Fuzuli kitaplarından Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela kitap alıntıları sizlerle…
Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela Kitap Alıntıları
Yaratılışın ilk devrinde kanlı çeşmeden rızkı ayrılmış olup alçaklığın en ağrına tutulur. Ve gücü bulduğunda öğreticinin terbiyesindeki korkutuculukla ve öğreticiden göreceği kederle azaba uğrayıp bir müddet o sıkıntıyı çeker. Ve buluğa erişince geçimini temin ve kulluğun kendisine teklif ettiği şeyleri yapmak kaygısına düşüp bazen dünya sıkıntısı bazende ahiret korkusu ile huzursuz olur.
Fuzûlî kerbela olayı
_ Yarabbi! Dünyadaki gelenek uyarınca, bir insan birini severse, her bakımdan sevdiği insan istediği gibi davranmayı gerekli görür ve onun dileğine kavuşmasını ister ne gariptirler sen sevgiyle üstün kıldığın bir insanı sıkıntı çektirerek yüceltirsin! Deyince ses geldi ki:
_ Ey Yahya! Benim yolum insanların tuttuğu yoldan aykırıdır. Onların sevgisinin belirtisi, acıma duygusu, benim sevgimin belirtisi ise, üzüntü ve sıkıntıdır.
Fuzûlî kerbela olayı
Her bela için bir karşılık, her sıkıntı için bir lütuf verildiğinden, bela basamaktan yükseldikçe, lütuf dereceleri de yükselir buyurmuştur.
Her inanan kul, yaratılışı gereği bir sevgi fidanı gibi yetişir; kuşkusuz bu yüzden de üzüntü çiçeklerinin açılmasına neden olur.
Fuzûlî kerbela olayı
Ki dil derdinde âciz, can temâşâsına hayrandır.
( İlâhî bu ne güzel, ne de tatlı yüzdür ki,
Dil anlatmaktan âciz, gönül ona hayrandır.)
Bu bizim kölemizdir diyerek onu Malik’e sattılar. Ve kendisine dediler ki
Bu kaçak kölenin ayağını bağlayın ve zincirsiz bırakmayın. Çünkü asi bir kuldur. Fazla yiyecek ve içecek de vermeyin.
Doğruluktan ayrılmayan Yusuf, onların bu sözlerini dinledikçe tasdik eder gibi görünür ve sabreylerdi. Yalnız ayağının bağlanıp zincire vurulmasına sıra gelince hiç durmadan ağlamaya başladı. Malik sordu :
Ey çocuk, kaçak köleye ayak bağı ve zincir lazımdır niye ağlarsın
Yusuf cevap verdi:
Ey Malik! Ben, bağ ve zincir için ağlamıyorum.. Ulu dergahın sultanı olan Hazret i Allah : bana uymakta inat edenleri, zincire çek! emrini vereceği gün hatırıma geldi. Bana bu cefaları layık görenlerin acaba o gün hali ne olur? İşte ben bunun için ağlarım..
Fuzûlî / kerbela olayı saadete ermişlerin bahçesi – hadikatü sueda
Rivayete göre, Mısır azizi, Yusuf’u Malikten alıp, Zeliha’nın hizmetine verdi. Zeliha Yusuf’a aşık olarak, ona sevgisini açtı.. Yusuf ise bu teklifi kabul etmediğinden iftiraya uğrayarak, zindana atıldı..
Cebrail, Tanrı tarafından gelip şöyle dedi:
Ey Yusuf! Bağlı olmaktan ve zindana düşmekten dolayı elem çekme ki, mücevher parçası, bir yere hapsedilip darlık çekmese, parlak yakut haline gelip sultanların başındaki taca süs olmazdı. Ve bir damla su, sedef kabuğunun darlığı içinde mahpus olmasa, şahlara layık inci olup sevgililere kavuşmaya yol bulamazdı.
Fuzûlî kerbela olayı
Fuzûlî kerbela olayı
Allah bütün mahzun kalplileri sever. Temiz gönlünü hüzün sevgisinin cevherleri ile doldurmuş ve Ben, kırık kalpli kimselerin yanındayım! İnancı, daima onun kalbinde yer etmişti.
Fuzûlî kerbela olayı
Adem, karşısında Havva’yı göremeyince öyle bir ağlayış sesi yükseltti ki, Cebrail’i depreme uğramış gibi titretti.
.
”el belâü lil vilâi kellehebü lizzehebi ”
Seven için bela, altın için ateşe benzer.
.
” ve leneblüvenneküm. ”
– Biz sizi elbette imtihan ederiz. (Bakara/155)
.
”Men ehabbe ev ehabbe subbe aleyhil belâu. ”
Her kim sevip aşık olursa, belaya uğramış olur
.
Rivayete göre, dünya kurulduğu zaman ulu Tanrı, Azrail’ e yeryüzünün her tarafından birer avuç toprak alınıp (batn-ı numan) denilen yerde bir araya toplanması için emir verdi. Ve bir buluta kırk gün o toprağın üzerine rahmet yağmuru döküp terbiyesi ile meşgul olması için emir verdi. Bu hizmetle görevlendirilen bulut, 39 gün elem denizi ile gam çeşmesinden nem aldı ve o toprağa rahmet yağmuru döktü. 40. Gün vade sona erdi. Bunun üzerine Kuzey Denizinden toplanmış damlaları bir araya getirip toprağın üzerine saçtılar, böylece mayalanma tamamlandı.
İnsanlığın kaderi gereği sıksık üzüntü rüzgarlarına maruz kalması ve sevinçli zamanları az olması bu sebeptendir.
Ademin Cennetten çıkarılmasına sebep, aşkın saldırıya uğraması idi. Aşk hakir görmeyi, kınamayı gerektirirse, hakir görenlere Darüsselam cennet münasip olmaz.
Aşka, sevgilisinden gelen cefa, vefa gibidir. Ondan habersiz olmak, sevdiğine eziyettir.
Ulvî ü süflî ü inâs ü zükûr Tutalar mâtem-i Hüseyn-i Şehîd İdeler âh ü nâle tâ dem-i Sûr
Bu musîbetden olmayan âgâh Ola ahmed şefâ’atinden dûr Rûz-i haşr olmaya nassîbi anun Nazar-ı lutf-i Kirdigâr-ı Gafûr
Çeviri:
Melek, insan, cin, vahşi hayvanlar, kuşlar, akıl, nefis, unsurlar, gökler, yüce, alçak, dişiler, erkekler, kısacası, dünyadaki ütün yaratıklara Şehîd Hüseyin’in yasını tutmaları buyurulmuştur; hepsi, Sûr üfleninceye kadar yakınıp dursunlar. Bu musîbetten haberi olmayan kişi, Hazret-i Peygamberin şefaatinden yoksun kalsın; ceza günü ulu Tanrı’nın lütüflarına kavuşamazsın!
Endûh ü belâya ol oldu hemdem
Mahsûstur âdeme belâ-yı âlem
Âlemde bela çekmeyen olmaz âdem
Gözyaşı yıldızı dökerek dünyanın dönüşü ağlar,
Felek yüzünden ağlama diyen ey gafil,
Felek bu olayda herkesten fazla ağlar.
Subbet ale’l eyyami sırne leyaliyâ.
(Benim başıma öyle musibetler geldi ki eğer,
Gündüzlere gelseydi gündüzler gece olurdu.)
Ki ah okunun ucu göğü deler geçer
Terk edip gitmezdi orayı Mustafa.
-Ey kardeşim Yusuf ! Ölü müsün hayatta mısın ?
Yusuf:
-Sen kimsin ki, gariplerin halini gelip soruyorsun? Dedi.
Yahuda:
-Ben Yahuda’yım, kardeşim, nedir senin halin? Dedi.
Yusuf cevap verdi:
– Yabancılardan sıkıntı gören biri, kendi kavim ve kabilesinden, yakınlarından, kardeşlerinden yardım ister. Kendi kavminden, kardeşlerinden zülüm gören birinin hali nasıl olur?
-Ey kardeşim Yusuf ! Ölü müsün hayatta mısın ?
Yusuf:
-Sen kimsin ki, gariplerin halini gelip soruyorsun? Dedi.
Yahuda:
-Ben Yahuda’yım, kardeşim, nedir senin halin? Dedi.
Yusuf cevap verdi:
– Yabancılardan sıkıntı gören biri, kendi kavim ve kabilesinden, yakınlarından, kardeşlerinden yardım ister. Kendi kavminden, kardeşlerinden zülüm gören birinin hali nasıl olur?