İçeriğe geç

Rüya Kitap Alıntıları – Adrienne Stoltz

Adrienne Stoltz kitaplarından Rüya kitap alıntıları sizlerle…

Rüya Kitap Alıntıları

Bendim, dedi. Pencerenin önünde, bütün hayatın boyunca bekledim ve beni içeri alman için dua ettim
Doğru kişiyi bulmak. Ait olduğun kişi. Hayattaki en önemli şey bu.
O halde neden kalbim bir kara deliğe düşmüştü? Çünkü onun için özel olmak istiyordum.
Benimki gibi devasa bir sırrınız varsa hayatta yalnız kalırsınız.
İşte bu hikayenin farklı olduğu yer de burası. Çünkü kız hikayenin bitmesini istemiyormuş. Bitmesine izin vermeyecekmiş.
Her hikayenin bir amacı vardır.
Her hikayenin bir nedeni ve bir yolculuğu vardır.
Her hikayenin bir sonu vardır.
İlgisiz bir annesi olan, babası trajik bir şekilde ölmüş, kız kardeşinden başka konuşacak doğru dürüst bir arkadaşı olmayan yalnız bir kız olmayı neden hayal ediyordum ki? Sevgiyle yakılmış kreplerin olduğu bir hayatı hayal eden Maggie olmam daha mantıklı değil miydi? Bunun delilik olduğunu bilyordum. Ama belki de hayatımı bir hayal olarak düşünmem gerekiyordu.
Gözlerimi açtım. Hala gülümsüyorum.
Kelimelere ihtiyacımız yoktu.
hayatın neler göstereceği belli olmadığı için her zaman aynı yerde olamayız.
Bir hayat ortağınız olması, ama paylaşacak bir hayatınız olmaması üzücüydü.
Birini yüz yıldır besliyor olsanız bile, sizi ısırabilirler.
Gerçekliğe tutunmak için çabalamak zorundasın.
Her şey yoluna girecek.
Her hikâyenin bir amacı vardır. Her hikâyenin bir nedeni ve bir yolculuğu vardır. Her hikâyenin bir sonu vardır.
hiçbir şey gizli kalmaz.
Aşktan daha azıyla yetinme; buna mecbur değilsin!
Doğru kişiyi bulmak. Ait olduğun kişi. Hayattaki en önemli şey bu.
Önce biz gitmezsek, sevdiğimiz herkes bir gün gider.
kimse mükemmel değildir.
devasa bir sırrınız varsa, hayatta yalnız kalırsınız.
Yalnız olmak gürültülü düşüncelerimi istediğim kadar erteleyebilmeme olanak tanıyordu.
Maggie de kim?
Ağzımı açmadım. Güçlükle nefes alıyordum.
Sloane. Maggie kim?
Benim.
New York’ta tek başınıza yürürken herkesle birliktesinizdir.
(Sarıllaşmak: Fiil. Jade’in daha iki yaşındayken sarılmak ve kucaklaşmak anlamında uydurduğu harika bir kelime.)
Yalnız olmak gürültülü düşüncelerimi istediğim kadar erteleyebilmeme olanak tanıyordu.
Her hikâyenin bir amacı vardır. Her hikâyenin bir nedeni ve bir yolculuğu vardır. Her hikâyenin bir sonu vardır.
Evren böyle, dedi, bir kapı kapanır, diğeri açılır.
Bir şeyi çok istemek, gitmek istediğin yere ulaşmak için gerekenlerin bir parçasıdır.
Önce biz gitmezsek, sevdiğimiz herkes bir gün gider.
Öğretilecek bir şey yoktu. Sadece hissedilecek şeyler vardı.
Öğretilecek bir şey yoktu. Sadece hissedilecek şeyler vardı.
Gözlerimi açtım. Hala gülümsüyorum.
Karanlık banyoma girdim. Işığı açtım.
Aynadaydı. Ben aynadaydım.
Kelimelere ihtiyacımız yoktu.
Önce onun gülümsemesini istiyordum.
Sonra gidebilirdim.
Ve gülümsediğinde, ben de gülümsedim.
Ve gittim.
Her nerede olursam olayım, senin yanında olacağım. Aramızda ne kadar mesafe olursa olsun. Sana sevgimi göndereceğim.
Biliyorsun, hayatın neler göstereceği belli olmadığı için her zaman aynı yerde olamayız.
Saatler geçti.
Geçmelerine izin verdim. Burada sonsuza dek kalabilirdim.
öldüğünde gözlerini ihtiyacı olan birine vermek istediğini gösteren bir kartı vardı. O iyi biriydi.
Benden daha iyiydi.
Bana sıkıca sarıldı.
Her şey yoluna girecek, diye fısıldadı.
Bir yolunu bulacağız.
Şu anda inanmanın zor olduğunu biliyorum ama her şey yoluna girecek.
Senin için söylemesi kolay. Sen öldün.
O halde neden gelip bu konuda benimle konuşmamış?
Çünkü insanlar korkaktır ve kolay yolu seçerler.
Böyle diyorsun ama beni tanımıyorsun bile.
Tanıyorum. Bilmediğim bir milyon küçük parça var ve hepsini öğrenmem için bir ömür gerekebilir. Yine de harika biri olduğunu biliyorum.
Bendim, dedi. Pencerenin önünde, bütün hayatın boyunca bekledim ve beni içeri alman için dua ettim
Böyle yapma!
Kendini herkesin seni gördüğü gibi göremezsin.
Ve ondan gerçekten hoşlanıyorum. O da benden hoşlanıyor. Günü onunla geçirmek istiyorum. 
Daima olumlu ol! Enerjini yüksek tut!
Özgüven, özgüven, özgüven.
Gördüklerim gerçek dışı gibiydi. Yine de parçalanan kalbim hepsinin gerçek olduğunu biliyordu.
Ayrıca, her zaman elde edemeyeceğimizden korktuğumuz şeyi elde etmek isteriz
Aynı zamanda hayatımda bana mutluluk getiren her şey için ne kadar şanslı olduğumu hatırlamamın da önemli olduğunu söyledi. Bir gün yine mutluluğu hissedeceğimi bilmemin de.
Bu gezegendeki en talihsiz, en mutsuz insan olduğumu ve hiçbir şeyin bir daha asla düzelmeyeceğini düşünüyordum.
Daha önce hayatımda her şeyden daha çok istediğim bir şey vardı.
Ya da o zamandan beri.
Herkesin önünde sımsıkı sarıldım, o da sarıldı ve bütün gözler üzerimizde olmasına rağmen sanki yalnızmışız gibiydi.
Henüz yaşamadığım hayatı, birlikte yapabileceğimiz ama yapamadığımız şeyleri düşünmekten kendimi alamıyorum.
Özür dilerim. Gerçekten üzgünüm. Zor bir gün geçiriyorum.
Önce biz gitmezsek, sevdiğimiz herkes bir gün gider.
Yatağa girdiğimde hala onu düşünüyordum.
Ne yazık ki rüyamda onu göremeyeceğimi biliyordum.
Dürüst olmak istediğim bir konu daha var, dedi ve yüreğim ağzıma geldi.
Seni daha iyi tanımak istiyorum.
Aramızda dokuz yaş var ve bu seni korkutmuyorsa bile beni kesinlikle korkutuyor.
O halde, bağı korumak için umutsuzca bir çabayla bireysellik sınırlarını bulanıklaştırmanın, aslında gerçek bağın en büyük düşmanı olduğunu bilirsiniz.
Kitabı gerçekten okudunuz mu?

Sadece okumadım, aynı zamanda bir aptal ve aptalca davranan biri arasındaki ayrıma da vardım.

Ama kendiniz dışında hiçbir şeyi umursamadığınızda, güçlü olabilrsiniz, hatta ilginç olabilirsiniz fakat bir dost ya da partner olarak daha az değerli olursunuz.
Belki de aptalca görünüşü, istediklerini elde etmek için zekice bir numaradır.
Belki de aptalca görünüşü, istediklerini elde etmek için zekice bir numaradır.
Umursamaz, gözü kara, flortçü, yüzeysel ve maddi değerleri, romantik aşka tercih ediyor.
Ondan asla hoslanmayacağımı biliyordum. Kişisel bir şey değildi. Bir yargı da değildi. Sadece bir gerçekti ve yer çekimi kadar sabitti.
O güzel yüzünün dinginliğinde kibirden eser yoktu ve bu da ona sınırsız bir içsel güç havası katıyordu.
Kitabını sanki dünyada tek başınaymış gibi okuyordu. Bizimle ilgilenmek bir yana, sanki hiçbirimizin varlığının farkında değildi.
Kafka’nın Dava adlı kitabının
– en sevdiklerimden biriydi- oldukça eskimiş bir kopyasını okuyordu. Ama beni asıl etkileyen, onun boş zamanını değerlendirme şekli değildi. Onda, kitabın kendisinden daha gizemli, belki daha karanlık bir şey vardı.
Ancak en büyük korkum, kendime asla gerçekleşmeyeceğini söyleyip durduğum olasılıktı.
Fakat ben ona kalbimi açıyor muydum? Hayır. Neden mi? Çünkü doğru ya da yanlış olsun, tamamen anlamayacağından korkuyordum.
İliklerine kadar tatlı biriydi ve elimden geldiği sürece onu her türlü acıdan, mutsuzluktan ve başarısızlıktan korumak isterdim.
Her gün size bu kadar yakın olan, harika insanlarla birlikteyken ve onlarla sırrınızı paylaşamazken daha da yalnız olduğunuzu hissedersiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir