Boşlukta bir terminaldeyim.
Kısaca söyleyeyim anlamak yordu beni
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.
Neden yazılır bir şiir
Neden okunur bunca yazı
Çünkü nasıl aşılabilir başkaca
İnsanın karmaşıklığı.
Sevda bir ateş buldu sende
.
Sevda bir umut buldu sende
Elbette bir ustalıktır bizim sevgimiz
Mutlu bir yolcu gibi yol kenarlarındakilere el eden.
sevdikçe beni sen kendini tanıdın.
Bir kara parçası sanır insan
Düştü mü derde
Kendini açık denizlerde.
Beni yeniden öptü, üstüne çekti beni
Köpüren sütler gibiydik
Niye olmalı öyleyse
Aşk mutlu bir sürgünlükse.
Amansız bir güceniğim.
Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz
Yalnızken ve senden bunca uzakta
Öyle soğuk, öyle anlamsız ki her şey
Sevilen bir insan yüzünde ne yoksa..
Unutulmuş bir çirkinlikten başlıyor güzelliğin.
~Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım~
kopunca kendimizden ve her şeyden biraz, bir güç olduğunu sanırız yalnızlığın
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.
İnsan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine.
“Yürek bir kez görür, sonra hep gözler görür.
Ben onu yüreğimle görmüştüm anlaşılan.
“Bir ölü nedir ki bir ölüm nedir
Acıyla kirlenmektir, acıya sevinmektir.”
“Ah güzel yaşam! Sevgilim ölüm!
Ben yalnız ikinize hayranım.”
Arada mektup yazıyorum sana ah olmayan sana hiç olmadın ki..!!!!!!
Beni anlamaz anlamaz niye anlasın ..!!!!
Acımayı unuttum, sevinmeyi unuttum, ben her şeyi artık unutuyorum, ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç..
Sözsüz, zamansız bir şaka mıydı yaşam?
Biraz öyleydi.
Çok geniş bir çayırda yürüyorum, yürüyorum.
Ezilen otlar gibiyim.
Ezilen otlar gibiyim ayaklarımın altında.
Nice sözler vardır, bir yangın yerine benzer
Geceyi, gündüzü, yıldızları
görmemişiz hiç.
Niye olmalı öyleyse
Aşk mutlu bir sürgünlükse.
Çünkü insan yalnızken katettiği yollardan
Ne zaman geri dönse yeni bir haber getirir
– Doğrusu kentlerden kentlere mektuplar da böyle sessiz gider –
Gerçekte
Dört mevsim karışımı gibidir Ruhi Bey.
Şöyle ki, bir ayakkabı çivisi gibi kendine batar
Şarabıyla batar, uykusuzluğuyla batar
Gülmesi hüznüne
Konuşması susmasına batar.
Nedense bulutlanır gözleri arada
O zaman kimseyi görmez
Uzaklara bakar yalnızca
Benim sözlerim eskidi
Onunki de eskidi
Zaten kelimeler sonludur
Öyle değil mi
Donuk donuk bakışıyoruz
Ben ölüme iyice yakın
O yaşamaktan uzak
Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz
Karanfiller ölürken
Karanfillerden bir deniz.
Kimseler bilmez
Ben işte gizli gizli onu sularım
Karanlık bir karanfilliği
Yoklukta bir karanfilliği
O gün bugündür bütün çiçekler
Karanfildir benim için.
Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti
Bilmem ki
Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur
Her zaman hatırlarım
Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir