İçeriğe geç

Sade Yaşam İçin Küçük Bir Adım Kitap Alıntıları – Rabia Sakartepe

Rabia Sakartepe kitaplarından Sade Yaşam İçin Küçük Bir Adım kitap alıntıları sizlerle…

Sade Yaşam İçin Küçük Bir Adım Kitap Alıntıları

Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta. Sahip olamadıklarımın ve olamayacaklarımın acısına ise ayıracak zamanım yok. Hayat çok kısa.
– Mina Urgan
Insan Hem maddi hem manevi önce kendini temizlemeli kendini düzenlemeli yenilemeli korumalıdır.Mutsuz bir anne evlatlarını nasıl mutlu edebilir ?Güvensiz bir baba ailesini nasıl güvenli tutabilir? Dağınık bir masada çalışan kişi zihnini toparlayıp nasıl işine konsantre olabilir?
İnsanlar artık ihtiyaç duyduğu için tüketmiyor , tüketmeye ihtiyaç duyuyor.
Hayatımızdaki katmanlaşmış karmaşayı yavaş yavaş sıyırırsak sakinlik bizi orada bekliyor olacak.
Yolumuzu ve kendimizi Bulmak adına sadeleşmeye olan bakış açımızı biraz daha genişleterek yalnızca sahip olduğumuz gereksiz ve faydasız eşyalardan değil, bizi anlamdan uzaklaştıran her türlü yükten ve yanlış hedeflerden hem bedenen hem de ruhen kurtulmak gerekiyor.
(Hazreti) Mevlana (Kuddisessirruh), gerçek olgunluğun nefsi gereksiz arzu ve emellerden kurtarabilmek olduğunu düşünür. Sizce de toplum olarak ergenlikten çıkıp bir an önce olgunlaşmamızın vakti gelmedi mi?
Aslında sadece eşyalarımız söz konusu olduğunda değil, günlük yaşamda pek çok şey hakkında karar veririz ve doğum,ölüm gibi irademizi aşan birkaç eylemi gözardı edersek yaşam karar almaktan başka bir şey değildir. İş, eş, arkadaşlık, taşınma, yeme, içme, gezme, konuşma, susma gibi eylemlerin her biri iyi ya da kötü verilen kararlarla şekil alır ve sonuçlanır. Karar vermek bazen öyle zorlaşır ki aldığımız kararlar neticesinde hayatımızı altüst edebilir ya da altüst olmuş hayatımızı düzeltebiliriz. Çünkü sahip olunan her şeyin varlık sebebini sorgulama süreci kişinin genel manada karar verme becerisini geliştirir.Verilen her karar yeni bir tecrübedir. Bu tecrübe, kişiyi doğru olana bir adım daha yaklaştırır ve hata yapma riskini azaltır.
Değişimden korkmayan bireylerin gelecek kaygıları daha az olur ve şartlar kötüleştiğinde bu zihin yapısına sahip kişiler, mevcut durumu taşlamak yerine kendilerine mutlu olabilecek bir yol bulurlar. Hayatını yok olma riski taşıyan şeylerle dolduran ve çokluk içinde yokluk tellallığı yapan modern toplum bireyleri, kaygısız ve mutlu bir yaşam için değişmeye ve sadeleşmeye mecburdur.
Sahi acı olmasa tatlıyı, korku olmasa cesareti, hastalık olmasa sağlığı nasıl bilebilirdik? Her şeyin zıddı ile var olduğu bu dünyada, mutsuzluk olmasa mutluluğumuzu nasıl farkına varabilirdik? Mutsuzluk hali bu kadar korkulacak bir şey mi ki bu hissin tesiri ile içimize kapandığımız her an tüketerek dışarı açılmaya çalışıyoruz? Anlamlı bir mutsuzluğu, anlamsız şeyleri tüketerek bastırmanın manası nedir?
“Bu kadar çok şey almaya ihtiyacınız yok. Bu kadar fazla alana ihtiyacınız yok. Daha büyük bir eve ihtiyacınız yok. Daha fazla zamanınız ve enerjiniz var! Mücadeleyi azaltıp yaşamla dans edebilirsiniz!”
Susan Jeffersi
“Çok kıymet verdiğim üç hazinem var.
Birincisi sadelik, ikincisi sabır, üçüncüsü de merhamettir.”
Lao Tzu
Unutma, yarışı tavşanlar değil, kaplumbağalar kazanır.
Cesaretli olmalıyız çünkü dünyanın en büyük jürisi el alem in özgürlüğümüzün etrafına ördüğü yüksek duvarları yıkmadan gerçek bir sadeliğe ulaşmamız mümkün görünmüyor.
Bir eşyayı dakikalarca arayıp bir türlü bulamadığınız, bu esnada etrafı gereğinden fazla dağıttığınız ve hem bulamamış olmaktan hem de dağınıklıktan dolayı strese girdiğiniz anlar oluyor mu?
.
.
“Sevgili Genç Dostum,
Sırf biraz geride kaldım diye moralini bozma. Hayat, arkadaşlarına karşı yarıştığın yüz metre koşusu değil. Hayat, kendine karşı yarıştığın ömürlük bir maratondur. Arkadaşlarını geçmeye odaklanmak yerine, kendi benzersiz rengini keşfetmeye çalış.”
Haenim Sunim
Minimal yaşam gösteriş yapmaya dayalı tüketim davranışı ya da sahip olunan varlıklar aracılığıyla statü kazanma arayışı değil, yüksek standartta bir yaşam sürmesine engel olan tüm yüklerden kurtulma biçimidir.
Bir kadın vaktini, yapmaktan hoşnut olmadığı bir işte çalışarak ya da ihtiyacından çok daha fazla eşyayla dolu olan evini temizlemek ve düzenlemek için tüketiyorsa kendini keşfetmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi ve zamanı nasıl bulabilir? Bununla birlikte hayallerinde sadece daha büyük bir evde oturmak, daha lüks bir arabaya sahip olmak ve daha çok alışveriş yapmak olan biri manaya nasıl ulaşabilir ve kendini nasıl keşfedebilir?
Yeni bir kitaba sahip olabilme hakkı ancak sırada bekleyen kitapların okunmasıyla elde edilmelidir.
Hayati kararlarımı mümkün oldukça basit tutmaya çalışıyorum. Bu şekilde küçük detaylara ayırdığım zamanı, verebileceğimiz hizmetlerle ilgili büyük kararlar için kanalize edebiliyorum. Her sabah ne giyeceğimi düşünmek şüphesiz büyük zaman kaybı olurdu.
Beni sadece mavi veya gri takım elbiselerle görürsünüz. Böylelikle verdiğim kararların sayısını azaltmaya çalışıyorum. Ne yediğim veya ne giydiğimle ilgili karar vermek istemiyorum çünkü daha fazla karar vermem gereken çok şey var.
Hedefim ile kendim arasındaki her şeye dünyamı kaparım.
Sahip olduklarını azaltırken aldığın haz, satın alırken hissettiğin mutluluktan kat kat fazla olacak.
Bu kadar çok şey almaya ihtiyacınız yok. Bu kadar fazla alana ihtiyacınız yok. Daha büyük bir eve ihtiyacınız yok. Daha fazla zamanınız ve enerjiniz var! Mücadeleyi azaltıp yaşamla dans edebilirsiniz!
Bilgeliği körlerden öğrendim, zira körler önlerini yoklamadan adım atmazlar.
Hedefi yaşamın tüm alanlarında her gün bir önceki günden daha iyi olmak için adım atmak olan kaizen felsefesine göre, her şey geliştirilebilir ve iyileştirilebilir.
Eşyalara dokun ve sana iyi enerji vermeyen, seni mutlu etmeyen her şeyden kurtul.
Para mutluluk getirir mi? sorusuna ne evet ne de hayır demek mümkün değildir. Maddi güç her şey değilse de belli bir seviyeye kadar kişinin rahatını ve dolayısı ile mutluluğunu temin eder. Burada kilit nokta seviye dir. Seviyeden kastedilense ihtiyaçların son bulup isteklerin başladığı çizgidir. Pek çok kişinin mutsuzluk sebebi ihtiyaçlarının karşılanmamasından ziyade isteklerinin yeterince tatmin edilmemesidir. Bu noktada hepimizin kendini adilce sorguya çekmesi gerekir. Dünyanın pek çok yerinde açlık, sağlık, güvenlik vb sıkıntılar yaşayan insanların varlığı söz konusu iken eşyaların biraz yıpranmış olmasını, son model cep telefonunu, hayalindeki lüks arabayı satın alacak maddi imkana sahip olamayışını ya da sorunsuzca nefes almana imkan sağlayan burnunun şeklini kendine dert edinmek insanlık adına bencillik ve şımarıklık olmaz mı?
Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, açlar için de ekmek. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun ve oraya, buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse bir gün kimseye bir şey kalmayacak!
Yoksul çok şeye ihtiyaç duyandır çünkü ona hiçbir şey yetmez, der filozof Seneca. Ben yoksul değilim, sadece aklım başımda. Bir şeyi paranızla değil, hayatımızın o parayı kazanmak için harcadığınız kısmıyla alırsınız. Az harcarsam sevdiğim şeyleri yapmak için daha fazla zamanım olur. Özgürlük budur.
İnsanlar artık ihtiyaç duyduğu için tüketmiyor, tüketmeye ihtiyaç duyuyor.
Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.
Toplumlara, değerliliğin ve mutluluğun tüketmekle eşdeğer olduğunu dikte eden bu sistem, kendi çarklarını döndürmek ve ceplerini doldurmak için kişilere mutluluk vaat eden sahte ihtiyaç listeleri hazırlayarak onları çalış-kazan-harca kıskacı içine hapsetmiştir.
Hoş, biz kadınlar ekseriyetle ağlanacak halimize gülmez miyiz zaten ?
Dışarıya kapanmak, esasen içeri açılmaktır. Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan.
Franz Kafka
Bir kadına doğru ayakkabıları verirseniz dünyayı bile fethedebilir.
Bir işi mükemmel yapmak için en iyi yol, sevdiğin işi yapmaktır.
Steve Jobs1
Yaşam alanlarımız gereğinden fazla eşya, zihinlerimiz kaygı, etrafımızsa faydasız insan dolu. Bunların pek çoğu ya bir mağaza vitrininde dikkatimizi çekerek ya beklenmedik bir anda aklımıza düşerek ya da sıradan bir selamlaşmayla hayatımıza dahil olurlar ve hain bir hırsız gibi hayatımızı bizden çalarlar.
· Modanın amacı sizi ihtiyaç dışı tüketmeye zorlayarak cüzdanlarınızın içini boşaltıp kredi kartı limitlerini doldurmaktan başka birşey değildir. Moda durmaksızın değişir, bu sene şık bulunan bir kıyafet seneye demode olabilir. Modanın bize yakıştırdığını değil, bizim bedenimize yakıştırdığını seçmek, gereğinden fazla kıyafeti dolaplara tıkıştırmanın ve elbette israfın önüne geçecektir.
Unutma, insanlar değişir, kadın isterse dünya bile değişir.
Benim için on yıl önce değerli olan eşyaları atarken tıpkı insanları unuturken olduğu gibi zamana ihtiyaç duyuyorum.
Cesaretli olmalıyız çünkü dünyanın en büyük jürisi olan el âlem in özgürlüğümüzün etrafına ördüğü yüksek duvarları yıkmadan gerçek bir sadeliğe ulaşmamız mümkün görünüyor.
Cesaretli olmanız gerekiyor çünkü şey lere sahip olurken harcadığınız para o eşyadan vazgeçmenizin önündeki en büyük engellerden biridir. Ödediğiniz maddi bedele rağmen işlevsiz ve faydasız olduğuna karar verdiğiniz bir eşyayı elden çıkarmaya karar verdiğinizi farz edelim. O kadar para verdik, ne zararı var dursun şurada! Veya Madem verecektin niye aldın? Gibi bir bakıma haklı tepkilere karşılaşmaya hazır olun. Sahi o vakitler faydasız ve işlevsiz bunca eşyaya bu kadar parayı neden vermiştiniz?
Eğitimin hangi kademesinde olursa olsun, çocukların gelişimi için odaklanma kabiliyeti oldukça önemli ve göz ardı edilmemesi gereken bir kazanımdır ancak pek çok veli ve eğitimci çocukların dikkat dağınıklığından şikayetçidir. Dikkat dağınıklığının elbette tıbbi ya da psikolojik nedenleri olabilir. Ancak bu şartların dışında kalan çocuklarımızın, düzen sanılan dağınıklık ve çokluk içinde dikkatlerini toplayamamları olağandır.
Eğer zamanı istediğin hayatı kurmak için harcamazsan, eninde sonunda istemediğin bir hayatla başa çıkmak için zaman harcamak zorunda kalırsın.
Düzenlemek çok şeyden oluşan bir sistemi daha az şeyden oluşuyormuş gibi gösterir.
Hayatımızdaki katmanlaşmış karmaşayı yavaş yavaş sıyırırsak sakinlik bizi orada bekliyor olacak.
Bizler yaşamak için elbette tüketmek zorundayız ve bunun için pek çok şey satın alıyoruz. Peki ama kaçımız sahip olduğumuz eşyaların nereden nasıl geldiğini ve elimizden çıktıktan sonra gerçekten nerelere gittiğini merak ettik?
Çok kıymet verdiğim üç hazinem var. Birincisi sadelik, ikincisi sabır, üçüncüsü de merhamettir.
Büyük hayaller kur ama işe ufak ufak başla. Küçük bir düzenleme hayatında çok büyük bir etki yaratabilir. Örneğin, daha mutlu olmak istiyorsan işe yatağa yarım saat erken girerek başla. Kilo vermek istiyorsan işe gazoz yerine su içerek başla. Tamamlaman gereken özemli bir proje var işe, masanı düzenlemekle başla.
· Daha verimli olabilmek için atabileceğim en küçük adım nedir?
· Sağlığımı daha iyi hale getir k için hangi küçük adımı atabilirim?
· Eğer başarısız olmayacağım garanti olmasaydı, şimdikinden farklı ne yapmak isterdim?
· Bendeki, eşimdeki ya da kurduğum işteki küçük fakat özel olan şey nedir?
· Kredi kartı borcumu asgari düzeye indirmek için hangi küçük harcamalardan kaçınabilirim?
Binlerce kilometrelik bir yolculuk atılacak tek bir adımla başlar.
Hedefe odaklan, sabırlı ol, sakin ve sessizce, yani kimseye çaktırmadan, özgürlüğe kavuş.
Sade yaşama gayreti yavaşlayarak hayatın esas güzelliklerinin farkına varmak ve şükür dolu bir kalple daha fazla insan olmaktır.
Pek çok kişinin mutsuzluk sebebi ihtiyaçlarının karşılanmamasından ziyade isteklerinin yeterince tatmin edilmemesidir. Bu noktada hepimizin kendini adilce sorguya çekmesi gerekir. Dünyanın pek çok yerinde, açlık, sağlık, güvenlik vb. sıkıntılar yaşayan insanların varlığı söz konusuyken eşyaların biraz yıpranmış olmasını, son model cep telefonu, hayalindeki lüks arabayı satın alacak maddi imkana sahip olmayışını ya da sorunsuzca nefes almana imkan sağlayan burnunun şeklini kendine dert edinmek insanlık adına bencillik ve şımarıklık olmaz mı?
Modern hayatın sunduğu imkanların çokluğu mutsuz eder. Dolayısıyla mutlu olmanın formüllerinden biri daha az ile yaşama becerisini kazanabilmektir. Bir şeyin az miktarda az bulunması, o şeyi her zaman değerli kılmaz ancak maddenin sahip olduğu çokluğun onları manen değersizleştiğini söylemek de yanlış olmaz.
Ben sahip olduklarımın tadını çıkarmayı öğrendim hayatta. Sahip olamadıklarımın acısına ise ayıracak zamanım yok. Hayat çok kısa.
Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v.) ashabıyla otururlarken, Dere kenarından abdest alıyor dahi olsanız suyu tasarruflu kullanınız, diye buyurmuştur. Cemaatten biri, Ya Resulullah, derenin suyu akıp gidiyor. Biz tasarruflu da kullansak, tasarruf etmeden de kullansak yine akıp gidecek. Bunun bize ne faydası olacak? deyince Hz. Muhammed (s.a.v.), Önemli olan suyun akıp gitmesi değil, senin tasarruf terbiyesi içinde yetişmendir,
Sosyal medyada minimalizm ve sade yaşam konulu paylaşımlarım Sadelik zaten dinimizin gereğidir, İslam dini sade yaşamı yüzyıllar öncesinde tavsiye ederken ve israfa haram gözüyle bakarken Batı kokan kelimeler kullanmaya ve sadeliği onlara mal etmeye çok meraklısınız. Bu nasıl Müslümanlık! Cümleleriyle eleştirilmiştir. Kendilerinin gözden kaçırdıkları bir gerçek var ki, esasen benim eleştirim de tam olarak budur. Bu nasıl Müslümanlık ki İslam’ı yaşadığımızı iddia ederken kıyafetlerimiz dolaplara, eşyalarımız koca kamyonlara sığmaz oldu?
Müslüman olup kendini yaşatacak bir rızık ile yetinen kimseye ne mutlu. Kanaat, bitmez mal ve tükenmez bir hazinedir.
Sevgili Genç Dostum,
Sırf biraz geride kaldım diye moralini bozma. Hayat, arkadaşlarına karşı yarıştığın bir yüz metre koşusu değil. Hayat, kendine karşı yarıştığın ömürlük bir maratondur. Arkadaşlarını geçmeye odaklanmak yerine, önce kendi benzersiz rengini keşfetmeye çalış.
Eşsiz olarak doğdun. Bir kopya olarak ölme.
İnsanlar artık ihtiyaç duyduğun için tüketmiyor, tüketmeye ihtiyaç duyuyor.
Çok modern bir ikilem Sayısız televizyon kanalı var ama seyredecek ilginç birşey yok . Çok fazla seçenek insanları mutsuz eder.
Eğer sade ve akıllıca yaşarsak, bu dünya hayatının bir cefa değil, bir sefa olduğuna hem inanarak hem de deneyimle ikna oldum.
Minimalizme göre, kendini bulabilmek için araman gerekir. Ancak sırtına ve ruhuna yüklediğin gereksiz bunca şeyle aynada göz göze geldiğin kişiyi, yani kendi özünü, bulman mümkün değildir. Kendini bulmak için ihtiyaç zannederek hayatına dahil ettiğin işlevsiz ve faydasız her türlü şeyden arınmak gerekir.
Sistem mutluluk vadetti ve karşılığında yaşam alanlarımızı ve ruhumuzu faydasız şeylerle doldurup bizleri nesnelerin esiri haline getirdi. Sistem kazandıkça kazandı, bizler tükettikçe tükendik.
Bizi bağımlı yapan şey, neye ve ne kadarına ihtiyaç duyduğumuzu bilmeden sınırsızca tüketmektir.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki neredeyse hiçbirimiz kendimiz değiliz. Biz sandığımız şey aslında sosyal çevremiz, içine doğduğumuz kültürel ortam, diplomamız, kazancımızın simgesi olan markalı kıyafetlerimiz, bizi biz olmaktan çıkaran makyaj tüyolarımız en son çıkan cep telefonlarımız
Aynanın karşısına geçerek dikkatlice bak. Göz bebeklerinle göz göze gel. Sade ce kendin olan sen e odaklan. Karşındaki ayna, her şeyi ile seni yansıtıyor mu? Yoksa bu kişi, sistemin ve içinde var olduğun çevrenin değer yargılarına göre şekillenmiş biri mi? Göz göze geldiğin birey, seni dilediğin o mutluluğa götürebilecek mi?
Bir yılda kaç kere alışveriş merkezine gidiyorsun ve toplam kaç saatini alışveriş yaparak harcıyorsun?
Dolabın, moda diye bir heves alıp varlığını dahi unuttuğun kıyafetlerle mi dolu?
Temiz bir yatakta kaliteli bir uyku için kaç adet nevresim takımına sahip olman gerekir?
Misafirlerin için özenle aldığın o yemek takımını ve gösterişli sunum kaselerini ne sıklıkla kullanıyorsun.
Toplumun büyük kesimi, daha fazla parası olduğunda daha mutlu olacağına inandırıldı ve hayatının merkezine neye ihtiyacı olduğunu değil, neyi istediğini yerleştirerek sorgusuzca tüketti, sistemin kölesi haline geldi. Köleleşen toplum daha fazla tüketebilmek için daha fazla kazanmalı ve dolayısıyla parayı hayatının merkezine koymalıydı ki öyle de oldu nihayet maddeperest bir toplum için mutluluk hayal oldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir