İçeriğe geç

Sahtiyan Kitap Alıntıları – Murathan Mungan

Murathan Mungan kitaplarından Sahtiyan kitap alıntıları sizlerle…

Sahtiyan Kitap Alıntıları

… bir kez daha usul parmaklarla geçiyorum, henüz adlanmamış bir ayrılığı, daya şimdiden tutanaklarıma.
savrulan gençlik fotoğraflarında
şimdi birkaç ölü
umudum rehinken
sevdalım rehin
ben nasıl bir rehin bedenin
gurbetinden sual ederim?

merak etme sen beni
iyiyim, iyiyim.

Zaten kim yazabilir ki sanayileşmekte olan bir toplumun bütün cehennemini?
Kuşku en çok silah olduğunu sende öğrendi
Zaplar taşar Dersim koyaklarından
Selleri kadife uçları mermi
Ve günahına emanet edilmiş çocukların
Adağıdır mermi çekirdekleri
Durmadan kendimize tırmanıyoruz uzun soluklarla
Coşkularımız yetim kaldı
Ben yeniden bana döneceğim, bu besbelli
Peki sen yanıtını yüklenmemiş, yüreğini nerene koyacaksın?
Bir
Düş müydü?
Oysa sonuçsuzum artık
başlangıçsızım
hiçim
yorgundum.
Aldırma be sevdiğimher hasrette vardır elbet yarım kalmış bir yaz fırtınası.
coşkularımız yetim kaldı. Yoksul kağıtlarımızı onarmıyor artık şiirlerimiz
unutulur gece
unutulur tren
(bütün istasyonları kendinden geçen)
suçlar unutulur
Ve şimdi sonsuz bir suçludur yeniden
artık hiç kimse kendisinin değildir
bütün duygular düşmana teslim edilmiştir bunu unutma
ve unutma ki bazen şiir
bir zavallılığın ta kendisidir
kuşku en çok silah olduğunu sen de öğrendi
Beni yağmalayan sen misin gece kaçkını mahmuz uykularımda yağmur gibi gezinen misin hesapsızlığımın yorgunluksuz çocuk avlularında
sevdalara en çok inat mısın,
inat mısın ha?
akıyorum geceden… Ellerinden
ellerin… Ah ellerin bir eylemdi gece de
hangi avcı pusatlarına söz geçirebilmişse
Odur avından korkmayan
Avı, avcısına
avcısı, avlana sevdalı
ve her ikisi de ölmeyecek kadar yaralı
Aldırma be sevdiğim! Her hasrette vardır elbet yarım kalmış bir yaz fırtınası
denizin sesiyle uyandım
Bir yanım dağ rüzgârlarıyla terli -düşlerim-
Bir yanım Akdeniz kasırgası -o iklim-
mümkün mü? Seni anımsadım elbet
daha doğrusu seninle uyandım
-Doğunun o Tütsülü soluğu, Bir gece yarısı, Akdeniz’de, bir yaz dinlencesinde, Uykumu bölerek, beni senin Suretinle başbaşa bıraktı-
sabaha kadar uyuyamadım.
kaldırıp başımızı okuduğumuz kitaplardan
birbirine değince gözlerimiz
değince gözlerimiz birbirine
okuduğumuzu anlardık
ya da her satır yerleşir de şiirdeki yerine kafamızda hiçbir belirsizlik kalmasın diye
Her kelam sessiz ustura suskunlukların bilediği
Geri gelmiş çocukluğumuz gibiydi her şeye karşı duran evvel bahar
Bir mevsimlik unutkanlıktır şimdi
bütün o gizli koyaklar,
mağaralar,
dağlar,
karanlıklar
koca bir yaz korkusuz ve çocukça bir cigara içimi
zaten kim yazabilir ki sanayileşmekte olan bir toplumun bütün cehennemini
Seni anlamak için hayat ve kitaplar yetiyor
Lâkin her ayrılığın sonunda yaşanan sessizliğin karşılığı hangi sözlükten bakılacak?
Kim uğrayabilmiş ki dışarıya zulasından?
Kim bulmuş, kendinin ormanında kendi izini?
Kim kurtarabilmiş dilini, başkalarının sayıklamalarından?
Aldırma be sevdiğim! Her hasrette vardır elbet yarım kalmış bir yaz fırtınası
Kaldırıp başımızı okuduğumuz kitaplardan
Birbirine değince gözlerimiz
Değince gözlerimiz birbirine
Okuduğumuzu anlardık
Ya da her satır yerleşirdi şiirdeki yerine
Kafamızda hiç bir belirsizlik kalmasın diye
Birgün sen de kendine çırak olursun elbet.
Denizde gizli bir akarsu gibi akar
Uzun ve sakin cesedim.
Unutur mu erken büyümüş, genç ölmüş çocuklar?
Oysa yeni bir ölüm için vakit kalmadı.
Sen bir ninniyi anımsatan yorgun suretim benim!
Göğsümden oyulmuş ve beni her çağda sevda zikirlerine derviş kılan cinnetim!
Tüm sözcüklerin anahtarı yitiktir şimdi; tüm anlamlar denenmiştir ve her söz, her anlama gurbettir.
Gözlerini gürleştiren suskunluk
Her suskunluk içkanamasıdır ilişkilerin
Vadesi gelmemiş yenilgilerin
Ve fırar benizli bakışlarınla iltica ettiğin uzaklıklar
İşte tırnaklarını bileyen şiirlerimin soylu pahası!
Üryan yüreğindeki ürperti, uçurum serinliği,
Anlatamıyor (kaynaklarına inen denizi)
Kendi dalgalarına.
Ben konuşmam, susarım
Bu aklamaz ki sizi
Katilimsiniz!..
Kendimin tenha bir yerinde vurulmuşum.
Ve unutma ki bazen şiir
Bir zavallılığın ta kendisidir.
Hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü
Seni anlamak için hayat ve kitaplar yetiyor
Lakin her ayrılığın sonunda yaşanan sessizliğin karşılığı
Hangi sözlükten bakılacak?
Kim bulmuş kendinin ormanında kendi izini?
Nasıl zaptedilebilir bir ateşin
Sürgün bir ırmakla yüzleşmesi?
Nasıl inmişiz kendimize bir gece yarısı.
Bir ayaz gibi, kelepçelemiş kendine ateşini
Gözlerim, şimdi kör dinlemesi.
Geçer devran
Geçer günler
Geçer ömür elbet
Dağa çıkmış bir şairim ben
Ah! Kimsenin görmediği..
ve içimizdeki akşamla birlikte
ağlamak mekanımızdı
yeniden dönecektik
çok geniş zamanlıydı yollarımız.
-her suskunluk içkanamasıdır ilişkilerin
vadesi gelmemiş yenilgilerin
Seni düşünüyorum, yüzümü korkusuzca yıkadığım aynada, kendime yeniden sahipleniyorum, sana sezgilerimden bir fal açıyorum, ben yeniden bana döneceğim, bu besbelli.. Peki sen yanıtını yüklenmemiş yüreğini nerene koyacaksın?
her sevdayı bir masal, her masalı bir destan
gibi yaşıyorsa yüreğim
bir avuç kül kaldı geriye bütün yazdıklarımdan
kaldırıp başımızı okuduğumuz kitaplardan
birbirine değince gözlerimiz
değince gözlerimiz birbirine
okuduğumuzu anlardık
ya da her satır yerleşirdi şiirdeki yerine
kafamızda hiçbir belirsizlik kalmasın diye
yüreğim yani o mayın iklimi
muammanın peşrevinde muaklaktayız
Ve unutma ki bazen şiir
Bir zavallılığın ta kendisidir
Ve kahrını acının bin yıllık geleneğinde sınamış sevdam
Seni daha çağlarca korkusuz kollayabilir
ve müthiştir en beklenmedik sabahların soluk başlangıçları
Gerçekten yaşadığını kim yazabilmiş ki zaten?
aldırma be sevdiğim! her hasrette vardır elbet yarım kalmış bir yaz fırtınası
demek ki ne denli dirensek de sevgilim
tarihle yüzleşsek de
bitmeyecek bu kavga, bu feodal kasırga
..
üzgün müyüm dedin?
yoo, merak etme sen beni
iyiyim iyiyim
elbet sığ yanlarım vardır benim de
işlemeye vakit bulamadığım, zamanın yetmediği
ya da başka şeyler
diyelim güneşle aramıza giren kara bulutlar gibi
şu mevsimsiz iklimler
yoksunsa küçük şeylerden, gündelik ayrıntılardan
hayatım ve şiirim
hrr sevdayı bir masal, her masalı bir dedtan gibi yaşıyorsa yüreğim
şimdi ben, günahına emanet edilmiş bir mermi çekirdeğiyim
nefti seyrekliğindendir gözlerim
ve yüzümün bir yanı sahtiyan
sen bakma bana, aldırma sevdiğim
boynumdaki hamayılla birlikte
ben on yıldır iyiyim, iyiyim.
Zaplar taşar Dersim koyaklarından
selleri kadife uçları mermi
ve günahına emanet edilmiş çocukların
adağıdır mermi çiçekleri
Bir muammanın peşrevinde muallaktayız.
Artık hiçbir yazın yüzüme koyamayacağı o eksilmiş şey, hangi ayın hangi yıldızın aynasına sırlanmış, ben nerede bulacağım?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir