Haruki Murakami kitaplarından Sahilde Kafka kitap alıntıları sizlerle…
Sahilde Kafka Kitap Alıntıları
Hırçın rüzgarlarda vardır, insanı ruhunu okşayan rüzgarlarda. Fakat tüm rüzgarlar gün gelir yitip gider.
insanın yüreğinden geçenler de kolayca ayırt edilemez.
dünya duyguyla.
Düşünmekten kafam patlayacak
Çocuksu tavrında karşısındakine huzur veren bir şey vardı.
Çocuklar her şeyi unutarak oyun oynama başladılar mı , kültürel ya da çevresel engeller bir şekilde yıkılıyor.
Ben içi boş bir insanım. Kendi kütlesini yiyip bitiren bir boşluk. İşte o yüzden de, artık korkmamı gerektiren hiçbir şey yok.
“Karşındaki kim olursa olsun, ne olursa olsun, konuşmamaktansa konuşmak daha iyi olur. Ben de, kamyonumu sürerken sık sık motorla konuşurum. Dikkatle kulak verince söylediği birçok şeyi anlayabiliyorum.”
Gerçeklere göz yummak alçakçadır.Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder.Emin adımlarla.
İnsan ömrü vedalaşmalarla geçer.
Bu dünyada benim bilmediğim tonlarca şey var.
Sorumluluk rüyalarda başlar .
Fakat yalnızlığın farklı türleri vardır.
Ölürken birilerini yanında götürmek, yaşam seçeneklerinden biri değil.
Kitapları acele etmeden okurum .Zamana yayarak satır satır okuyanlardanımdır.
Goethe’nin de dediği gibi dünyadaki herşey metoforlardan ibarettir.
Kısacası senin ,şu koskoca dünyada kendinden başka güvenebileceğin kimsen yok.
Dünyada hiçbirşey kesin değildir.
Beklemek can sıkıcı bir iştir.
Nakata bu dünyanın hangi taraflarında zorbalığın hakim olduğunu anlayamamıştı.
Kediler güçsüz ,kolayca yaralanan canlılardır.
Gerçek şimdiki an, geleceği yiyip bitiren geçmişin ele avuca sığmaz ilerleyişidir.
Ancak insanların dünyasında yazamamak aptallık anlamına gelir.Bir insan kitap ve gazete okuyamiyorsa aptal demektir .Kural böyledir.
Yalnızdım. Tek başına değildim, ama müthiş yalnızdım.
Yüreğin,uzun yağmurlarla taşan ırmaklara döner.
Sesleri aradığında ,karşına çıkan sessizlik olur.
Bu dünyada gerçekten yürekleri hasta insanlar var.
Aşk dediğin, dünyayı yeniden inşa etmek demektir. O yüzden insana her şeyi yaptırabilir.
Güven, insanın canından daha değerli bir şeydir.
Orada zaman, yüreğin ihtiyaçlarına göre genişletilip daraltılabiliyordu.
Bu dünyada gerçekten yürekleri hasta insanlar var
Insan eksikleri ile değil güzellikleri ile daha büyük trajedilere sürüklenir.
Kendi kendine düşünebilen insanlardan pek hoşlanılmaz.
Şu alemde üzerindeki sıradanlığı bozmamaya çalışarak, düzenli bir hayat yaşıyor gibi görünenler daha güvenilmez olur.
Fakat çekip gitmekle her şey çözümlenecek mi acaba ?
kader dediğimiz şey ,dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer.
Bu dünyada gerçekten yürekleri hasta insanlar var.
O yüzden ,arada sırada böyle mantıklı insanlarla konuşunca, dünyam genişlemiş gibi hissediyorum.
İnsan bir şeyleri ne kadar isterse istesin o şeyler asla kendiliğinden çıkıp gelmez. İnsan bir şeylerden özel olarak uzak durmaya çalıştığında ise o şeyler kendiliğinden insanın üzerine üzerine gelir.
beni anımsamanı istiyorum. yalnızca senin anımsaman yeter. başkalarının unutması hiç umurumda değil.
Yalnızca ben ,tek başıma sayfaların arasında dünyaya dalmıştım.
Hayatta kalmak için birçok şeyi göze almak zorundaydım.
Neden yaşama böyle sarılmam gerekiyordu.
insan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla aşık olur.
Bir insan ,kitap ve gazete okuyamıyorsa aptal demektir.Kural böyledir.
Yalnız ve bilmediğim bir yerde.Pusulasını ve haritasını kaybetmiş bir gezgin gibi. Özgür olmanın anlamı bu muydu ?
Şiir için insanın kendi içinden gelen bir şeyler olmalıydı.
Başka bir insan haline gelmek pek kolay değildir .Ancak, başka bir ad kulllanmak kolaydır.
Gerçekler ve insanın yüreğinden geçenler de kolayca ayırt edilemez.
Rastlantı, arkadaşlıklar, insanın duyguları için önemlidir.
Sessizliği arzuladığındaysa durmak bilmeyen kehanet başlar. O ses ,zamanı geldikçe, senin kafanın içindeki gizli düğmesine basar.
Dünyada bu kadar çok boş yer olduğu halde ,var olabileceğin, sana fazlasıyla ,yetecek ufacık bir yer bile bulamazsın .
O fırtınanın içinden geçtikten sonra ,fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmuyacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın.
Yerine göre, kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü degistirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer.
beni anımsamanı istiyorum. yalnızca senin anımsaman yeter. başkalarının unutması hiç umrumda değil.
Benim dedemin bir lafı vardı. ‘Dünya her şey kendi istediğin gibi gitmediği için eğlenceli bir yerdir,’ derdi. Mantıklı aslında. Eğer Çuniçi Dragons bütün maçlarını kazanacak olsa, kim beyzbol seyreder ki?
İster gay olsun ister lezbiyen, ister heteroseksüel ister feminist, isterse faşist bir domuz ya da komünist, isterse Hare Krishna’cı oldun. Ne olduğunun hiç önemi yok. Elinde hangi bayrağı salladığının hiçbir önemi yok. Benim tahammül edemediğim içi boş tipler.
Kafka Tamura, herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileri gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. İşte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.
Ayrı kalırsak, birbirimize ne ölçüde değer verdiğimizi, ne ölçüde gereksinim duyduğumuzu daha iyi anlamış oluruz
Göz kapamak korkakların işidir. Gerçeklere göz yummak çok alçakçadır. Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder. Emin adımlarla.
Savaş, savaşın içinde gelişir. O, şiddet sonucu akıtılan kanı içer, şiddet sonucu parçalanan etleri yiyerek büyür. Savaş, bir tür bütünlüğü olan bir canlı gibidir.
Aşk dediğin, dünyayı yeniden inşa etmek demektir. O yüzden, insana her şeyi yaptırabilir.
Neden, birini çok sevmek, aynı zamanda o insanı derinden yaralamakla aynı olsun ki? Yani eğer öyleyse, birini çok sevmenin ne anlamı var ki?
İnsan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla aşık olur.
tüm medeniyetler çitle çevrelenmiş esaretin ürünüdür
Sorumluluğumuz hayal gücümüzün içinde başlıyor. Yeats “ In dreams begin the responsibilities ( Sorumluluk rüyalarda başlar) “ diyor.
insan kendisinin bir parçasını bulmak umuduyla âşık olur. o yüzden de, âşık olduğu insanı düşünürken, kişisine göre değişmekle birlikte, az ya da çok hüzünlenir. çok eski bir zamanda kaybettiği, özlemle andığı, uzaklarda kalan bir odaya adımını atmış gibi hislere kapılır.
Anılar ,insanın vücudunu içten içe ısıtan şeylerdir . Fakat aynı zamanda insanın içini lime lime de edebilir .
‘ fakat nakata amca , öyle soyluyorsun da , biz hepimiz az ya da çok boşuzdur . Yemek yer , tuvalate çıkar , istemediğimiz işleri ucuz maaş karşılığında yaparız .
insan kendisinin eksik bir parçasını bulmak umuduyla âşık olur . O yüzden de , aşık olduğu insanı düşünürken , kişisine göre değişmekle birlikte , az ya da çok hüzünlenir . Çok eski bir zamanda kaybettiği , özlemle andığı , uzaklarda kalan bir odaya adımını atmış gibi hislere kapılır . Bu hissi ilk keşfeden sen değilsin . O yüzden telif hakkı için başvuru yapmaya da kalkma .