İçeriğe geç

Sahih-İ Buhari Muhtasarı Kitap Alıntıları – İmam Buhari

İmam Buhari kitaplarından Sahih-İ Buhari Muhtasarı kitap alıntıları sizlerle…

Sahih-İ Buhari Muhtasarı Kitap Alıntıları

Peygamber s.a.s:
– Bana cehennem gösterildi, bir de gördüm ki cehennem ahâlîsinin çoğu kadınlardır. Onlar küfr ederler, buyurdu.
Bunun üzerine:
– Allah’a mı küfr ederler? diye soruldu. Peygamber:
– Onlar kocalarına karış küfrün ederler, iyiliğe karşı küfrân ederler. Birisine bütün zaman ihsan etsen de
sonra senden (hoşuna gitmeyen) bir şey görse, Ben senden hiçbir hayır görmedim der. 43[43]

43[43] Başlığa uygunluğu açıktır. Başlık hayât arkadaşına nankörlük etmek ve küfür kelimesinin Allah’ı inkârın dışında kullanılmasıdır. Hadîsteki küfür de nankörlük ma’nâsına kullanılmıştır.
43[43]
Bundan haklara ve ni’mete nankörlük etmenin haram kılınması hükmü alınmıştır. Çünkü ateşe ancak haramı işleyen girer. Nevevî, hayât yoldaşına karşı ve ihsana karşı nankörlüğü ateşle tehdîd etmesi, bunların büyük günâhlardan olduğuna delâlet eder, demiştir (Aynî).

Resulullah s.a.s şöyle demiştir
Cennet ahâlîsi cennete, ateş ahâlîsi de ateşe girdikten sonra Yüce Allah: Kimin kalbinde bir hardal tanesi
ağırlığınca îmân varsa ateşten çıkarınız, diye emreder. Bunun üzerine bu kimseler simsiyah kesilmiş
oldukları hâlde çıkarılıp Hayât (yâhud Haya) nehri içine atılırlar ve orada sel uğrağında kalan yabanî
salınarak (ne güzel) sürerler
Yakında (öyle fanâlıklar meydana gelecek ki) bir müslümânın, kendi dînini fitnelerden selâmete kaçırmak için, dağ başlarında gezdirip, yağmur sularının düştüğü yerlerde (yânî vâdîler ve sahralarda) güdeceği
davarları, en hayırlı malı olacaktır
22[22]

22[22] Bu hadîste fitne günlerinde uzlete çekilmenin faziletli olduğu hükmü vardır. Ancak insan fitneyi izâle etmeğe kudreti bulunan kimselerden ise, fitneyi izâle etmek yolunda çalışması da ona vâcib olur. Bu vücûb da, hâl ve imkâna göre, ya farz-ı 2[22] Bu hadîste fitne günlerinde uzlete çekilmenin faziletli olduğu hükmü vardır. Ancak insan fitneyi izâle etmeğe kudreti bulunan kimselerden ise, fitneyi izâle etmek yolunda çalışması da ona vâcib olur. Bu vücûb da, hâl ve imkâna göre, ya farz-ı ayn yâhud farz-ı kifâye derecesinde olur

Peygamber (S): îmân altmıştan fazla şu’bedir. Hayâ da îmândan bir şu’bedir buyurmuştur 12[12].

12[12] Hadîsteki Şu’be ile murâd haslettir; yânî îmân birçok hasletlere sâhibdir.
Hayâ; tevbe ve rucû’ ma’nâsınadır. Hayâ ve istihyâ, utanmak ma’nâsınadır. Mütercim der ki, Zemahşerî ve Matarzî dediler ki, haya ve istihyâ maddesi hayâttan alınmıştır Haya levm, ayıblama ve kötüleme olunacak vaziyetlerden sakınmak sebebiyle, insan hayâtına arız olan tagayyür ve inkisâr (yânî değişme ve kırılma)’dan ibârettir. Hayiye kelimesi de bu haletten nâşî hayâtın vaziyeti mütegayyir oldu demektir ki, ondan utanmak ile ta’bîr olunur. Ve Seyyid Şerif dedi ki, hayâ iki nevi’ olur: Birisi nefsânî ki, Hz. Hudâ onu nefislerde halk ve ibdâ’ eylemiştir; yânî fıtrî olur; insanların yanında avret yeri açmaktan hayâ gibi. ikincisi, îmânî olur. Mü’min olan kimsenin Allah’tan korktuğu için ma’siyetlerden çekinmesinden ibârettir (Kaamûs Ter.).

“İnsanlara merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez.”
“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın, müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”
İbn-i Abbas’tan rivayetle;
“Resulullah (sav) insanların en cömerdi idi. Ramazan ayında Cebrail ile buluştuğunda daha da cömert olurdu. Kendisi Ramazan’da her gece Cebrail ile buluşur, karşılıklı olarak onunla Kur’an-ı Kerim okuyup incelerdi. Şu bir gerçek ki, Resulullah (sav) hayır konusunda, sürekli esen rüzgardan daha cömert idi.”
Dünyada yükselen her şeyi aşağı indirmek Allah’ın üzerine bir haktır.
Kim Allah’ın sözünün en yüce olması için savaşırsa işte bu kimse, Allah yolunda olur.
Ebu Hureyre Resulullah’ ın (s.a.v.) cuma gününü kastederek şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
İşte bu günde kısacık bir an vardır ki, müslüman bir kul o ana RAST gelecek şekilde namaz kılmaya ve dua etmeye muvaffak olur da Allah’ tan bir şey dilerse Allah ona dilediği her şeyi bahşeder.
Cuma günü boy abdesti alıp mümkün olduğu kadar vücudunu iyice temizlemeye çalışan, ardından saçlarını yağlayan veya güzel kokudan vücuduna süren ve daha sonra mescide gelerek safları yarmadan kendisine takdir edilen namazı kılan ve hutbeyi hiç sesini çıkarmadan can kulağı ile dinleyen herkesin bu cuma ile diğer cuma arasındaki günahları bağışlanır.
Ebû Hureyre Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
İçinizden biri amin dediği zaman melekler de aynı anda gökyüzünde amin dediklerinde ve böylece yeryüzündeki aminler ile gökyüzündeki aminler birbirine karıştığında o kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.
Güzel söz sadakadır.

(Buhârî, Edeb , 34)

Sahabe iyi ve hayır olan şeyleri öğrenmeye her şeyden fazla önem verirdi.
Peygamberi Zîşân (s.a.v.): Sabır, ancak musibetin ilk geldiği andadır.
Rasûlüllah (ص‎ ) erkeklerden kadınlara benzemeye çalışanlara ve kadınlardan erkeklere benzemeye çalışanlara lânet etti.
“Allah (CC) katında çokça ibadet edilecek ve Salih amel işlenecek günler içerisinde, Zilhicce’nin ilk on gününden daha hayırlısı yoktur…”
Ebû Bekre babasından şunu aktarmıştır: Hz. Peygamber (sav) devesinin üzerine oturdu, bir kişi de devesinin yularını tutuyordu. Hz. Peygamber (sav): Bugün hangi gündür? diye sordu. Biz bu güne başka bir isim vereceğini zannederek sustuk. Hz. Peygamber (sav): Bu, kurban bayramı günü değil mi? dedi. Biz: Evet dedik. Hz. Peygamber (sav): Bu ay hangi aydır? diye sordu. Biz bu aya başka bir isim vereceğini zannederek sustuk. Hz. Peygamber (sav): Bu, Zilhicce ayı değil mi? dedi. Biz: Evet dedik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Şüphesiz ki bu gününüzün, bu ayınızın, bu beldenizin haram olması gibi, canlarınız mallarınız, ırz ve namuslarınız aranızda haramdır. Burada olan olmayanlara tebliğ etsin. Burada olan, kendisinden daha iyi kavrayacak birine tebliğ etmiş olabilir.
يتم إجراء أي حسابات أكبر مع الناس الذين يتقلص في عيونهم.
Gözlerinde küçülen insanlarla büyük hesaplar yapılmaz
Mugire bin Şube şöyle dedi:
Sa’d bin Ubade (Radiyallahu Anh):
-Eğer karımın yanında yabancı bir erkek görürsem, onu kılıcımın geniş yüzüyle değil keskin tarafıyla vurur öldürürüm! dedi.
Onun bu sözü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e ulaştığında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
– ‘Sizler Sa’d’ın kıskançlığına taaccüp mü ediyorsunuz? Allah’a yemin ederim ki, ben Sa’d’dan daha kıskancım! Allah’da benden daha kıskançtır! Allah’ın bu kıskançlığı sebebiyle açık ve kapalı bütün fuhşuyatı yasakladı!’ buyurdu.

İbni Ebi Şeybe 3/467/2, Buhari 6701, Müslim 1499/17, Darimi 2/149, Ahmed 4/248

Amelsiz iman kabul edilmez, imansız amel de kabul edilmez.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Dünyada bir garip gibi veya bir yolcu gibi ol.
مَنْ لاَ يَرْحَمِ النَّاسَ لاَ يَرْحَمْهُ اللّٰهُ
İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
اَلسَّاعِي عَلَى الأرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ
Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, gecelerini (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir.
Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41;
Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78
“Zenginin borcunu ödemeyi ertelemesi zulümdür.”
Sizden biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.
İman altmış küsür şubedir. Hâyâ da imandan bir şubedir.
Hayır konusunda, sürekli esen rüzgardan daha cömert idi.
Amr bin As (radıyallahu anh)’ın rivayet ettiği bir hadiste Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah ilmi insanların kalbinden zorla söküp almaz. Ancak ilmi alimleri kabzetmek suretiyle alır. Alimler ölür ve (yeryüzünde) tek bir alim dahi kalmaz. Halk da cahilleri kendilerine lider edinir. Bunlara meseleler sorulur onlar da ilimsizce fetva verirler. Böylece hem kendilerini saptırırlar hem de başkalarını…”
Ravi: İbnu Amr İbni’l As
Buhari, İlm 34, İ’tisam 7; Müslim, İlm 13, (2573); Tirmizi, İlm 5, (2654)
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Enes (b. Malik): “Peygamber uyluğunu açtı” dedi.

Ebu Musa el-Eş’âri: “Osman, huzuruna girdiği zaman peygamber iki dizini örttü.” dedi.

Zeyd İbn Sâbit: “Allah rasûsülene (nisa 96. Ayet), onun uyluğu benim uyluğumun üzerinde iken indirildi. Bu sırada uyluğu bana o kadar ağır geldi ki, ben uyluğum ezilecek diye korktum” dedi.

Açıklama:
Hanefiler diz kapaklarını ihtiyata uygun olarak haram kabul ederken, uyluku bu hadise göre haram kabul ediyorlar. Buhari de ihtiyata uygun olarak uyluk’u avret kabul ediyor.

Diğer hukuk okulları ise (şafi, maliki ve hanbeliler); diz kapaklarını -hatta bazı hanbeliler uyluku da- haram kabul etmiyorlar.

Babın devamındaki hadislerden yola çıkarak uyluk’un haram olmadığını görüyoruz. Lakin hanefiler burada örfü de itibara alarak uyluk’u haram kabul ediyorlar.

Diz kapağını ise hanefiler haricinde hiç bir okul mahrem kabul etmiyor.

Eğer ümmetim arasında bir dost (halil) edinecek olsaydım kuşkusuz Ebu Bekir’i edinirdim. Ne var ki, İslâm kardeşliği ve sevgisi bundan daha üstündür.
اِتَّقُوا النَّارَ وَ لَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ

Yarım hurmayı sadaka vermekle bile olsa cehennemden korunun..

“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”
İçinizden kim Hz Peygamber’in (sav) kendisine hakim olduğu kadar kendine hakim olabilir ki?

– Hz Aişe

1297-) Yine Ebü Hureyre (r.a.)’dan. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in savaşa aldatma adını verdiği rivayet olunmuştur.

(Aldatma dan maksat, manevradır. Yoksa sahtekârlık anlamına değildir, yani düşmanı yanıltmak için taktikler uygulamadır. )

Yahudiler ve hristiyanlar saçlarını ve sakallarını boyamazlar, sakallarınızı ve saçlarınızı boyamak sureti ile onlara muhalefet edin.
Peygamber (s.a.v)
“La ilahe illallah deyip sonra da vefat eden kişi cennete gidecektir”buyurdu.
Ben “o kul zina etse, hırsızlık yapsa da yine cennete girer mi” diye sordum.
Peygamber (s.a.v) “zina etse de hırsızlık yapsa da yine cennete gidecektir!” buyurdu.
Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur.
Sizden birinin kabına sinek düştüğünde sineğin her tarafını o kabın içine batırsın. Çünkü sineğin kanatlarının birisinde hastalık mikrobu ve diğer kanadında ise bunun panzehiri vardır.
Hz Aişe (r.anha) dedi ki
Hz Aişe, bir gün başı ağrıyınca “Vay başım! Ölüyorum” demişti. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v)
“Bu dediğin olur. Eğer bu durumda ölürsen ben sağ kalırsam senin için istiğfarda bulunup dua ederim” buyurdu.
Hz Aişe
“Vay başıma gelene! Vallahi öyle sanıyorum ki, sen benim ölmemi istiyorsun. Eğer ben ölürsem sen o günün akşamı hanımlarından birini yanında gerdeğe girerek gecelersin” dedi.
Esma’ binti Ebi Bekir dedi ki
Peygamber (s.a.v) döneminde Medine de bulunduğumuz sırada atı boynundan kestik, sonra da onu yedik.
Abdullah b. Ebi Evfa dedi ki;
Biz Peygamber (s.a.v)’le birlikte yedi veya altı gazvede bulunduk, biz peygamberle beraber gazvelerde çekirge yerdik.
Bir kadın, diğer kadına çıplak olarak bedenini dokundurmasın. Sonra kadın, kendi kocasına diğer kadının vasıflarını anlatır da kocası sanki o kadına bakıyormuş gibi olur.”
Ukbe b. Amir (r.a) dedi ki

Ey Allah’ın Resulü! Bir kadının kocasının erkek akrabaları hakkında ne buyurursun? dedi. Resulüllah (s.a.v)’de “Kadının kocasının erkek akrabaları ölümdür” diye buyurdu.

Bir kimse hanımının üzerine bakire bir kızla evlenirse nöbete tabi olmayarak onun yanında yedi gün kalır. Sonra nöbet tayini yapar. Hanımının üzerine dul bir kadınla evlenirse onun yanında üç gün kalır.
Kadınlar hakkında iyiliği tavsiye ediniz. Çünkü onlar kaburga kemiğinden yaratılmıştır.
Bir kadın, peygamber’e kendisiyle evlenmesini teklif etti. Resulüllah cevap vermedi. Bu sırada bir kimse peygambere “Ey Allah’ın resülü! Beni onunla evlendirsen” dedi. O da “yanında nehir olarak neyin var?” buyurdu. Bu kimse, “Yanımda mehir olarak bir şeyim yoktur” dedi. Resulüllah (s.a.v) “Git demirden bir yüzük bile olsa mehir için bir şeyler araştır bul getir” buyurdu.

Bunun üzerine adam gitti. Sonra geri geldi ve “yok vallahi. Hiç bir şey bulamadım. Ama belden yukarısını örtecek bir elbise olan şu, izarım var, yarısı onun olsun” dedi.

Bunun üzerine peygamber “Bir tek izarla ne yapabilirsin ki. Onu sen giysen kadına bir şey kalmaz, o giyse sana kalmaz” buyurdu. Adam ümitsiz bir şekilde kalkıp gitti. Peygamber onu geri çağırdı. O adama “Ezberinde kurandan ne kadar var” buyurdu. O da “ezberimde şu şu sure vardır” diyip ezberindeki sureleri saymaya başladı. Bunun üzerine peygamber “kurandan ezberindekilere karşılık onu sana verdik” buyurdu.

Şu biline ki, size mut’a nikahı helal kılındı. Artık mut’a nikahı ile evlebilirsiniz.
Aişe (r.anha) rivayet etmiştir.

Resulüllah (s.a.v) kadınlardan dilediğinin nöbetini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın, Boşandığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda senin için bir günah yoktur” (Azhab 33/51) ayeti indirilmesinden sonra da yine (yanında kalacağı) kadının nöbet gününde bizden izin isterdi.
Hadisin ravisi Muaze der ki: Ben Hz Aişe’ye “Senden izin istediğinde ne derdin diye sordum. Hz Aişe “izin verme işi bana kaldı ise, “Ey Allah’ın resulü! Ben hiçbir kimsenin bana tercih edilmesini istemem” derdim, diye cevap verdi.

Aişe dedi ki

“Ben kendisini mehirsiz (ücretsiz) olarak Resulüllah (s.a.v)’ye hibe eden kadınları ayıplardım. Hiç bir kadın hiç kendisini bir başkasına mehirsiz hibe eder mi? derdim. Yüce Allah “Kadınlardan dilediğinin nöbetini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımları arzu ettiğinde tekrar yanına almanda senin üzerine günah yoktur” (Azhab-33/51) ayeti indirildiğinde ben, Resulüllah (s.a.v)‘ye “Rabbin kadınların değil, senin arzunu çabucak gerçekleştirdiğini görmekteyim” derdim.

Allah size, miras taksimini şöyle emreder. Çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli miras vermelisiniz.
Peygamber (s.a.v) Hz Aişe (r.anha)’ya “ Sen bana rüyamda iki defa gösterildin. Seni ipekli bir kumaş parçası içerisinde görüyordum. Cebrail bana “bu senin hanımındır, yüzünü aç!” diyordu. Açıp baktım ki o sensin. Bunun üzerine ben, bu taktir Allah katından ise Allah hükmünü yürürlüğe koyar dedim” buyurdu.
Aişe (r.anha) dedi ki:
Ben altı yaşında bir kız iken peygamber (s.a.v) beni nikahladı.
İçeri girdiğimde Musa ile karşılaştım. Musa ağladı. Ona seni ağlatan şey nedir diye sordular. Musa “benden genç biri peygamber oldu. Onun ümmetinden cennete gidenler benim ümmetimden cennette gidenlerden daha fazla, onun için ağlıyorum” dedi.
Cebrail gök kapısının açılmasını istedi. Ona kim o? Diye soruldu. Cebrail, Muhammed dedi. Yine ona gelmesi için haber göndermiş midir? diye soruldu. Cebrail evet dedi. Sonra kapı açıldı.
Erkeklerden Kemal’e eren çoktur, ancak kadınlardan Firavunun hanımı Asiye ve İmran’ın kızı Meryem dışında Kemal’e eren yoktur.
Erkek kadınla cinsel ilişkide bulunduğunda erkeğin suyu kadının suyunun önüne geçerse çocuk babaya benzer. Kadının suyu, erkeğin suyunun önüne geçerse, o zaman çocuk anneye benzer.
Sizden birisi uykusundan uyandığında abdest alıp üç defa sümkürsün. Çünkü şeytan uyuyan kimsenin genzinde geceler.
Miraç gecesi cennete baktım. Cennetliklerin en çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme de baktım. Cehennemliklerin en çoğunun da kadınlar olduğunu gördüm.
Kişi, kadını cinsel ilişkide bulunmak için yatağına davet eder de kadın çekinir ve bu yüzden koca, kadına öfkeli, sinirli halde gecelerse melekler o kadına sabah oluncaya kadar lanet ederler.
Doğrusu ben kalplerini islama ısındırmak için ganimetten Kureyşlilere hediye verebilirim.
Savaş bir aldatmacadır.
Kim dininden dönerse onu öldürünüz
İkrime (rh.a)‘ten rivayet edilmiştir.

Hz Ali, dinden dönen bir topluluğu yaktırmıştı. Bu yakma haberi Abdullah b. Abbas’a ulaştığında o “Ben olsaydım onları yaktırmazdım. Çünkü Peygamber (s.a.v)Allah’ın azabıyla azaplndırmayınız” buyurmuştur.

Hiçbir kadın yanında mahremi olmadan tek başına yolculuğa çıkmasın.
Ebu Hüreyre’nin dediğine göre Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
“Gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burnu basık yüzleri sanki deri üstüne deri kaplanmış gibi kalın etli olan Türk’le savaşmanıza kadar kıyamet kopmaz, ayakkabıları kıldan olan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir