İçeriğe geç

Rüveyda’ya Mektuplar Kitap Alıntıları – Murat Mesut

Murat Mesut kitaplarından Rüveyda’ya Mektuplar kitap alıntıları sizlerle…

Rüveyda’ya Mektuplar Kitap Alıntıları

Rüzgara kat buseni o bilir geleceği adresi Ah uykusuz gecelere söylenen sırlar. ağıtlar, dualar, şiirler, şarkılar
Her biri ayrı bir duvarda bamv/aşka bir renkte yankılanir
Bu aksam içinde İstanbul gecen şarkıları sıraladım sonra usulca kıvrılıp sensizliğime ağladim
Seni sevdim.
Canima yürüdü tüm zamanlar
Yerlere göklere doldum.
Ey al yeşil pencere
Ol aşk ehli söylemişti çok önce
Defter tutsam olmaması bir gündür diyor.
Ne gökyüzü sen olmaksızın mavi ne de denız.. koskoca şehir bile
Savas artığı gibi sensiz
İzdüşümü3;
Biz kaybettik kaybetmek ne kadar ağır bir kelime değilmi Rüveyda?
ağır bizim için ne kadar tanıdık bir kelime .
Bendeniz sevmeyi sevenler konfederasyonu (BSSK) genel başkanı 25.02.2018
Ve sana bir özür borcum var sevdiğim!
Çünkü kelimelerin hiçbir zaman yetmedi seni ve sana olan duygularımı anlatmaya
Her tam görunende hep yarım
kırık dökük, fukara halimle sana hitap etme cüretini lıtfen mazur gör ve bağışla
Sevdim işte
yalnız bir hasret murat
Sevgilim ,kalbim ,Rüveydam, sana yazdığım mektuplarda kendimi ihbar ettim,
varlığında aşka
Aşk ki akıl tutulmasıdır,
ay tutulması gibi .
Benim sana tutulmuşluğum kalan ömrüme yeter.
adın ile hayallerin ile beslerim o tutulmuşluğumu, yarımlığımı. .
Sevmek zorla istila etmek ele geçirmek ve ele geçirince daha çok seveceğini sanmak hiç değil.
yada tersi elde edince kıymetinden, sevmekten uzaklaşmak,
değer bilmemek hiç değil.
Sevmek, aşk karşılık beklemez..
bilakis, sevdiğine, kendi gönlünde, sevgi çiceklerinin açmasına sebep olduğu için minnettar kalır.
Bir ömür göremese,
erişemese bile sen beni çıkarsız,
güzel sevdin aşk .
Birtanem,
sakın bu mektupla sana
veda ettiğimi sanma?
Bu can, bu dünyadan ayrılsa da, senin sevgini ruhumla ötelere götüreceğim. Bir ömür sana sarıldım, sana uyandım sensiz gecelere yağmur olup yağsın .
Sevdi beni yalnızlık,
sonra bir baktım,
bende ona tutulmuşum .
Ben seni, o bildik sevmeleri aşıp istiridye içindeki inci misali saklayarak, hüzün yanığı kelimelerimde,söyleyemedimlerim’in sancılarına sevdim en çok .
Ben seni kent park,ın sonbahara açılan kucağında, yaza veda eden yaprakların, bükülmüş dudaklarındaki buruklukta sevdim en çok .
Ben seni ramazan akşamlarında,
misler gibi kokan pide kuyruğunda ve iftar sevinçlerinde sevdim en çok
Ben seni doğduğum şehre düşen, yeryüzünün en güzel sesi Ezanların, ruhumu tattırdığı cennet kokularında sevdim en çok .
Ben seni, nazlı bir kent park gününde,Nisan yağmurlarının, yeni açan tomurcukları şenlendirip sevindirdiği bahar mevsiminde mest olduğum, toprak komlkusunda sevdim en çok .
Şehir dilerse,
sonra ağlar ardından!
Sen gidişini kutla şair!
aç bir dize şiir, katıla katıla bitir!
aşk dilerse sonra ağlar ardından!
sen gidişıni kutla şair!
Şimdi kapa gözlerini,ben aç demeden açma! Duygularını düşüncelerini,
nen varsa, hepsini kalbinde topla ..
Kapa gözlerini, açıl bana, esir ettiğin ne varsa
Bugün bırak ufkuma.
Bir uçurtma kadar özgürce. Dileğince şımarsın.
Kayıtlardan şartlardan azade .
Ömrüm,
bir Rüveyda masalı,na ipotek edilmiş, ömrüm bor masala teslim .
Kent park,ın cılız deresinde gözyaşı biriktirmezdim Ve sonra sokaklara gri bir pus, aynalara lapa lapa kar düşer .
Ömrüm kırılgan bir hüzne boyanmış,
tebessümler toplamı .
Işıkları yanan evlerin içindeki mutlulukları imrenerek düşünmezdim
Senin olmadığın bu dünyada hem gulmekte ne oluyor?
gelseydin,
sevinçleri kuşanır,
kırk gün kırk gece varlığını temaşa ile bayram ederdim; benim de aksamlarin hüznü,kapının eşiğinde bırakır, muhabbetten nasipli, huzur veren bir kadının gölgesinde sükunete ederdi .
Ne zaman gülmeye, kahkahaya atmaya yeltensem, dudaklarımda buruk bir tebessümle evriliyorsun
Sevdiğim,
ömrüm, kırılgan bir hüzne boyanmış, tebessümler toplamı .
hep dostlar üzülmesin
diye bu kekeme iniltiler,
dostlar üzülmesin diye bu saklı can çekişmeler .
Kalbimden şiirlere surgun edildigin gün,
aşk bitmiş,
hüzzam bir sitem başlamıştı!
Seni kelimeler arasında, kelimelerin sancılı ve sihirli dünyasında sevmek ve hep.sevilmek ne güzel . Sen,
Dolu dolu taşkın sevildigin için, naz yaparsın ama bu kaprise dönüşmez. Mazeretleri olur ama yalana verilmez ..
Sen benim zayıf yanım, zaafım,
açlığımsın. Bazen ben kadar yakın, bazen siz kadar uzak Bazen ben kadar içimde, nefesimde, saklımda,avucumda, kanımda
bazen siz kadar kâinatın başka bir galaksisinden bana el sallayan bir yıldızın üzerinde,bir peri kızı .
Özledim seni,
Grinin tonlarca griye hayat veren ne kadar renk cümbüşü varsa gel,
Gel ve boya beni baştan aşka . Renginde adanmış bir gri adam .
Sen benim uyanmak
istemediğim bir rüyasın.
Biliyorum uyandığım gün,
gözlerimi adına kabir denilen
bir çukurda açacağım!
Sürsün o ana dek sarhoşluğum. Bunu bana çok görmesin hayat .
Bu insanlığın azaldığı,
insan kalabalıklarının/kabalıklarının çoğaldığı çağda,
sen benim tesellim,
tutkum, hayalim, rüyam,
nefes alma sebebim, ruhumun beslendiği kaynak .
Belki de alın yazımsın.
Hastayım.
Ruhumun derinliklerinden,
onu içimde hapseden
bedenimdeki her zerreme kadar hastayım..ve şifam sensin
Rüveyda,
bunu biliyorsun?
Sevdiğim,
günlerden gri ayın kaçı diye sorma.
Senin olmadığın yerde günlerin adının,
ayın kaçıncı günü olduğunun
ne önemi var ki .
Havalar soğuk,
kent park sessiz,
sakin ve üşüyordu ..
Biraz seni konuştuk.
sen ağlama,
senin yerine akar
derem taşkın taşkın!
Gözyaşlarının bedelini bari bırak ben ödeyeyim!
dedi bana ..
İçimizdeki depremlerle, sessiz sedasız
geçip gidiyoruz hayattan .
Senin gurbetinde,
Sıla hasreti çeken bir muhacirim ben Rüveyda .
Yerim yurdum sensin ..
Garibim eksiğim gelip tamamla beni .
Yeni yıla girerken rakamlar değişiyor
Ve biz
umutlu sözcükler, dileklerde girmiş olurken biliyoruz, iyiden yana bir şeyin degişmeyeceğini ve her geçen yılı arıyoruz aslında
Özel gunlerde oldum olası aram pek yoktur
Bayramlar nicedir içime sevinç olmaz,
Yeni bir yıla daha girdi,
eskiyen fizigim, biraz daha yorgun ruhum ve biraz daha seni özleyen kalbim ile ..
Susarsın sanmıştım,
Oysaki her şiirde nefesin, her şarkıda seslenişin var ..
Rüveyda,
sende biraz kalmışsam eğer,
yağmur yağdığı zamanlarda,
Lütfen izin ver, Düşsünler tenine,benim yerime ..
Rüveyda,
Havalar iyiden iyiye sağudu,
Ağustosta nasıl üşüyorsam,
Aralıkta da öyleyim.
yokluğun böyle üşüyor işte
Yazdan sonra
en çok sevdiğim mevsim
Sonbahar da
bir çırpıda geçiverdi..
sarının tonlarına serpiştirilmiş
Nice notalarda adına yazılmış besteler dillerinde olarak
gitti son kuşlar da
Sevdiğim,
içimde can çekişen bir derviş var.
Yokluğunda nefesini arayan . Nefesim ol istedim, abıhayat gibi can ver canıma,
can ol canıma .
Kavuşamamış olsak da
bana hissettirdiklerin,
Yaşattırdıkların için bile minnettarım ve seni sırf bunun için bile sevebilirdim..
Konu sen olmadıkça, konuşmak dilime yük.
Zaten o mecali,
ne kadar gayret etsemde bulamıyorum kendimde Günlerin adı buralarda hep aynı, sen orda salı dersin,
Ben Rüveyda,
Sen Çarşamba dersin,
Ben Rüveyda .
Renkler de farklı değil.
Sen gökkuşağı gibiyken
burada belirgin renk
gri ve grinin tonları .
Gün biter
Ay biter
Ömrüm biter de
Aşka olan hasretim
hiç bitmez
Sevgilim, Rüveydam ..
bir de aceleci
şiirlerim var benim.
Çok şeyi bir dizede söyleme telaşıyla hep yarım ve hep yaralı!
Bazen bile isteye üşümek istiyorum,
Üşüsem ve sana gelsem ısınmaya diyorum
Tenin degil, gülüßlerin isitsa ruhumu,..

Sevgilim

Şimdi şiir dinlemek vardı sesinden
Şimdi o şiire sarılıp uyumak vardı..
Sokaklar eskisi gibi üşümüyor diye,
Beni de öyje sanma!

Murat Mesut

Tatmayan bilmez,
tadanda tarif edemez.
Sonra hayıflanarak
iç çekerek;
Sevdiklerim var benim, bir de çok özlediğim,dersin.
Sen ,çok özlediğimsin kalbim .
Bir masala inandık biz,
Öyle güzeldi ki
Derken yaz bitti,
Mevsimler hazanı da aştı,
Biz aşamadık.
bir ben ..
Ömrüme ömür eklemeye hazırdın da senden önce ömrümden çalanlar senin de benim de şansımızı alıp gitmışlerdi
Yeniden. Başlamaya gücüm yok Rüveyda ..
Enkazımın altında can çekişiyorum
Ömrümce bekledim seni.
biliyor musun.bekleyince ölümbile uzakta!
İçimin kuşlarını özgür bırakmanın tarifsizliğini yaşıyorum bir hazan zamanı ..
Sevgili Rüveydam,
İsminin bir anlamı da
vefa olmalı,
sadakat olmalı,
merhamet olmalı sen orada,
ben burada, ağladık .
Sen orada ,ben burada yalvardık
Allah,a .
Kelimelerimle harflerin kalıplarının içine sığdırmaya çabaladım
Affet!
Hep senin renginde bir murat..
Sana yazmak,yaşanmadan çilesi bir sevdanın, iç eriten mekânsızlığında eksik kalan insanlığımın tamir edilmesi gibi .
Bu mektuplar sana susamış bir adamın feryadı .
Bu mektuplar kadim zamanlarda Leyla ile Mecnun karın başını çektiği âşıklar kervanının ardı sıra yol alan üç ayakla seken topal bir köpek sadakatinde gerçek aşka hürmetin belki nakıs,
belki aciz, biçare bir izdüşümü .
İnsan sevdiğinden emindir.
Ben seni emin sevdim,
güzel sevdim, çok sevdim ..
deli sevdim,
yakıcı sevdim,
hasretleri bir bebek gibi sararak saklayarak sevdim..
Kahve yalnız,
çay dostlarla demişler.
Çayı da bir başına içiyorsan,yalnızlığın iyice demlenmiş demektir .
Her ömrün bir eylülü var ve her ömrün solmayan bir ilkbaharı.
Sen benim ömrümün
ilkbaharısın,
nefesimi kesen,
soluk soluğa sana koştuğum.
Ben seni çok sevdim kalbim,
Ömür kısa de,
ve uzunca sen beni ..
Hasretim nasır tutsada
bir gececik uyusam ..
Buzla atesin karışımı gibi bir şeysinsen kalbim
Sevgili Rüveyda,
Bu mektubunda, kalp evinin balkonunun altında sana serenatlar yapmayacağım ..
Bu mektubunda böyle çıkışacak, sistemlerinden merdiven yapacağım.. artık katlanıver lütfen! Ben yokluğuna,gelmeyişine onca yıldır,
bir ömürdür katlanıyorum ya!
Fotoğraf çekilmeyi
sevmem ben!
ayıp olmasın diye mutlu tebessümler dağıtırım..
albümlerle de aram iyi değildir hem..
O gün gülmüş gibi yaptıklarıma, yıllar sonra ağlarım
Sen benim, seslendiremediğim
en uzun cümlemdin,
hıçkırık tellerinde, sessizce terennüm ettiğim ..
Sana,
beni asla tanımamış olan sana! Sende beni belki hiçbir zaman tanımayacaksın Rüveyda ..
İçimde birikmiş,
büyümüş bir sevi,
heba olup gidecek belki
Yazdığım kadar nefesinde nefeslenmiş olarak göçüp gidiyorum işte .
Sana beni asla tanımamış olan sana!
Ben seni yaşamım boyunca sevmekten yorulmadım!
Bekledim ve bekledim seni kaderimi beklercesine bekledim.
Çiçeklerin bir tabutun üzerine ne anlamı olabilirki?
Şairlik dedikleri,
hüznün tefsiri ile,
grinin tonlarına harcanmış bir ömür ..
Ne zamana kadar,
bir insan kelimelerden medet umup,
Kelimelere yaslanabilir;
bir omuz yerine ..
Bazen kendimi Türk kahvesine benzetiyorum,
çok az şekerli, tadında sesimi de kendim dışımda,
bana çok hassas kulak veren nadir insanlar duyabiliyor.
Fincanın tabağa dokunuşu gibi .
Kendi iç dünyamdayım,
bir fincanın içindeki kahve gibi köpüğümün altında, kederlerimle baş başa
orada tatli orada acı orada hüzünlüyüm .
Kendimi Türk kahvesine benzetiyorum her zaman içilmeyen ama olmadığı zamanda aranan unutulmayan!
insanlar insanların varliklarında kıymetini bilmeliler,
kaybedince değil!
Doğanın iç sesini dinlemeyi de unuttu insanlık..
Ne doğayı ne kendi iç sesimizi dinlemez olduk..
Soğuk Ocak günlerinde nadiren görülen yalancı bahar havası var..
Kısa günün kârı olsun,
Az derleşelim seninle.
Bu mevsimde dere de az şişmanlamış,
Coşkulu ve pırıl pırıl şelale gibi akıyor,
önündeki setten ruha huzur veren sesiyle .
Kalbim,
bugün yine kent park,a, sırdaş parka seni anlatmaya, seni aramaya, sensizligi şikayet etmeye gittim.
Ardında sevinecek bir bayram bıraktın da, sevinemedik mi?
Aşkta yarın yoktur sevgili
Zaman ileri doğru degil,içeri,
yureklere,derinlere doğru işlemeye başlar
Ölürken gôklere değil,
son kez kalbime bakıp,
ondan helallik dileyeceğim;
Kalbim!
Şu kısa dünya hayatında, çok uzun üzdüm seni!
Merak etmek sevgildendir, içinde derin bir sevgi,
şefkat barındır.
Öfkelerimiz bile kimi zaman,
Sevdiğimizden,
Özlediğimizdendir
Bir insan için birini, bir şeyleri merak etmek ne zor bir sınav.
Seni merak ediyorum sevdiğim.
Neredesin, nasılsın,neler yaparsın?sahi onca seslendim,duyar mısın?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir