İçeriğe geç

Sabahattin Ali Kitap Alıntıları – Birol Öztürk

Birol Öztürk kitaplarından Sabahattin Ali Kitap Alıntıları sizlerle.

Sabahattin Ali Kitap Alıntıları

İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirleriden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş olmuştu.
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.
Ankara, hep karlıdır bu mevsimde
hep buzlu hep soğuk
Kızılay, her mevsim kum gibi insan Sakarya Caddesi çakırkeyif
Sıhhiye telaşlı
Ezel Ana yem satar Güvenpark’ta, güvercinler için
Ankara’ya gitmek
Ankara’ya gelmek
aralık bir kapıyı itip de
sonuna kadar açmaktı
Ankara’ya gitmek
Ankara’ya gelmek
Ulus’ta banyosuz bir otele postu sermek
Büyük şehirdeki küçük hayaldi Ankara
Ölümle yüzleşmeyince herkes çok kolaylıkla öleceğini sanır Beyim. İnsan ölümün eşiğine gelince anlıyor yaşamanın kıymetini.
…çevresi çok genişti, her yere dalar çıkar, kafa dengi olsun olmasın herkesle ahbaplık kurar, kıyasıya tartışırdı. Bunu neden yapardı acaba? Herhalde huyu gereği böyle davranırdı. Bütün zekasına karşın yine de çocuksu, saf olduğu, insanların tümünü sevdiği, tümüne güvendiği, inandığı içindi belki de…

(Mediha Esensel)

Sebahattin için şu dünyayı anlamlı ve katlanabilir kılan en önemli şeydi okumak, okuyabilmek.
Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti."

(Sabahattin Ali)

Adalet mühim şeydir. Çok mühim. Tabi ki zamanında gelen adalet!
Zengin isen ya Bey derler ya Paşa
Fakir isen ya Abdal derler ya çingen haşa
Neşet Ertaş
yanımda yatan yabancı
her söz zehir gibi acı
bütün dertlerin en gücü
geçmiyor günler geçmiyor
gönülde eski sevdalar
gözümde dereler bağlar
aynadan hayalin ağlar
geçmiyor günler geçmiyor.
dışarıda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor.
avluda volta vururum
kah düşünür otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor.
burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor.
Sabahattin Ali
Anlaşılan o ki bu ülkede eğitim hep bir sorun olarak gündemdeydi. Hâlâ haber bültenlerinin en popüler meselesi eğitim sisteminde yaşanan sorunlardı… TEOG tu, LGS’ydi bir alay kısaltmayla kafa karışıklıkları.
Okumanın böylesi yalnızlaşmak mı demekti biraz da? Yani her an, her yerde ve her şekilde okumak, yalnızlık mı demekti.
Şarkıcı Madonna’yla Sabahattin Ali’nin Madonna’sını birbirine karıştırmışlardı. Karıştırmak değildi elbette, bariz bilgisizlikti bu. Edebiyata ilgisizliğin ortaya çıkardığı mutlak bilgisizlik…
Ormanda yürürken sınırdan yana koştu Hâkim Bey dedim. Nedense sormadı, ‘ormanın içinde neden yürüyordunuz?’ diye. Bulgaristan’a geçip oradan da Moskova’ya gideceğini ve bu Cumhuriyet denen rejimi yıkmak için dış güçlerle ittifak edeceğini söyledi Hâkim Bey dedim. Nedense ‘tüm bunları neden bir kamyon şoförüne söylüyor?’ ‘Sen de kim oluyorsun?’ demedi Bey’im. Sonra Hakim Bey, durdum önüne, sattırmam yurdumu dedim!’ Allah inandırsın Bey’im, az kalsın ayağa kalkıp da alkışlayacaktı heyet!"
Belki de sokak hayvanlarının sakinliğinden anlamak gerekiyordu bir kentin huzurlu olup olmadığını.
Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma
Dışarda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül, aldırma
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül, aldırma
Bu memlekette ne gelmişse okumuş adamın başına gelmiştir"
İstanbul, hayal gibi bir kentti. Hayal gibi olduğu kadar, kaderi yalnızlık ve sessizlik için yazılmış olanlara kâbus… Ne çok insan, ne çok araç, ne çok ev ve ne çok gürültü vardı bu kentte.
Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında seviyorum"
(Sabahattin Ali)
Gözü görmüş gönül ısınmıştı.
Kim, kimin içini bilebilirdi ki? Kimin ne derdi var, hangi sırları saklar içinde hazine misali? Hangi utancı saklar, hangi günahı unutmak ister?
Hayat acımasızdı ve kimi nasıl bir kaderin beklediği de bilinmiyordu.
Başın dağ, saçlarım kardır
Deli rüzgârlarım vardır
Ovalar bana çok dardır
Benim meskenim dağlardır
İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyor"

(Sabahattin Ali)

Yedi yıldır uğramadım yurduma
Dert ortağı aramadım derdime
Geleceksen bir gün düşüp ardıma
Kula değil yüreğine sor beni
yalnız ona yar demiştik
onda bir şey var demiştik
o bizi anlar demiştik
böyleymiş kara yazımız.
.. Sürüklenip gidiyoruz.
Hayat dediğin başka nedir zaten ?
Zaten yalnızlığımın sebebi kitaplardaki kahramanları semtimde bulamayışım değilmiydi ¿
Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. Herhangi bir karar alınırken, İzmir’deki ortak tüccar, İstanbul’daki ahbap milyoner değil, bu kararların altında beli bükülen, çoluk çocuk inleyen yığınlar göz önünde tutulsun.”
Belkide degişmeyen tek şey roman kahramanı, ne zaman özlesem açip bakiyorum hep ayni yerinde, tüm kibriyle gülümsüyor,ruhumu okşuyor…
Ben böyleyim işte !! dedi. Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tehammüle mecbur kalacaksınız."
Şüpheye düşürmeyen samimiyetin ve sevginin kölesiyim.
İçimde yarım kalmış,
bir konuşmanın üzüntüsü vardı."
????ş?? ??? ???????? ????? ??̧???? ????????? ???? ??????ığı? ??? ?̈??? ???.
Az evvel okudukları arasında Sabahattin Ali’nin kullandığı üslup neredeydi de, bu çağların üslubu nerede.
Zaten yalnızlığımın sebebi kitaplardaki
KAHRAMANLARI semtimde bulamayaşım DEĞİL MİYDİ?
Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum.
Ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu.
Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik."
Ey yar, bu mektubu aldığın demde
Kara topraklara verdim kendimi…
Her şey bana engel oldu alemde,
Bir çoşkun nehirdim, yıktım bendimi
Temennim odur ki; bu yazdıklarımı okuyanların çağında vatan hainliği" bu kadar ucuz olmasın. Bendeniz can verdiğim çağa değil, geleceğin mutlu, mesut, cesur ve özgür nesillerine yazdım… Dileğim o ki; yazdıklarımın okunduğu çağlarda muktedirler muhaliflere bu kadar kolay menfi tesir etmesinler. Şayet sukutuhayal durumu söz konusuysa beyhude gitmiş mi olur ömrümüzün bakiyesi? Heyhat!
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok istırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin."
”İlkbahar gibi mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşamaya değer… Ne olursa olsun…”
Burada çiçekler açmıyor
Kuşlar süzülüp uçmuyor
Yıldızlar ışık saçmıyor
Geçmiyor günler geçmiyor

Dışarda mevsim baharmış
Gezip dolaşanlar varmış
Günler su gibi akarmış
Geçmiyor günler geçmiyor.

Geleceksen bir gün düşüp ardıma, kula değil, yüreğime sor beni."
Yalnız söyleyebilsem… Bir kişiye de olsun içimdekileri dökebilsem… Ama bunu sahiden istesem bile artık böyle bir insan bulmama imkan yok. Bende arayacak hal kalmadı…
Kimse senin nelerle başa çıkmaya çalıştığını, neleri yendiği, yenemediğini, kimlerin yanında olmak istediğini, ‘nelerin ağrıttığını başını’ neler hissettiğini, neleri hissetmekten korktuğunu, içini, senden daha iyi bilemez. O yüzden dik yürü hep, kendine, sadece kendin lazımsın.
“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız.
İnsanları olduğundan farklı görmekte ısrar edişime içerliyorum "
Unutulmasını istediğin mevzuları öldürmek mümkün Bey’im.O mevzuları zinhar konuşmazsan zamanla ölüyor.Ben bunu yaşayarak öğrendim Bey’im.
İnsan korkunun esiri olarak yaşayacağına hık diye ölmeli Bey’im.Korkusundan başkalarının hayatını karartacağına ölmeli,hemen ölmeli ve ölü bedeni dahi kalmamalı şu dünyada.Siz korkularınızın değil Bey’im,umutlarınızın kurbanı oldunuz.İkisi arasında onur diye bir fark vardır.Biri köle eder biri insan.
İnsanlara kızmama imkan yoktu, çünkü insanların en kıymetlisi, en iyisi, en sevgilisi bana en büyük kötülüğü etmişti; diğerlerinden başka bir şey beklenebilir miydi? İnsanları sevmeme ve onlara tekrar yaklaşmama da imkan yoktu; çünkü en inandığım, en güvendiğim insanda aldanmıştım. Başkalarına emniyet edebilir miydim?
Sabahattin Ali
Ve çok geçten ötesi yoktur hayatta.."
“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir