İçeriğe geç

Safsata Kılavuzu Kitap Alıntıları – Alev Alatlı

Alev Alatlı kitaplarından Safsata Kılavuzu kitap alıntıları sizlerle…

Safsata Kılavuzu Kitap Alıntıları

Tanım: Bir fikir ya da iddianın doğruluğunu, insanların çok büyük çoğunluğunun ona inandığını ya da tüm insanların onu bütün zamanlar boyunca benimsediğini savunarak iddia etmekten doğan hatadır.

Örnek 2: Tanrı vardır. Çünkü insanların büyük bir kısmı onun varlığına inanıyor.

Örnek 3: Alkol ve sigara sağlığa zararlı değildir. Çünkü insanların büyük çoğunluğu alkol ve sigara tüketiyor.

Bir iddiayı desteklemek için, o konuda bilgi sahibi olmayan kişileri uzman olarak göstermekten doğan hatalı çıkarım.

Örnek 1: Hülya Avşar bu sene enflasyonun düşeceğini söyledi, Ben de yatırımlarımı ona göre değerlendirdim.

Bir şeyi savunurken hesaba katılması gereken belirli noktaları bilinçli bir şekilde atlayarak, yetersiz veya aykırı vurgulayarak, bir sonuca varılması konusunda önem arz eden, sonuçla alakalı delillerin saklanmasıdır.

Örnek 2: Eski Sovyetler Birliği’nden bir gazete manşeti. “Sovyet Rusya spor müsabakasında ikincilik aldı. Birleşik Devletler ise sondan üçüncü oldu.”

(Yarışmaya sadece üç ülke katılmıştır, ABD birinci, Sovyetler Birliği ise ikinci olmuştur.)

Tanım: Tam bir inceleme araştırma ve delil ortaya koymadan, bir hareket seyrinin başka seçenekleri yok saydığı veya dışladığı konusunda ısrar etme yanlışlığıdır.

Örnek 3: Eğer Demirel’i yeniden Cumhurbaşkanlığa seçmezsek istikrar bozulur.

Tanım: Bir şeyin yanlışlığının ispatlanamamış olması nedeniyle doğru olduğunu ya da doğruluğunun ispatlanamamış olması nedeniyle yanlış olduğunu ileri sürmek. Bu “Siyah­ Beyaz Safsatası”nın özel bir şeklidir. Bu safsata “Bir şeyin aksi ispatlanamadığı sürece doğrudur” varsayımına dayanır.

Örnek 1: Allah’ın varlığı kimse tarafından kanıtlanmamıştır. Öyleyse Allah yoktur.

Örnek 2: UFO’ların olamayacakları ispat edilemediğine göre, UFO’lar mevcuttur.

Örnek 3: Hayaletlerin olmadığı kanıtlanamadığına göre, hayaletler vardır.

Ya Siyah ya Beyaz Safsatası

Tanım: Gerçekte çok seçenek olmasına rağmen, karşıdakini iki seçenek arasında bırakmak suretiyle yapılan hata.

Örnek 1: Beni sevmiyorsan, benden nefret ediyorsun demektir.

Örnek 3: İnsanlar ya melektir ya da şeytan.

Örnek 4: Ülkeni ya sev ya da terket.

Dolduruşa Getirme Safsatası
(Poisoning The Well) Tanım: Bir insan hakkında önceden olumsuz bilgiler (doğru veya yanlış) ileri sürerek, onun sonradan söyleyeceklerini gözden düşürmeye ve bir önyargı oluşturmaya çalışma. Adam karalama safsatasının özel bir şeklidir.

Örnek 1: Biz onun cemaziyel evvelini biliriz.

Örnek 2: Hasan ünlü bir avukat olmuş, öyle mi? Ayol, o iki lâfı bir araya getiremezdi.

Herhangi bir konuda “iyi” tanımını hak etmek için “iyi birşeyler” yapmış olmak gerekir.
Kendinden başka kimseye bir yararı dokunmayanlara ise ancak “zararsız” denebilir.
Örnek 8: Gazeteci: “Özgeçmişiniz çok etkileyici, fakat yine de başka bir referans gerekir.”

Ayşe: “Ali bana referans verir.”

Gazeteci: “Güzel, ama Ali’nin güvenilir bir kişi olduğunu nasıl bileceğim?”

Ayşe: “Onun için kefil olabilirim.”

Tanım: Sonucun kendisinin veya bir kısmının önermelerin içinde bulunması durumu. Birinci önermenin ikinci bir önermeye atıfta bulunularak desteklenmesine rağmen ikinci önermenin de zaten birinci önerme ile destekleniyor olması hali.

Örnek 1: Tanrı vardır çünkü İncil öyle diyor. İncil’in doğru olduğunu nasıl mı biliyorum? Çünkü onu Tanrı yazdırdı, O asla yalan söylemez.

Örnek 4: Trafik polisi bir milletvekilinin arabasını durdurur. Milletvekili hemen camı açarak “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorar. Polis elindeki telsizi kullanarak amirine sorar: “Amirim, bir aracı durdurdum, sürücüsü kim olduğunu bilmiyor, bana soruyor. Ne yapayım?”
Hâkim, Mehmet amcadan doğum tarihini sorar:

– Babam öldüğü günden iki gün sonra doğmuşum hâkim bey

– Baban ne zaman ölmüş?

– Ben doğmadan iki gün önce

– Mehmet efendi, ben senden babanın ölüm tarihini, senin doğum tarihini soruyorum

– Anlıyorum hâkim bey Amma 2 günlük çocuk okuryazar olmaz ki? Ne bilsin babasının doğum veya ölüm tarihini

– Peki ya senin doğum tarihin?

-Allah Allah! Ne bileyim hâkim bey, doğar doğmaz tarih yazacak durumda değilim ya

Ali: “Ayşe, sen okuduğun o kitabı pek beğenmediğini söyledin ama, bizim grubun
başucu kitabıdır o.”
Ayşe: Yok canım, beğendim
Ne olmuş kopya çektiysem yani? Kopya çekmeyen var mı?
( şimdiki versiyonu: hocam siz öğrenciyken kopya çekmediniz mi?)
Nine: Evlenmek insanın boyunu uzatıyor. Çünkü ben evlendikten sonra boyum çok
uzadı.
Torun: Kaç yaşında evlendin?
Nine: 13 yaşında
Arabam çalışmadı; çünkü motorunda bir problem var. 
Bu bir argüman değil bir açıklamadır. Burada arabanın niçin çalışmadığı izah edilmektedir. Bu ifade geçerli bir argümana şöyle dönüştürülebilir: Arabamın motorunda bir sorun var: çünkü çalışmadı.
Erb*k*n, kendisine itaat etmelerini istediği FP’lilere Uhud savaşından örnek verdi;
Uhud’da peygamberimizi dinlemeyenler bozguna uğradı.
(11.5.2000, Posta)
Erb*k*n kendisine itaat etmeyenlerin itaat etmesini sağlamak için Uhud Savaşında
peygamberimizi dinlemeyenler yüzünden bozguna uğradığını söylüyor.
Hindistan’a gitsem, ineğin önünde önümü düğmelerdim. Gerçi bu bana zor da
gelmezdi. Zira nice öküzlerin karşısında önümüzü iliklemeye zâten alışmıştık.
-hadi oğlum acele et derse yetişeceğiz, dediğimizde
-bu da bir okul safsatası
Tanım: Kişinin, başkalarına tatbik edilen
standart, ilke, kural vb. Şeyleri, geçerli bir neden
olmaksızın kendisi için geçerli olmadığını
savunması. “Acındırma Safsatası”nın özel bir
halidir.

Örnek 1: Cinayet işleyen birisinin cezalandırılması gereğini kabul ediyorum. Ama ben katil olmayı hiç istemedim, beni oraya göndermeyin.

Örnek 3; Müvekkilimi tahliye etmelisiniz, çünkü o
hamile, cezaevi koşullarına dayanamaz.

Tanım: Fikri kabul ettirmek için, öneride duygu veya anlam yüklü terimlerin kullanılması.

Örnek 1: Her aklı başında insan, Türkiye’deki gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik olduğunu
kabul eder.
Örnek 2: Türkiye’nin aydınlık insanları, size Cumhuriyet okumak yakışır.

Tanım: Argümanı karşısındakine kabul ettirebilmek için, onun acıma hissinden
yararlanma durumu.

Örnek 1:Hakim bey lütfen, beni adam öldürmekten hapse atmayın! Beni hapse atarsanız çocuklarım aç kalacak.
Örnek 2: Umarım önerimi kabul edersiniz. Son üç ayımı bunun üzerine çalışarak geçirdim.
Örnek 3: Hocam, bu dersten A almak zorundayım. Eğer alamazsam bursum kesilecek.

Tanım: Tehdit Safsatası, bir iddianın kabul
edilmesi için, korkutmak, kızmak, tehdit etmek, güç kullanmaya kalkışmaktan doğan hatalı çıkarımdır.
Örnek 1: Doğru söylediğimi düşünmüyorsan, senin kafanı kopartacağım!

Güncel Örnek 1:
Erbakan, kendisine itaat etmelerini istediği FP’lilere Uhud savaşından örnek verdi;
Uhud’da peygamberimizi dinlemeyenler bozguna uğradı.
(11.5.2000, Posta)
Erbakan kendisine itaat etmeyenlerin itaat etmesini sağlamak için Uhud Savaşında
peygamberimizi dinlemeyenler yüzünden bozguna uğradığını söylüyor.

Tanım: Tanımlayıcı anlamlar içeren terimlerin dayatılması suretiyle, bunların
kabullenilme zorunluluğunu ortaya koyma iddiası

Örnek 1: “Kapitalizm en iyi ekonomik sistemdir.” Dolayısıyla, tüm toplumlar kapitalizmi
benimsemelidir.
Örnek 2: Türkiye’yi çeteler yönetiyor. Bir çeteye üye olmazsak kesinlikle yaşayamayız.
Örnek 3: Süleyman Demirel aralarındaki en tecrübeli adamdır. Ona oy vermek lâzım.
Örnek 4: Arkadaş bizdendir. İşini ona göre gör.

Tanım: Bir öneriyi kabul ettirebilmek için başkalarının tercihlerine, kişisel eğilim ve
çıkarlarına baş vurma.
Örnek 1: Sen Tansu Çiller’i beğenirsin. O halde onun ekonomi politikasını desteklemek zorundasın.
Örnek 2: Senin gibi klasik müzik seven bir insanın, o konseri kaçırmaması lazım.
Tanım: Bir şeyin bazı insanlar üzerindeki
yararlı etkilerinden dolayı doğru olacağını
varsaymak.
Örnek 3: Fındık taban fiyatını arttırmak gerekir, yoksa
fındık üreticileri perişan olurlar.
Örnek 4: Emeklilik yaşı 40’a indirilmelidir, yoksa
memurlar mağdur olurlar.
Tanım: Bir öneriyi kabul ettirmek için deliller öne sürmek yerine bir grubun baskısını
veya beğenisini öne sürme hatası.
Örnek 1: Ali: “Ayşe, sen okuduğun o kitabı pek beğenmediğini söyledin ama , bizim grubun
başucu kitabıdır o.”
Ayşe: Yok canım, beğendim.
Tanım: Öneriyi kabul ettirmek için, büyük çoğunluğunun ortak bir davranışı olduğu düşüncesine başvurarak doğru olduğunu iddia etme.
Örnek 1: Ne olmuş kopya çektiysem yani? Kopya çekmeyen var mı?
Tanım: Bir fikir ya da iddianın doğruluğunu,
insanların çok büyük çoğunluğunun ona inandığını ya da tüm insanların onu bütün zamanlar boyunca
benimsediğini savunarak iddia etmekten doğan hata
Örnek 2: Tanrı vardır. Çünkü insanların büyük bir kısmı onun varlığına inanıyor.
Bir iddiayı desteklemek için, o konuda bilgi sahibi olmayan kişileri uzman olarak göstermekten
doğan hatalı çıkarım.

Örnek 1: Hülya Avşar bu sene enflasyonun düşeceğini söyledi, Ben de yatırımlarımı ona göre değerlendirdim

Tanım: Bir Bilen Safsatası, bir iddianın kabulü için otoriteye (kişi, örf, adet, kurumlar vs.)
veya bunlara duyulan saygı, hürmet veya korkuya baúvurmak. Kiúinin kendi tercih ve
sorumluluklarıyla ilgili kararların denetimini, “kendisinden daha iyi bildiği inancıyla” başka
birinin otoritesine bırakması
Örnek 1: Tarih hocam aya inişin bir hile olduğunu söyledi. Ona inanıyorum, çünkü o benden daha
fazla tahsil yapmış biri.
Örnek 2: Senin fikrini kabullenmem mümkün değil, çünkü gazetenin başyazarı aksini söylüyor.
Tanım: İstatiksel verilerle ile elde edilen sonucun muhatabının aleyhinde olması nedeniyle yok sayılması.

Örnek 1: Ali son 6 ayda 12 kaza yaptı ve halen bunların bir hata değil tesadüf olduğunda ısrar
ediyor.
(Deliller onun hatalı olduğunu gösterdiği halde.)

Tanım: A ve B arasına bir benzerlik kurulması, A’nın özelliklerinin B’de de olması
gerektiği şeklindeki yanlış çıkarım durumu.

Örnek 1: İşçi çivi gibidir. Çiviyi çakmak için başına vurmak gerekir. İşçilere de aynısı yapılmalı.
Örnek 2: Yunanlılarla benzer yemekleri yiyoruz, benzer müzikten hoşlanıyoruz. Neden biz de onlar
gibi Noel kutlaması yapmayalım?

Tanım: Örnek ile bütün arasında bir benzerlik yoktur. Örnek, temsil ettiği bütünden
farklı olduğu için, yapılan çıkarım da hatalı olur.

Örnek 1: Metallica konserinde statta iğne düşecek yer yoktu, heavy metal Türklerin en çok sevdikleri müzik türü. (Stattaki gençlerin Türk gençliğini temsil eden bir örnek oldukları kuşkulu).

Örnek 2: Önümüzdeki seçimde ANAP kesin iktidar. Rize’de yaptığım ankette halkın %80’i ANAP’ı tercih etti.
(Rize halkı Türkiye’nin bütününü temsil edemez.)

Tanım: Az sayıda örnek ile çabuk genelleme yapma hatası.
Bu safsata çoğu kez Genelleştirme Safsatası ile karıştırılır. Genelleştirme Safsatasında istisnai
durumlar için geçerli olan şeyler, genele uygulanmak istenmesine karşın acele sonuç çıkartma safsatasında az sayıda örnekle genelleme yapılır..
Örnek 1: Bir feminist olan Leyla erkeklerden nefret eder. O halde bütün feministler erkeklerde nefret eder. (Tek bir Leyla örneği ile feministlerle ilgili bu sonuca varılamaz.)

Örnek 2: Köyün girişinde iki tane cüce gördüm. Demek ki bu köyün insanlarında kalıtımsal anormallik var. (İki cücenin görülmüş olması bütün bir köy için kalıtımsal anomali olarak genelleştirilemez.)
Örnek 3: Bizim ailenin erkeklerinin tümü çok hızlı araba kullanırlar. Demek ki, bütün erkekler hızdan hoşlanır.
Örnek 4: Savaş tankları arabalardan daha fazla yakıt harcar. O halde dünya petrol tüketiminin büyük
kısmı tanklar tarafından yapılıyor.

Tanım: Sonuca pek çok olay etki etmesine rağmen, sonucun tek bir etkiye bağlanması
hatası. Pek çok nedenden birisinin etkisini abartmak hatası ile karıştırılmamalıdır.

Örnek 1: Reklam tabelasının yanlış yere konulması kazaya neden oldu.
(Doğru, fakat sürücünün alkol alması ve/veya uykusuz olması, bir yayanın yola fırlaması,
vs. dikkate alınmamaktadır.)

Tanım: Etki ve tepki arasındaki ilişkinin ters çevrilmesi hatası.

Örnek 1: Liselerdeki seks eğitimi, AIDS’in artmasına neden olmuştur.
Örnek 2: Erozyon olduğu için ağaç dikmiyorlar.

Tanım: Bir oluúumun birden fazlanedenlerinden birisinin diğerlerinden daha çok
önemliymiş gibi sunulması durumu.

Örnek 1: Ankara’nın çukurda kurulmuş olması
hava kirliliğine neden oldu.
Örnek 2: Beton binaların artmış olması, şehirlerin
ikliminin değişmesine neden oldu.

Tanım; Her ikisi de tek ve gizli nedenin sonuçları olduğu halde birinin diğerinin nedeni
olduğunun sanılması durumu.

Örnek 1: Ateşiniz var, bu nedenle vücudunuzda kırmızı lekeler oluşmuş. (Gerçekte, kızamık
hastalığı ateş ve kırmızı lekelere neden olmuştur.)
Örnek 2: İşsizliğin artması gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmuútur. (Oysa, her
ikisinin de nedeni üretim azlığıdır.)

Tanım: Tam bir inceleme araştırma ve delil ortaya koymadan, bir hareket seyrinin başka
seçenekleri yok saydığı veya dışladığı konusunda ısrar etme yanlışlığı.

ÖrnekEğer Demirel’i yeniden Cumhurbaşkanlığa seçmezsek istikrar bozulur.

Tanım: Tek ve basit bir cevap talep edermiş gibisunulan bir sorunun aslında birden fazla cevap ihtiyacı yaratması durumudur.

Örnek 1: İnsanların kendi inançlarına göre
çocuklarını yetiştirmesini ve evde eğitimi destekliyor
musun?
Örnek 2: Sizce yüksek vergiler iş hayatını etkiliyor mu?
Örnek 3: Nükleer santraller sizce istenir şeyler mi?

Tanım:Genellikle soranın kabul veya önyargıları ile bir uyumluluk ortaya çıkarmak üzere cevap vereni, “evet” veya “hayır” demesi durumunda suçlu duruma düşürecek sorular sorulmasından doğan hata. Alakasız iki nokta birleştirilerek tek bir önerme gibi sunulur. Karşısındakinin her ikisini de ya kabul veya reddetmesi beklenir. Gerçekte biri kabul edilebilirken diğeri edilemez.

Örnek 1: Karını dövmekten hala vazgeçmedin mi?
(Ne zaman dövdüm ki?!!!)
Örnek 2: Korsan kitap satışını durdurdun mu? (Ne zaman korsan kitap sattım ki?!!!)
Örnek 3: Muhafazakarlar bu konuya ne zaman ağırlıklarını koyacaklar?
Örnek 4: Diyelim ki ben nüdistim. Okula çıplak gelsem bu sizi rahatsız etmez değil mi?

Tanım: Önermenin kabul edilemez olduğunu göstermek için, bu önermeyi bir dizi olayların takip ettiğinin gösterilmesi suretiyle bir olayı diğerinin takip edeceğine kesin olarak inanmaktan doğan hatadır.

Örnek 1: Pompalı tüfeklerin yasaklanması ile ilgili kanunu kabul edersek, çok geçmeden bütün silahları
yasaklayan kanunları kabul etmek zorunda kalırız, ve bunu diğer hakların sınırlandırılması izler, ve sonunda
komünist bir ülke oluruz. Bu nedenle pompalı tüfekleri yasaklamamalıyız.

Tanım: Bir şeyin yanlışlığının
ispatlanamamış olması nedeniyle doğru olduğunu ya da doğruluğunun ispatlanamamış olmasınedeniyle yanlış olduğunu ileri sürmek. Bu “Siyah­Beyaz Safsatası”nın özel bir şeklidir. Bu safsata “Bir şey aksi ispatlanamadığı sürece doğrudur” varsayımına dayanır.

Örnek 1: Allah’ın varlığı kimse tarafından
kanıtlanmamıştır. Öyleyse Allah yoktur.

Örnek 2: UFO’ların olamayacakları ispat
edilemediğine göre, UFO lar mevcuttur.

Güncel Örnek 1:
Muhabir telefonda haberi Erbakan’a çok yakın kaynaklardan aldığını ileri sürüyor, Erbakan
Ailesi’nden yalanlama gelmemesini de haberin doğruluğuna kanıt olarak gösteriyordu. Ahmet Hakan
ise birincil kaynağının kendisi olması gereken haberin tamamen yalan olduğunu öne sürüyordu.
(3.9.2000, Hürriyet)
Muhabir, haberin yalanlanmamasını haberin doğruluğuna kanıt olarak öne sürmektedir.

Tanım: Gerçekte çok seçenek olmasına rağmen, karşıdakini iki seçenek arasında
bırakmak suretiyle yapılan hata.

Örnek 1: Beni sevmiyorsan, benden nefret ediyorsun demektir.
Örnek 2: Ya bana karşısın ya da benim yanımdasın.
Örnek 3: İnsanlar ya melektir ya da şeytan.
Örnek 4: Ülkeni ya sev ya da terket.
Örnek 5: Hakan: Ben Liselere din dersinin konulmasını destekliyorum.
Koray: Ben böyle bir şeyin faydasına inanmıyorum.
Hakan: Sen ateist misin yoksa Koray?

Tanım: Bir iddianın kabulünü sağlamak için iddiaya uymayan ayrıntıların hiç bir farklılık yaratmayacağını ve en küçük bir önem taşımadığını iddia etmekten oluşan hatalı çıkarıma Deved Kulak Safsatası diyoruz

Örnek 1: Sigara içilmesi, Ankara’da hava kirliliğine etki edecek değil ya..

Güncel Örnek 1: Anayasa bir kez çiğnenmekle bir şey olmaz.­ Turgut Özal

Turgut Özal anayasanın bir kere ihlal edilmesinin önemsiz olduğunu ve önemli problemle yaratmayacağı çıkarımını yapıyor.

Tanım: Bir insan hakkında önceden olumsuz bilgiler (doğru veya yanlış) ileri sürerek,
onun sonradan söyleyeceklerini gözden düşürmeye ve bir önyargı oluşturmaya çalışma. Adam karalama safsatasının özel bir şeklidir.

Örnek 1: Biz onun cemaziyel evvelini biliriz.
Örnek 2: Hasan ünlü bir avukat olmuş, öyle mi? Ayol, o iki lâfı bir araya getiremezdi.

Tanım: Bir kişinin önerileri yerine, önerinin reddedilmesini sağlamak için, kişiye sövgü
mahiyetinde yapılan saldırı.

Örnek 1: Tanrının olmadığını mı tartışıyorsun? Sen bir delisin.
Örnek 2: Barış:Hükümetin enflasyonu düşürmede başarılı olduğunu düşünüyorum.
Taner: Ne o, hükümetten kemik mi bekliyorsun?

Tanım: Savunulan şey hakkındaki bir eleştiriyi konuyu başka bir yere çekerek göz ardı
etmekten oluşan hata.
Örnek 1: “Ölüm cezalarının suç işlemeye karşı caydırıcılığı yetersizdir” diyorsunuz. Peki, suçlular
hakkında ne düúünüyorsunuz? Oğlu öldürülen bir anne ne hissedecektir? Oğlunu öldüren katilin hapishanede beslenmesi ve barınması için vergi vermesi doğru mudur?
Örnek 2: Evin taksitlerini zamanında ödemelisin, aksi takdirde buradaki komşularımızı görmeye devam
edemeyeceğiz, zaten karşı komşu beni hiç sevmedi.
Tanım: Bir şeye karşı, öyle bir amacı olmadığı halde, amaca ulaşılmadığına dayanarak
çıkarım yapmak.

Örnek 1: İlahiyatçılara güvenmiyorum. Binlerce yıldır Allah’ın varlığını ispatlayamadılar.
Örnek 2: Basından hayır çıkmaz, kendi aralarındaki hırsızları bile temizleyemediler.

Tanım: Kendi iddiasını güçlendirmek için, karşı tarafın gerçek iddiası yerine iddianın en
zayıf ve duygusal yönünü bularak buna hücum etme durumu. Samandan yapılmış bir
korkuluğu devirmek gerçek bir adamı yere sermekten daha kolay olduğu için bu safsataya
“Korkuluk Safsatası ” da denilmektedir

Örnek 1: Askere gitmeliyiz. İnsanlar rahat bulmadıkları için orduya girmek istemezler. Fakat şunu
bilmeliyiz ki rahatlıktan daha önemli úeyler de var.

Örnek 2: Ayşe: Ali ardiyeyi temizlemelisin. Çok dağınık ve kirli.
Ali: Geçen sene temizlemiútim. Bu kadar sık temizlemeye gerek var mı?
Ayşe: Bütün ıvır zıvır eúyaları ardiyede tutmak isteyen sensin, asıl gereksiz olan bu.

Örnek 3: Bazıları, nükleer santralin gereksiz olduğunu savunuyor. Bizleri enerjisiz bırakmaya
kimsenin hakkı yok.
Örnek 4: Bazıları nükleer santralin gerekli olduğunu savunuyor. Çevreyi katletmeye kimsenin hakkı
yok.
Örnek 5: Ateist olmak için, Tanrının olmadığına mutlak bir kesinlikle inanmalısın. Kendini mutlak
kesinliğe inandırabilmek için de, Tanrının bulunabilme ihtimalinin olduğu bütün yerleri ve evreni
incelemelisin. Bunu yapamayacağına göre haklı veya mazur görülemezsin.

Örnek 6: Temel ve Dursun kahvenin önünde oturuyorlarmış.
Bir turist gelmiş ve Temel’e İngilizce konuşarak yolu sormuş.Temel’de ses yok. Turist bu defa Almanca konuúarak sormuş.
Temel’de yine ses yok. Turist bu defa Fransızca konuşmuş.
Yine ses yok. İspanyolca, yine ses yok.
Turist kızmış; bağırıp çağırdıktan sonra çekip gitmiş.
Bunun üzerine Dursun, Temel’e
­Bir lisan öğrenmemizin zamanı geldi galiba?” demiş.
Temel ise Dursun’a dönerek:
­Boş ver, ne gerek var? Adam 4 lisan biliyor. Bir meramını anlatabildi mi?

Tanım: İddia edilen şeyle alakası olmayan
bir sonuç çıkarılmasından doğan hata .
Örnek 1: Hükümet enflasyonu düşürmeye niyetli
ama Cumhurbaşkanı KHK’yi imzalamayarak
hükümeti engelliyor.
Örnek 2: Öğrenciler çok not istediğine göre,
hocanın notu kıt olmalı.
Tanım: Sonucun kendisinin veya bir kısmının önermelerin içinde bulunması durumu. Birinci
önermenin ikinci bir önermeye atıfta bulunularak desteklenmesine rağmen ikinci önermenin de
zaten birinci önerme ile destekleniyor olması hali.

Örnek 1: Tanrı vardır çünkü İncil öyle diyor. İncil’in doğru olduğunu nasıl mı biliyorum? Çünkü onu
Tanrı yazdırdı, O asla yalan söylemez.
Örnek 2: Arkadaşım beni sevdiğini söyledi. Ona inanırım, çünkü onun, sevdiği insanlara karşı yalan
söyleyebileceğini zannetmiyorum.

Tanım: Bütün için doğru olan bir ifadenin bütünün her parçası veya bazı parçaları için de
geçerli olacağını varsaymaktan oluşan hata.

Örnek 4: “Kuduz, köpeklerden bulaşır, eve köpek sokmayacaksın.”
Örnek 5: Erkekler, kadınlardan daha fazla yüksek eğitim yaparlar. O halde Dr. Ayşe, Dr. Erdal’dan
daha az eğitimlidir.
Örnek 6: Sofra tuzu insanlar için zararlı değildir. O halde onu oluúturan sodyum ve klor elementleri
de insana zarar vermez.

Tanım: Bir bütünün her parçası ya da bazı parçaları için geçerli olanın, bütünün kendisi
için de zorunlu olarak geçerli olacağını varsaymaktan oluşan hata.

Örnek 1: “Eşim çocuğumuzu bir kez olsun parka götürmez. Sakın bir Türk erkeği ile evlenme. Türk erkekleri çocuklarıyla ilgilenmezler.’

Örnek 2: “Televizyonda sunuculuk yapan kızlar birbirinden bakımlı. Türk kadınları kendilerine çok iyi bakıyor olmalılar.”

Örnek 3: Bizim futbol takımının çok sayıda yıldız oyuncusu var. Bu, onun çok iyi bir takım olduğunu gösterir.
Örnek 4: ‘Eve gelen boyacı ortalığı berbat etti. Türkiye’de zenaatkâr kalmadı.”
Örnek 5: Bizim fakültedeki öğretim elemanlarının bu sene toplam 71 makaleleri yayınlandı, demek ki
bizim fakültedeki akademisyenlerin hepsi çok başarılı bilim adamı.

Tanım: Bir kelime veya ifadeye vurgu yaparak farklı bir anlam elde etme veya anlamı
kaydırma hatası.

Örnek 1: Çalış baban gibi eşek olma.
1­(Çalış baban gibi, eşek olma)
2­( Çalış, baban gibi eşek olma)

Örnek 2: Bu küçük bir felaket.
1­(Olay küçük bir felaket)
2­(Bu çocuk bir felaket)

Tanım: Birden fazla yoruma müsait olan
ifade veya cümleden çıkarılan yargı.

Örnek:Ayşe, yalnız kaldığında annesini çağırdı.
1­(Ayşe yalnızdı, annesini çağırdı)
2­(Annesi yalnızdı, Ayşe annesini çağırdı)

Güncel Örnek 1:
Gelin yıldızının parladığı bu anı ziyan etmeyelim ve Türkiye’nin yalnız futboluyla değil her
şeyiyle övünelim.
(Zülfü Livaneli, 19.5.2000, Sabah)

Yazar burada fikrini birden farklı anlamlarda anlaşılır belirsizlik içinde sunuyor.
1­ Aslında türkiye’de hiçbir şey bahsedildiği kadar kötü değil. Futbolda olduğu gibi başka
alanlarda da başarılı sonuçlar alıyoruz. Artık sadece futboldan değil, diğer başarılı olduğumuz alanlardan
da bahsedelim
2­) Şu anda türkiye futbol konusunda başarı elde etmişken olmuşken, gelin, çalışıp didinip
diğer başka alanlarda da futbolda olduğu kadar başarılı olalım.

Tanım: Aynı kelimenin, ifadenin iki farklı kısmında, iki farklı anlamda kullanılmasından doğan hatalı çıkarım.
Örnek: Kanuna karşı gelenler hapse atılır. Sen yerçekimi kanununa karşı geldin. O halde hapse atılman lazım!

Bir cümlede kelimelerin veya ifadelerin açık olarak kullanılmamasından doğan hatalara belirsizlik safsatalar adı verilir. Türkçe’yi iyi kullanamamaktan kaynaklanan safsatalar grubudur.
İki türlü ortaya çıkar: (1) Kelime veya ifade çok anlamlı olabilir. Bu durumda birden çok anlam ortaya çıkar. (2) Kelime veya ifadede belirsizlik vardır. Bu durumda kesin bir anlam ortaya çıkmaz. Cinaslı
Safsata Ayrıca Vurgulama Safsatası ve Çok anlamlılık Safsatası bu gruba girer.

Biçimsel Safsatalar argümanın şekli, Serbest Safsatalar ise anlamı ile uğraşırlar.
Serbest Safsatalar, kullanılan Türkçe’deki belirsizlik, kelime veya gramerin yanlıú
kullanımı, bir fikrin veya olayın yanlış ifadesi, bir tahminin vurgulanması, yanlıú anlama,
konu dışına çıkma gibi kusurlar nedeniyle ortaya çıkar. Söylediğimiz gibi, çoğu zaman
komik, aptal hatta saygısızdırlar. Batıl inançların temelinde de safsatanın bu cinsi
yatar.
Öte yandan, Tümevarımsal Argümanlar gözlem ve deneylere dayanır. Gözlem ve deneysel verilerden yola çıkılarak genel bir sonuca varılmaya çalışılır. Ancak, sonuç Tümdengelim Argümanlarında olduğu
gibi kesin değildir, çünkü ihtimaliyete/olasılığa dayanmaktadır. Öncüllerin doğru oldukları kabul edilirse,
sonucun da doğru olduğu varsayılır.

Ne zaman kızıl bir gün batımı görsem, ertesi gün hava güzel olur.(öncül)
Bugün kızıl bir gün batımı var(öncül)
O halde yarın hava çok güzel olacaktır.(sonuç)

Sonuca öncüllerden yola çıkarak varılamayan, sonucunun öncülleriyle bağlantısı olmayan tümdengelimsel argümanları, geçersizdirler. Geçersiz tümdengelim argümanları lâf ola beri gele dediğimiz türden iddialardandır. Mantıkta Biçimsel Safsata olarak sınıflandırılırlar.
Bütün köpekler memelidir.
Hiçbir kedi köpek değildir.
O halde hiç bir kedi memeli değildir
Günümüz  Türkçe’sinde    safsata      kelimesi    kusurlu  akıl  yürütme    anlamını kaybetmiş,    yanlış  inanç    manasında  kullanılır  olmuştur. Oysa,  safsata, insanın muhakeme yetisinin yanlış yönde kullanımıdır ve çoğu kez  önyargı,  eksik bilgi, batıl
inançlar,  duygusallık,  yersiz göndermeler, acelecilik , özensizlik, genelleme,  duygu
sömürüsü,   Türkçe’yi kötü kullanma   gibi  sebeplerden kaynaklanır.  
Bu kitap herkesin, serbest bir şekilde safsata yapabilmesi için gerekli bilgiyi sağlamak amacıyla yazılmıştır. Kitap hangi safsatanın nasıl, nerede ve ne zaman yapılacağı hakkında da ipuçları içermektedir
Ispanak yemeğini pazar günü severek yemiştin, pazartesi, salı çarşamba, perşembe ve cuma günü severek yedin. Ya bugün ansızın sevmez oldun.
 Beni sevmiyorsan, benden nefret  ediyorsun demektir.
Kedi: Çomarın benim için söylediklerine inanmayın o sahibine yaranmak için söylüyor.
İlahiyatçılara güvenmiyorum.  Binlerce yıldır Allah’ın varlığını ispatlayamadılar.
Ben nihilistim okula çıplak gelsem olur mu
Arkadaşım beni sevdiğini söyledi. Ona  inanırım, çünkü onun, sevdiği insanlara  karşı yalan söyleyebileceğini  zannetmiyorum.
  
Hamsiyi en iyi Karadenizliler bilir, aşçı Karadenizli değilse, o balık  lokantasında hamsi yemeyeceksin.

Kayserililer işlerini bilirler, Turgut’da, Kayseriliridir, parasız  kalmış olması mümkün değil.

Aynı kelimenin, ifadenin iki farklı  kısmında, iki farklı anlamda  kullanılmasından doğan hatalı çıkarım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir